, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinden doğan alacağın tahsili amacıyla yürütülen icra takibine itirazın iptâli, karşı dava ise; sözleşme nedeniyle oluşan zararın tazmini ve cezai şart bedelinin tahsili davasıdır. Davacı-karşı davalı yüklenici, davalı-karşı davacı ise iş sahibidir

  1. Hukuk Dairesi         2018/2591 E.  ,  2018/3512 K.
  •  

“İçtihat Metni”

Mahkemesi :Ticaret Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, davalı-karşı davacı vekili tarafından duruşmalı istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı-karşı davalı vekili gelmedi. Davacı-karşı davalı vekili Avukat … geldi. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan davacı-karşı davalı avukatı dinlendikten sonra eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu işin gereği konuşulup düşünüldü:
– K A R A R –
Asıl dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinden doğan alacağın tahsili amacıyla yürütülen icra takibine itirazın iptâli, karşı dava ise; sözleşme nedeniyle oluşan zararın tazmini ve cezai şart bedelinin tahsili davasıdır. Davacı-karşı davalı yüklenici, davalı-karşı davacı ise iş sahibidir.
Davacı-karşı davalı yüklenici şirket vekili, davacının davalının alt yüklenicisi olduğu, davalının … İli … İlçesi … Mah. bulunan taşınmazdaki konutların inşa işini üstlendiği, davacının ise 15.01.2013 tarihli sözleşme ile konutlardaki kalorifer tesisatı sıhhi tesisat müşterek tesisatlar doğalgaz tesisatı gibi işlerin yapımını üstlendiği, iş bedelinin 29.915,90 TL olarak belirlendiği ve bedelin ifasının davalının maliki olduğu … plakalı aracın verileceği hususunda anlaşıldığını, sözleşmede belirtilen işlerin eksiksiz olarak yapılmasına rağmen aracın devrinin verilmediğini, 12.01.2013 tarihli teslim tutanağı ile aracın davacıya teslim edildiği, ancak davalının borcu nedeniyle haciz yolu ile davacıdan alındığını, yapılan icra takibine de haksız olarak itiraz edildiğini, davalıya 30.07.2013 tarihli 8.024,00 TL bedelli ve 07.08.2013 tarihli 24.640,76 TL bedelli faturaların, elden teslim edildiğini ancak herhangi bir itirazın olmadığını, bedelin tahsili amacıyla ilamsız icra takibi başlattıklarını, davalı borçlunun haksız ve yersiz şekilde takibe itiraz ettiğini iddia ederek itirazın iptâlini ve %40’dan aşağı olmamak üzere inkâr tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı- karşı davacı iş sahibi vekili ise; davacının işi gecikmeli olarak teslim ettiğini, sözleşmenin 3. maddesinde “iş veren tarafından işin birim tarihinden itibaren 7 gün içerisinde aracın satışının noterden verileceğinin kararlaştırıldığını ancak işin gecikmeli teslim edildiğini davalının sözleşmeye konu taşınmaz üzerindeki konutların bir kısmının satışını yapmış olmasının işin sözleşmede belirtilen tarihte teslim edildiği anlamına gelmeyeceğini, davalının konutu satması için davacının işi bitirmesine gerek olmadığını,doğalgaz ve su aboneliklerinin tamamının yapıldığı tarihin davacının iş bitim tarihi olarak kabul edilmesi gerektiğini,iş kapanışının SGK’ya verilmiş olmasının işin bittiği anlamına gelmediğini, davacının her ne kadar 06.05.2013 tarihinde iş bitirdiğini iddia etmiş ise de işin bitirilmesi gereken tarihten 99 günlük gecikme yaşandığını %20 kötüniyet tazminatı talep ettiklerini savunmuştur.
Karşı davada davalı-karşı davacı iş sahibi vekili; sözleşmenin 7. maddesi gereğince işin tesliminin gecikmesinden kaynaklı olarak günlük 500,00 TL gecikme cezasının ödeneceğinin kararlaştırıldığı, ayrıca davacının üzerine düşen edimleri yerine getirmediğinden ihtarnamede belirtilen alacak kalemlerinin davacı-karşı davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Müvekkili ile davacı arasında sözleşme imzalandığını, yüklenicinin işi zamanında bitirmediğini, işin kabulü yapılmadan iş yerinin terk edildiğini, işin tamamlanmasının 75 gün geciktiğini, gecikmede kusurun davacı yüklenicide olduğunu,davacı ile yapılan sözleşme feshedilerek işin başka kişilere yaptırıldığını, davacıya borçlarının bulunmadığını, aksine gecikme nedeniyle toplamda 300.000,00 TL zarara uğradıklarını, bu nedenlerle asıl davanın reddini savunmuş,ayrıca fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 141.524,93 TL’nin karşı davada davacı-karşı davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Karşı davada davacı-karşı davalı yüklenici vekili; karşı davanın yasal dayanaktan yoksun olduğunu ve davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonucunda asıl davanın kısmen kabulüne ve icra inkar tazminatı talebinin reddine, karşı davanın ise reddine karar verilmiş, verilen karar taraf vekillerince yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın Hükmün Kapsamı başlıklı 297. maddesinin 2. bendi hükmüne göre; hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekli ve zorunludur. Asıl ve karşı dava birbirinden bağımsız davalar olup, her bir davanın ayrı ayrı değerlendirilmesinin yapılması zorunludur. İki ayrı uyuşmazlığın karşı dava olarak aynı dosya üzerinden çözüme kavuşturulması da,asıl ve karşı davanın bağımsız niteliklerinin ortadan kalkmasına neden olmaz.
Tüm bu açıklamalar ışığında somut olaya gelince; asıl davada davacı yüklenici iş bedelinin tahsilini talep ederken,davalı iş sahibi karşı davasında zarar ve cezai şart talep etmiş, mahkemece davacı alacağı hesaplandıktan sonra davalı iş sahibinin karşı
davaya konu ettiği alacak kalemleri bu alacaktan mahsup yapılmak suretiyle asıl davanın kısmen kabulüne, karşı davanın ise reddine karar verilmiştir. Karşı davada davalı-karşı davacı vekili alacağın miktarını 1.000,00 TL olarak belirlemiş ve alacak kalemlerinin miktarını açıklamadan talepte bulunmuş, mahkemece bu talebin hangi kalemlere ilişkin olduğu konusunda HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen “Hakimin Davayı Aydınlatma Ödevi” kapsamında talep davalı karşı davacı iş sahibine açıklattırılmaksızın asıl davada talep edilen alacak ile karşı davada talep edilen alacak kalemleri ayrı ayrı incelenip her bir talep hakkında ayrı ayrı hüküm kurulmadan sonuca gidilmesi doğru olmamış, hükmün bozulması gerekmiştir.
O halde mahkemece yapılacak iş; öncelikle davalı-karşı davacı iş sahibi vekilinin 1.000,00 TL olarak belirttiği alacak miktarını her bir kalem talep açısından HMK’nın 31. maddesinde düzenlenen “Hakimin Davayı Aydınlatma Ödevi” kapsamında davalı-karşı davacı iş sahibine açıklattırılmak asıl ve karşı dava yönünden HMK 297. madde hükmü gereğince mahsup yapılmaksızın her bir davacının alacak miktarlarını ayrı ayrı belirleyip hükme bağlamaktan ibarettir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün taraflar yararına BOZULMASINA, 1.630,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davacı-karşı davalıdan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davalı-karşı davacıya verilmesine, Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilmediğinden davacı-karşı davalı yararına vekâlet ücreti takdirine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz eden taraflara geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 02.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.