taraflar arasında bağıtlanan sözleşme ile ihale alan şirketin, davalı şirketin alt yüklenici olarak yapımını üstlendiği inşaatın işveren idarece tarafından belirlenen eksik ve hatalı işlerin giderilmesi işini üstlendiğini sözleşme uyarınca tüm işlerin yerine getirilmiş olmasına rağmen işin bedelin ödenmediğini hk

taraflar arasında bağıtlanan sözleşme ile ihale alan şirketin, davalı şirketin alt yüklenici olarak yapımını üstlendiği inşaatın işveren idarece tarafından belirlenen eksik ve hatalı işlerin giderilmesi işini üstlendiğini sözleşme uyarınca tüm işlerin yerine getirilmiş olmasına rağmen işin bedelin ödenmediğini hk

 

T.C. BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ

ESAS NO : 2017/777
KARAR NO : 2019/1156

DAVA : İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
DAVA TARİHİ : 25/08/2017
KARAR TARİHİ : 28/11/2019
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 10/12/2019

Mahkememizde görülmekte olan İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan) davasının yapılan açık yargılaması sonunda,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA:
Davacı vekili tarafından Bakırköy Nöbetçi Asliye Ticaret Mahkemesi’ne hitaben yazmış olduğu 25/08/2017 harçlandırma tarihli dava dilekçesinde özetle;taraflar arasında bağıtlanan sözleşme ile müvekkili şirketin, davalı şirketin alt yüklenici olarak yapımını üstlendiği “…. Atletizm Salonu” inşaatında işveren idarece tarafından belirlenen eksik ve hatalı işlerin giderilmesi işini üstlendiğini, sözleşme uyarınca tüm işlerin yerine getirilmiş olmasına rağmen işin bedelin ödenmediğini, yapılan işlerle ilgili 09/05/2016 tarihli ¨97.420,80 ve ¨1.280.687,04 bedelli faturaların düzenlenip KDV bedellerinin ödendiğini, her iki faturanın 10/05/2016 tarihinde noter kanalı ile davalıya gönderildiğini, bu şekilde teslim alınan faturalara bir itiraz ileri sürülmediği gibi iade de edilmediğini, açıklanan alacaklarının alınması için Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalı şirketin ödeme emrinin usulsüz olarak tebliğ edildiği gerekçesi ile borca ve eklentilerine gecikmiş itirazda bulunduğunu, bu itirazla ilgili dosyanın temyiz aşamasında olduğunu, borca itirazın matbu bir itiraz şeklinde yapıldığını, taraflar arasındaki ticari ilişkinin inkar edilmediğini, bu nedenle fatura içeriklerinin doğru olduğuna ilişkin müvekkili lehine yasal karine oluştuğunu, ortada likit bir alacak da bulunduğunu, davalı şirketin taraflar arasındaki başka bir işle olarak verdiği çeklerin rıza dışı elinden çıktığı gerekçeli ile çek iptal ve sonrasında olumsuz saptama davaları açtığını, bu davalarında davalının kötü niyetini gösterdiğini iler sürerek , davalı şirketin Bakırköy … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında başlatılan ilamsız icra takibine konu borca hukuka aykırı itirazının iptalini ve takibin devamını ,asıl alacağın %20 sinden aşağı olmamak üzere davalı şirket aleyhine icra inkar tazminatı hükmedilmesini, müvekkili şirketin hak ve alacaklarının kaybının ve daha fazla mağdur olmasının önlenmesi amacıyla davalı şirket adına kayıtlı motorlu araç ve taşınmazların tespiti ile tespit edilen malvarlığı üzerine dava konusu alacağı karşılayacak şekilde güvencesiz tedbir kararı verilmesini ,yargılama giderleri vekaleti ücretin davalı taraf üzerinde bırakılmasını talep ve dava etmiştir.
SAVUNMA:
Davalıya dava dilekçesi usule uygun tebliğe çıkarılmış, tebliğin yapılmasına rağmen davaya karşı herhangi bir cevap dilekçesi sunmamıştır.
DELİLLER ve GEREKÇE:
Dava,eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağın tahsili için girişilen icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkindir.
Bakırköy …. icra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyası incelendiğinde; Takibe konu cari hesap ekstresinden dolayı ¨1.412.532,22 cari hesap alacağı icra gideri, vekalet ücreti ve takip tarihinden itibaren asıl alacağa işleyecek (Yıllık %10,50 (ticari) değişen oranlarda) faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu vekilinin süresinde, borca itiraz ettiğini belirterek takibin durmasına sebebiyet verdiği,İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği,bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği,davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığı anlaşılmıştır.
Tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırılmıştır.
Bilirkişi …., …. ve … tarafından mahkememize sunulan 02/10/2018 havale tarihli bilirkişi raporunda özetle; Dava konusu faturalardan kaynaklanan davacı şirket alacağı ” 128.01 şüpheli ticari Alacaklar cari hesap kodunda” takip edildiğini ve kayıtlı olduğunu, …. ilçesi yerine ….’e yazılan yönerge yanıtına göre, dava konusu faturaların davalı ticari defter ve kayıtlarında yer alıp almayacağının ortaya çıkacağını, noter uyarısı ekinde davalı şirkete gönderilen dava konusu faturaların iade edildiğine ilişkin karşı kanıt sunulmadığını, davalı şirket tarafından dava konusu faturalar için vergi dairesine “Ba” bildirimi yapılmadığını, taraflar arasında dava konusu faturaların düzenlenmesine dayanak oan eser sözleşmesinin sözlü bağıtlandığını, dosyada yapılan işlerle ilgili düzenlenmiş hakkedişler de bulunmadığını, bu nedenle işlerin kapsamı ve birim fiyatlarına ilişkin bir hesaplama yapılamadığını,açıklanan nedenlerle teknik olanaksızlık nedeniyle keşif sırasında veya sonrasında gerekli ölçümler ve tespitlerin yapılamadığını, dava dışı asıl işveren konumundaki İstanbul Valiliği Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürlüğünden yapılacak araştırma sonucu, dava konusu işte asıl yüklenicinin kim olduğunu, eksik ve hatalı işlerin ne şekilde belirlendiğini, bu işlerin kime ve hangi usule göre yaptırıldığını, eksik ve hatalı işler için düzenlenmiş hakkedişler, geçici ve kesin kabul tutanakları ve bu işler için ödenen iş bedeline ilişkin kanıtların gelmesi halinde işin gerçekleştirildiği “…. Atletizm Salonu” da yeniden yapılacak keşifte alınacak ölçümler ile davacı tarafından yapılan imalatlar ve o tarihteki rayiç fiyatlara göre işin gerçek bedelinin daha sağlıklı bir şekilde belirlenebileceğini,davacı tarafından düzenlenen faturalara karşı koyulmadığı ve fatura içeriklerinin kesinleştiği kabulü halinde icra takip tarihi itibariyle davacı şirket toplam alacağının ¨1.410.662,63 olabileceğini, asıl alacak ¨1.378,107,84′ ye icra takip tarihinden sonrası için avans faizi oranında direnim faizi uygulanabileceğini bildirmişlerdir.
Bilirkişi …, ….. ve …. tarafından mahkememize sunulan 02/10/2018 havale tarihli bilirkişi ek raporunu özetle;Davacı alt yüklenicinin Bakırköy …. İcra Müdürlüğünün …. esas sayılı dosyasında 11/08/2016 icra takibindeki toplam alacağının , ihtarname ile verilen 7 günlük ek süreye göre ¨1.410.662,63 , ihtarnamenin tebliğ edildiği tarih olan 17/05/2016 tarihinden itibaren 11/08/2016 takip tarihine değin direnim faizi hesaplandığında ve istemle bağlı kalındığında ¨1.412.532,22 olarak hesaplandığını bildirmişlerdir.
Davalı şirketin alt yüklenicisi olduğu “… Atletizm Salonu” yapım işinde, işin teslimi sonrası dava dışı işveren idare tarafından belirlenen eksik ve ayıplı işlerin davalı şirketten giderilmesinin istenildiği, taraflar arasında bağıtlanan sözlü sözleşmeye dayalı olarak anılan işteki eksik ve ayıplı işlerin davalı adına davacı şirket tarafından giderilmiştir.
Davacı alt yüklenici tarafından düzenlenen dava konusu her iki faturanın davacı şirket ticari defter kayıtlarında yer aldığı, her iki faturanın noter kanalı ile davalı şirkete gönderildiği, davalı vekilinin dava konusu faturaların davacı şirkete ¡addedildiğini söylemediği gibi, iade işlemine ilişkin dava dosyasına kanıtta sunulmadığı hususları ise çekişmesizdir.
