götürü bedel ihale sözleşmelerinde işin daha fazla emek ve masrafla yapıldığı iddia edilerek bedelin artırılmasının talep edilemeyeceği ile YİGŞ maddesi uyarınca işin yapılması için gerekli olan araç, makine, taşıt, malzeme vb. giderlerin yüklenici tarafından karşılanmak zorunda olduğu gerekçesiyle fazla bedele hükmedilemeyeceği belirtilmiş ise de, söz konusu hükümler sözleşme şartlarının değişmemesi durumunda sözleşme imzalandıktan sonra davalı idarenin tek taraflı iradesi ile işyeri değişikliğine gidilmiş, davacı değişen işyeri nedeniyle daha fazla servis yolları açtığını, saha içi nakliyeler, tünel kalıp ek revizyonları, kule vinç ek maliyetleri yaptığını iddia etmiş ve yapıldığı iddia edilen bu masrafların davalı idare tarafından düzenlenen ve davacı yüklenici tarafından çekincesiz imzalanan mukayeseli keşiflere de girmediği anlaşılması

  1. Hukuk Dairesi         2018/4450 E.  ,  2019/1001 K.
  •  

“İçtihat Metni”

Mahkemesi :… Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’nce verilen karar taraf vekillerince temyiz edilmiş, davacı vekili tarafından duruşma istenmiş olmakla duruşma talebi kabul edilerek 19.02.2019 tarihinde yapılan duruşmaya davacı vekili Avukat … ile davalı vekili Avukat … geldi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan alacağının tahsili talebinden ibarettir. Davacı yüklenici, davalı ise iş sahibidir.
Davacı yüklenici şirket vekili, taraflar arasında … … Afet Bölgesi 1. Etap 528 adet kalıcı afet konutu, 1 adet 32 derslikli lise, 1 adet 32 derslikli ilköğretim okulu, 1 adet cami, 1 adet ticaret merkezi ile altyapı ve çevre düzenlemesi inşaatının yapımı konusunda 03.01.2012 tarihinde sözleşme imzalandığını ve işin gerekli iş makineleri, inşaat malzemeleri, ekip ve ekipmanlar ile yapımına başlandığını, davalı idarenin 01.02.2012 tarih ve 536 sayılı Başkanlık oluru ile arazinin yerini değiştirdiğini, inşaatın … yolu üzerindeki … Gölü yakınında 517/1 parsel üzerinde ve bildirilen yeni proje doğrultusunda yapılmasının, yapılacak mukayeseli keşif doğrultusunda alt yapı, üst yapı ve çevre düzenlemesi imalâtlarının iş sonu hesaplarında dikkate alınmasının kararlaştırıldığını, kararın bildirimi üzerine müvekkilinin 03.02.2012 tarihli yazısı ile yer değişikliği nedeniyle oluşacak aleyhe sonuçlar için tüm yasal haklarını saklı tuttuğunu bildirdiğini, inşaatın tamamlanarak geçici kabulünün yapıldığını, yapılan uyarılara rağmen davalı idare tarafından iş yerinin değiştirilmesinden kaynaklı ortaya çıkan maliyet artışları ve oluşan zararların tam olarak karşılanmadığını, taraflar arasında akdedilen sözleşmede kararlaştırılan inşaat yeri ile davalı idare tarafından yapılan yer değişikliği üzerine inşaatın yapıldığı yer arasında maliyetin artmasına sebebiyet veren çok sayıda farklılık olduğunu, yer değişikliğinden kaynaklı ortaya çıkan maliyet giderlerinin tespiti amacıyla taraflarınca … Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2013/17 D. iş sayılı dosyası ile tespit yaptırıldığını, alınan bilirkişi
