Borçlu şirketin ihale yoluyla satışı yapılan taşınmazı ne zaman iktisap ettiğinin belirlenmesi, anılan taşınmazın en az iki yıl süreyle şirketin aktifinde olup olmadığının saptanması, borçlunun söz konusu taşınmazı, ticaretini yapmak amacıyla aktifinde bulundurup bulundurmadığının tespit edilmesi ve bu suretle 3065 sayılı Kanun’un 17/4-r maddesi çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, taşınmazın cebri icraya konu olduğu tarih itibariyle iki yıllık sürenin dolmadığı gerekçesi ile şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.

Özet:
T.C.
Yargıtay
12. Hukuk Dairesi
E: 2016/7641 K: 2017/422 K.T.: 17.01.2017
Yukarıda tarih ve numarası yazılı mahkeme kararının müddeti içinde temyizen tetkiki şikayetçi tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya mahallinden daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi … tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Şikayetçi ihale alıcısının, ihale konusu taşınmazın iki yılı aşkın süredir borçlu şirketin aktifinde kalması nedeni ile satışının KDV’den muaf olduğunu ileri sürerek icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece taşınmazın edinim tarihi ile ihale tarihi arasında iki yıllık süre geçmiş ise de iki yıllık sürenin başlangıç tarihi olarak cebri icraya konu olduğu tarihin esas alınması gerektiği, bu tarih esas alındığında iki yıllık sürenin dolmadığından bahisle şikayetin reddine karar verildiği görülmektedir.
3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 1. maddesinde; “Türkiye’de yapılan aşağıdaki işlemler Katma Değer Vergisine tâbidir” hükmü yer almaktadır. Aynı Kanun’un 1. maddesinin (d) bendinde ise; müzayede mahallerinde ve gümrük depolarında yapılan satışların Katma Değer Vergisine tabi olduğu hükme bağlandıktan sonra, 19. maddesinin birinci bendinde; “Diğer kanunlardaki vergi muafiyet ve istisna hükümleri bu vergi bakımından geçersizdir. Katma değer vergisine ilişkin istisna ve muafiyetler ancak bu Kanuna hüküm eklenmek veya bu Kanunda değişiklik yapılmak suretiyle düzenlenir” hükmü öngörülmüştür. Yasa koyucu, Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 11. ve sonraki maddelerinde, Kanunun 1. maddesine göre KDV’den sorumlu olanlarla ilgili olarak bazı hallerde muafiyete ilişkin düzenlemeler getirmiştir.
Katma Değer Vergisi Kanunu’nun “Sosyal ve Askeri Amaçlı İstisnalarla Diğer İstisnalar” başlıklı 17. maddesinin 4/r bendi ile; ” Kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan iştirak hisseleri ile taşınmazların satışı suretiyle gerçekleşen devir ve teslimler ile bankalara borçlu olanların ve kefillerinin borçlarına karşılık taşınmaz ve iştirak hisselerinin (müzayede mahallerinde yapılan satışlar dahil) bankalara devir ve teslimleri” KDV’den müstesna tutulmuştur. Öte yandan, anılan yasa hükmünde; istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları gayrimenkul ve iştirak hisselerinin teslimlerinin, istisna kapsamı dışında olduğu belirtilmiştir. Nitekim, taşınmaz ve taşınmaz niteliği taşıyan mal ve hakların satışında, katma değer vergisi uygulaması ile ilgili Maliye Bakanlığı … Başkanlığı’nca yayımlanan 23.06.2010 tarihli Katma Değer Vergisi Sirküleri’nin 3.4 maddesinde de; kurumların aktifinde veya belediyeler ile il özel idarelerinin mülkiyetinde, en az iki tam yıl süreyle bulunan taşınmazların satışının KDV’den müstesna olduğu, bu satışların müzayede suretiyle gerçekleşmesinin belirtilen duruma etkisinin bulunmadığı, ancak, istisna hükmünün, istisna kapsamındaki kıymetlerin ticaretini yapan kurumların, bu amaçla aktiflerinde bulundurdukları taşınmaz teslimleri için geçerli olmadığı ifade edilmiştir.
Diğer taraftan, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 1/1-a maddesine göre; sermaye şirketleri, kurum kavramı içerisinde yer almaktadır. Bu itibarla, 3065 sayılı Kanun’un 17/4-r maddesinde düzenlenen istisna hükmünün, sermaye şirketlerinin borçlarına karşılık taşınmazlarının cebri icra yoluyla satılması halinde de uygulanacağı açıktır.
Somut olayda mahkemece yasada öngörülen iki yıllık sürenin tespitinde, taşınmazın edinme tarihi esas alınması gerekirken, cebri icraya konu olduğu tarih esas alınmıştır.
O halde mahkemece borçlu şirketin ihale yoluyla satışı yapılan taşınmazı ne zaman iktisap ettiğinin belirlenmesi, anılan taşınmazın en az iki yıl süreyle şirketin aktifinde olup olmadığının saptanması, borçlunun söz konusu taşınmazı, ticaretini yapmak amacıyla aktifinde bulundurup bulundurmadığının tespit edilmesi ve bu suretle 3065 sayılı Kanun’un 17/4-r maddesi çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, taşınmazın cebri icraya konu olduğu tarih itibariyle iki yıllık sürenin dolmadığı gerekçesi ile şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
SONUÇ : Şikayetçinin temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nın 366 ve HUMK’un 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 17.01.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.