Öncelikle taraflar arasında bir eser sözleşmesinin bulunup bulunmadığı saptanmalıdır.İşveren idare tarafından gönderilen ihale dosyası incelendiğinde, ”…. Atletizm Salonu” yapım işinin dava dışı … İnş.Ltd.Şti-….. İnşaat Taahhüt ve Petrol Ürünleri San.Tic.A.Ş. Adi ortaklığınca üstlenildiği görülmekte ise de,davalının icra takibine yaptığı itirazda,sözleşmeyi inkâr etmemesi,e-posta yazışmaları,faturaların davalı tarafından iade edilmemesi ve özellikle dinlenen tanık anlatımlarına göre taraflar arasında eser sözleşmesinin kurulduğu,davalının,anılan işte eksik ve ayıpların giderilmesi amacıyla alt yüklenici olduğu,davacının da alt yüklenicinin alt yüklenicisi olduğu ve dolayısıyla taraflar arasında “…. Atletizm Salonu” yapım işinde, işin teslimi sonrası dava dışı işveren idare tarafından belirlenen eksik ve ayıplı işlerin giderilmesi amacıyla sözlü eser sözleşmesinin kurulduğu anlaşılmaktadır.
Dava itirazın iptali davasıdır.Bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebilir.(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) Öncelikle şunu belirtmek gerekir ki bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden taraf bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerekir. İspatın konusu , ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğu 6100 sayılı HMK.nun 187 ,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtilmiştir.
İspatın konusu HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” Şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğu ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir.”düzenlemesi ortaya konmuştur.
İspat vasıtaları ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağı gösterilmiştir.
Akdi ilişki taraflar arasında düzenlenen bir sözleşme ile , faturaya konu malların teslim edildiğine dair bir irsaliye , teslim fişi ve teslim alındığına dair yazılı bir belge ile ispat edilebilir.Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/07/2011 tarihli kararında “Hemen belirtmelidir ki, satılanın tesliminin “hukuki işlem” niteliğinde olup, buna ilişkin savunmanın hangi delillerle kanıtlanabileceğinin belirlenmesinde, hukuki işlemlerin varlığının kanıtlanmasına ilişkin genel usul hukuku kurallarının (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288 ve devamındaki hükümler) göz önünde tutulması gerekir.Bunun sonucu olarak ta; herhangi bir hukuki işlem gibi, teslim de anılan hükümdeki senetle (yazılı delille) ispat kuralı çerçevesinde, ilişkin bulunduğu malın miktar ve değerine göre belirlenmelidir. (Kuru Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 1990 5.basım,C:2,S:1534, S:1603, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/11/2002 gün 2002/13-875 E., 2002/885 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.).
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre “faturanın onu teslim alan muhatabı borç altına sokabilmesi için her şeyden evvel borç doğurucu bir hukuki ilişkinin mevcudiyeti ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatabı tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemiş olmasının onu borç altına sokacağı şeklinde görüş hem mantıki hem de hukuki dayanaktan yoksun olur. O halde öncelikle taraflar arasında böyle bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının göz önünde tutulması zorunludur.”Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur. ”
Hemen belirtmelidir ki, tarafların arasında, iş bedelini kararlaştırma biçimini ve ödenecek miktarı ortaya koyan, yazılı herhangi bir belge ve sözleşme bulunmamaktadır.
Davacı/alacaklı/yüklenici, iş bedeline karşılık olduğunu ileri sürdüğüiki adet açık faturaya dayanarak davalı/borçlu aleyhine ilamsız takibe girişmiş; ¨1.412.532,22 asıl alacak ve ferilerinin tahsilini istemiştir
Davalı/borçlu takibe itiraz ederek;borca itiraz ettiğini bildirmiştir.Davacı/alacaklı eldeki dava ile takibe vaki itirazın iptalini istemiş; iş bedeline ilişkin alacağını içeriği yukarıda açıklanan faturaya dayandırmıştır.Bu nedenle, öncelikle, fatura ve faturanın delil olma niteliğine ilişkin açıklamaların yapılmasında yarar vardır:
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu(TTK)’nda fatura tanımlanmamıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu(VUK)’nun 229. maddesinde yer alan tanımlama ise: “Fatura, satılan emtia veya yapılan iş karşılığında müşterinin borçlandığı meblağı göstermek üzere emtiayı satan veya işi yapan tüccar tarafından müşteriye verilen ticari bir vesikadır.” Şeklindedir.Ticaret Kanunu’nda ve Vergi Usul Kanunu’nda fatura ile ilgili başkaca düzenlemeler de bulunmaktadır.Nitekim, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 232. maddesinde; fatura düzenlenmesinin hangi hallerde ve kimler için mecburi olduğu hususunda düzenleme yapılmıştır.Diğer taraftan, 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’nun 21. maddesinin birinci fıkrasında; “Ticari işletmesi bağlamında bir mal satmış, üretmiş, bir iş görmüş veya bir menfaat sağlamış olan tacirden, diğer taraf, kendisine bir fatura verilmesini ve bedeli ödenmiş ise bunun da faturada gösterilmesini isteyebilir.” Denilmekte; ikinci fıkrasında da; “Bir fatura alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde, faturanın içeriği hakkında bir itirazda bulunmamışsa bu içeriği kabul etmiş sayılır.” hükmü yer almaktadır.Bu yasal düzenlemelerden çıkan sonuç; fatura düzenlenmesi için öncelikle taraflar arasında akdi bir ilişkinin bulunmasının gerekli olduğu olgusudur.