raporunda iki imalât arasındaki toplam maliyet farkının büyüklüğünün tespit edildiğini, yer değişikliğinden kaynaklanan müvekkili şirketin tüm zararlarının tahsili talebiyle iş bu davanın ikâme edildiğini belirterek; fazlaya ilişkin her türlü talep, dava ve taleplerini artırma hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı idare tarafından sözleşme yerinin değiştirilmesinden kaynaklı müvekkili şirketin meydana gelen tüm zararlarının, zararların meydana geldiği tarihten itibaren işleyecek avans faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı iş sahibi idare vekili; açılan davayı kabul etmediklerini, inşaat malzeme, ekipman, taşınma vs. giderlerinden Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 6/6. maddesi uyarınca idarenin sorumlu olmadığını, hafriyat giderlerinin arttığı iddiasına katılmadıklarını değişen kazı miktarları ile ilgili 2. ve 3. mukayeseli keşiflerin yapıldığını ve kazı miktarlarının bu keşif tutanaklarında değerlendirildiğini, onaylı projeler üzerinde istinat duvarı metrajlarının hesaplandığını, bitkisel peyzaj metrajları ile ilgili artış ve eksilişlerin 2. mukayeseli keşifte değerlendirildiğini, tünel kalıp ödemesi yapılırken …. ve … Uygulama Dairesi Başkanlığı tarafından yüklenici firma ile ortak imzalanan ve MSB.507 pozundan yararlanılarak oluşturulan yeni fiyat analizinden yararlanıldığını, kule vinç ile ilgili maliyetlerin bu birim fiyata dahil edildiğini, konut sayısının 532’ye çıktığı iddiasını kabul etmediklerini, enerji hattı ile ilgili idareye bir sorumluluk yüklenemeyeceğini, güneş enerji sistemi yaptırılması nedeniyle oluşan metraj miktarlarının hesaplandığını ve 1. mukayeseli keşifte değerlendirildiğini, davalı idarenin bütün safhalarda yasa ve sözleşme hükümlerine uygun hareket ettiğini, davacının düzenlenen hakedişlere itiraz etmediğini, mukayeseli keşiflerin de davacı tarafından hazırlandığını ve idare tarafından değişiklik yapılmadan kabul edildiğini, davacının TTK’nın 20/2. maddesi gereğince basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerektiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, verilen kararın taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi’nin 30.05.2008 tarih, 2017/200 Esas, 2018/604 Karar sayılı kararı ile davacı vekilinin istinaf talebinin reddine, davalı tarafın istinaf talebinin kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, verilen karar taraf vekilleri tarafından yasal süresi içerisinde temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle HMK 355. maddedeki kamu düzenine aykırılık halleri re’sen gözetilmek üzere istinaf incelemesinin, istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak yapılacağı kuralına uygun biçimde inceleme yapılıp bir isabetsizlik bulunmaksızın karar verilmiş olmasına, dava şartları, delillerin toplanması ve hukukun uygulanması bakımından da hükmün bozulmasını gerektirir bir neden bulunmamasına göre davalının tüm, davacının … Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi’nin yaptığı tahkikat sırasında alınan bilirkişi raporunu düzenleyen heyette yer alan Murat Metli’ye ilişkin itirazının HMK 272, 36-38. maddeleri birlikte değerlendirildiğinde ileri sürülme tarihine göre usul ve yasaya uygun bulunmaması nedeniyle, sair temyiz itirazlarının reddine;
2-Davacının sair temyiz itirazlarının incelenmesinde; yargılama aşamaları incelendiğinde; ilk derece mahkemesince yapılan yargılama sırasında dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yaptırılarak, sonucunda; işin yapılacağı yerin değiştirilmesi sebebiyle davacının yapmış olduğu masrafların, davacının imalâtını yaptığı sözleşme konusu dışında mukayeseli keşfe hiç girmemiş olan iş kalemleri ile iş kalemi olarak mukayeseli keşfe girmiş olsa bile miktar itibariyle mukayeseli keşfe giren miktardan daha fazla yapılmış imalâtların bu fazla
