Bölge Müdürlüğünde bölge müdürü olarak görev yapan davacı tarafından, kurum adına ihale kapsamında teslim alınması gereken kalorifer yakıtının eksik teslim alınması suretiyle, kamu zararına sebebiyet verildiği iddiasıyla, müteselsil sorumlu olarak davacıya isabet eden bedelin tahsiline yönelik Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü  Bölge Müdürlüğü’nün borç bildirim belgesi tanzimi işleminin iptali istemiyle açılan dava

 T.C.

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ

            HUKUK BÖLÜMÜ

            ESAS NO      : 2014 / 1099

            KARAR NO             : 2015 / 5

KARAR TR  : 26.1.2015

ÖZET: Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü Gaziantep Bölge Müdürlüğünde bölge müdürü olarak görev yapan davacı tarafından, kurum adına ihale kapsamında teslim alınması gereken kalorifer yakıtının eksik teslim alınması suretiyle, kamu zararına sebebiyet verildiği iddiasıyla, müteselsil sorumlu olarak davacıya isabet eden bedelin tahsiline yönelik Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü Gaziantep Bölge Müdürlüğü’nün borç bildirim belgesi tanzimi işleminin iptali istemiyle açılan davanın, İDARİ YARGI YERİNDE çözümlenmesi gerektiği hk.

 

K  A  R  A  R

Davacı            : A.A.

Vekili              : Av. M. K.

Davalı             : Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü / Ankara

Vekilleri         : Av. E. Ç. A. & Av. A. Ö. & Av. H. S.

O L A Y         : Davacı vekili dava dilekçesinde; “Müvekkilim, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü Gaziantep Bölge Müdürlüğünde bölge müdürü olarak 2005 yılından bu yana görev yapmaktadır. Bölge müdürü olarak görev yaptığı sırada, yüklenici firmanın kalorifer yakıtını zamanında teslim etmeyerek taahhüdünü sözleşme hükümlerine göre yerine getirmemiş olduğu iddiasıyla oluştuğu iddia edilen 90.000.00 TL kurum zararının yüklenici firmadan tahsiline, bunun mümkün olmaması halinde Z.A.G., D.A.K. ve müvekkil A. A.’den ödeme tarihi olan 31.12.2006 tarihinden itibaren hesaplanacak yasal faizi ile birlikte müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmiştir.

İş bu karara istinaden; T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü’nün 14.11.2013 tarih ve 10661060/869-104-2342-14395 sayılı yazısında belirtilen, İnsan Kaynakları Daire Başkanlığı’nın 11.11.2013 tarih ve 66060773-903,99-5910 sayılı yazısına konu 11/05,63/03,66/06 sayılı soruşturma raporunda belirtilen kamu zararına ait miktardan müvekkile düşen 30.000.00 TL paranın, müvekkilimden, kurum zararının ödeme tarihi olan 31.12.2006 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsiline ilişkin karar verilerek, müvekkilime Gaziantep Bölge Müdürlüğü’nün 26.11.2013 tarih,840-68-216 sayılı borç bildirim belgesi 29.11.2013 tarihinde tebliğ edilmiştir.

Müvekkilim hakkında verilen karar usul ve yasaya aykırıdır. Yasal süresi içerinde usul ve yasaya aykırı işlemin iptalini talep ediyoruz.

Öncelikle müvekkilim açısından telafisi güç ve imkansız zararlar oluşmaması bakımından ve müvekkilimin mağduriyetinin daha fazla artmasını önlemek için savunma alınmaksızın davalı idarenin dava konusu işleminin yürütmesinin durdurulmasına, T.C. Gençlik ve Spor Bakanlığı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü Gaziantep Bölge Müdürlüğü’nün 26.11.2013 tarih ve 840-68-216 sayılı yazısı ile 29.11.2013 tarihinde müvekkile tebliğ edilen borç ödeme belgesi uyarınca oluştuğu iddia edilen kamu zararına ait miktardan müvekkile düşen 30.000.00 TL paranın müvekkilimden tahsiline ilişkin işlemin iptaline karar verilmesi talep olunur ” demek suretiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

Davalı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü vekili süresi içerisinde sunduğu cevap dilekçesinde özetle görev itirazında bulunmuştur.

