Anahtar teslimi inşaat sözleşmesinin sona ermesinin sebepleri

tarafların borçlarının sözleşme şartlarına uygun olacak şekilde yerine getirmeleridir. İşin tamamlanması sözleşmeyi sonlandıran doğal bir nedendir. Yüklenici, yerine getirmekle yükümlü olduğu inşaat eserini zamanında ve sözleşmedeki koşullara aykırı olmayacak şekilde teslim ettiği, iş sahibi de bu eseri ayıpsız şekilde teslim aldığını beyan edip yüklenicinin hakettiği meblağı kendine takdim ettiğinde taraflar borçlarını yerine getirmiş, anahtar teslimi inşaat sözleşmesi de normal yoldan işin tamamlanması sebebiyle sona ermiş olmaktadır

İşin Yapımının Gerçekleştirilememesi Sebebiyle Sonlanma
Eserin Yok Olması Kavramı
Borçlar Kanununun Eserin Yok Olması başlıklı 483. Maddesinde açıklandığı gibi, eser teslim edilmeden beklenmeyen ani bir olay neticesinde yok olması durumunda, iş sahibi, eseri teslim almada temerrüde düşmedikçe, yapılan iş ve harcamaların bedelinin yüklenici tarafından talep edilemeyeceği hükmü ile bir yandan sözleşmenin sonlandırılması düzenlenmiştir.

Ancak iş sahibi tarafından verilen malzeme veya eserin yapım yerinin veya iş sahibinin direktifleri yüzünden yok olması durumunda yüklenici, doğabilecek olumsuzlukları zamanında bildirmişse, yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerini talep edebilir.

Yok olma kelimesinin anlamı, inşa eserinin sözleşmede belirtilen nitelikleri taşımamasıdır. Bu nedenle yok olma kavramı eserin yok olması da dâhil olmak üzere çok sayıda farklı durumu içeren geniş bir anlama gelmektedir. Eser olsa eserde meydana gelen herhangi bir düzenleme sebebiyle iş sahibinin teslim almaya yanaşmaması bakımından hakları etkileyen bir durum meydana getiriyorsa o eser yok olmuş kabul edilir.

İnşa eserinin teslim yapılmadan evvel yok olan inşa eserinin tekrar düzenlenmesi 6098 sayılı Borçlar Kanunu 136. Maddesi hükümleri çerçevesinde, sözleşmenin imkânsız hale gelmiş ise, iş sahibi Borçlar Kanununun 483. maddesine göre, yapılan inşaat, iş sahibinin sağladığı malzemenin, arsa ve talimatlardaki eksiklik sebebiyle yok olması ve yüklenicinin bunları vaktinde kuralına göre iş sahibine bildirmişse, yükümlülük iş sahibindedir

Mesela inşa eseri yapılırken iş sahibinin plan ve projeler hakkında hatalı bilgiler vermesi sonucunda eserin yok olmasında ücret ve masraflar iş sahibine yüklenecektir

Fakat iş sahibinin hatalı bilgiler ile inşa eserinin kısmen veya tamamen yok olması arasında uygun ilişkinin bulunması aranmaktadır. Aksi meydana gelen riske müteahhit katlanmak durumundadır.

Arsa ya da malzemenin kusurlu olmasından anlatılmak istenen eserin tam veya kısmî yok olmasına sebep olan malzemenin ya da arsanın, yapılmak istenen eser için uygun bulunmamasıdır

6098 sayılı Borçlar Kanunu 483.maddesine göre, yapılan inşaat iş sahibinin verdiği malzeme, arsa ve verilen talimatlardaki hatalar sebebiyle yok olmuş ve yüklenici bunları zamanında vaktinde kuralına göre iş sahibine bildirmişse, yükümlülük iş sahibine geçmektedir. Mesela inşa eseri yapılırken, iş sahibinin plan ve projeler konusunda verdiği yanlış bilgiler ve yönlendirmeler neticesinde eserin yok olmasında ücret ve masraf sorumluluğuna iş sahibi katlanacaktır.