kısmının bedelinin talep edebileceği, bu bedelin sözleşme fiyatları ile değil, yüklenici kârı olmaksızın piyasa fiyatları ile tespit edilmesi gerektiği, ayrıca yapılan iş miktarı ve ödemeler itibariyle gerek işin bedelinin hatalı ve eksik belirlenmesi, gerekse bir kısım işlerin bedelinin ödenmemiş olması sebebiyle yapılan masrafları isteyebileceği, tüm bu miktarın da bilirkişi kurulunca belirlenen 7.861.380,18 TL olduğu, bunun sözleşme hükümleri gereğince davalıdan tahsilinin gerekeceği gerekçesiyle davanın kabulüne, 7.861.380,18 TL’nin 20.000,00 TL’sinin 02.04.2014 dava tarihinden, kalan 7.841.380,18 TL’sine 10.11.2016 ıslah tarihinden itibaren işleyecek ticari-avans faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Verilen ilk derece mahkemesi kararının taraf vekillerince istinaf edilmesi üzerine … Bölge Adliye Mahkemesi 27. Hukuk Dairesi’nce istinaf incelemesinin duruşmalı yapılmasına karar verilerek duruşma açılmış tahkikat yapılarak sonucunda davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b.1 maddesi uyarınca esastan reddine, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ve karar taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Öncelikle istinaf incelemesinden geçen dosyanın temyiz incelemesi yapılır iken bu incelemenin kapsamı ve ilkeleri ortaya konulmalıdır. 6100 sayılı HMK’nın 369/1. maddesi hükmüne göre “Yargıtay, tarafların ileri sürdükleri temyiz sebepleriyle bağlı olmayıp, kanunun açık hükmüne aykırı gördüğü diğer hususları da inceleyebilir.” yine aynı Kanun’un 372. maddesine göre “(1) Yargıtay, aşağıda belirtilen sebeplerden dolayı gerekçe göstererek temyiz olunan kararı kısmen veya tamamen bozar: a) Hukukun veya taraflar arasındaki sözleşmenin yanlış uygulanmış olması. b) Dava şartlarına aykırılık bulunması. c) Taraflardan birinin davasını ispat için dayandığı delillerin kanuni bir sebep olmaksızın kabul edilmemesi. ç) Karara etki eden yargılama hatası veya eksiklikleri bulunması.” halinde kararı bozması sözkonusu olabilecektir. Ancak burada özellikle üzerinde durulması gereken konu; istinaf incelemesinde ileri sürülmediği için istinaf mahkemesi tarafından incelenmeyen bir konunun temyizde ileri sürülmüş olsa bile Yargıtay tarafından incelenmesi mümkün değildir. Daha açık bir ifade ile temyiz incelemesi sınırlarından biri de ileri sürülen temyiz sebebinin istinafta ileri sürülüp sürülmediği ve ileri sürülen sebebin istinaf mahkemesince hukuka aykırı şekilde değerlendirip değerlendirmediği hususudur. Temyiz incelemesini, istinaf incelemesinden ayıran temel özellik, temyiz incelemesinin usûl hukuku veya maddi hukuk yönünden incelemeyi gerektirmesi, maddi vakıaların denetimi ile delil değerlendirmesine girmemesidir.
Bölge Adliye Mahkemeleri hukuki denetim yapma yetki ve görevi yanında gerektiğinde ve koşulları var ise maddi vakıaları da inceleme yetkisi olan hem denetim mahkemesi hem de vakıa mahkemeleridir. Yargıtay ise maddi vakıa denetimi yapma yetkisi olmayan sadece denetim yetkisi olan üst mahkeme niteliğinde olup bir derece mahkemesi, bir vakıa mahkemesi değildir.
Temyiz incelemesinde istinaf incelemesinden farklı olarak, usûl hukuku veya maddi hukuk yönünden kanuna aykırılık incelenecek, maddi vakıaların denetimi ile delil değerlendirmesine girilmeyecektir. Tabidir ki bu husus taraflardan birinin davasını ispat amacıyla gösterdiği delil yasal bir gerekçe olmadan kabul edilmemiş ise elbette temyiz incelemesinde bu delilin toplanması ve değerlendirmesi için karar bozabilecektir. Bu durum delil değerlendirmesi anlamına gelmeyecektir.