Gaziantep 2.İdare Mahkemesi: 27.03.2014 gün ve E:2014/67 sayılı kararı ile özetle; dava konusu işlemin 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile Kamu Zararının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik uyarınca kamu gücüne dayalı olarak re’sen ve tek yanlı irade açıklamasıyla tesis edildiği, niteliği itibariyle idari bir işlem mahiyetinde olduğundan bahisle davanın görüm ve çözümünün idare mahkemesinin görev alanına girdiğini belirterek davalı vekilinin görev itirazın reddine karar vermiştir.

Davalı vekilinin olumlu görev uyuşmazlığı çıkartılması yolunda süresi içinde verdiği dilekçe üzerine, dava dosyasının onaylı bir örneği Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı; “Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü Gaziantep Bölge Müdürlüğünde bölge müdürü olarak görev yapan davacı A.A.’ün Kurum adına ihalekapsamında teslim alınması gereken kalorifer yakıtını eksik teslim almak suretiyle, kamu zararına sebebiyet verildiğinden bahisle müteselsil sorumlu olarak adına isabet eden 30.000,00 TL’nin borç çıkartılmasına ilişkin 26.11.2013 tarih ve 840-68-216 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü Gaziantep Bölge Müdürlüğü işleminin iptali ve yürütmesinin durdurulması istemiyle Yüksek Öğrenim Kredi Ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğüne karşı açılan davada, davalı idarece görev itirazında bulunulduğu, Gaziantep 2. İdare Mahkemesinin 2/03/2014 gün ve 2014/67 sayılı kararı ile itirazın reddi üzerinde, davalı idare vekili tarafından olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılması talebi ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına başvurulduğu anlaşılmaktadır.

Davacının 2005 yılından beri Gaziantep YÖKYK Bölge Müdürü olarak görev yaptığı dönemde, Isı Gıda ve Petrol Ürünleri San. Tic. Ltd. Ştine ihale edilen kalorifer yakıtı alımı ihalesinin sonuçlanmasından sonra ilgili firma tarafından taahhüt edilen kalorifer yakıtının eksik teslim edilmesi nedeniyle, ihale mevzuatına göre, firmanın 90.000,00 TL teminatının iade edilmemesi gerekirken bu yükümlülüğe uygun davranmayarak kurumu zarara uğrattığı gerekçesiyle, YÖKYK Teftiş Kurulunun 02/09/2013 gün ve 2013-11/05,64/03,66/06 sayılı raporuna istinaden, 26.11.2013 tarih ve 840-68-216 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü Gaziantep Bölge Müdürlüğü tarafından kamu zararı miktarı olarak 30.000,00 TL nin ödenmesine ilişkin borç bildirim belgesinin iptali, dolayısı ile borçlu olmadığının tespiti talep edilmektedir.

