ihale konusu işin tüm aşamalarında asıl yüklenicinin eylemli olarak bulunduğunu ve asıl muhatap olduğu genel alım sözleşmelerinde asıl yüklenicinin imzası bulunmasa dahi sözleşmelerin yapılmasına eylemleriyle vesile olduğu gibi işin tüm aşamalarında teslim ve tesellümlerde de asıl muhatap olduğundan ödenmeyen tüm alacaklarından sorumlu olduğu sonrasında asıl yüklenici ile alt taşeron olan diğer davalının yerine geçerek alt taşeronun yapmadığı ve kendisiyle alt taşeron arasındaki genel alım sözleşmesi dahilinde tüm işleri yerine getirmesi için sözleşmeyi üzerine alıp yenilediğini yeni bir sözleşme imzalandığı genel alım sözleşmeleri uyarınca imalatların bir kısmının yapılıp asıl yükleniciye teslim edildiği ancak alt yüklenicinin borcunu ödememesi üzerine durumun asıl yükleniciye bildirilmesiyle yeniden sözleşme imzalandığı tüm ekipmanların bu kapsamda teslim edildiğini belirterek döviz kurlarındaki artışa dair hak talebine ait  dava kararı

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1240
KARAR NO : 2021/670
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME : İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 20/03/2019
DOSYA NUMARASI : 2016/923 Esas – 2019/285 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ : 29/04/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; DSİ tarafından Mavi Tünel Projesi kapsamında Konya ili Çumra ilçesinde içme suyu arıtma tesisi inşaatı için düzenlenen ihalenin davalılardan … tarafından alınıp asıl yüklenici sıfatıyla sözleşme imzalandığını, söz konusu tesisin elektromekanik işleri ve ekipmanlarının imalat ve montajı işlerinin yapılması için … diğer davalı … firmasıyla alt taşeron olarak anlaşma yaptığını, sonrasında … müvekkili ile görüşerek daha önce yapılan tüm ekipman, model ve projelerin istendiğini ve DSİ Genel Müdürlüğüne hitaben yazdığı yazıyla da elektromekanik işlerin ve ekipmanların imalat ve montajının müvekkili tarafından yapılması için onay istendiğini, … tarafından onay verilmesinden sonra da davalı … İnşaatın alt taşeron olan diğer davalıdan ekipmanların müvekkilinden alınmasını istediğini, bu doğrultuda alt taşeron ile müvekkili arasında genel alım-satım sözleşmeleri imzalandığını, bu sözleşmelerin imzalanmasında davalı asıl yüklenicinin payı ve müvekkilinin bu şirkete duyduğu güven ile asıl yüklenicinin telkinlerinin etkili olduğunu, talimat ve etkilemeleri ile … firmasına duyulan güven söz konusu olmasaydı diğer davalı firmayla genel alım sözleşmesi imzalanmasının da mümkün olmadığını, sözleşmeler imzalandıktan sonra projeler dahilinde üretime başlandığını, her aşamada davalı asıl yüklenicinin ekipmanları kontrol edip onay verdiğini, onaydan sonra teslim ve montajın gerçekleştiğini, işin tüm aşamalarında asıl yüklenicinin eylemli olarak bulunduğunu ve asıl muhatap olduğunu, genel alım sözleşmelerinde asıl yüklenicinin imzası bulunmasa dahi sözleşmelerin yapılmasına eylemleriyle vesile olduğu gibi işin tüm aşamalarında teslim ve tesellümlerde de asıl muhatap olduğundan ödenmeyen tüm alacaklarından sorumlu olduğunu, sonrasında asıl yüklenici … alt taşeron olan diğer davalının yerine geçerek alt taşeronun yapmadığı ve kendisiyle alt taşeron arasındaki genel alım sözleşmesi dahilinde tüm