Genel kural; Yargıtay denetim mahkemesi olup vakıa mahkemesi olmadığından vakıaları inceleyemez. Vakıaları inceleme ve değerlendirme yetkisi ilk derece ve istinaf mahkemelerinin
yetkisindedir. Yargıtay’ın böyle bir yetkisi ve görevi yoktur. Ancak bu kuralın istisnaları söz konusudur. a) Mahkemenin vakıayı tespit ederken kanuna aykırı davranmış olması; b) Vakıa tespitinin dava dosyasında ki delillerle çelişik bulunması; c) Maddi vakıa tespitinin maddeten imkânsız (akla aykırı) bir konuya ilişkin bulunması; hallerinde yapılacak temyiz incelemesi maddi vakıa denetimi değil hukukilik denetimi olacaktır.
Yargıtay, maddi vakıaları değerlendirmemekle birlikte buna bağlanan sonuçları değerlendirme hak ve yetkisine sahiptir. Bundan başka; yürürlükten kaldırılmış bir kanunun olaya uygulanması ya da yürürlükten kalkan bir kanunun uygulanması gerekirken uygulanmaması, taraflar arasında düzenlendiği çekişmesiz olan sözleşme hükümlerinin hiç ya da yanlış uygulanması, taraflar arasında düzenlenen sözleşmenin hukuka aykırı olmasına rağmen sözleşmenin geçerli sayılarak uygulanması, taraflar arasında uygulanacak hukukun kanunlar ihtilâfı hükümlerine aykırı olarak yanlış uygulanması, taraflar arasındaki nizaya uygulanması gereken hukuk kuralı olmasına rağmen örf ve adet hukukunun uygulanması ya da kanunda boşluk bulunmamasına rağmen boşluk varmışcasına kanun koyucu sıfatıyla yeni bir kural koyup uygulanması, kanunun olaya uygulanacak hükmünün yanlış tespit edilip uygulanması hallerinde hukukun yanlış uygulanması söz konusu olup, temyiz mercii olan Yargıtay’ca bu hususlar bozma sebebi sayılabilecektir.
Hukuk kurallarının yanlış yorumlanması ve vakıaların hukuki vasıflandırmasının yanlış yapılması da hukukun yanlış uygulanması olacaktır. Ayrıca ve önemle belirtmek gerekir ki ilk derece ve istinaf mahkemesi vakıaları ve bunlara uygulanacak kuralları doğru olarak yapmış ancak sonuca yanlış ulaşmış ise bu halde hukukun yanlış uygulanması olup, temyiz mercii olan Yargıtay’ca bu hususlar bozma sebebi sayılabilecektir.