657 sayılı DMK’nun “Kişisel Sorumluluk ve Zarar” başlıklı 12. maddesi “Devlet memurları, görevlerini dikkat ve itina ile yerine getirmek ve kendilerine teslim edilen Devlet malını korumak ve her an hizmete hazır halde bulundurmak için gerekli tedbirleri almak zorundadırlar. /Devlet memurunun kasıt, kusur, ihmal veya tedbirsizliği sonucu idare zarara uğratılmışsa, bu zararın ilgili memur tarafından rayiç bedeli üzerinden ödenmesi esastır. /Zararların ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümler uygulanır. Ancak fiilin meydana geldiği tarihte en alt derecenin birinci kademesinde bulunan memurun brüt aylığının yarısını geçmeyen zararlar, kabul etmesi halinde disiplin amiri veya yetkili disiplin kurulu kararına göre ilgili memurca ödenir.” hükmünü içermektedir. Bu hüküm ile devlet memurlarının görevleri sırasında ihmal ya da kasıtla ortaya çıkmasına neden oldukları kamu zararını giderme yükümlülükleri belirlenmiştir. 5018 sayılı “Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu” nun “Muhasebe Hizmeti ve Muhasebe Yetkilisinin Yetki ve Sorumlulukları” başlıklı 61. maddesi ” Muhasebe hizmeti; gelirlerin ve alacakların tahsili, giderlerin hak sahiplerine ödenmesi, para ve parayla ifade edilebilen değerler ile emanetlerin alınması, saklanması, ilgililere verilmesi, gönderilmesi ve diğer tüm malı işlemlerin kayıtlarının yapılması ve raporlanması işlemleridir. Bu işlemleri yürütenler muhasebe yetkilisidir. Memuriyet kadro ve unvanlarının muhasebe yetkilisi niteliğine etkisi yoktur..( ve devam eden fıkralar)…” hükmü ile muhasebe yetkilisi tanımlanmış görev ve yetkileri belirlenerek, görevleri sırasında ortaya çıkan kamu zararını ödemekle/ iade etmekle yükümlü oldukları hüküm altına alınmıştır.

657 sayılı DMK’nun 13. Maddesinin son fıkrasında ise “12 nci maddeyle bu maddede belirtilen zararların nevi, miktarlarının tespiti, takibi, amirlerin sorumlulukları ve yapılacak işlemlerle ilgili diğer hususlar Başbakanlıkça düzenlenecek yönetmelikle belirlenir” hükmü ile kamu görevlilerinin görevleri sırasında neden oldukları kamu zararının tahsil usulü Yönetmelik hükümlerine bırakılmıştır.

19/10/2006 günlü, 26324 sayılı RG yayımlanan “Kamu Zararlarının Tahsiline ilişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik” hükümleri incelendiğinde, kamu görevlilerinin neden oldukları zararların öncelikle rıza ile ödettirilmesi, mümkün olmaması halinde ise, adli, idari yada askeri yargı yerlerinden alınacak kararların genel hükümlere göre icra edilmesi hususu düzenlenmektedir.

657 sayılı DMK 12. Madde 3. Fıkra da ” Zararların ödettirilmesinde bu konudaki genel hükümler uygulanır. ” hükmü ile kamu zararının giderilmesi konusundaki davaların özel hukuk hükümlerine göre, adli yargı yerinde genel mahkemelerde görülmesi gerektiğini belirlemektedir. Nihayetinde, kamu zararına neden olan memurun eyleminin aynı zamanda, görevi ihmal, görevi kötüye kullanma yada daha ağır nitelikteki suçlardan dolayı ceza yargılamasına da konu olma olasılığı bulunmakta olup, memurun kişisel kusurundan kaynaklanan ve Borçlar Kanunu hükümlerine göre haksız fiil teşkil eden eylemlerinden ötürü ortaya çıkan kamu zararının da özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde görülmesi gerektiği düşünülmektedir.

Uyuşmazlık Mahkemesinin 12/06/200 gün ve Hukuk Bölümü 2000/14 E., 2000/20 K. sayılı Kararının da, memurun kişisel kusurundan kaynaklanan kamu zararı nedeniyle adli yargı yerinin görevli olduğuna dair emsal kararında bu dava için dikkate alınması gerektiği düşünülmektedir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle 2247 sayılı Kanun’un 10. ve 13. maddeleri gereğince, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılmasına, dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığına gönderilmesine” şeklinde karar vermiştir.

Başkanlıkça, 2247 sayılı Yasa’nın 13. maddesine göre Danıştay Başsavcısı’nın da yazılı düşüncesi istenilmiştir.

