bağımsız bölümlerinin tapu kayıtlarına konulan haczin kaldırılması istenilmektedir. Dilekçenize istinaden yapılan inceleme ve Tapu Müdürlüğü ile yapılan yazışma neticesinde, müteahhit, kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği arsa üzerine inşa etmiş olduğu meskenlere ortak olmaktadır. Kat irtifakını kurduktan sonra kendine düşen daireleri toprak sahibinden kendi adına geçirmemiş olduğundan arsa sahiplerinin isimleri tapu tescil kayıtlarında gözüktüğü bildirilmiştir. Bu nedenle müteahhit Z.A. ile müvekkilleriniz arasında kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesi gereği 12 ve 13 nolu bağımsız bölümlerin tamamı arsa payı ve eklentileri ile birlikte müteahhit (Z.A.) adına bırakılmış olduğundan ve Z.A.’ın da Dairemize vadesi geçmiş vergi borcu bulunduğundan dolayı söz konusu vergi borcu ödenmeden, haczin kaldırılması mümkün değildir” denilmiştir.

Hukuk Bölümü         2009/140 E.  ,  2009/336 K.

  • 2247 SAYILI YASA’NIN 10. MADDESINDE ÖNGÖRÜLEN KOŞULLARI TAŞIMAYAN BAŞVURUNUN, AYNI YASANIN 27. MADDESI UYARINCA REDDİ GEREKTIĞI
  • AMME ALACAKLARININ TAHSİL USULÜ HAKKINDA KANUN (6183) Madde 62

“İçtihat Metni”Adalet Bakanlığı Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığınca hazırlanmıştır. İzinsiz olarak kopyalanması ve dağıtılması hukuki sorumluluk gerektirir.

           Davacılar         : 1- B.T.

                                      2- N.T.

                                     3- N.S.

            Vekili              : Av. İ.U.

            Davalı              : Maliye Bakanlığı

            Vekili             : Av. S.K.

                       O L A Y : Gelir İdaresi Başkanlığı Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’nca(Dikimevi Vergi Dairesi Müdürlüğü) B.T. ve N.T. vekiline gönderilen 22.9.2007 gün ve 24053 sayılı yazıda, “Dairemizin 0840247927 vergi kimlik numarasında kayıtlı mükellefi Z.A.’ın vadesi geçmiş vergi borçlarına istinaden, mükellefimiz müteahhit Z.A. ile müvekkilleriniz arasında yapılan inşaat yapım sözleşmesine göre, müteahhit Z.A.’a ait olması gereken 4,5,7,8,10,11,12 ve 13 nolu bağımsız bölümlere haciz konulması istenilmiş; Tapu Dairesinden ise, 12 ve 13 nolu bağımsız bölümler dışındaki taşınmazların satıldığı, 12 ve 13 nolu taşınmazlara haciz şerhi işlendiği bildirilmiştir. Ancak ilgi sayılı dilekçenizde müvekkillerinize ait Şahintepe Mahallesi, 36841 ada, 5 parseli teşkil eden taşınmazın 12 ve 13 nolu bağımsız bölümlerinin tapu kayıtlarına konulan haczin kaldırılması istenilmektedir. Dilekçenize istinaden yapılan inceleme ve Tapu Müdürlüğü ile yapılan yazışma neticesinde, müteahhit, kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereği arsa üzerine inşa etmiş olduğu meskenlere ortak olmaktadır. Kat irtifakını kurduktan sonra kendine düşen daireleri toprak sahibinden kendi adına geçirmemiş olduğundan arsa sahiplerinin isimleri tapu tescil kayıtlarında gözüktüğü bildirilmiştir. Bu nedenle müteahhit Z.A. ile müvekkilleriniz arasında kat karşılığı inşaat yapım sözleşmesi gereği 12 ve 13 nolu bağımsız bölümlerin tamamı arsa payı ve eklentileri ile birlikte müteahhit (Z.A.) adına bırakılmış olduğundan ve Z.A.’ın da Dairemize vadesi geçmiş vergi borcu bulunduğundan dolayı söz konusu vergi borcu ödenmeden, haczin kaldırılması mümkün değildir” denilmiştir.

            B.T. ve N.T. vekili, bu işlemin iptali ile haczin kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle Gelir İdaresi Başkanlığı Ankara Vergi Dairesi Başkanlığı’na(Dikimevi Vergi Dairesi Müdürlüğü) karşı idari yargı yerinde dava açmıştır.

