İhaleye katılan her tacir ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek zorundadır. Aksine, bir tacirin, ticaretine ait faaliyeti ile ilgili bir ihaleye katılırken, ihaleye eklemesi gereken sözleşmenin, kendi yetkilisi tarafından imzalanıp imzalanmadığını kontrol etmeden ibraz ettiğinin kabulü mümkün görülmemektedir

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
17. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2018/1277 Esas
KARAR NO: 2021/528
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/12/2017
NUMARASI: 2015/967 Esas, 2017/1083 Karar
DAVA: İTİRAZIN İPTALİ (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 15/04/2021
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 353. maddesi uyarınca dosya incelendi.
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İDDİA: Davacı vekili, 12.10.2015 tarihli dava dilekçesinde, davalı borçlu şirket ile müvekkili şirket arasında 10.12.2014 tarihli “ Konaklama Hizmet Sözleşmesi “ düzenlendiğini, sözleşmenin konusunun 3. maddede, davalı borçlunun Çanakkale Turları çerçevesinde getireceği konuklarına pansiyon bazında otel ( … Hotel) tarafından konaklama hizmeti verilmesi işi olduğunu, yine devamı maddelerinde davalı borçlunun İstanbul çıkışlı 3 gün 2 gecelik paket turları kapsamında konuklarının, 2 gece müvekkiline ait … Hotel’de konaklayacağı ve sözleşme süresince toplam 6.000 kişiye konaklama hizmeti verileceğinin belirtildiğini, sözleşme gereğince davalının müvekkiline ait otele 2015 yılı Şubat, Mart ve Nisan aylarında yoğun bir şekilde konukların getirildiğini, müvekkili şirketin verdiği hizmet karşılığı, Şubat ayı konaklama bedeli 218.364,60 TL, Mart ayı konaklama bedeli 281.150,80 TL, Nisan ayı konaklama bedeli olarak da 286.027,70 TL miktarlı faturanın davalı borçluya gönderildiğini, davalının müvekkili ile konaklama hizmet sözleşmesini imzaladıktan sonra aynı sözleşmeyi, Avcılar Belediyesi Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğünün taşıt kiralama hizmet alımı, 24 ay süre ile 37 adet aracın kiralanması, 600 kişi organizasyon işi ile 2000 öğrenci günü birlik program hizmeti işini konu alan,

ihale dosyasına ibraz ederek Avcılar Belediyesi tarafından açılan ihaleye girdiğini ve ihaleyi kazandığını, davalı ile belediye arasında sözleşme imzalandığını,

ihale şartnamesinde istekli firmanın teknik şartnamede belirtilen ve Assos civarında bulunan ve istenen kapasiteli olan otel ile 31.12.2016 tarihine kadar süreli konaklama ön sözleşmesini ihale evraklarıyla birlikte sunmalarının zorunlu olduğunun belirtildiğini, yapılan ihaleyi kazanan davalı şirketin ihale şartnamesinde belirtilen 6.000 kişilik organizasyon işi kapsamında Avcılar Belediyesi tarafından belirlenen konukları müvekkili ile yapılan ve ihale dosyasına sunulan sözleşme gereği müvekkiline ait … Hotel’e getirdiğini, konaklamasını sağladığını, söz konusu ihale kapsamında Avcılar Belediyesi tarafından belirlenen konukları müvekkiline ait otelde konaklattıran ve ihale kapsamında hak edişlerini Avcılar Belediyesinden alan davalının müvekkili ile arasında herhangi bir ticari ilişkisinin bulunmadığı iddiası ile imza ve borca itirazını kabul etmenin mümkün olmadığını, konaklama hizmet bedeli olarak kesilen faturaların ödenmemesi üzerine İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında icra takibi başlatıldığını, davalı borçlunun takibe itirazın haksız olduğunu iddia ederek, icra takibine karşı yapılan itirazın iptaline, takibin devamına, %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatının tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili, müvekkili şirket tarafından imzalanan böyle bir sözleşmenin bulunmadığını, sözleşmede yer alan imza ve kaşenin müvekkili firmaya ait olmadığını, müvekkili şirketin kaşe ve imzasının delil olarak sunulan … ihale kayıt numaralı Taşıt Kiralama Hizmet Alımına ait sözleşmede yer aldığı gibi olduğunu, ayrıca bir diğer önemli hususun ise sözleşme incelendiğinde ilk sayfada sadece … Ticaret Limited Şirketin imzasının bulunduğunu, sözleşmenin ikinci sayfasında üçüncü imza olarak müvekkili şirketin adı ve ünvanı altında müvekkili şirkete ait olmayan kaşe ve yetkiliye ait olmayan bir imzanın yer aldığını, sözleşmenin, … Ltd.