Tüm bu anlatımlar ve yasal düzenlemeler kapsamında somut olaya gelince;
Bölge Adliye Mahkemesi tarafından alınan bilirkişi raporunda servis yolları, saha içi nakliyeler, tünel kalıp ek revizyonları, kule vinç ek maliyetleri yönünden davacı yüklenici tarafından talep edilen alacakların farazi olduğu ve bu işlerin gerçekleştiği dönemlerde düzenlenen hakedişlere davacı tarafından sözleşme eki Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 40. maddesi uyarınca usulüne uygun yapılmış bir itiraz olmadığı gerekçesiyle talep edilemeyeceği belirtilmiş ve Bölge Adliye Mahkemesi tarafından verilen kararda da, sözleşmenin anahtar teslimi götürü bedel sözleşme olup, 6098 sayılı TBK’nın 480. maddesine göre; bedel götürü olarak belirlenmişse yüklenicinin eseri kararlaştırılan bedelle yerine getirmekle yükümlü olduğu, işin öngörülenden fazla emek ve masrafı gerektirmiş olsa dahi belirlenen bedelin artırılmasını talep edemeyeceği ve Yapım İşleri Genel Şartnamesi’nin 6/7. maddesi uyarınca da zorunluluk halinde sözleşme bedelinin aşılmaması ve idare ile yüklenicinin karşılıklı olarak anlaşması kaydıyla işyerinde değişiklik yapılabileceği, bu durumda, iş başına getirilmiş olan malzeme, araç ve makinelerin yeni iş yerine taşınması giderleri ile eski iş yerinde (kurulmuş ise) şantiye bina ve tesislerin yeni iş yerine taşınma ve kurulma giderlerinin yükleniciye ait olacağı, Şartnamenin 27. maddesinin (a) bendi uyarınca, gerek işin yönetimi, gerekse işte kullanılacak her türlü malzeme, araç, makine, taşıt vb.’nin taşınmaları (teklif birim fiyatlarda yer alanlar bunun dışındadır), bunlar için gerekli depo, baraka, hangar, garaj vb. tesislerin yapılması, bunların korunmaları ve sigortaları ile ilgili giderler, (b) bendi uyarınca, işin yerine getirilmesi için, yüklenici tarafından gerekli görülen bütün hizmet yolları (30’uncu maddede açıklanan malzeme ocaklarının değiştirilmesi halinde açılacak yollar bunun dışındadır) ile bunların üzerindeki geçici köprü ve geçitlerin yapım ve bakım giderleri ile kamuya açık yollarda iş
süresince alınması gerekebilecek tedbirlerin giderlerinin yükleniciye ait olduğu gerekçesiyle yer değişikliği nedeniyle davacı yüklenici tarafından daha fazla yapıldığı iddia edilen servis yolları, saha içi nakliyeler, tünel kalıp ek revizyonları, kule vinç ek maliyetlerinin istenemeyeceği gerekçesiyle bu taleplerin belirtilen kanun ve şartname hükümleri gözönünde bulundurularak reddine karar verilmiş ise de, sözleşmenin eki olan idari şartnamenin 2. maddesinde idare tarafından ihaleye çıkıldığında ihale konusu işe dair bilgilerin içinde işin yapılacağı yerin de olduğu, aynı şartnamenin 13. maddesinde işin yapılacağı yerin yüklenici tarafından görülmesinin düzenlendiği, buna göre işin yapılacağı yer ve çevresini gezmek, inceleme yapmak; teklifini hazırlamak ve taahhüde girmek için gerekli olabilecek tüm bilgileri temin etmenin isteklinin sorumluluğunda olduğu, isteklinin işin yapılacağı yeri ve çevresini gezmekle; işyerinin şekline ve mahiyetine, iklim şartlarına, işin gerçekleştirilebilmesi için yapılması gerekli çalışmaların ve kullanılacak malzemelerin miktar ve türü ile işyerine ulaşım ve şantiye kurmak için gerekli hususlarda maliyet ve zaman bakımından bilgi edindiği, teklifini etkileyebilecek riskler, olağanüstü durumlar ve benzeri diğer unsurlara ilişkin gerekli her türlü bilgiyi almış sayıldığı, tekliflerin değerlendirilmesinde, isteklinin işin yapılacağı yeri incelediği ve teklifini buna göre hazırladığının kabul edileceğinin düzenlendiği, aynı şartnamenin 24. maddesinde de istekli tarafından sunulacak teklif mektuplarında, ihale dokümanının tamamen okunup kabul edildiğinin belirtilmesinin gerektiği düzenlenmiştir. Somut uyuşmazlığımızda, davacı yüklenici ihaleye esas teklifini hazırlarken sözleşme konusu işin ilk