İşin Yapımının Gerçekleştirilememesi Kavramı
Karşılıklı bir sözleşme ilişkisi içinde bulunan tarafların nihai amacı, karşı oluşuma ulaşmak, yani sözleşmenin tam ve noksansız olarak gerçekleşmesinden edilmesidir. Sözleşmenin karşılıklı gerçekleşmesi ile sonlanması beklenilen neticedir. Fakat bu normal ilerleyiş dışında bazen taraflar bu hedeflerine çeşitli sebeplerle ulaşamazlar.

Oluşumun veya gerçekleşmeye engel olarak nitelendirilebilecek bu sebeplerden biri de imkânsızlıktır. Borçlunun borcunu gerçekleştirmesi, sözleşmenin kurulmasından önce veya sözleşmenin kurulduğu anda imkânsız ise -Başlangıçtaki İmkânsızlıktan-, oluşumun sözleşmenin kurulduğu anda mümkün olup, fakat sonradan imkânsızlaşması halinde Sonraki İmkânsızlıktan söz edilir.

Başlangıçtaki İmkânsızlık, 6098 sayılı Borçlar Kanununun Yazılmamış Sayılma başlıklı 21. maddesiyle, Sonraki İmkânsızlık ise İfa Güçsüzlüğü başlıklı 98. ve İfa İmkânsızlığı başlıklı 136. maddeleriyle düzenlenmiştir. Başka bir sınıflandırma da Objektif İmkânsızlık ve Subjektif İmkânsızlık şeklindedir.

Borçlanılan oluşum sadece borçlu tarafından değil de, hiç kimse tarafından ödenemiyor ise Objektif İmkânsızlık bulunur. Başlangıçtaki Objektif İmkânsızlık bir borcun oluşmasını engellerken [Borçlar Kanunu madde 21] sonraki objektif imkânsızlık durumunda, hukuki yaklaşım gerçekleşme imkânsızlığında borçlu sahibinin hatalı olup olmamasında göre değişir.

Eğer imkânsızlık borçlunun kusuru ile ortaya çıkmışsa, oluşumun yerine tazminat borcundan söz edilir. 6098 sayılı Borçlar Kanununun Borcun İfa Edilmemesi başlıklı 112. maddesine göre borçlu taraf alacaklının oluşumunu gerçekleşmediğinden hakkını elde edememesinden doğan zararı ödemekle yükümlüdür.

Fakat gerçekleşme, borçluyla alakası olmayan haller sonucu yani borçlunun kusuru olmaksızın imkânsız hale gelmişse Borçlar Kanununun 136, 137 veya 138. maddeleri kapsamında değerlendirilir ve ona göre işlem yapılır. Borçlanılan oluşum eğer sadece borçlu tarafından gerçekleştirilemiyorsa, Subjektif İmkânsızlıktan söz edilir. Başlangıçtaki Subjektif İmkânsızlık borcun oluşmasını engellemez.

Bununla birlikte sonraki subjektif gerçekleşme imkânsızlığı da borçlunun borcundan kurtulmasını sağlamaz. Bunun nedeni subjektif sonraki gerçekleşme imkânsızlığının Borçlar Kanununun 112. maddesine göre değil 116. maddesine göre düzenlenmiş olmasıdır. Ayrıca Borçlar Kanununun Sonraki İmkânsızlığa ilişkin 112. ila 136, 137 ve 138. maddelerindeki hükümleri bu tür sözleşmeler için de geçerlidir.

6098 sayılı Borçlar Kanununun 483. maddesinde yapılan eserin tesliminden evvel kazayla yok hale gelmesiyle ilgili hükümler bulunmaktadır. Gerçekleşmenin imkânsız olması, sözleşmenin düzenlenmesi sırasında varsa, sözleşme konu, yani kapsam olarak başlangıçta dâhi mümkün görülmediğinden, sözleşme Borçlar Kanununa göre geçersiz kabul edilir.