işleri yerine getirmesi için sözleşmeyi üzerine alıp yenilediğini, yeni bir sözleşme imzalandığını, genel alım sözleşmeleri uyarınca imalatların bir kısmının yapılıp asıl yükleniciye teslim edildiğini, ancak alt yüklenicinin borcunu ödememesi üzerine durumun asıl yükleniciye bildirilmesiyle yeniden sözleşme imzalandığını, tüm ekipmanların bu kapsamda teslim edildiğini belirterek döviz kurlarındaki artışa dair fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 500.000,00 TL.nin davalılardan müşterek ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiş, yargılama sırasında ibraz ettiği dilekçe ile dava değerini 1.271.000 TL’ye ulaşacak şekilde ıslah etmiştir. Davalı … vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili ile diğer davalı … arasında imzalanan alt yüklenici sözleşmesi kapsamında yer alan işlerin ifa ve ikmalini teminen malzeme ve ekipman tedariki amacıyla davacıyla diğer davalı arasında satın alma sözleşmeleri imzalandığını, bu sözleşmelerde müvekkilinin taraf olmadığını, imzası bulunmadığını, bu nedenle sorumlu tutulamayacağını, müvekkiline husumet yöneltilemeyeceğini, alt yüklenici sözleşmesinin imzalanmasını müteakip diğer davalıdan ekipmanların hangi firmadan satın alınacağı hususu ile bu firmalar ile aralarında düzenlenecek sözleşmelerin sunulmasının talep edildiğini, bu talep doğrultusunda davacı ile imzalanan sözleşmelerin kendilerine bildirildiğini, satın alma sözleşmelerinin akit ve imzasına olumlu yahut olumsuz herhangi bir etkileri olmadığını, davacı ile diğer davalı arasındaki sözleşmeler kapsamında yapılan işe dair kontrollerinde MTS.nin saha mühendisleri ve kontrol amirlerinin denetiminde olduğunu, bu hususun davacı ve davalı MTS arasında imzalanan sözleşmelerin test ve kabul işlemleri başlıklı maddesinde de belirgin olduğunu, davacının tacir olup, basiretli bir iş adamı gibi davranması gerektiğini, davacıyla müvekkili arasında 08/09/2015 tarihinde alt yüklenici sözleşmesi imzalandığını, sözleşmenin hüküm ve koşullarının açık olup, bu sözleşme gereğince kur farkı alacağı dahil davacının herhangi bir hak ve alacağının bulunmadığını, aksine davacıya gönderilen ihtarname ile sözleşmedeki yükümlülüklerin gereği gibi yerine getirilmemesinden doğan zararın bildirildiğini belirterek, davanın reddini savunmuştur. Diğer davalı tarafın cevap dilekçesi sunmadığı anlaşılmıştır.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 20/03/2019 tarih ve 2016/923 Esas – 2019/285 Karar sayılı kararı ile; ” …Satın alma sözleşmelerinin 13. Maddesinde “denetim” konusu düzenlenmiş, … ile … ve … satıcı konumundaki davacının imalat ve depolama tesislerine her zaman girebileceği, imalatta kullandığı makine cihaz ve emtiayı kontrol edebileceği, satıcının da bu konuda her tür kolaylığı sağlayacağı kabul edilmiştir. Tüm bu düzenlemeler de davalı … A.Ş.’nin davacının yaptığı işlerin her aşamasında denetim, kontrol ve onay işlemlerini yapmasını açıklamakta olup davacının … A.Ş.’ye güven duymasına sebep olabilecek unsurlar olarak görülmemiştir. Tüm bu nedenlerle davacının davalılardan … .A.