Danıştay Başsavcısı: “Hukuk devletinde idarenin eylem ve işlemlerinin hukuka uygunluğunun ve sonuçta idarenin hukuka bağlılığının yargısal denetimi iptal davaları yoluyla sağlanmaktadır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, iptal davaları idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır.

İdari işlemler, idari makamların kamu gücü ve kamu kudreti kullanarak idare işlevine ilişkin olarak tesis ettikleri, muhatapları yönünden çeşitli hak ve/veya yükümlülükler doğuran tek yanlı irade açıklamalarıdır.

Olumlu görev uyuşmazlığı çıkarılan davada, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 71. maddesine göre yayımlanan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümlerine dayanılarak kamu zararlarının tahsiline ilişkin usul ve esasların düzenlendiği Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Uygulama Talimatı uyarınca tesis edilen ve bu aşamada, kamu zararını miktar olarak belirleyen ve söz konusu zarara tekabül eden alacağın ödenmesi gerektiğini ortaya koyan işlemin, davalı idare tarafından tek yanlı iradeye ve kamu gücüne dayalı olarak tesis edildiği ve idari işlem niteliğinde bulunduğu anlaşılmıştır.

Bu itibarla, davaya konu idari işlemin, 2577 sayılı Yasaya göre unsurları yönünden idari davaya konu olabilecek nitelikte idari bir işlem niteliğinde olup olmadığının saptanarak hukuki irdeleme ve değerlendirmesini yapmak görevinin idari yargı yerine ait olduğu açıktır.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasanın 13. maddesi uyarınca, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının olumlu görev uyuşmazlığı çıkarma isteminin kabulüne hukuki olanak bulunmadığı düşünülmektedir.” şeklinde yazılı düşünce vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE :

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane Topuz, Mehmet Ali DURAN, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 26.1.2015 günlü toplantısında:

l-İLK İNCELEME: Başvuru yazısı ve dava dosyası örneği üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi gereğince yapılan incelemeye göre, davalı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü vekilinin anılan Yasanın 10/2.maddesinde öngörülen yönteme uygun olarak yaptığı görev itirazının reddedilmesi ve dahi 12/1.maddede belirtilen süre içinde başvuruda bulunması üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nca, davalı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü vekili açısından, 10.maddede öngörülen biçimde, olumlu görev uyuşmazlığı çıkarıldığı anlaşılmaktadır.

II-ESASIN İNCELENMESİ: Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, davanın çözümünde idari yargının görevli olduğu yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada adli yargının görevli olduğu yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

            Dava, Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü Gaziantep Bölge Müdürlüğünde bölge müdürü olarak görev yapan davacı A.A.’ün, kurum adına ihale kapsamında teslim alınması gereken kalorifer yakıtını eksik teslim almak suretiyle, kamu zararına sebebiyet verildiğinden bahisle müteselsil sorumlu olarak adına isabet eden 30.000,00 TL’nin davacıdan tahsiline ilişkin 26.11.2013 tarih ve 840-68-216 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü Gaziantep Bölge Müdürlüğü’nün borç bildirim belgesi tanzimine ilişkin işleminin iptali istemiyle açılmıştır.