Şti kaşe ve imzası, … Tic.Ltd.Ştinin arasında düzenlendiğinin açıkça anlaşıldığını, müvekkili şirketin imzası, kaşesi olmaksızın usulüne uygun olmayan bir sözleşmeden kaynaklı olarak müvekkilinin borç altına girdiğini kabul etmenin hiçbir surette kabul edilemeyeceğini, müvekkili şirketin bir kısım faturalar göndermiş ise de bu faturaların iade edildiğini, sadece fatura göndermenin tek başına karşı tarafı borçlu kılmadığını, hizmetin gerçekleştiğinin ispatının da gerekli olduğunu, bu süreler içerisinde otelde kaldığı iddia edilen kişilerin kimler tarafından gönderildiği, rezervasyon yazıları, teyit belgeleri ve kimlik bilgilerini ihtiva eden otele giriş ve çıkış tarih ve diğer konaklama bilgileri faturalara eklenmesi gerekirken ne olduğu kimlerin kaldığı belirtilmeden sadece fatura düzenlendiğini, faturaların da sözleşmenin asıl tarafı olan … Ltd.Şti yetkilerince onaylanması gerektiğini, müvekkilinin ihaleye girip, ihaleyi kazandığı hususunun doğru olduğunu, ihale şartnamesinde istekli firmanın teknik şartnamede belirtilen ve Asos civarında bulunan ve istenen kapasiteli olan otel ile 31.12.2016 tarihine kadar süreli konaklama sözleşmesini ihale evraklarıyla birlikte sunmalarının zorunlu olduğu hususunun yer aldığını, bu kapsamda müvekkili şirketin … Ltd.Şti arasında hukuki ilişki bulunduğunu, söz konusu şirketin ihaledeki şartın gerçekleştirilmesi için müvekkili şirkete karşı yükümlülük altına girmiş olduğunu, bu hizmetin yerine getirildiğinin belirlenmesi halinde, … Ltd.Ştine fatura gönderilmesi gerekirken ilişkide olmadığı şirket tarafından kendilerine fatura gönderilmesini anlamak ve kabul etmenin mümkün olmadığını savunarak, davanın reddine ve %20 kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEME KARARI: Mahkemece, davalının savunmaları ve konaklama bedelinin dava dışı … Ltd.Ştinden talep edilmesi gerektiğine dair beyanları doğrultusunda davacı şirket ile dava dışı … Ltd.Şti sicil kayıtlarının getirtilip incelendiği, sözleşme altında bu şirketin kaşe ve imzasının bulunması davalı açısından sözleşmeyi geçersiz hale getirmeyeceği gibi sözleşme içeriğine göre davacının vermiş olduğu hizmetin karşılığını davalıdan talep edebileceğinin anlaşıldığı, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre, her ne kadar davalı yanca imza inkar edilmişse de başka bir kuruma verilmek suretiyle bizzat davalı tarafından kullanılan sözleşme altındaki imzanın inkarının yasal sonuç doğurmayacağı, davalıyı bağladığı, 3 kişilik bilirkişi heyetinden alınan rapora göre ve davacı tarafından ibraz edilen belgelere göre davacının sözleşme ile yüklendiği hizmeti yerine getirdiği, hernekadar bilirkişi raporunda TTK ‘nın 1530. maddesine dayalı olarak davacının faturalar üzerindeki temerrüt süresine göre işlemiş faiz talebi hesap edilmiş ise de rapor içeriğinde bildirildiği üzere ve mahkemenin kabulüne göre davalının takipten önce temerrüde düşürüldüğüne dair herhangi bir ihtarnameye rastlanılmadığı ve temerrüt takiple birlikte başladığı gerekçesiyle, davacı tarafın rapor içeriğine itiraz etmemekle bu hususun davacı yanca da kabul edilmiş olduğu, davalı yararına kazanılmış hak oluşturduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne, davalının İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyasında İtirazının 783.543,10 TL asıl alacak üzerinden iptaline, takibin asıl alacağa yıllık %10,5 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanarak devamına fazla talebin reddine, alacağın %20’si oranında 157.108,62 TL İcra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiştir.