Hukuken sonucu olamayan bir akitin, dolayısıyla feshinden de söz etmek mümkün değildir. Bu sebeple, gerçekleşme imkânsızlığı ile ilgili bilgiler, sözleşmenin düzenlenmesinden sonra oluşan olaylar nedeniyle gerçekleşmesinin yerine getirilmesinin mümkün olmadığı şartlarla sınırlı kalacaktır. Bu duruma, “sonraki ifa imkânsızlığı” denmektedir .

Borçlar Kanununun 483. maddesindeki hükmünde; “Eser teslimden önce beklenmedik olay sonucu yok olursa iş sahibi, eseri teslim almada temerrüde düşmedikçe yüklenici, yaptığı işin ücretini ve giderlerinin ödenmesini isteyemez. Bu durumda malzemeye gelen hasar, onu sağlayana ait olur” denilmektedir.İnşa eserinin tesliminin sonradan imkânsız hale gelmesi ya da beklenmeyen bir olay ya da iş sahibinin ya da yüklenicinin bir fiiline istinaden oluşabilir

 İşin Yapımının Beklenmeyen Bir Olay Yüzünden Gerçekleştirilememesi
6098 sayılı Borçlar Kanununun 136, 137 ve 138. maddelerine göre borcun imkânsızlığı sebebiyle borcu bitiren ve borçlunun yükümlülüğünü sonlandıran durumlardan biri, meydana gelen mücbir sebeplerdir.

Kamu ihale mevzuatında ve diğer kanunlarda ifade edilmeyen mücbir sebep kavramını, borçlunun hâkimiyet alanı haricinde oluşan genel bir davranış kuralının ya da borcun ihlaline neden olan, sözleşmenin düzenlenmesi esnasında da tahmin edilemeyen ve engellenemeyen olağandışı gelişen bir olay olarak ifade edilebilir.

Yasadaki ifade edildiği şekilde eser tesliminden önce beklenmeyen bir olay neticesinde yok olması durumunda, iş sahibi eseri teslim almada temerrütte kalmadıkça, yüklenici ödediği masraf ve ödemeleri geri isteyebilir. Bu şekilde bir gerçekleşme imkânsızlığı doğabilmesi için aşağıdaki şartların olması gerekmektedir ,Bunlar;
• İnşa eserinin tesliminin gerçekleşmesi gerekmektedir; çünkü eserin teslimi yapıldıktan sonra eser zarar görürse, hasarın yükümlülüğü o andan başlayarak iş sahibine geçmektedir.
• İnşa eserinin tamamı ya da bir kısmı ortadan kalkmalıdır; bunun nedeni, tamamen ya da kısmen ortadan kalkan bir eserin bitirilip iş sahibine teslim edilmesinin imkânsız hale gelmesidir.
• İnşa eseri, tahmin edilemeyen bir hadise neticesinde yok olmalıdır. Bu hadise inşa eserinin yok haline gelmesine neden olmasının yanında, iş sahibi ve müteahhide yükletilemeyen her olay umulmayan olaydır. İş sahibinin iflas etmesi sözleşmeyi sona erdiren bir sebep değildir.
• İş sahibi eserin tesliminde temerrüt durumunda bulunmamalıdır. Temerrütte kalan iş sahibi, inşa eserinin yol olma riskini de almaktadır.
Umulmayan olay (kaza) kavramı, tarafların önceden kestiremeyeceği kestirilmesi imkânsız her türlü durumu içerir. Alman Yüksek Mahkemesi’ne göre umulmayan olay (kaza), yüklenicinin işinin üzerinde etkisi olan dış kaynaklı olağanüstü bir durumdur. Umulmayan olayın yarattığı tehlikeyi, taraflar en yüksek seviye dikkat gösterseler bile, inşa eserini veya o işten beklenen ekonomik sonucu tehlike altına atmadan engellemelerinin imkânsız olduğu hallerdir.