Ş yönünden güven sorumluluğu çerçevesinde herhangi bir talepte bulunamayacağı kabul edilmiştir. Davacı vekili dava değerini ıslahen arttırdıktan sonra ibraz ettiği esasa ilişkin beyanlarını içeren 31/12/2018 tarihli dilekçesinde bu davalıya yönelik talebine dayanak yaptığı güvene dayalı sorumluluğun yanısıra, aynı davalının alt yüklenici sözleşmesi hükümleri uyarınca da müvekkiline karşı sorumlu olduğunu ileri sürmüş davalı vekili dayanılan maddi vakıanın değiştirilmesine, genişletilmesine muvafakatleri olmadığını ifade etmiştir. Bu durumda dayanılan dava sebebi ancak ıslah yoluyla değiştirilebilecek olup bir davada birden fazla ıslah yapılması mümkün olamayacağından, davacının ıslahı bedele yönelik olarak yaptığı gözönünde bulundurularak, ileri sürülüş sebeplerine göre davacının diğer davalıdan alacağını tahsil edememesi nedeniyle doğan zararını güven sorumluluğuna dayanarak davalı … A.Ş.’den isteyemeyeceği gibi dava sebebini de değiştiremeyeceği kabul edilmiş, diğer davalı ile davacı yanın ticari defter ve dayanak kayıtlarıyla belirlenen 1.079.300,70 TL yönünden davanın davalı … yönünden kabulüne diğer davalıya yönelik davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur. ” gerekçeleri ile; ” 1-Davanın davalılardan …. Ltd. Şti. yönünden ıslah edilen hali ile kısmen kabulüne, 1.079.300,70 TL’nin bu davalıdan tahsili ile davacı tarafa ödenmesine, bu tutara dava tarihinden itibaren yasal faiz yürütülmesine, fazla talebin reddine, 2- Davanın davalılardan … Tic. A.Ş. yönünden reddine, … ” karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Mahkemece, davalı … A.Ş’nin, asıl yüklenici olarak gözetim hakkı bulunduğundan, bu hakkın kullanılmasının güven sorumluluğu kapsamında değerlendirilemeyeceği, ayrıca ikinci cevap dilekçelerinde belirtilen savunmalarının davayı genişletme yasağı kapsamında kaldığı gerekçeleri ile davalı asıl yüklenici … A.Ş. yönünden davanın reddine karar verilmiş ise de, kararın usul ve esas bakımından hukuka aykırı olduğunu, Davalı … A.Ş asıl yüklenici, diger davalı … Ltd Şti’nin taşeron şirket olduğunu, müvekkili şirketin, davalıların yanında ihale sözleşmesine katıldığı ve DSİ tarafından asıl tedarikci olduğu noktasında çekişme olmadığını, uyuşmazlığın davalı asıl yüklenici … A.Ş.’ nin diğer davalı taşeron tarafından müvekkilinin dava konusu yapılan işlerden doğan ve ödenmeyen alacaklarından dolayı sorumlu olup olmayacağı noktasında toplandığını, Davalı …A.Ş.’nin güven sorumluluğu yanında TBK 206 ve TBK 129 ve sözleşmenin devri hükümlerine göre de bu borçtan sorumlu olacağını, davalı … , her ne kadar borcun doğumuna neden olan sözleşmenin tarafı olmasa bile sözleşmenin kurulmasında öncülük ettiğini, gerek sözleşme öncesi görüşmelerde gerekse sözleşme yapıldıktan sonraki esnada müvekkiline açıkça güven verdiğini ve müvekkilinin … A.Ş.’nin verdiği güvene dayanarak diğer davalı ile alt taşeronluk sözleşmesi imzaladığını, Elbette borç ilişkilerinin nispi olduğunu ve sözleşmede imzası olmayanların kural olarak sözleşmeden dolayı sorumlu tutulamayacaklarını, ancak doktrinde kabul edilen Yargıtay tarafından da kararlarda uygulanan (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 2010/13-516 E., 2010/6 K. VE 02/02/2011 tarihli kararı) güven sorumluluğu(vertrauenshaftung) uyarınca, bir sözleşmenin taraflarından birisi üzerinde haklı bir güven oluşturanların, sözleşmede imzası olmasa da bu haklı güvenin boşa çıkmasından dolayı ortaya çıkan zararları tazmin etmekle yükümlü olduklarını, “… A.