yapılacağı Karpuzalan mevkini inceleyerek teklifini sunmuş ve buna göre sözleşmeyi imzalamıştır. Sözleşme imzalandıktan sonra davalı idare tarafından tek taraflı olarak yer değişikliğine gidilmiş, 02.02.2012 tarihinde bu durum davacı yükleniciye bildirilmiş, yüklenicinin ise 03.02.2012 tarihli yazısı ile tüm yasal haklarını saklı tutarak yer değişlikliğini kabul ettiği anlaşılmıştır. Bu durumda Yapım İşleri Genel Şartnamesi 6/7. maddesinde düzenlendiği şekilde tarafların karşılıklı anlaşması yoluyla iş yeri değişikliği olmamıştır. Her ne kadar Bölge Adliye Mahkemesi tarafından TBK m. 480 uyarınca götürü bedel sözleşmelerde işin daha fazla emek ve masrafla yapıldığı iddia edilerek bedelin artırılmasının talep edilemeyeceği ile YİGŞ’nin 27. maddesi uyarınca işin yapılması için gerekli olan araç, makine, taşıt, malzeme vb. giderlerin yüklenici tarafından karşılanmak zorunda olduğu gerekçesiyle fazla bedele hükmedilemeyeceği belirtilmiş ise de, söz konusu hükümler sözleşme şartlarının değişmemesi durumunda söz konusudur. Somut uyuşmazlığımızda, sözleşme imzalandıktan sonra davalı idarenin tek taraflı iradesi ile işyeri değişikliğine gidilmiş, davacı değişen işyeri nedeniyle daha fazla servis yolları açtığını, saha içi nakliyeler, tünel kalıp ek revizyonları, kule vinç ek maliyetleri yaptığını iddia etmiş ve yapıldığı iddia edilen bu masrafların davalı idare tarafından düzenlenen ve davacı yüklenici tarafından çekincesiz imzalanan mukayeseli keşiflere de girmediği anlaşılmıştır. Yargılama aşamalarında davacı vekili tarafından; bu taleplerin bedelinin belirlenmesi istendiği halde yasal gerekçe olmadan HMK’nın 288. madde hükmüne aykırı şekilde keşif yapılmaksızın dosya üzerinden bilirkişi incelemesi yapılması da yasaya uygun olmamıştır. Bahsi geçen talepler yönünden yapılan inceleme ve değerlendirme eksik araştırma ve hukuki yanılgıya ilişkin bulunduğundan hukukilik denetimi sınırları içinde değerlendirilmiştir. Bu alacak kalemlerinin ilave iş olarak değerlendirilmesi gerekir. Ne var ki davacı yüklenicinin bu kalem taleplerde bulunabilmesi için sözleşmede belirtilen zemin ile uygulama yapılan zeminin (değiştirilen) karşılaştırılması zorunludur. Bu karşılaştırmanın da mahallinde uzman bilirkişiler aracılığı ile yapılması gerektiği açıktır. Bu hususlar üzerinde durulmadan verilen karar eksik incelemeye dayalı olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.
O halde Bölge Adliye Mahkemesince yapılması gereken iş; gerçeğin ortaya çıkarılması için HMK 281/3. maddesi hükmü gereğince … Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi’ne HMK 354/2 maddesi uyarınca talimat yazılmak suretiyle 6100 sayılı HMK’nın 266 ve devamı madde hükümlerine uygun seçilecek uzman bilirkişiler kurulu aracılığıyla bozma doğrultusunda, davacı tarafından talep konusu edilen servis yolları, saha içi nakliyeler, tünel kalıp ek revizyonları, kule vinç ek maliyetleri yönünden talep edilen alacaklar hakedişe girmeyen sözleşme dışı işler niteliğinde olduğundan bu kalemleri hesaplatmak, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli rapor almak, bu rapora esaslı ve hukuken geçerli itiraz olduğu takdirde ek rapor alarak bu itirazları değerlendirmek ve raporun bozmaya uygun düzenlenip düzenlenmediği mahkemece denetlendikten sonra bozmaya uygun karar vermekten ibaret olmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalının tüm, davacının sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, 2.037,00 TL duruşma vekâlet ücretinin davalıdan alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan davacıya verilmesine, aşağıda yazılı bakiye 4.764,60 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne, karardan bir örneğinin ise ilk derece mahkemesine gönderilmesine,
07.03.2019 gününde kesin olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.