Özetle Borçlar Kanununun 483. maddesinde sözü geçen umulmayan olay (kaza) kavramı taraflara yüklenemeyen bir olay özelliği taşır. Bunun yanında eğer yok olma yüklenici ya da işverenin sorumluluğuna giren, yani onların bir eylemi neticesinde oluşmuşsa bu olay kaza yani umulmayan olay olmaz

Mücbir sebep olarak ifade edilen olağanüstü durumların meydana gelmesi tek başına yeterli görülmeyip bu durumun sözleşme ilişkisi içinde idarece olağandışı sebep şeklinde görülmesi için; yüklenicinin neden olduğu bir hatadan kaynaklanmaması (örneğin; doğal afet veya salgın hastalıkta yükleniciye bir kusur atfedilemez), taahhüdün gerçekleştirilmesine engel bir durum olması, yüklenicinin bu sorunu çözmeye imkânlarının yeterli olmaması mücbir sebebin oluştuğu günü takip eden yirmi gün içinde yüklenicinin idareye yazılı şekilde haber vermesi ve yetkili mercilerce belgelendirilmesi şarttır

İdareye haber vermek için istenen yirmi günlük süre hak düşürücü zaman dilimi olup, 20 günlük zamanın geçmesinden sonra yapılacak başvurular idarece kabul edilmeyecektir [Yapım İşleri Genel Şartnamesi m. 30].

Mücbir sebebin ortaya çıkması durumunda ya süre uzatımı verilecek veya sözleşme feshedilecektir [4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu m. 10]. Sözleşme ilişkisinde mücbir sebep niteliğinde bir olayın ortaya çıkması, kendiliğinden sonuç doğurmamaktadır. İdare, ortaya çıkan durumun işin yürütülmesine etkisini, yüklenicinin bildirim ve ispat yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği hususlarını vs. göz önünde bulundurarak sürenin uzatılmasına karar verebilecektir

Yüklenici ağır hastalık, tutukluluk veya özgürlüğü kısıtlayıcı bir cezaya mahkûmiyet nedeniyle taahhüdünü yerine getiremeyecek duruma düşerse, bu durumun meydana gelmesinden itibaren 30 gün içinde ilgili idarenin de kabul edeceği birini vekil tayin etmek suretiyle taahhüdüne devam edebilecektir

[4735 Sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu m. 17/(c) ve Yapım İşleri Genel Şartnamesi m. 49/(c) bendi]. Vekilin şahsı hakkında idarenin onayının alınması temel koşuldur. Eğer yüklenici kendi serbest iradesi ile vekil tayin edecek durumda değilse, yüklenici yerine ilgililer aynı süre içinde genel hükümlere göre yasal temsilci (kayyum) tayin edilmesini isteyebilirler. Bu 30 günlük süre, hem vekil tayin edilmesi hem de yasal temsilci tayin edilmesini isteme için hak düşürücü nitelik arz etmektedir.

Bu süre sonunda vekil veya yasal temsilci tayininin gerçekleşmemesi yahut işin vekil ya da kayyum tarafından yapılmasının mümkün olmaması durumunda idarece sözleşmenin feshedileceği hükme bağlanmıştır.

Ancak iş sahibinin sözleşmeyi sona erdirmeden önce yükleniciye durumu düzeltmesi için en az 10 günlük bir süre vermesi gerekir. Sözleşmenin feshedilmesi durumunda kesin teminat gelir kaydedilir, ancak yüklenici hakkında yasaklama kararı verilmez. Sözleşmenin feshi dolayısıyla idarenin uğradığı zarar ziyan yükleniciye tazmin ettirilir

İnşaat eserinin iş sahibine teslimi gerçekleşmeden yok olması durumunda sorumluluk yükleniciye aittir. Bu sebeple, yüklenici inşaat eserinin yok olması halinde iş sahibinden işin karşılığı olan ücreti ve masrafları ödemesini isteyemez. Buna karşın, iş sahibi işin başlamasından itibaren yükleniciye ödediği paraların iadesini talep edebilir

İşin Yapımının İşverenden Kaynaklanan Bir Sebeple Gerçekleştirilememesi
6098 sayılı Borçlar Kanunu 485. maddesinde; “Eserin tamamlanması, iş sahibi ile ilgili beklenmedik olay dolayısıyla imkânsızlaşırsa yüklenici, yaptığı işin değerini ve bu değere girmeyen giderlerini isteyebilir. İfa imkânsızlığının ortaya çıkmasında iş sahibi kusurluysa, yüklenicinin ayrıca tazminat isteme hakkı vardır” denilmektedir.

