eser sözleşmelerinde iş sahibinin bedeli ödeme yükümlülüğü, yüklenicinin ise, eseri iş sahibinin amacı gözetilerek, fen ve tekniğine uygun imal ve teslim yükümlülüğü bulunmaktadır. Eserin ayıplı olması ya da sözleşmeye aykırı yapılacağını anlaşılması halinde iş sahibi vereceği uygun bir sürede aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Fesih hakkının kullanılması tek taraflı bir irade beyanı olup, iş sahibinin fesih hakkını kullanması halinde yüklenicinin sözleşmenin ayakta tutulmasını istemesi ve mahkemeden bunu talep etmesi ve iş sahibini zorlayıcı nitelikte karar verilmesi doğru değildir. Nitekim davacı dava açarken, terditli dava açmış, sözleşmenin feshinin iptâli ve sözleşmesinin ayakta tutulmasını istemiş, olmadığı taktirde uğradığı zararı talep etmiştir.

<![CDATA[T.C. Yargıtay 15. Hukuk Dairesi Esas No:2015/4091 Karar No:2016/2694 K. Tarihi:10.5.2016 Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki taraf vekillerince istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: – K A R A R – Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan, iş sahibinin haksız feshi sebebiyle feshin iptâli ve muarazanın giderilmesi, olmazsa, fazlaya ilişkin hakların saklı kalmak kaydıyla 5 aylık uğranılan 19.175.00 TL zararın davalıdan tahsili istemine ilişkin olup, mahkemece feshin iptâline ilişkin karar davalı vekilince temyiz olunmuştur. Davacı vekili müvekkili yüklenici şirketin davalı iş sahibi ile 31.12.2009 tarihinde bir yıl süreli sözleşmeimzaladığını, sözleşme uyarınca davalı hastaneye bilgisayar yazılımı, donanımı işini üstlendiğini, davacının işlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, davalı tarafın 23.06.2010 ve 09.07.2010 tarihli ihtarlarla sözleşmenin ilgili maddelerine dayalı olarak tek taraflı fesih yoluna gittiğini, sözleşmenin feshinin haksız ve yersiz olduğunu, ileri sürerek feshin geçersizliği ile bu şekilde doğan muarazanın men’ine karar verilmesini istemiştir. 04.11.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle zararının tahsili halinde ticari faize hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili ise, davacı şirket ile Hayrabolu Devlet Hastanesinin DSM kurum, Hastane Bilgi Yönetim Sistemi, Uygulama Yazılımının Bakımı, Onarımı, Geliştirilmesi, 24 saat kesintisiz çalışırlılığının sağlanmasına yönelik sözleşme imzalandığını, ancak sözleşme gereğinin davacı tarafından yerine getirilmediğini, bu sebeple fesih hakkının kullanıldığını, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, taraflar arasında imzalanan sözleşmenin 8. maddesi çerçevesindeki yükümlülüklerini gereği gibi yerine getirilmemesi halinde 4/j maddesindeki şartların yerine getirilmesi gerektiğini, bu koşulların davalı tarafından gözetilmediğini ve somut belgeleri mahkemece sunmadığı gerekçesiyle 31.12.2009 tarihli sözleşmenin geçerli olduğu kabul edilerek murazanın bu şekilde giderilmesine karar verilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Taraflar arasındaki sözleşme imzalandığı tarihte yürürlükte bulunan mülga 818 sayılı BK’nın 355 ve devamı maddelerinde düzenlenen “eser” sözleşmesi niteliğindedir. Nitekim BK’nın 18/1. maddesinde tarafların hata yüzünden veya gerçek niteliğini gizlemek için kasten kullandıkları yanlış isimlendirmeler değil, gerçek iradelerine bakılmak gerektiği vurgulanmış, benzer düzenleme TBK’nın 19/1. maddesinde de getirilmiştir. Bu haliyle sözleşmenin başlığında Hizmet Alım Sözleşmesi yazılması sözleşmenin “eser” niteliğini değiştirmemektedir. Bu durumda uygulanacak hükümler BK’nın “eser” e ilişkin hükümleridir. Bilindiği üzere eser sözleşmelerinde iş sahibinin bedeli ödeme yükümlülüğü, yüklenicinin ise, eseri iş sahibinin amacı gözetilerek, fen ve tekniğine uygun imal ve teslim yükümlülüğü bulunmaktadır. Eserin ayıplı olması ya da sözleşmeye aykırı yapılacağını anlaşılması halinde iş sahibi vereceği uygun bir sürede aykırılığın giderilmesini isteyebilir. Fesih hakkının kullanılması tek taraflı bir irade beyanı olup, iş sahibinin fesih hakkını kullanması halinde yüklenicinin sözleşmenin ayakta tutulmasını istemesi ve mahkemeden bunu talep etmesi ve iş sahibini zorlayıcı nitelikte karar verilmesi doğru değildir. Nitekim davacı dava açarken, terditli dava açmış, sözleşmenin feshinin iptâli ve sözleşmesinin ayakta tutulmasını istemiş, olmadığı taktirde uğradığı zararı talep etmiştir. Davacı taraf kalan sözleşmenin süresi sona ermeden feshedildiğini, kalan 5 aylık süre için 19.175,00 TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir. Mahkemece yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucu ve dosya kapsamına göre davalının fesihte haklı olmadığı anlaşıldığına göre, davacı tarafın isteyebileceği fesihten kaynaklanan zararının hesaplanarak, BK’nın 325. maddesi hükümleri de gözetilerek, bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle saptanmalı, davacının ıslah dilekçesi de gözetilerek tahsil kararı verilmelidir. Bu hususlar gözetilmeden, hatalı değerlendirmelerle ve eksik incelemeyle karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bentte açıklanan nedenlerle hükmün taraflar yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istekhalinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 10.05.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.  ]]>