İhale sözleşmesinin imzalandığını ancak damga vergisi ile ilgili işlemler tesis edileceğinden bahisle sözleşme aslı veya örneğinin davacı şirkete teslim edilmediği davacının ihale konusu işe başladıktan kısa bir süre sonra davalı şirket yetkililerinin hiçbir gerekçe gösterilmeksizin davacı şirketin şantiye sahasını terketmesini istediğini ve  teminat mektuplarının iade edildiğini davacı tarafından ihtarname gönderildiğini davalı şirket tarafından gönderilen cevapta işin davacı şirkete yaptırılmasının yönetim kurulunca uygun bulunmadığını ve ihalenin iptaline karar verildiğini ve şantiye içerisindeki tüm iş makinası, kamyon, araç gereçlerin kaldırılmasının ihtar edildiğini, bu nedenlerle davacı şirketin mahrum kalınan kârın ve yapılan harcamaların dava tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile davalıdan tahsili hk(Yargıtay K 2022) 

İhale sözleşme sonrası idarece gerekçe gösterilmeksizin şirketin şantiye sahasını terketmesinin istenmesi

  1. Hukuk Dairesi         2021/4271 E.  ,  2022/1804 K.

“İçtihat Metni”

MAHKEMESİ : Yatağan Asliye Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı olan bölge adliye mahkemesi hukuk dairesince verilen kararın temyizen tetkiki davacı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu, gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R –
Dava, eser sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle yapılan harcamalar, mahrum kalınan kârdan oluşan zararın tazmini istemine ilişkindir.
Davacı yüklenici, davalı tarafından Eskihisar Ocağı B-Panosu 5.750,00 m³ üst örtü+ara kesme dekapajı ve 1.300,00 m³ kömür kazı+yükleme+nakliye işi için kapalı zarf usulü ihale açıldığını, davacı şirketin teklif verdiğini, davet yazısı ile işin davacı firmaya yaptırılmasının uygun görüldüğünü, davacı tarafından gerekli belgeler hazır edilerek davalı şirket ile 04/05/2016 tarihli sözleşme imzalandığını ancak damga vergisi ile ilgili işlemler tesis edileceğinden bahisle sözleşme aslı veya örneğinin davacı şirkete teslim edilmediğini, davacının ihale konusu işe başladıktan kısa bir süre sonra davalı şirket yetkililerinin hiçbir gerekçe gösterilmeksizin davacı şirketin şantiye sahasını terketmesini istediğini ve 26/05/2016 tarihli yazı ile teminat mektuplarının iade edildiğini, davacı tarafından ihtarname gönderildiğini, davalı şirket tarafından gönderilen cevapta işin davacı şirkete yaptırılmasının yönetim kurulunca uygun bulunmadığını ve ihalenin iptaline karar verildiğini ve şantiye içerisindeki tüm iş makinası, kamyon, araç gereçlerin kaldırılmasının ihtar edildiğini, bu nedenlerle davacı şirketin mahrum kalınan kârın ve yapılan harcamaların dava tarihinden itibaren ticari reeskont faizi ile davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı iş sahibi, davacı ile sözleşme imzalamadıklarını, ortada bir sözleşme olmadığına göre, masraf mahrum kalınan kâr ve zararın istenemeyeceğini savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İlk derece mahkemesince taraflar arasında akdedilmiş bir sözleşme bulunmadığı dolayısıyla davacının iddia ettiği gibi sözleşmenin haksız feshinin mümkün olmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, bu karara karşı, davacı vekilince yapılan istinaf başvurusunu inceleyen Bölge Adliye Mahkemesi hukuk dairesince davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
İlk derece mahkemesi kararının davacı tarafından istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi tarafından, şirket yönetim kurulunun iradesinin davacı firma ile sözleşme imzalanmaması yönünde oluştuğunun anlaşılması ve davacı tarafça, şirket yönetim kurulunun imzaladığı sözleşme dosyaya sunulmadığına göre, taraflar arasında yasaya ve usule uygun olarak sözleşme ilişkisinin kurulduğundan bahsedilemeyeceği, davacı tarafın, yetkili makamlarca sözleşmeye onay verilmeksizin ve sözleşme ilişkisi kurulmaksızın, sözleşmenin kurulacağı inancıyla önceden gidip kendiliğinden maden sahasına yerleşmesinde, davalı firmaya sorumluluk yüklenemeyeceği gerekçesi ile davacının istinaf başvurusunun HMK’nın 353/1-b,1. maddesine göre esastan reddine karar verilmiştir.
Davacı, taraflar arasında 11.05.2016 tarihli sözleşme imzalandığı ancak damga vergisi işlemleri yapılacağı söylenerek, sözleşmenin teslim edilmediğinin, sözleşme aslının davalıda olduğunu ibraz edilmediğini iddia etmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 220/2. maddesinde “Mahkemece, ibrazı istenen belgenin elinde bulunduğunu inkâr eden tarafa, böyle bir belgenin elinde bulunmadığına, özenle aradığı hâlde bulamadığına ve nerede olduğunu da bilmediğine ilişkin yemin teklif edilir” düzenlemesine yer verilmiştir. Buradaki yemin, tarafın dayandığı yemin delili değildir. Belge lehine olan taraf yemin deliline dayanmış olmasa bile, dayanılan belgenin ibraz ve değerlendirilebilmesi için kanun hükmü gereği olarak, maddeye uygun biçimde işlem yapılmalıdır.
Somut olayda; Mahkemece davalıya HMK’nun 220/2. maddesindeki usule göre belgenin ibrazı emredilecek; ibraz edilmezse anılan maddeye uygun yemin edası yaptırılmak ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine,
davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 6100 sayılı HMK 373. madde hükümleri gözetilerek dosyanın Bölge Adliye Mahkemesi Hukuk Dairesi’ne, karardan bir örneğinin ise ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 30.03.2022 tarihinde oy birliği ile karar verildi.