İSTİNAF NEDENLERİ: Karar, yasal süre içerisinde davalı vekili tarafından istinaf edilmiştir. Davalı vekili istinaf nedenleri olarak, taraflar arasındaki hukuki ilişki ve faturalar üzerinde mahkeme tarafından herhangi bir araştırma yapılmadan, dava konusu dışında olan belge ve iddialara dayandırılarak karar verme yoluna gidildiğini, konaklama hizmet sözleşmesinin sıhhati yönünden taraflarınca yapılan itirazların davacı tarafça maddi delil ve savunma geliştirmemesinin müvekkilinin sahte imza iddialarını güçlendirdiğini, borç münasebeti olmaksızın ve atılan imzanın kendileri ile ilgisi olmamasına rağmen borç altına girecekleri kabulünün isabetsiz olduğunu, herhangi bir hizmet almadıklarını, faturaların dayandığı sözleşmenin tarafı olmadıklarını ve atılan imzanın kendileri ile ilgisi olmadığını, dava dışı … Ltd.Şti ( Ünvanı 26.96.2015’te değiştirerek … olarak tescil edildiği ) hizmet sözleşmesindeki imzaların … Ltd.Şti yetkilisi …’e ait imza sirküleri gene şirket yetkilisi …’a ait olduğunun çıplak gözle dahi görüleceğini, maddi olguların dikkate alınmadığını, akdi ilişkiyi davacının ispatlaması gerektiğini, müvekkili şirketin, özel belgede sahtecilik, ticaret şirketini aracı kullanmak sureti ile dolandırıcılık suçlarından ilgili kişiler hakkında şikayette bulunulduğunu, ispat yükü karşı tarafta olması gerekmesine rağmen söz konusu belgelerin geçersizliği yönündeki beyanlarının mahkeme tarafından inceleme yapılmasına gerek duyulmadığını iddia ederek, kararın kaldırılmasını istemiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava, “ Konaklama Hizmet Sözleşmesi “ kapsamında düzenlenen, konaklama bedeline dair faturaların tahsili İstemi amacı ile başlatılan icra takibine karşı itirazın iptali davasıdır. Dosya kapsamından, dava konusu faturalara esas olan 10.12.2014 tarihli sözleşmenin 1. maddesinde, sözleşmenin taraflarının davacı ve davalı şirket olarak gösterildiği, davacı şirketin “ Otel “, davalı şirketin ise “ Acente” olarak yer aldığı, 3. maddede sözleşmenin konusunun, acentenin Çanakkale Turları çerçevesinde getireceği konuklara ekte verilen pansiyon bazında otel olarak konaklama hizmeti verilmesi işi olduğu, 4. maddede, sözleşmenin 10.12.2014 tarihinden geçerli olmak üzere 31.12.2016 tarihine kadar 2 yıl süreyle acentenin konuklarına sözleşmeye konu olan konaklama hizmetini vereceği olarak belirlendiği, 7. maddede, konaklama kapasitesinin, sözleşme süresince her seferinde minimum 2 otobüs (80-100 kişi ) maksimum 5 otobüs (250 kişi ) olmak üzere toplam 6.000 kişi getireceği, 12.000 geceleme yapacağının belirtildiği, konaklama bedellerinin 8. maddede düzenlendiği, sözleşmenin davacı şirket ve dava dışı … Ltd.Şti ve davalı şirket kaşe ve imzası ile düzenlendiği, davalı şirketin sözleşmedeki imza ve şirket kaşesinin sahte olduğu iddiasında bulunduğu, davacı şirket tarafından davalı şirket adına takip konusu yapılan konaklama bedeline dair faturaların düzenlendiği, davalı şirketin, dava dışı Avcılar Belediyesi Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğü İle 2014/148747 ihale kapsamında “ Taşıt Kiralama Hizmet Alımına Ait Sözleşme “ imzaladığı, sözleşme tarihinin 07.01.2015, iş tanımın 5.1. maddede, taşıt kiralama hizmet alımı, 24 ay süre ile 37 adet aracın kiralanması, 6000 kişi Organizasyon işi ile 20000 Öğrenci Günü birlik program hizmet işini kapsadığının belirtildiği, işin teslimin yer teslim tarihinden itibaren 31.12.2016 tarihine kadar olduğunun belirtildiği, sözleşmenin eklerinin 8. maddede düzenlendiği, ihale dökümanının sözleşmenin eki ve ayrılmaz parçası olduğu, ihale dökümanını oluşturan belgeler olarak, hizmet işleri genel şartnamesi, idari şartname vb.