Ş.”’nin, güven sorumluluğu temelinde culpa in contrahendo sorumluluğu kapsamında müvekkili şirketin ortaya çıkan zararlarından sorumlu olduğunu, Davalı … Şirketi’nin, müvekkil şirketin … şirketi hakkında haklı bir güven duymasına sebep olduğunu, zira müvekkili şirketin davalı … Şirketi ile sözleşme yapması aşamasında diğer davalı … yoğun gayretleri ve telkinleri olduğunu, eğer … Şirketi hakkındaki güven veren davranışları, sözleri ve telkinleri yönlendirmesi olmasaydı müvekkil şirket … şirketi ile asla sözleşme yapmayacağını, bu nedenle davalı … hem … İn Contrahendo sorumluluğu hem de Güven Sorumluluğu esasları çerçevesinde müvekkili şirketin uğramış olduğu zararlardan sorumlu olacağını, zira davalı … A.Ş.’nin müvekkili şirketin asıl tedarikçi olması için iş veren DSİ kurumuna müracaat ettiğini ve DSİ’den alınan olur ile müvekkilinin asıl tedarikçi olduğunu, tüm dosya kapsamı ile müvekkilinin asıl tedarikci olduğunun tespit edildiğini, ayrıca DSİ Genel Müdürlüğüne bu ihale kapsamında müvekkilinin asıl tedarikci olması gerektiği yönünde tavsiyeleri de dikkate alındığında müvekkili ile diger davalı arasında kurulan alt taşeronluk sözleşmesinin kurulmasına davalı asıl yüklenici …A.Ş.’nin vesile olduğunu görmemenin mümkün olmadığını, gerek sözleşmenin kurulması ve öncesi, akabinde sözleşmenin kurulduktan sonra yürütülmesinde davalı … A.Ş. aktif rol oynadığınına göre artık davalı … A.Ş.’nin müvekkilinin güvenini boşa çıkaramayacağını ve müvekkilinin ödenmeyen alacaklarından doğan zararını karşılamak zorunda olmasına rağmen mahkemenin güven sorumluluğunu yeterli görmemesinin hukuka ve yüksek mahkeme kararlarına açıkça aykırı olduğunu, Eldeki davada sözleşmenin nisbiliği ilkesinin uygulanmayacağına dair istisnalardan birinin de sözleşmeye katılma olduğunu, TBK m 206’da sözleşmeye katılmanın düzenlendiğini, buna göre sözleşmeye katılmanın, mevcut bir sözleşmeye taraflardan birinin yanında yer almak üzere, katılan ile bu sözleşmenin tarafları arasında yapılan ve katılanın, yanında yer aldığı taraf ile birlikte onun hak ve borçlarına sahip olması sonucu doğuran bir anlaşma olduğunu, yine TBK 206/2 hükmüne göre sözleşmeye katılan ile yanında yer aldığı tarafın sözleşmenin diğer tarafına karşı müteselsilen alacaklı ve borçlu olacağını, Somut olayda da müvekkili şirketin davalı … şirketinin yanında yer alarak davalılar arasındaki sözleşmeye katıldığını, ihale uygulama 27/11/2014 tarihli Arıtma Tesisi Uygulama Projesi belgesinde müvekkilinin davalılar arasındaki sözleşmeye katıldığının kanıtlandığını, o halde asıl yüklenicinin, müvekkilinin ödenmeyen alacaklarından sorumlu olduğunun yasa hükmü olduğunu, Dava konusu olayda, davalı … Şirketi ile … şirketi arasındaki sözleşmede müvekkili şirket lehine düzenlenmiş olan hükümler sebebi ile TBK md 129 anlamında üçüncü kişi yararına (müvekkil şirket) sözleşme mevcut olduğunu, bu nedenle müvekkili şirketin alacağından, sözleşmede taraf olmasa dahi, … şirketinin de sorumlu olduğunu, bunun davanın genişletilmesi yasağına girmeyeceğini, zira davalı …A.