5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun “Amaç” başlıklı 1. maddesinde, bu Kanunun amacının, kalkınma planları ve programlarda yer alan politika ve hedefler doğrultusunda kamu kaynaklarının etkili, ekonomik ve verimli bir şekilde elde edilmesi ve kullanılmasını, hesap verebilirliği ve malî saydamlığı sağlamak üzere, kamu malî yönetiminin yapısını ve işleyişini, kamu bütçelerinin hazırlanmasını, uygulanmasını, tüm malî işlemlerin muhasebeleştirilmesini, raporlanmasını ve malî kontrolü düzenlemek olduğu belirtilmiş, “Kamu zararı” başlıklı 71. maddesinde, kamu zararı, “kamu görevlilerinin kasıt, kusur veya ihmallerinden kaynaklanan mevzuata aykırı karar, işlem veya eylemleri sonucunda kamu kaynağında artışa engel veya eksilmeye neden olunmasıdır.” biçiminde tanımlanmış ve kamu zararının belirlenmesinde; a) iş, mal veya hizmet karşılığı olarak belirlenen tutardan fazla ödeme yapılması, b) mal alınmadan, iş veya hizmet yaptırılmadan ödeme yapılması, c) transfer niteliğindeki giderlerde, fazla veya yersiz ödemede bulunulması, d) iş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması, e) idare gelirlerinin tarh, tahakkuk veya tahsil işlemlerinin mevzuata uygun bir şekilde yapılmaması, g) mevzuatında öngörülmediği halde ödeme yapılmasının esas alınacağı, kontrol, denetim, inceleme, kesin hükme bağlama veya yargılama sonucunda tespit edilen kamu zararının, zararın oluştuğu tarihten itibaren ilgili mevzuatına göre hesaplanacak faiziyle birlikte ilgililerden tahsil edileceği, kamu zararının, bu zarara, neden olan kamu görevlisinden veya diğer gerçek ve tüzel kişilerden tahsiline, ilişkin usul ve esasların Maliye Bakanlığının teklifi üzerine Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenleneceği kurala bağlanmıştır.

19.10.2006 tarih ve 26324 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak 1.1.2006 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe giren Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmeliğin “Kamu Zararından Doğan Alacağın Tebliğ ve Takibi” başlıklı 10. maddesinde, kamu zararından doğan alacakların, yetkili birimlerce sorumluların ve ilgililerin bilinen adreslerine imzaları alınmak suretiyle veya Tebligat Kanunu hükümlerine göre tebliğ edileceği, tebliğde; borcun miktarı, sebebi, doğuş tarihi, faiz başlangıç tarihi, ödeme yeri, yedi günlük itiraz süresi ve itiraz mercii belirtilerek, söz konusu tutarın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde ödenmesinin isteneceği, itiraz ve itirazı değerlendirme süresinin bir aylık ödeme süresini etkilemeyeceği, kamu zararı alacaklarının yapılan tebligata rağmen sorumlular ve/veya ilgililerce süresinde rızaen ödenmemesi halinde ilgili alacak takip dosyasının sürenin bitiminden itibaren beş iş günü içerisinde alacağın hükmen tahsili ipin, strateji geliştirme birimi veya taşradaki ilgili takip birimince kamu idaresini temsile yetkili hukuk birimine gönderileceği, 12. maddesinde ise kamu zararından doğan alacakların rızaen ve sulh yolu ile ödenmek, Borçlar Kanunu hükümlerine göre takas yapılmak ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu hükümleri uygulanmak suretiyle tahsil edileceği belirtilmiştir.

Yukarıda belirtilen Kanun ve Yönetmelik maddelerine göre; 5018 sayılı Kanun’un 71’inci maddesinde tanımlanan kamu zararının tahsil ve takibinde 5018 sayılı Kanun’un 71’inci maddesi ile anılan maddeye dayanılarak yürürlüğe konulan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik’te yer alan hükümlerin uygulanması gerektiği, bu hükümlere göre kamu zararının tahsili için öncelikle sorumlu personelin rızaen ve sulh yoluyla ödeme yapması gereğinin kendisine tebliğ edileceği, kamu zararı nedeniyle ortaya çıkan alacağı personelin rızaen ödememesi durumunda 2004 sayılı icra ve İflas Kanunu’na göre takip yapılacağı, İcra ve İflas Kanunu’na göre takip başlatılmadan idarenin söz konusu alacağın tahsilini personelin aylığından re’sen kesinti yapmak suretiyle sağlayamayacağı, ortaya çıkan kamu zararının tahsili/tazmini hususunda idarenin re’sen icra yetkisinin bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.