            ANKARA 3. VERGİ MAHKEMESİ; 29.1.2008 gün ve E:2007/1495, K:2008/171 sayı ile, uyuşmazlığın, müteahhitlikle iştigal eden Z.A.’ın vergi borcundan dolayı davacıların maliki olduğu iddia edilen Şahintepe Mahallesi, 36481 Ada, 5 Parselde bulunan apartmanda adına kayıtlı 12 ve 13 nolu dairelere konulan haczin kaldırılması isteminin reddinin iptaline ilişkin bulunduğu, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un haciz başlığını taşıyan 62. maddesinden söz ederek, dava dosyasının incelenmesinden, açılan davanın, yukarıda belirtilen Kanun maddesi uyarınca tesis edilen haciz işleminin unsurlarında hukuka aykırılıklar bulunduğu iddiasıyla değil, malik sıfatına dayanılarak açıldığı, uyuşmazlıkta hacze konu borç Z.A.’a, alacak ise, tahsil dairesi olan Vergi Dairesine ait olduğundan; davacıların 3. kişi durumunda bulunduğu, bu durumda, gayrimenkul mülkiyeti ile ilgili uyuşmazlıkları (istihkak iddiası) çözümlemekle görevli mahkeme, adli yargı olduğundan, davanın vergi mahkemesinin görev alanına girmediği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş; bu karar, temyiz edilmeyerek kesinleşmiştir.

            Bunun üzerine, B.T., N.T. ve N.S. vekili, davacıların, Ankara İli, Mamak İlçesi, Şahintepe Mahallesi, 1. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü’nde 36481 ada, 5 parselde kayıtlı taşınmazın tapu hissedar maliki olduklarını, arsa sahibi olan davacıların, bu arsaya bina yapılması için borçlu müteahhitle kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptıklarını, borçlu Z.A.’ın inşaatı yapmayarak edimini yerine getirmediğini, bu nedenle davacı arsa sahiplerinden bir alacağı bulunmadığını, müteahhitten alacaklı görünen Vergi Dairesinin de olmayan alacağa halef olmasının söz konusu olmadığını, bu nedenle davacıların taşınmaz malına haciz konulmasının hukuka aykırı olduğunu, borçludan alacaklı görünen Vergi Dairesine haczin kaldırılması hususundaki taleplerinin reddi üzerine Ankara 3. Vergi Mahkemesi’nin 2007/1495 Esas sayılı dosyası ile dava açılmışsa da, görevsizlik kararı verildiğinden iş bu davanın açılması zaruretinin hasıl olduğunu, bu nedenlerle, arsa sahibi davacıların tapu ile malik oldukları Ankara İli, Mamak İlçesi, Şahintepe Mahallesi, 1. Bölge Tapu Sicil Müdürlüğü, 36481 ada, 5 parselde kayıtlı inşaat halindeki taşınmazın tapu kaydındaki davacılara ait olmayan borçtan ötürü konulmuş olan haciz ve takyidatın da(müteahhit borçlunun henüz doğmamış ve doğması muhtemel haklarından dolayı herhangi bir yargı kararı olmadan ve yasaya aykırı olarak konulduğu için) kaldırılmasına karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı İdare vekili, birinci savunma dilekçesinde, davada idari yargının görevli olduğunu ileri sürerek görev itirazında bulunmuştur.

ANKARA 7. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ; 16.10.2008 gün ve E:2008/85 sayı ile, davalı Hazine vekilinin yargı yolu itirazının davanın istihkak iddiası niteliğinde bulunmasına göre istihkak iddialarının adli yargıda görülmesi nedeniyle reddine karar vermiştir.

         Davalı İdare vekilinin, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması yolundaki dilekçesi üzerine dava dosyası örneği Danıştay Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