Borçlar Kanununun 485. maddesinin uygulanması için, iş sahibinin şahsını ilgilendiren veya onun çevresine ait rizikolar çerçevesinde meydana gelen bir kazanın, iş sahibinin kusuru bulunmayan bir olayın, işin gerçekleşmesine engel olması ve onu objektif olarak imkânsızlaştırması gerekir.

İş sahibinin kendisiyle ilgili bir kaza, kişinin ağır hastalığı ya da ölmesi; kendisine özel şekilde kullanılamayacak olan yapının, onun kullanamama sonucunu doğurması nedeni olarak ifade edilebilir. İş sahibinin ilişkileri tüm şahsi çevre ve ilişkilerine bağlı hadiseler neticesi meydana gelen ve işin tamamlanmasına engel olan durumlar her bağımsız, somut sözleşmenin koşullarına göre hâkimin takdiri yetkisindedir

İş sahibine isnat edilecek ve müteahhidin inşaatı tamamlama borcunu gerçekleştirmesini imkânsız kılan sebepler, Borçlar Kanununun 485. maddesindeki dar ifadesine rağmen, iş sahibinin kişiliğinden kaynaklanabileceği gibi, onun işletmesinden,kendisinin veya gerçekleşmedeki yardımcılarının davranışlarından veya ona ait rizikolar çevresine giren bir olaydan da kaynaklanabilir demiştik. Hangi durumun iş sahibinin riziko alanına girdiği hususu, her sözleşmede somut şartlar göz önünde tutularak belirlenir.

Borçlar Kanununun 485. maddesinin uygulanması bakımından, eserin tamamlanmasının imkânsızlaşmasına iş sahibinin kusurunun veya onun sorumlu olduğu bir halin yol açması, başka bir deyişle, eserin tamamlanmasının imkânsızlaşmasına, iş sahibinin riziko alanına dâhil bir kazanın veya beklenilmeyen halin neden olması gerekir (Buz, [
https://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/462/5256.pdf]).
6098 sayılı Borçlar Kanununun 483. maddesine göre, inşa eserinin temin edilen malzemenin ya da inşaatın üzerine yapılacağı arsanın kusurundan veya iş sahibinin hatalı bilgiler ve yönlendirmelerden dolayı yok olması durumunda, yüklenici, oluşabilecek risklere karşı iş sahibini doğru zamanda uyarmışsa, yapılan çalışmanın karşılığı olan meblağı ve yapılan masrafların karşılığı olan tutarı geri talep edebilir. Bunun yanında iş sahibinin kusurundan dolayı tazminat da talep edebilir.

Müteahhidin yaptığı giderlerin ücretini talep edebilmesi için aşağıdaki şartlar sağlanmalıdır ,
• İnşa eseri yok olmalıdır.
• İnşa eserinin yok olmasının nedeni iş sahibinin yaptığı eylemlerden kaynaklanmalıdır.
4.2.3. İşin Yapımının Yükleniciden Kaynaklanan Bir Sebeple Gerçekleştirilememesi

6098 sayılı Borçlar Kanununun 486. maddesine göre; “Yüklenicinin kişisel özellikleri göz önünde tutularak yapılmış olan sözleşme, onun ölümü veya kusuru olmaksızın eseri tamamlama yeteneğini kaybetmesi durumunda kendiliğinden sona erer. Bu durumda iş sahibi, eserin tamamlanan kısmından yararlanabilecek ise, onu kabul etmek ve karşılığını vermekle yükümlüdür” [Borçlar Kanunu m. 486].