Dava dosyasının incelenmesinden; davacının Kredi ve Yurtlar Kurumu Genel Müdürlüğü Gaziantep Bölge Müdürlüğü’nde bölge müdürü olarak görev yaptığı, 2006 yılına ilişkin olarak, yüklenici Isı Petrol Gıda San. Tic Ltd. Şti ile yapılan sözleşme hükümlerine anılan firma tarafından uyulmaması sonrasında firma tarafından yatırılan kesin teminatın ilgili firmaya iade edilmesi nedeniyle 90.000,00 TL zarara sebebiyet verildiğinin tespit edildiği, bahse konu tespit uyarınca, bölge müdürü olarak görev yapması nedeniyle yersiz ödemeden sorumlu tutulmak suretiyle takibe konu zararın davacı hissesine isabet eden 30.000,00-TL lik tutarının 30 gün içerisinde ödenmesinin iptale konu borç bildirim belgesi ile davacıdan istenilmesi üzerine bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmakla, bahse konu belgede takibin Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümleri uyarınca gerçekleştirildiğine ilişkin bir ibareye yer verilmemiş olup, ödeme yapılmaması durumunda alacağın re’sen kesinti yapılmak suretiyle tahsil edileceği veya 6183 sayılı Kanun hükümleri uyarınca takip edileceği yönünde bir açıklamaya da yer verilmediği anlaşılmıştır.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 2. maddesinin 1. fıkrasının (a) bendinde, iptal davaları idari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan davalar olarak tanımlanmıştır. İdari işlemler, idari makamların kamu gücü ve kamu kudreti kullanarak idare işlevine ilişkin olarak tesis ettikleri, muhatapları yönünden çeşitli hak ve/veya yükümlülükler doğuran tek yanlı irade açıklamalarıdır.

Davada, 5018 sayılı Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanununun 71. maddesine göre yayımlanan Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik hükümlerine dayanılarak kamu zararlarının tahsiline ilişkin usul ve esasların düzenlendiği Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumu Kamu Zararlarının Tahsiline İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Uygulama Talimatı uyarınca tesis edilen ve bu aşamada, kamu zararını miktar olarak belirleyen ve söz konusu zarara tekabül eden alacağın ödenmesi gerektiğini ortaya koyan işlemin, davalı idare tarafından tek yanlı iradeye ve kamu gücüne dayalı olarak tesis edildiği ve bu hali ile idari işlem niteliğinde olduğu açıktır.

Bu durumda, 5018 sayılı Kanunun 71. maddesinin 2. fıkrasının (d) bendi kapsamında ‘İş, mal veya hizmetin rayiç bedelinden daha yüksek fiyatla alınması veya yaptırılması’ suretiyle kamu zararına sebebiyet verildiğinden bahisle bu zararının tahsiline yönelik olarak, yukarıda yer verilen mevzuat hükümleri uyarınca, adli yargı mercilerinde gerçekleştirilecek takip öncesi muhatabı rızaen ödemeye davet niteliğine haiz olup, davalı idare tarafından tek yanlı iradeye ve kamu gücüne dayalı olarak tesis edilmiş bir idari işlem niteliğindeki ödeme bildirim belgesinin kesin ve yürütülmesi gerekli bir işlem niteliğinde olup olmadığı hususunu değerlendirmesi gereken merciin, idari yargı yeri bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.

Açıklanan nedenlerle, davanın görüm ve çözümünde idari yargı görevli olduğundan, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.

S O N U Ç : Davanın çözümünde İDARİ YARGININ görevli olduğuna, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcsı’nca yapılan BAŞVURUNUN REDDİNE, 26.1.2015 gününde Üyeler Nurdane TOPUZ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un KARŞI OYLARI ve OY ÇOKLUĞU İLE KESİN OLARAK karar verildi.

Başkan

Serdar

ÖZGÜLDÜR

 

 

 

Üye

Eyüp Sabri

BAYDAR

 

 

Üye

Mehmet Ali

DURAN

Üye

Ali

ÇOLAK

 

 

Üye

Ayhan

AKARSU

Üye

Nurdane

TOPUZ

 

 

Üye

Mehmet

AKBULUT