Adi ortaklık olarak ihale alan  Firmalar için,ortaklık sözleşmesinde aksi kararlaştırılmadıkça adî ortaklar birlikte ya da temsilci vasıtasıyla üçüncü kişilere karşı deruhte etmiş oldukları borçlardan müteselsilen sorumlu olurlar. Bu hükme göre alacağa ilişkin bu davanın adî ortakların müteselsil sorumluluğuna dayalı olarak her birine karşı açılması mümkündür. Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; dava, Sözleşmenin tarafı  iş ortaklığının üç ortağından sadece birisi aleyhine davanın açılmış olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Bu nedenle işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken davanın husumet yokluğundan reddedilmesi doğru olmamıştır Bu nedenlerle kararın bozulması uygun bulunmuştur

  1. Hukuk Dairesi         2016/2586 E.  ,  2016/3097 K.
    “İçtihat Metni”

Mahkemesi : … Ticaret Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava 27.06.2008 tarihli eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili talebiyle başlatılan ilâmsız icra takibine itirazın iptâli talebine ilişkindir. Davacı şirket taşeron, davalı şirket ise yüklenicidir.
Dava, ………. Ticaret A.Ş. aleyhine açılmıştır. Mahkemece yapılan açık yargılama sonucunda davanın pasif husumet yokluğu gerekçesi ile reddine karar verilmiş ve verilen karar davacı vekilince temyiz edilmiştir.
Taraf ehliyeti, bir davada taraf olabilme yeteneğini ifade ermekte olup medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma ehliyetinin usul hukukunda büründüğü şekil olarak anlaşılmalıdır. Buna göre; medeni haklardan yararlanma ehliyeti bulunan her gerçek ya da tüzel kişi davada taraf ehliyetine sahip kabul edilmelidir. Mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 520 (6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 620) ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklığın taraf ehliyeti yoktur. Bu nedenle, adî ortaklığa ilişkin davalarda, adi ortaklığı oluşturan kişilerin taraf olarak hep birlikte hareket etmeleri gerekir. Adî ortaklık tarafından açılacak davaların iştirak halinde mülkiyet hükümleri gereği bütün ortaklar tarafından birlikte açılması gerekir. Adî ortaklığa karşı açılacak davalar yönünden ise; ikili bir ayrım yapmak gerekecektir. Davanın konusu paradan başka bir şey ise davanın (mecburi dava arkadaşı olan) bütün ortaklara karşı birlikte açılması gerekirken, davanın konusu para ise; ortaklar bu borçtan müteselsil sorumlu (ihtiyari dava arkadaşı) olduklarından, ortaklardan biri, bazıları yada tümüne karşı dava açılabilecektir .
Taraf ehliyeti, 6100 sayılı HMK ‘nın 114/1-d maddesi gereğince dava şartlarından olup taraflarca ileri sürülmese dahi mahkemece re’sen nazara alınabilecektir.
Sözleşme tarihinde yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 534. maddesi hükmüne göre; ortaklık sözleşmesinde aksi kararlaştırılmadıkça adî ortaklar birlikte ya da temsilci vasıtasıyla üçüncü kişilere karşı deruhte etmiş oldukları borçlardan müteselsilen sorumlu olurlar. Bu hükme göre alacağa ilişkin bu davanın adî ortakların müteselsil sorumluluğuna dayalı olarak her birine karşı açılması mümkündür.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; dava, Sözleşmenin tarafı ………. iş ortaklığının üç ortağından birisi olan …… sadece birisi aleyhine davanın açılmış olmasında usul ve yasaya aykırılık yoktur. Bu nedenle işin esasına girilerek karar verilmesi gerekirken davanın husumet yokluğundan reddedilmesi doğru olmamıştır.
Bu nedenlerle kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerce mahkemece kararının temyiz eden davacı yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 31.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.