DANIŞTAY BAŞSAVCISI; Ankara İli, Mamak İlçesi, Şahintepe Mahallesi, 36481 ada, 5 parsel sayısında davacı kişiler adına kayıtlı taşınmazın tapu kaydına kat karşılığı inşaat sözleşmesine dayalı olarak inşaat yapan müteahhit Z.A.’ın vergi borcundan ötürü konulan haczin kaldırılması istemiyle Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/85 Esas sayısında kayıtlı dosyasında açılan davada, davalı idarece, davanın görüm ve çözümünün idari yargının görevine girdiği ileri sürülerek görev itirazında bulunulduğu ve itirazın reddi üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasının istenildiği, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un haciz başlığını taşıyan 62. maddesinde; borçlunun mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tesbit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarın tahsil dairesince haczolunacağı, borçlu tarafından başkasının olduğu beyan veya üçüncü şahıs tarafından ihtiyaten haciz veya istihkak iddia edilmiş bulunan malların haczinin en sona bırakılacağı, ancak haczolunan gayrimenkulün arttırmaya çıkarılmadan, borçlu, borcun itfasına yetecek menkul mal veya vadesi gelmiş sağlam alacak gösterirse gayrimenkul üzerinde haciz baki kalmak üzere gösterilen menkul veya alacağın da hazcolunacağı, şu kadarki, bu suretle mahcuz kalan gayrimenkulün idare ve işletmesine ve hasılat ve menfaatlerine tahsil dairesinin müdahale etmeyeceği, tahsil dairesinin alacaklı amme idaresi ile borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükellef olduğunun hükme bağlandığı, dosyanın incelenmesinden, davacıların sahibi olduğu 36481 ada, 5 parsel sayılı taşınmaz için yüklenici Z.A. ile Noterde “Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi İçerikli Daire Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmesi” imzaladıkları, bu sözleşme ile 1,2,3,6 ve 9 numaralı daireler arsa sahipleri olan davacılara, 4,5,7,8,10,11,12 ve 13 nolu dairelerin de arsa payı ve eklentileri ile birlikte yükleniciye ait olacağının hüküm altına alındığı, Dikimevi Vergi Dairesi’nce, yüklenicinin vadesi geçmiş vergi borçları nedeniyle inşaat yapım sözleşmesine göre yükleniciye ait olması gereken bağımsız bölümlere haciz konulmasının istenildiği, Tapu Dairesince 4,5,7,8,10 ve 11 nolu dairelerin satılmış olması nedeniyle 12 ve 13 nolu bağımsız bölümler için tapu kaydına haciz konulduğu, yüklenicinin kat irtifakı kurulduktan sonra kendine düşen daireleri adına geçirmemiş olması nedeniyle tapu tescil kayıtlarında arsa sahipleri olarak davacıların adının yer aldığı, davacılardan B.T. ve N.T.’ın haczin kaldırılması istemiyle yaptıkları başvurunun adı geçen Vergi Dairesinin 22.9.2007 gün ve 24053 sayılı işlemi ile reddedildiği, bu işleme karşı Ankara 3. Vergi Mahkemesi’nde açılan davanın, gayrimenkul mülkiyeti ve istihkak iddiasına dayalı olduğu gerekçesiyle görev yönünden reddedildiği, daha sonra söz konusu haczin kaldırılması istemiyle Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davada, davalı idarenin görev itirazının, istihkak iddiasına dayalı bu tür davaların adli yargıda görüldüğü gerekçesiyle reddedildiğinin anlaşıldığı, vergi kanunlarına göre tahakkuk ettirilen vergi borcu ile ilgili 6183 sayılı Yasa uyarınca düzenlenen ödeme emrinin kesinleşmesinden sonra tesis edilen haciz işleminin idari bir işlem olması ve tapu kayıtlarına koydurulan haciz şerhinin dayanağını, sözü edilen idari işlemlerin oluşturması gerçeği karşısında, 6183 sayılı Yasa hükümlerinden hareketle ve idarenin idari bir işleme dayalı talebi sonucunda tapuda konulan haciz şerhinin kaldırılması isteminden kaynaklanan uyuşmazlığın yargısal denetiminin de anılan işlemlerin dayanağı olan yasal düzenlemelere göre yapılması gerektiği, bu durumda, vergi mevzuatı ve 6183 sayılı Yasa uyarınca kamu gücü kullanılarak tek yanlı biçimde tesis edilen işlemlere dayalı olarak davacıların taşınmaz malının tapu kaydına koydurulan haciz şerhinin kaldırılması isteminin reddine ilişkin işlemin iptali istemiyle açılan davanın görüm ve çözümünün idari yargının görevine girdiği, bu nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesi uyarınca olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına ve dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi’ne gönderilmesine karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