Borçlar Kanununun 486. maddesinin uygulanma şartları şunlardır:
• Yüklenicinin şahsi özellikleri dikkate alınarak yapılmış bir inşaat sözleşmesi bulunmalıdır;
Borçlar Kanununun 486. maddesinin uygulanabilmesi için, iş sahibi bakımından, müteahhidin bireysel niteliklerinin önem taşıdığı ve bu sebeple inşaatın, yüklenici tarafından ya da onun idaresi altında yaptırılmasının gerekli olduğuna dair bir sözleşmenin bulunması gerekmektedir.

Bunun yanı sıra işveren açısından, yüklenicinin kişisel niteliklerinin önem arz ettiği ve bu sebeple sözleşmenin konusu olan inşaatın, yüklenici tarafından bizzat meydana getirilmesinin ya da onun idaresi altında yaptırılmasının gerekli olduğu bir inşaat sözleşmesinin varlığı şarttır. İşveren, sözleşmenin kurulması süresinde yüklenicinin kişisel niteliklerine önem verdiğini açıkça beyan edebileceği gibi, bu husus sözleşmenin öznesi inşa işin kalitesinden ve özelliklerinden de anlaşılabilir

İş sahibi, sözleşmenin oluşturulması esnasında yüklenicinin bireysel niteliklerine önem verdiğini açıkça ifade edebileceği gibi bu sözleşme hakkında işin özelliğinden de anlaşılabilir. Sözleşme hakkında işin yerine getirilmesinin üçüncü kişilerce yapılabileceği durumlarda, inşaat sözleşmesi bitmez.

• İşin bitirilmesinin yüklenicinin ölümü veya kusuru olmadan işi yapmaktan aciz kalması nedeniyle mümkün olmaması;
Müteahhidin şahsı veya kişisel nitelikleri göz önünde bulundurularak düzenlenen inşaat sözleşmelerinde, yüklenicinin ölümü ya da işi yapma özelliğini yitirmesi durumunda, sözleşme konusu objektif olarak imkânsızlaşması durumu ortaya çıkmaktadır. Bu imkânsızlık, inşaat sözleşmesinin yapılmasından sonra meydana gelmeli ve devamlılık özelliğine sahip olmalıdır. Fakat işin bir bölümünü tamamlandıktan sonra ya da yeni başlanıp bitirilememesi durumunda da söz konusu olmaktadır

Yüklenicinin, istisna sözleşmesinden kaynaklanan borcunu yerine getirmek için gerekli parasal imkânlara sahip olmaması, Borçlar Kanununun 486. maddesine göre imkânsızlık olarak görülmemektedir. Ayrıca istisna sözleşmesini sona erdiren bir neden değildir. Yüklenicinin iflas etmesi de Borçlar Kanununun 486. maddesi anlamında imkânsızlık sebebi değildir

Yüklenici ölmüş ya da acze düşmüş olmalıdır. Yüklenicinin gerçek kişi olduğu hallerde ölmesi söz konusu olabilir. Yüklenici tüzel kişi ise kapatılmış ya da sonlanmış olmalıdır. Yüklenicinin acze düşmesi ise, inşaatı objektif sebeplerle maddi açıdan bitirme imkânsızlığı içinde oluşudur. Fakat yüklenicinin iflas etmesi gerçekleşme imkânsızlığına sebep olmaz. Yüklenicinin borcu olan inşaatın gerçekleştirilmesinin üçüncü kişiler tarafından yerine getirilebileceği hallerde, inşaat sözleşmesi sona ermez.

İlgili kanunun 371. maddesinde geçen deyime ve çoğunluğa göre yüklenicinin hayatını kaybetmesi veya kusuru olmaksızın işi yapmaktan aciz kalması durumunda, inşaat sözleşmesi kendiliğinden sonlanır (infisah). Buradaki sona erme, kanunun gereği olarak gerçekleştiğinden, tarafların bu hususta herhangi bir duyuruda bulunmaları gerekmez. Bu infisahı meydana getiren iki koşuldan söz edilir. Birincisi; inşaat sözleşmesinde yüklenicinin kişisel becerilerinin dikkate alınmasıdır.