Ticari işletmeye ilişkin olarak ve belli faaliyetlerde bulunma halinde tacirler tarafından o faaliyetle ilgili olan karşı taraf adına düzenlenmesi gereken ticari bir belge niteliğindeki fatura, sözleşmenin yapılması ile ilgili değil; taraflar arasında yapılmış bir satım, hizmet, istisna ve benzeri sözleşmenin ifa safhası ile ilgili bir belgedir. Öyle ki, taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa düzenlenen belge fatura olmayıp, olsa olsa icap mahiyetinde kabul edilebilecek bir belgedir ve elbette bu belgeye itiraz edilmemesinin TTK’nun 21/2. maddesi anlamında sonuç doğurması da beklenemez.
Kısacası; TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası uyarınca gönderilen faturaya sekiz gün içinde itiraz olunmaması halinde fatura içeriğinin kabul edilmiş sayılması için, faturayı düzenleyen kişinin aynı maddenin ikinci fıkrasına göre ticari işletmesi icabı mal satmış, imal etmiş yada iş görmüş bir tacir olması gerekir.
TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrası hükmü ile, fatura özellikle tacirler arasında ifaya yönelik bir ispat aracı olarak kabul edilip; süresinde itiraz edilmemekle münderecatından sayılan hususlar yönünden düzenleyen lehine, adına fatura düzenlenenin aleyhine, bir karine getirilmiştir. Bu karine faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Eş söyleyişle, faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nun 21. maddesinin 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır.
Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin varlığı şarttır.
TTK’nun 21. maddesinin 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir.Nitekim, 27/06/2003 gün ve 2001/1 Esas, 2003/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme kararında da aynı hususlara yer verilmiştir.
Taraflar arasında bir sözleşmenin varlığı halinde, satıcı veya imal eden yahut iş gören kimse kendiliğinden ve tek taraflı olarak mukavele şartlarını tadile kalkışamaz. Ancak, taraflar arasında yazılı bir sözleşme yoksa, fatura münderecatına sekiz gün içerisinde itiraz edilmemiş olması halinde, bu sükut, faturaya yazılı bir delil olma vasfını verir ve karşı taraf yani müşteri veya iş yaptıran kimse, faturanın hilafını ancak yazılı bir vesika ile ispat etmek zorunda kalır. Başka bir deyişle, bu kabil hallerde diğer tarafın faturaya karşı bir itirazda bulunmaması, taraflar arasındaki münasebette yazılı bir delilin doğumunu intaç eder ve bu takdirde de 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun ve diğer kanunların öngördüğü “yazılı delil”ler hakkındaki hükümleri cari olur (Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İstanbul 2004, 4. Bası, Cilt: 1, s. 219-220).
Faturaya karşı alıcının sekiz günlük itiraz süresinin başlayabilmesi için, faturanın, satıcı tarafından alıcıya tebliğ edilmiş olması şarttır.Faturaya karşı yapılan itiraz, hem bir “ihbar” ve hem de faturanın düzenlenip muhataba gönderilmesi ile vücut bulan ve TTK’nun 23. maddesinde “bir itirazda bulunmamışsa münderecatını kabul etmiş sayılır” (6102 sayılı TTK m.21)şeklinde ifade edilen karineyi bertaraf (ıskat) anlamı taşıdığı için yazılı olması gerekir (Doğanay, İsmail: Türk Ticaret Kanunu Şerhi, İstanbul 2004, 4. Bası, Cilt: 1, s. 221).