şeklinde sıralandığı, sözleşmede davalı şirketin yüklenici olarak yer aldığı, sözleşme öncesi gerçekleştirilen açık ihale usulü İle ihale edilen taşıt kiralama hizmeti alımında uygulanacak idari şartname, idari şartnamenin 7. maddesinde “ ihaleye katılabilmek için gereken belgeler ve yeterlik kriterleri “ başlığı ile “h-3” bendinde, istekli firmanın, teknik şartnamede belirtilen ve Assos civarında bulunan ve istenen kapasiteli olan, otel ile 31.12.2016 tarihine kadar süreli ve konaklama ön sözleşmesini asıl veya noter onaylı suretini ihale evraklarıyla birlikte sunmalarının zorunlu olduğunun belirtildiği, davalı şirketin, kendi kabulünde olduğu üzere, imza ve kaşenin kendilerine ait olmadığını iddia ettiği sözleşmeyi şartname kapsamında sunduğu, davalı şirket sahibi ve yetkilisi … ve … tarafından dava dışı … hakkında, “ Hizmet Nedeniyle Güveni Kötüye Kullanma “ iddası ile savcılığa şikayette bulundukları, adı geçen şüpheli hakkında İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/13336 soruşturma nolu dosyasında 12.02.2016 tarihinde iddianame ile İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/99 Esas sayılı dosyasında kamu davası açıldığı, iddianamede, davalı şirket sahibi ve yetkilisinin şüpheli ile 2015 yılı Ocak ayında Avcılar Belediyesinin araç ihalesinde kullanılmak üzere sözlü olarak anlaştıkları, bu kapsamda 32 aracı şüpheliye teslim ettikleri, ihalenin 2015 yılı 7. ayında bir kısım usulü eksiklikler nedeniyle belediye tarafından feshedildiği, müşterilerin şüpheliye teslim ettiği bir kısım araçların iade edildiği, bir kısım araçların iade edilmediği, şüphelinin ticari ilişki nedeniyle aldığı araçları müşterilere iade etmeyerek atılı suçu işlediklerinin belirtildiği, şüpheli … müdafi 08.02.2016 tarihli yazılı beyanında, müvekkilinin, şikayetçi ile kısa zaman öncesine kadar ortak olarak çalıştıklarını, şikayetçinin Avcılar Belediyesinden aldığı ihalenin haklı nedenle feshi ve yeniden yapılan ihaleyi müvekkilinin kazandığını, bundan sonra şikayetçinin ortaklığı bozduğunu, husumet güttüğünü, şikayet konusu araçların müvekkiline satılmış olup devrinin gerçekleştiğini beyan ettiği, İstanbul 15. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/99 Esas, 2016/491 Karar ve 10.11.2016 tarihli kararı ile sanıkla mağdur …in beyanlarına göre uzun zamandır birlikte İş yaptıkları, davaya konu olayda da Avcılar Belediyesinin araç ihalesi işini aldıkları, eylemin hukuki ihtilaf niteliğinde kaldığı, suçun unsurlarının oluşmadığı gerekçesiyle sanığın beraatine karar verildiği, kararın istinaf edilmeden kesinleştiği, katılan vekilinin 10.11.2016 tarihli celsede zapta geçen beyanında, karşı tarafla sulh olduklarını, şikayet ve katılma taleplerinden vazgeçtiklerini beyan ettiği, davacı şirket tarafından davacı otele ilişkin olarak, sahte özel belgeyi bilerek kullanma, kamu kurum