Özel mesleki bilgisi, ciddiyeti, tecrübesi, güven vermesi gibi özelikler bu şartın içeriğidir. İkincisi ise; müteahhidin kusuru bulunmaksızın, elinde olmayan bir neden yüzünden inşaatı tamamlama şansını kaybetmesidir. Aksi durumunda yüklenici sözleşmeye aykırı davranışlar sebebiyle yani sözleşmenin yasak ettiği bir etkinliğe girdiği sırada ölmüş ya da fiil ehliyetini kaybetmiş ise kusursuzluğundan bahsedilemez. Buna rağmen azınlıkta kalan bir kısım hukukçu üzerinde ısrarla durulan ve istisna sözleşmelerini sürekli borç ilişkisi doğuran sözleşme olarak yorumlanması sebebiyle haklı nedenlerle bir fesih durumunun oluştuğunu belirtir.

Ayrıca buna benzer durumlarda yüklenicinin işletmesi mirasçı ya da yardımcıları tarafından devam ettirebiliyorsa sözleşmenin kendiliğinden sona ermesi söz konusu değildir, işverenin sözleşmeyi fesih beyanında bulunması gerekir. Bu konuda Tandoğan ise bu görüşün ancak yüklenicinin işi bizzat kendisi yapması veya kendi idaresi altında yaptırması mecburi değilse yüklenicinin yaşamının sonlanması veya aczi üzerine mirasçıların, yardımcı veya kanuni temsilcilerin işi devam ettirmeyip temerrüde düşmesi halinde oluştuğu takdirde düşünülebileceğini ve bu talik sözleşmenin fesih edilebileceğini onaylar.

Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu madde 17(a) bendi uyarınca; “Yüklenicinin ölümü halinde, sözleşme feshedilmek suretiyle hesabı genel hükümlere göre tasfiye edilerek kesin teminatları ve varsa diğer alacakları varislerine verilir. Ancak, aynı şartları taşıyan ve talepte bulunan varislere idarenin uygun görmesi halinde, ölüm tarihini izleyen otuz gün içinde varsa ek teminatlar dâhil taahhüdün tamamı için gerekli kesin teminatı vermeleri şartıyla sözleşme devredilebilir” [Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu, m. 17].

Bu konu Yapım İşleri Genel Şartnamesi madde 49 (a) bendinde de yer almaktadır. Borçlar Kanununun 486. maddesi, yüklenicinin ölümü veya kabahati bulunmaksızın imkânsızlığa düşmesi durumunda istisna sözleşmesinin kendiliğinden sona ereceği düzenlenmişken, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanununun 17. maddesinde, yüklenicinin ölümü durumunda sözleşmenin feshedilerek sonlandırılabileceğini belirtmiştir.
Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunun 25. maddesinde sözleşmenin uygulanması sırasında “yasak fiil ve davranışlar” şöyle sıralanmıştır [4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu];

a) Hile, vaat, tehdit, nüfuz kullanma, çıkar sağlama, anlaşma, irtikâp, rüşvet suretiyle veya başka yollarla sözleşmeye ilişkin işlemlere fesat karıştırmak veya buna teşebbüs etmek.
b) Sahte belge düzenlemek, kullanmak veya bunlara teşebbüs etmek.
c) Sözleşme konusu işin yapılması veya teslimi sırasında hileli malzeme, araç veya usuller kullanmak, fen ve sanat kurallarına aykırı, eksik, hatalı veya kusurlu imalat yapmak.
d) Taahhüdünü yerine getirirken idareye zarar vermek.
e) Bilgi ve deneyimini idarenin zararına kullanmak veya 29 uncu madde hükümlerine aykırı hareket etmek.
f) Mücbir sebepler dışında, ihale dokümanı ve sözleşme hükümlerine uygun olarak taahhüdünü yerine getirmemek.
g) Sözleşmenin 16. madde hükmüne aykırı olarak devredilmesi veya devir alınması [4735 sayılı Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu m. 25].