Ş. ile diğer davalı … şirketi arasında var olan ve müvekkili lehine düzenlenen sözleşme hükümlerine dayanılmasının ve sorumluluk nedenlerinin ileri sürülmesinin, davanın genişletilmesi yasağı kapsamında olmadığını, Davalı … A.Ş ile davalı … arasında taşeronluk sözleşmesinin 24. maddesinde, alt taşeronların ve tedarikcilerin borçları ödenmeden hak ediş düzenlenemeyeceğine dair vaki hükmün, TBK 129 kapsamında üçüncü kişi yararına sözleşme olup bu hüküm doğrultusunda artık asıl yüklenicinin sorumluluktan kurtulamayacağını, davalılar arasında taşeronluk sözleşmesindeki şart ile, davalının yüklendiği edim yükümlülüğü nedeniyle, müvekkili şirketin, bu sözleşmeye dayalı olarak, tarafı olmadığı halde, … Şirketi’nden talepte bulunabileceğini, davalı … Şirketi’nin kendisinden talepte bulunulduğu tarihte, diğer davalı … Şirketi’ne henüz ödememiş olduğu borç var ise, bu borcu alt yüklenici … şirketine ödemeyerek öncelikle müvekkili şirkete ödeme yapması gerektiğini, … şirketi eğer kendisine başvurulduğu tarihten sonra diğer davalı alt yüklenici … şirketine ödeme yapmış ise bu durumun ibra yasağına aykırılık teşkil edeceğini ve kötü ödeme/ kötü ifa niteliğinde kabul edileceğini, kötü ifa/ kötü ödemede bulunanın da sonucuna katlanmak zorunda olduğunu, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi 2015/5619 E.- 2016/2683 K. sayılı kararında; yüksek mahkemenin, asıl yüklenici ile taşeron arasında sözleşme hükümlerinde üçüncü kişi yararına hüküm olduğu taktirde asıl yüklenici alt taşeron veya tedarikcilerin çıkarlarının gözetilmesi gerektiği gözetilmeden yapılan ödemelerin kötü ifa olduğu gerekçesiyle ilk derece mahkemesinin verdiği kararı bozduğunu, Davada asıl konunun, müvekkilinin ödenmeyen alacaklarından dolayı davalıların müştereken ve müteselsilen sorumlu oldukları iddiası ile ikmal edilmiş bir dava olup bu davada talep ve sonuç kısmının değiştirilmediğini, yeni talep ileri sürülmediğini, bilakis davalıların kendi aralarında yaptıkları taşeronluk sözleşmesinde müvekkili lehine konulan hükümler doğrultusunda müvekkili şirketin davalı asıl yükleniciden bu alacağının tahsilini talep ettiğini, yeni bir talep değil, aksine davalıların bu borçtan müştereken ve müteselsilen sorumluluk nedenlerini mahkemenin dikkatine sunulması olduğunu, davalıların müvekkilinin alacağından müştereken ve müteselsilen sorumluluğunun dayanağının hukuki nitelendirmesinin yapılarak mahkemeye ileri sürüldüğünü, mahkemenin bu iddialarını davanın genişletilmesi yasağı kapsamında görmesinin hatalı olduğunu, Kendilerinin, davalıların TBK hükümlerine göre de sorumlu olduğunu iddia ederek mahkemenin önünü açmalarına ve davalıların sorumlu olduğunu iddia ederek mahkemenin önünü açmalarına ve davalıların sorumluluğunun hukuki temelini arz etmelerine rağmen bu itirazlarının davanın genişletilmesi yasağı kapsamında değerlendirilmesinin doğru olmadığını, Dava konusu alacağın doğumuna vesile olanın, DSİ Konya İli Çumra İlçesinde yaptığı ihale olduğunu, bu ihalenin asıl yüklenicisinin davalı … A.Ş. ve diğer davalı … şirketi olup müvekkilinin bu ihale kapsamında asıl tedarikçi olduğunu, hal böyle olunca davalıların aralarında taşeronluk sözleşmesi imzalanırken alt taşeronların alacakları ödenmeden hak ediş düzenlenemez şeklinde hükmün, müvekkili lehine sözleşme olup artık davalı asıl yüklenici … A.