Faturanın içeriğine karşı yapılan itirazlarda, satıcı, iş yapan veya yüklenicinin ticari defterlerinin incelenmesi ve düzenlenen faturanın defter kayıtlarıyla uyumlu olması gerekir ise de, faturanın tebliğ edildiği hususunun sabit olduğu hallerde, o faturanın ticari defterlere kaydedilip kaydedilmediğinin araştırılmasının önemi yoktur.Her ne kadar TTK’nun 21. maddesi hükmü, tacir sıfatının sonuçlarını düzenleyen kısımda yer almış ise de, faturayı alan kişi tacir sıfatını taşımasa da itiraz mecburiyeti onun için de geçerlidir.
Açıklanan bu maddi hukuk kuralları, somut olay ortaya konularak değerlendirildiğinde;
Davacı/alacaklı/yüklenici şirket, davalı/borçlu/alt işveren tarafından üstlenilen eksik ve ayıplı işlerin giderilmesi işlerini yapmış ve karşılığında icra takibi ve dava konusu 09/05/2016 tarihli ¨97.420,80 ve ¨1.280.687,04 alacağından oluşan toplam ¨1.378.107,84 bedelli faturaları düzenlemiştir.
Eldeki uyuşmazlığın çözümünde taraflar arasında akdi ilişki kurulduğunun yukarıda belirtildiği gibi kabulü ile sonuca varılması gerekmektedir.
Taraflar arasında akdi ilişki bulunduğuna göre, bedelin ispatına yönelik olarak faturaya dayanılması olanaklıdır.Davacı/alacaklı da iş bedelinin tahsili için giriştiği takibi faturaya dayandırmıştır.Davalı/borçlu gerek icra takibine itiraz dilekçesinde fatura münderecatına yasal sürede itiraz ettikleri yönünde bir savunma getirmediği gibi; faturanın davacının yaptığı işin karşılığı olmadığına ilişkin bir itirazda da bulunmamıştır.
Tüm açıklanan olgular gözetilerek, dava konusu faturaların, taraflar arasındaki sözlü sözleşmeye konu iş için düzenlenerek davalı/borçluya tebliğ edildiği; davalı/borçlu buna yasal süre içinde itiraz etmediğinden münderecatını kabul etmiş sayılacağı sonucuna varılmıştır.
Diğer taraftan, davalı/borçlu tarafından, aksi iddia edilmediğinden ve asıl işveren tarfından gönderilen ihale dosyasından işin teslim edildiğinde de duraksama bulunmamaktadır
Şu hale göre, taraflar arasındaki sözlü eser sözleşmesi gereğince yapılan işin bedelinin, kesinleşmiş bu faturada yer alan miktar olduğu, o nedenle iş bedelinin tespiti yönünden yeniden araştırma yapılmasına gerek bulunmadığı, davacının iş bedeline yönelik talebinin bu çerçevede ve mevcut delillere göre değerlendirilmesi gerektiği açıktır.
Hal böyle olunca, davalı/borçlu kendisine tebliğinden itibaren 8 (sekiz) gün içinde faturaya itiraz etmediğine göre münderecatını kabul etmiş olduğundan, iki faturada yer alan (¨1.412.532,22) miktarı faturaları tanzim eden alacaklı/yüklenici/davacıya ödeme yükümü altındadır.
Sonuç itibariyle; İş bedelinin bu dosya kapsamına göre fatura bedeli olduğunun kabulü ile davacı/alacaklı eksik ödenen bedele yönelik takibinde ve bu takibe davalı/borçlunun itirazının iptali isteminde haklı olduğundan davanın kısmen kabulü ile davalının itirazının ¨1.378.107,84 asıl alacak ve ¨32.557,79 işlemiş faiz olmak üzere toplam ¨1.410.662,63 üzerinden iptaline karar verilmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.
Davacı vekili her ne kadar icra takibinde işlemiş faiz olarak ¨34.424,38 istemiş ise de, Ödeme istemi ile ilgili davacı tarafından gönderilen noter uyarısının 17/05/2016 tarihinde tebliğ edildiği,davalıya tanınan 7 günlük ödeme süresinin dolduğu 24/05/2016 tarihinde, davalı şirketin temerrüde düştüğü kabul edilebilecektir. Bu tarih ile icra takip tarihi olan 12/08/2016 tarihi arasında geçen 81 gün için yıllık %10,50 avans faizi oranına göre işlemiş temerrüt faizi:(¨1.378.107,84 x81xl0,50×36000=) ¨32.557,79 olarak hesaplanması gerektiğinden davacının fazlaya ilişkin işlemiş faiz talebinin reddine karar vermek gerekmiştir.