ve kuruluşlarını vb tüzel kişileri araç kullanmak suretiyle dolandırıcılık suçlaması ile savunmada belirtilen nedenlerle İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduğu, şikayet dilekçesinde, sözleşme düzenlendiği, fatura konusu takip başlatılıp, ticaret mahkemesinde dava açıldığı, konaklayan isim listesindekilerin harici araştırmada böyle bir otelde kalmadıklarının tespit ettiklerini, şüpheli veya şüphelilerin bu şekilde hareket ederek müvekkili şirketi dolandırmak kastında olduklarını iddia ettiği, dilekçe ekinde sözleşmede yer alan dava dışı … Ltd.Ştine ait bilgi ve belgeleri, kayıtları ibraz ettiği, imza sirkülerinde dava dışı şirket yetkililerinin, …, … vb münferit yetkili oldukları, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2016/160397 soruşturma nolu dosyasında, şüpheli şirketin Ayvacık / Çanakkale ‘de faaliyet gösterdiği gerekçesiyle 11.07.2017 tarihinde yetkisizlik kararı verildiği, soruşturmanın Ayvacık Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 2017/79 soruşturma dosyasında derdest olduğu, davacı şirket tarafından davalı borçlu şirket hakkında İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı icra takip dosyasında 15.07.2015 tarihinde, konaklama hizmet sözleşmesine istinaden 3 adet fatura alacağı 785.543,10 TL asıl alacak ve 12.372,31 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 797.915,41 TL alacağın tahsili amacı ile ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlu şirketin yasal sürede borca, takibe, imzaya, ferilerine vb itiraz ettiği, davacının ise İİK 67. madde gereğince yasal 1 yıllık hak düşürücü süre içerisinde İtirazın iptali davasını açtığı anlaşılmıştır. Taraflar arasında, davalı şirketin dava dışı belediyenin açmış olduğu ihale neticesinde gerçekleştirilen sözleşme şartı gereğince, imza ve kaşe itirazında bulunduğu dava konusu sözleşmeyi ihale belgesi olarak ibraz ettiği, sözleşmede yer alan dava dışı şirketin yetkililerinden olan … ile uzun süre ortaklık ilişkileri olduğu, adı geçen kişi hakkında açılan kamu davasının hukuki ihtilaf gerekçesiyle beraat kararı verildiği, sözleşme nedeniyle davalı şikayetine dair savcılık soruşturmasının devam ettiği konularında herhangi bir uyuşmazlık yoktur. Uyuşmazlık, davalı şirket yetkilisi imza ve kaşesini taşımadığı iddia edilen ve buna rağmen davalı şirket tarafından ihale belgeleri olarak kullanılan sözleşme kapsamında, davacı şirketin sözleşme kapsamında davacı ile akdi ilişkiyi ispatlayıp ispatlayamadığı ve kararın usul ile yasaya uygun olup olmadığıdır. 31.10.2016 tarihli, mali müşavir, Turizm – Otelcilik Uzmanı ve Hukukçu bilirkişi heyet raporunda, davacı şirkete ait 2015 yılı ticari defterlerin TTK nın ilgili hükümleri gereğince delil niteliğine sahip olduğu, davacı defterinin incelenmesinde, davalı İle 2015 yılında 3 adet faturadan oluşan ticari ilişki olduğunun tespit edildiği, 3 adet fatura tutarı toplamının 785.543,10 TL tutarlı olduğu, davalı şirketin 2015 yılı ticari defterlerinin TTK ilgili hükümlerine istinaden delil niteliğine sahip olduğunu, davalıya ait ticari defterlerde davacı ile olan cari münasebete rastlanmadığı, 3 adet faturanın davalı defterlerinde kayıtlı olmadığını, davalının takipten önce temerrüde düşürdüğüne dair BK 117. madde hükmü