Ş.’nin, diğer davalı … Şirketi’ne hak ediş yaparken müvekkilinin tedarikçi olduğu bilindiğine göre müvekkili şirkete borcu olmadığına dair yazı alması ve sonra davalı asıl yüklenicinin aralarında sözleşmeye göre hak ediş düzenlemesi gerekirken, müvekkiline sorulmadan doğrudan hak ediş düzenlemesi ve ödeme yapmasının kötü ifa olup, davalı …A.Ş.’nin sorumluluktan kurtulamayacağını, HMK’nın 33. maddesine göre, Hâkimin Türk Hukuku’nu re’sen uygulayacağını, bu açık düzenleme karşısında tarafların, iddia ve savunmalarının dayanağı olarak farklı bir yasa kuralına dayanmış olmaları ve uyuşmazlığın hukuki sebebini oluşturan yasa kuralına dayanmamış olmalarının taraafların lehine veya aleyhine sonuç doğurmayacağını ve bu konuda usuli kazanılmış hak doğduğundan da söz edilemeyeceğini, tarafların yapacakları farklı hukuki nitelemenin hakimi bağlamayacağı, hakimin ancak tarafların kendisine bildirdikleri vakıalar ile bağlı olacağını, fakat bu vakıalara uygulanacak hukuk kurallarını bulup uygulamakla yükümlü olduğunu, bu kapsamda davalı … A.Ş. sorumluluğuna ilişkin sonradan sunulan hukuki nitelendirmelerin, davanın genişletilmesi yasağı kapsamında olmadığını, kendilerinin sonradan delil üretmediklerini ve yeni bir vakıa ileri sürmediklerini, mahkemenin bu noktada itirazlar ve iddialar ile bağlı olmayıp sorumluluğa ilişkin tüm hukuki nitelendirmeyi kendisi yapması gerekirken var olan sorumluluk nedenlerinin sonradan ileri sürülmesini, davanın genişletilmesi yasağı kapsamında görmek suretiyle davalı … A.Ş. yönünden davanın reddine karar vermesinin HMK 33 maddesine açıkça aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesinin davalı … A.Ş.’nin sorumlu olmadığına dair kararın kaldırılarak müvekkilinin ödenmeyen 1.079.300,70 TL alacağının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK’nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, davacı ile davalı …. Ticaret Ltd. Şti. arasında yapılan satın alma sözleşmelerinden kaynaklanan alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın, davalı … A.Ş. yönünden reddine, davalı … Ticaret Ltd. Şti.yönünden kısmen kabulüne karar verilmiş, davacı tarafça davalı .. A.Ş. yönünden verilen hükme karşı istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davalı … ile davalı … Ltd. Şti. arasında Cumra İlçesi Mavi Tünel Projesi kapsamında içme suyu arıtma tesisi inşaatının elektromekanik iş ve ekipmanlarının imalat ve montajının yapılması için alt taşeronluk sözleşmesi imzalandığı, daha sonra … firması ile davacı şirket arasında ekipmanların davacıdan satın alınması hususunda genel satın alma sözleşmesi imzalandığı, genel satın alma sözleşmesi kapsamında kendi edimlerini yerine getirmelerine rağmen davalı … firması tarafından ödeme yapılmadığı, borçtan her iki davalının da sorumlu olduğu iddiası ile dava açıldığı anlaşılmaktadır. Davacı tarafça, davalı … Şirketi’nin, davacı şirketin, … şirketi ile sözleşme yapmasında yoğun gayret ve telkinlerde bulunduğu, … şirketine güven duymasına sebep olduğu, eğer …, … Şirketi hakkındaki güven veren davranışları, telkinleri ve yönlendirmesi olmasaydı davacının … şirketi ile sözleşme yapmayacağı, bu nedenle davalı …, hem … sorumluluğu hem de Güven Sorumluluğu esasları çerçevesinde