vekaletnameyi sahte olarak düzenleyip kullandıkları gerekçesi ile vekil A. K. (B.) ile davalı B. Y. hakkında Ankara 9.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ceza davası sonucunda, vekaletnamenin sahte olduğu belirlenerek vekil A.'in cezalandırılmasına, Bekir'in yeterli delil elde edilemediğinden beraatine karar verilerek kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, önceden usul hükümlerine dayanarak verilen red kararının “davalı H.'in iyiniyetli olup olmadığının araştırılması gereğine” değinilerek Dairece bozulması üzerine, bu kez yapılan araştırma sonucunda davanın reddine karar verilmiş ise de; çekişmeli taşınmazın sahte vakaletname ile B.'e ve onun vekili K. aracılığı ile H.'e temlik tarihlerinin birbirine yakın olduğu, taşınmazın temlik tarihindeki gerçek değeri ile temlikler sırasında gösterilen bedeller arasında aşırı fark bulunduğu, daha yüksek bir bedelle davalı H.'in satın aldığı savunmasının ödeme belgeleri ile kanıtlanamadığı, davalı son alıcı H.. ile temliki işlemi yapan B. vekili K.. D.'in aynı yer Gerede nüfusuna kayıtlı olup öteden beri tanıştıkları, nitekim temlikten sonra davalı H.. ile yüklenici sıfatı ile K.'in dava konusu yer üzerinde inşaat yapılması kastıyla aralarında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptıkları, bu durumda aralarında iş ve çıkar ilişkisi ve birliği bulunduğu, davalı tarafın tanık beyanlarının soyut düzeyde kaldığı ve hükme esas alınamayacağı sabittir…. Bu durumda, davalı H.'in durumu bilen yada bilmesi gereken konumunda olduğu kuşkusuzdur. O halde, anılan davalı H.'in Türk Medeni Kanununun 1023.maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır…. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.

image_pdfimage_print
Bu içerik sadece üyelere özeldir. Üyelere özel içerikleri görebilmek için lütfen üye olun
Üye Ol
image_pdfimage_print