Dava İİK.nun 67. maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davası olup, icra takibi cari hesaptan kaynaklanan alacağın tahsiline yönelik olduğu,bu durumda açılan itirazın iptali davasında hüküm altına alınan alacak bilinebilir, bir başka deyişle likit olması gerekli olup işlemiş faiz miktarı ve diğer hususlar yargılama soncu alınan bilirkişi raporuyla belirlenmiş olup davalının icra takibine itiraz etmekte tamamen haksız olmadığı alacağın likit olmadığı anlaşıldığından davacının icra inkâr tazminatı talebinin reddine karar verilmemesi gerektiği sonucuna varılarak aşağıdaki gibi hüküm fıkrası oluşturulmuştur.
HÜKÜM/Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1- Davanın kısmen KABUL kısmen REDDİ ile davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyasında yapmış olduğu itirazın ¨1.378.107,84 asıl alacak ve ¨32.557,79 işlemiş faiz olmak üzere toplam ¨1.410.662,63 yönünden İPTALİ ile takip tarihinden itibaren asıl alacağa davacının talebi aşılmamak üzere 3095 sayılı Kanunun 2/2.maddesi uyarıca değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle TAKİBİN DEVAMINA,
2-Davacının,fazlaya ilişkin talebin REDDİNE,
3-Davacının icra inkar tazminatı talebinin alacak likit olmadığından REDDİNE,
4-Alınması gerekli ¨96.362,36 karar ve ilam harcından peşin alınan ¨17.059,86 harcın mahsubu ile bakiye ¨79.302,50 harcın davalıdan alınarak hazineye İRAD KAYDINA,
5-Davacı tarafından ödenen ¨31,40 Başvurma Harcı, ¨17.059,86 Peşin harcın davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE,

6-Davacı tarafından yapılan 22 tebligat + posta ücreti ¨292,05 ,bir bilirkişi inceleme ücreti ¨4.500,00 , ATGV araç ücreti ¨100,00 , keşif harcından mübaşire ödenen ¨16,28 olmak üzere toplam ¨4.908,33 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨4.901,83’nin davalıdan alınarak davacıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davacı üzerinde BIRAKILMASINA,
7-Davacı tarafından yapılan 1 tebligat ücreti ¨14,00 yargılama giderinin davanın kabul ve red oranına göre hesaplanan ¨0,02’nin davacıdan alınarak davalıya VERİLMESİNE, kalan kısmın davalı üzerinde BIRAKILMASINA,
8-Davacı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨66.269,88 ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya VERİLMESİNE,
9-Davalı kendisini bir vekil ile temsil ettirdiği anlaşıldığından karar tarihinde yürürlükte bulunan AAÜT’ne göre kabul edilen miktar üzerinden hesap edilen ¨1.869,59 ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya VERİLMESİNE,
10-Kararın kesinleşmesine kadar yapılan yargılama giderlerinin davacı tarafça peşin olarak yatırılan ¨914,30 yargılama gider avansından mahsubu ile bakiye kısmın karar kesinleştiğinde davacıya İADESİNE,
11-Davalı tarafından yatırılan ancak sarf edilmeyen gider avansının karar kesinleştiğinde davalıya İADESİNE,
5235 sayılı Kanunun geçici 2’nci maddesine göre ,Bölge Adliye Mahkemeleri’nin kurulmasına ve 20 Temmuz 2016 tarihinde göreve başlamalarına dair kararların 07/11/2015 tarih ve …. sayılı Resmî Gazete’de ilan edildiği anlaşılmakla;6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 341 ilâ 360’ncı madde hükümleri uyarınca,mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye verilecek dilekçe ile kararın tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde veya istinaf dilekçesi kendisine tebliğ edilen taraf,başvuru hakkı bulunmasa veya başvuru süresini geçirmiş olsa bile, mahkememize veya aynı sıfattaki başka bir mahkemeye vereceği cevap dilekçesi ile iki hafta içerisinde İSTİNAF yolu açık olmak üzere davacı vekilinin yüzüne karşı,davalı vekilinin yokluğunda oybirliğiyle verilen karar açıkça okunup,usulen anlatıldı. 28/11/2019

Başkan …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Üye …
☪e-imzalıdır.☪
Kâtip …
☪e-imzalıdır.☪

“İŞ BU EVRAK 5070 SAYILI ELEKTRONİK İMZA KANUNUNUN 5. MADDE UYARINCA GÜVENLİ ELEKTRONİK İMZA İLE İMZALANMIŞ OLUP, 22. MADDE UYARINCA DA ISLAK İMZA İLE İMZALANMAYACAKTIR.”