 YARGITAY CUMHURİYET BAŞSAVCISI; Davacı B.T. ve arkadaşları vekili tarafından davalı Maliye Bakanlığı aleyhine Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan 2008/85 Esas sayılı davada, Danıştay Başsavcılığı tarafından 2247 sayılı Kanun’un 10. maddesi gereğince olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması nedeniyle gönderilen 2009/140 Esas sayılı dosyanın incelendiği, kat karşılığı inşaat sözleşmesine istinaden inşaat yapan müteahhit Z.A.’ın vergi borcundan dolayı Ankara İli, Mamak İlçesi, 36481 ada, 5 parsel sayısında davacılar adına kayıtlı bulunan taşınmazın tapu kaydına konulan haczin kaldırılması talebiyle Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde açılan davada davalı idare tarafından görev itirazında bulunulması üzerine olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığının anlaşıldığı, dosyanın tetkikinden; dava konusu taşınmaz için Noterde imzalanan Düzenleme Seklinde Gayrimenkul Satış Vaadi İçerikli Daire Karşılığı İnşaat Yapım Sözleşmesi uyarınca 1, 2, 3, 6 ve 9 nolu dairelerin davacılara ait olacağının, 4, 5, 7, 8, 10, 11, 12 ve 13 nolu dairelerin de arsa payı ve eklentileri ile birlikte müteahhite ait olacağının belirlendiği, müteahhitin vadesi geçmiş vergi borçları nedeniyle ilgili Vergi Dairesince söz konusu inşaat yapım sözleşmesi gereğince müteahhite ait olan daireler üzerinde haciz konulmasının istendiği, 12 ve 13 nolu daireler dışında diğer dairelerin satılmış olması nedeniyle 12 ve 13 nolu dairelere haciz konulduğu, kat irtifakı kurulduktan sonra müteahhitin daireleri kendi üzerine kayıt ettirmediği için arsa sahibi olarak davacıların göründüğü, haczin kaldırılması istemiyle davacıların yaptıkları müracaatın Vergi Dairesi tarafından 22.9.2007 gün ve 24053 sayılı işlemle reddedilmesi üzerine söz konusu işlemin iptali için Ankara 3. Vergi Mahkemesi’nde açılan davanın gayrimenkul ve istihkak iddiasına dayalı olması gerekçe gösterilerek görev yönünde reddedildiği ve daha sonra Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde haczin kaldırılması talebiyle işbu davanın açıldığının anlaşıldığı, uyuşmazlık konusu haciz işleminin dayanağını oluşturan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un “haciz”’ başlığını taşıyan 62. maddesinde, “Borçlunun, mal bildiriminde gösterilen veya tahsil dairesince tesbit edilen borçlu veya üçüncü şahıslar elindeki menkul malları ile gayrimenkullerinden, alacak ve haklarından amme alacağına yetecek miktarı tahsil dairesince haczolunur. (Ek fıkra: 16/07/2004 – 5228 S.K./12.mad) Maliye Bakanlığı amme alacaklarının takibinde haczolunacak malların tespiti amacıyla yapılacak mal varlığı araştırmasının şekli, alanı ve kapsamı ile araştırma yapılacak amme alacaklarının türü ve tutarını belirlemeye yetkilidir. Bu yetki alacaklı amme idaresi itibarıyla da kullanılabilir. Borçlu tarafından başkasının olduğu beyan veya üçüncü şahıs tarafından ihtiyaten haciz veya istihkak iddia edilmiş bulunan malların haczi en sonraya bırakılır. Ancak haczolunan gayrimenkul artırmaya çıkarılmadan, borçlu, borcun itfasına yetecek menkul mal veya vadesi gelmiş sağlam alacak gösterirse gayrimenkul üzerinde haciz baki kalmak üzere gösterilen menkul veya alacak da haczolunur. Şu kadar ki, bu suretle mahcuz kalan gayrimenkulün idare ve işletmesine ve hasılat ve menfaatlerine tahsil dairesi müdahale etmez. Tahsil dairesi alacaklı amme idaresi ile borçlunun menfaatlerini mümkün olduğu kadar telif etmekle mükelleftir” hükmünün yer aldığı, dava konusu uyuşmazlığın, vergi borcunun tahsili amacıyla uygulanan haciz işleminden kaynaklandığı, kamu alacağının (vergi borcunun) tahsili için idarece kamu gücüne dayalı, resen ve tek taraflı olarak tesis edilen 6183 sayılı Yasa kapsamındaki işlemler “idari işlem” niteliği taşıdığından, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2/1-a maddesi kapsamında davanın görüm ve çözümünün idari yargı yerinde yapılması gerektiği, bu nedenle, Danıştay Başsavcılığı’nın 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesi gereğince yapmış olduğu başvurunun kabulü ile Ankara 7. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2008/85 Esas sayılı görevlilik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği yolunda yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

            Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Ahmet AKYALÇIN’ın Başkanlığında, Üyeler: Erdoğan BUYURGAN, Ramazan TUNÇ, Habibe ÜNAL, Turan KARAKAYA, Gürbüz GÜMÜŞAY ve Coşkun GÜNGÖR’ün katılımlarıyla yapılan 28.12.2009 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Nurdane TOPUZ’un 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Dr. İlknur ALTUNTAŞ ile Danıştay Savcısı Gülen AYDINOĞLU’nun başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 10. maddesinin birinci fıkrasında, “Görev uyuşmazlığı çıkarma; adli, idari ve askeri bir yargı merciinde açılmış olan davada ileri sürülen görev itirazının reddi üzerine ilgili Başsavcı tarafından görev konusunun incelenmesinin Uyuşmazlık Mahkemesinden istenmesidir” hükmüne yer verilmiştir.

            Anılan Yasa hükmü ile, belirtilen yargı mercilerinden birinde açılmış olan bir davanın görülmesi sırasında yapılan görev itirazının reddi üzerine, ilgili Başsavcı tarafından, görevli bulunduğu kendi yargı düzeninin görev alanına vaki müdahalenin önlenebilmesini sağlamak için konunun Uyuşmazlık Mahkemesi’ne götürülmesi suretiyle davanın henüz başlangıç safhasında iken görev sorununun çözüme kavuşturulması amaçlanmıştır.

Nitekim, 2247 sayılı Yasa’nın 10. madde gerekçesinde, “Uyuşmazlık çıkarma, yürürlükte bulunan kanunun getirdiği bir yeniliktir. Görülmekte olan bir davanın görev uyuşmazlığını, bu safhada halletmek imkânını verir. Bu madde ile uyuşmazlık çıkarma adli, idari ve askeri yargıya teşmil edilmiştir.

Bu yetki, yargı merciince görev itirazının reddi üzerine, kanun yararına olarak, uyuşmazlığın konusuna göre ilgili Başsavcı veya Başkanunsözcüsü tarafından kullanılacaktır. Bu suretle Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının kabul ettiği adli, idari ve askeri yargı mercilerinin ayrılığı prensibinin ihlâli ve ayrı tanzimlere tabi tutulan adli, idari ve askeri yargı mercilerinin yekdiğerinin görev hudutlarına tecavüzleri önlenmiş olacaktır” denilmiştir.

Buna göre, ortada henüz açılmış bir dava ve bu davada bir yargı merciince verilmiş görevlilik kararı bulunması; diğer bir ifadeyle, yararına görev itirazında bulunulan yargı merciince aynı davada görevsizlik kararı verilmemiş olması gerekeceği açıktır.

Olayda, uyuşmazlığa konu edilen Asliye Hukuk Mahkemesinin görevlilik kararından önce, Ankara 3. Vergi Mahkemesi’nce aynı davada verilmiş ve kesinleşmiş bir görevsizlik kararının bulunması karşısında, adli yargı yerince idari yargının görev alanına müdahalede bulunulduğundan söz etmek olanaksızdır.

Öte yandan, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde öngörülen olumsuz görev uyuşmazlığının oluşabilmesi için tarafları, sebebi ve konusu aynı olan davada en az iki yargı merciince kendilerini görevsiz görerek verilmiş ve kesinleşmiş görevsizlik kararlarının bulunması; 17. maddesinde öngörülen olumlu görev uyuşmazlığının doğabilmesi için ise, yine tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada en az iki yargı merciince kendilerini görevli sayan kararlar verilmesi; 19. maddeye göre yargı mercilerince Uyuşmazlık Mahkemesi’ne başvurulabilmesi için de, daha önce diğer yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine aynı davada kendisinin de görevsiz bulunduğu ve görevsizlik kararı veren yargı merciinin görevli olduğu kanısına varılması; 20. madde uyarınca görev uyuşmazlığı çıkarılmasında, temyiz incelemesi yapan yüksek mahkeme tarafından Uyuşmazlık Mahkemesine başvurulması gerekmekte olup, incelemeye konu olan idari yargı yerinin görevsizlik kararı üzerine adli yargı yerince aynı davada verilen görevlilik kararı nedeniyle, anılan maddelerde düzenlenen görev uyuşmazlığı türlerinden biri de oluşmamıştır.

            Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen yönteme uygun bulunmayan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesinde yer alan “ Uyuşmazlık Mahkemesi, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceler; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddeder” kuralı uyarınca reddi gerekmiştir.

 SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 10. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan BAŞVURUNUN, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 28.12.2009 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.