eser sözleşmesinden doğan alacak davaları 5 yıllık zaman aşımı süresine tabi olup TBK nın maddesi hükümleri gereğince zaman aşımı alacağın muaccel olması ile işlemeye başlayacaktır. Alacağın muaccel-istenebilir olduğu tarih de sözleşmenin feshi iradesinin diğer tarafa ulaştığı tarih olup somut olayda en geç davanın açıldığı tarihdir Kısmi dava açılması halinde zaman aşımı dava edilen alacak yönünden kesinleşeceğinden açılan kısmi davanın fazlaya ilişkin hak yönünden zaman aşımını kesici etkisi bulunmamaktadır.

  1. Hukuk Dairesi         2020/1166 E.  ,  2020/2875 K.
  •  

“İçtihat Metni”

Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak verilen hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Dava eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup ödenmeyen iş bedelinin tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın ıslahla arttırılan miktar da dikkate alınacak kabulüne dair verilen karar, davalı vekilince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre davalı vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Davacı yüklenici davalı iş sahibi olup taraflar arasında bedel karşılığı 26.11.2001 tarihli inşaat yapım sözleşmesi imzalanmış, bu sözleşme davalı tarafça 05.07.2006 tarihinde fesih edildikten sonra taraflar yeniden biraraya gelerek 03.04.2007 tarihli protokol başlıklı ek sözleşme ile inşaatların tamamlanması konusunda anlaşmışlardır. Davalı tarafça 04.09.2007 tarihli ihtarname ile 03.04.2007 tarihli protokol feshedilmiş olup, davacı fesih nedeni ile ödenmeyen hakediş alacaklarının tahsilini eldeki davada talep etmektedir. Dava tarihi 18.05.2010 dir, davada 10.000,00 TL’nin tahsili talep edilmiş fazlaya ilişkin haklar saklı tutulmuştur.
Davacı 26.09.2016 tarihli dilekçe ile davasını belirsiz alacak davası haline getirme talebinde bulunmuş, 27.09.2016 tarihli dilekçesi ile dava değerini 81.227,45 TL’ye yükselterek ıslah etmiş, dilekçesi davalıya 03.10.2016 tarihinde tebliğ edilmiş ve davalı vekili 05.10.2016 tarihli yasal süresi içerisinde verdiği dilekçe ile zamanaşımı defiinde bulunmuştur.
Taraflar arasındaki sözleşme ve protokol ile kurulan akdi ilişki eser sözleşmesi ilişkisi olup nakit bedel karşılığı düzenlendiğinden tek taraflı fesih irade beyanı ve bunun karşı tarafa
ulaşması ile feshi mümkündür ve hukuki sonuçlarını doğurur. 04.09.2007 tarihli fesih ihtarının davacı yükleniciye tebliğine dair belge bulunmamakla birlikte, davacı sözleşmenin feshine bağlı olarak alacak isteminde bulunduğuna göre fesih ihtarı en geç davanın açıldığı 18.05.2010 tarihde tebliğ edilmiş sayılmalıdır. Dava tarihi itibari ile yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK’da bu konuda yapılmış bir yasal düzenleme olmadığından belirsiz alacak davası açılması mümkün olmadığı gibi 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK’da düzenlenen belirsiz alacak davasına ilişkin hükümlerin bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce açılan davalara uygulanması mümkün olmadığından, davanın kısmi dava olarak açıldığının kabulü zorunludur.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK’nın 126/4 ile 01.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren TBK 147/6 maddesi hükümlerine göre eser sözleşmesinden doğan alacak davaları 5 yıllık zamanaşımı süresine tabi olup, BK’nın 128, TBK’nın 149. maddesi hükümleri gereğince zamanaşımı alacağın muaccel olması ile işlemeye başlayacaktır. Alacağın muaccel-istenebilir olduğu tarih de sözleşmenin feshi iradesinin diğer tarafa ulaştığı tarih olup somut olayda en geç davanın açıldığı 18.05.2010 tarihidir. Kısmi dava açılması halinde zamanaşımı, dava edilen alacak yönünden kesinleşeceğinden açılan kısmi davanın fazlaya ilişkin hak yönünden zamanaşımını kesici etkisi bulunmamaktadır. Az yukarıda da açıklandığı gibi davacının dava değerini arttırıp harcını yatırdığı tarih 07.09.2016 günüdür. Kısmi davanın açıldığı 18.05.2010 tarihinden ıslah harcının yatırıldığı 27.03.2016 tarihine kadar 5 yıllık zamanaşımı süresi çoktan geçmiştir. Arttırılan bölüm ile ilgili diğer zamanaşımını durduran ve kesen nedenlerin varlığı somut olayda ileri sürülüp ispatlanmamıştır.
Bu durumda mahkemece davanın, dava açılırken talep edilen 10.000,00 TL üzerinden kabulüne ıslah yolu ile arttırılan talep ve davanın zamanaşımı nedeni ile reddine karar verilmesi gerekirken yanlış değerlendirme sonucu davanın belirsiz alacak davası niteliğinde olduğu kabul edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, ödenenden 5766 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 267,80 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davalıya iadesine,
karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 02.11.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.