davacı şirketin uğramış olduğu zararlardan sorumlu olduğu iddia edilmiş ise de, davalı … firması işin asıl yüklenicisi olup, davacı ile davalı … arasında imzalanan satın alma sözleşmelerinde davalı … imzasının bulunmadığı, bu sözleşmelerin test ve kabul işlemlerini düzenleyen 8.maddesinde, satıcı tarafından teslim edilen işin kalite kontrolü, teknik muayenesi ve kabulünün … ya da … iş yaptığı kurumun (….) kontrolörü tarafından yapılacağının kabul edildiği, dolayısıyla davalı …. A.Ş.’nin davacının yaptığı işleri her aşamada denetleyip, kontrol ederek onay vermesinin sözleşmesinin 8. madde hükmü gereği olduğu, sözleşmeler imzalanmadan önce de davalı … Firmasının, davacının diğer davalı ile sözleşme yapması hususunda telkin ve tavsiyede bulunduğu veya edimlerini garanti ettiğine dair dosyada delil bulunmadığı, dolayısıyla ileri sürülen hususlara binaen davacı tarafça, davalı ….A.Ş yönünden güven sorumluluğu veya … sorumluluğu çerçevesinde herhangi bir talepte bulunulamayacağı anlaşılmaktadır. Davalılar arasında yapılan alt yüklenici sözleşmesinin 24.2 maddesi “ Alt yüklenici’nin herhangi bir işçisinin veya hizmet alımı yaptığı üçüncü şahısların hak ve alacak şikayeti üzerine yüklenici, alt yüklenici’ye bildirmek kaydı ile talep olunacak bedeli, alt yüklenici’nin hakly edişlerinden kesmek ve gerektiğinde alt yüklenici adına tediye hakkına sahip olacaktır.” şeklindedir. Yine, davacı tarafça dava değerinin artırılmasına ilişkin yapılan ıslahtan sonra ibraz edilen dilekçe ile, davalı ….A.Ş.’ nin, davalılar arasındaki alt yüklenici sözleşmesinin 24/2. maddesinde TBK’nın 129. maddesinde düzenlenen üçüncü kişi yararına (davacı şirket) sözleşme hükmü bulunması nedeniyle de borçtan sorumlu olduğu ileri sürülmüş ise de, davalı tarafça, davada dayanılan maddi vakıanın ve dava sebebinin değiştirilmesine, genişletilmesine muvafakat edilmediğinin beyan edildiği, iddianın ileri sürülüş tarihi itibarı ile yargılamanın bulunduğu aşama dikkate alındığında, davada dayanılan dava sebebinin ancak ıslah yoluyla değiştirilebilmesinin mümkün olduğu, ibraz edilen ıslah dilekçesinde bu yönde bir beyan bulunmadığından, iddianın genişletilmesi kapsamında olan yeni bildirilen dava sebebine ilişkin inceleme yapılmasının mümkün olmadığı, kaldı ki davalılar arasında imzalanan alt yüklenici sözleşmesinin 24/2. maddesindeki hüküm, amir hüküm olmayıp, yükleniciye tanınmış bir hak olup, zorunluluk içermemektedir. Dosyadaki belgelere, duruşma sürecini yansıtan tutanaklar ve gerekçe içeriğine göre, ilk derece mahkemesince ihtilafın doğru olarak tanımlandığı, davanın esasıyla ilgili tarafların gösterdiği hükme etki edecek tüm delillerin toplandığı, kanunun olaya uygulanmasında ve gerekçede hata edilmediği, hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilerek, aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK’ nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30 TL istinaf karar harcından, istinaf eden davacı tarafından yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL’nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK’ nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay’ da temyiz yolu açık olmak üzere 29/04/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.