gereğince temerrüt ihtarına rastlanmadığından işlemiş faiz talep edemeyeceği, davacı şirketin delil olarak dosyaya sunduğu sözleşme ve konuk listesi incelendiğinde sözleşmede yer alan imza ve kaşelere bakıldığında yine davacının dosyaya sunduğu fatura ve yevmiye defterine bakıldığında kesilip gönderilen faturalara davalının itiraz süresi içinde itiraz etmediğinden davacı ile davalı arasında konaklama hizmeti alınıp verildiğinin görüldüğü, sözleşmenin tarafları başlıklı 1. maddesinde ve “ Taraflara ilişkin Bilgiler “ başlıklı 2. maddesinde, tarafların unvanları ve kimlikleri, adres, telefon, fax, vergi dairesi no, ticaret sicil nosuna varıncaya kadar açıklanmış ve sözleşme taraflarının kim olduklarının duraksamaya yer vermeyecek şekilde ve kesinlikle tespit edildiği, bu açık ve net bilgilere rağmen davalının, sözleşmenin tarafının kendisi olmadığını savunmasına itibar etmenin mümkün olmadığını, diğer yandan davalının dava dışı Avcılar Belediyesi ile “ Taşıt Kiralama Hizmet Alımına Ait Sözleşme “ başlığını taşıyan 07.01.2015 tarihli sözleşme imzaladığını, bu sözleşme altındaki imzanın kendisine ait bulunduğunun davalının kabulünde olduğu, iş bu sözleşmenin idari şartnamenin 3. maddesinde yer alan hükme göre, istekli firmanın teknik şartnamede belirtilen ve Assos civarında bulunan ve istenen kapasiteli olan otel ile 31.12.2016 tarihine kadar süreli konaklama ön sözleşmesini asıl veya onaylı suretini ihale evrakları İle birlikte sunmalarının zorunlu olduğunu, davalının Bağcılar Belediyesi ile imzaladığı sözleşmenin eki idari şartnamenin 3. maddesinde öngörülen otel ve konaklama hizmet sözleşmesinin davacının sahip olduğu otel ve dava konusu konaklama hizmet sözleşmesi olduğundan, davalının dava konusu sözleşmenin tarafı olduğunun bu yöndende anlaşıldığını, bu itibarla davalının konaklama hizmet sözleşmesinin tarafı olduğu sabit görülmekle dosya içeriği ve eklerinden davacının otelinde misafir ettiği konukların davalı şirket tarafından otele sevk edildikleri, davacının bu misafirlere otel ve konaklama hizmeti verdiği, ancak bedelini davalıdan alamadığı, davalının İcra takibine yaptığı İtirazın haksız olduğu belirtilmiştir. Davalı vekili bilirkişi raporuna itiraz ederek, sözleşmedeki imzanın sahte olduğunu, kişileri şikayet ettiklerini, davacı tarafından sunulan konuk listesindeki isimlerin çoğunun belki de hepsinin davacı otelinde bile konaklamadığını, sahte olarak düzenlenmiş sözleşmede bilirkişilerin neye göre dava dışı … şirketini müvekkili şirketle müteselsilen sorumlu olarak yorumladıklarının anlaşılamadığını, davanın … şirketine ihbarı gerektiğini, sözleşmenin sahte olduğuna dair bilirkişi incelemesi yaptırılmasını gerektiğini belirtmiştir. Davacı vekili, davalı tarafından müvekkili şirket ile yapılan sözleşmenin ihale idare şartnamesi gereği ihale dosyasına sunulduğunu, ihaleye bu şekilde girilerek kazanıldığını, ihale gereğince Avcılar Belediyesince belirlenen konukların müvekkiline ait Otel’de konaklattırılarak, ihale konusu organizasyon işinin davalı tarafından ifa edildiğini, yapılan işler listesinde organizasyon işine ait hakediş miktarınında yer aldığını ve bu işler listesinin davalı tarafından imzalandığını, davalı şirketin ihale işini uygun ve eksiksiz olarak yerine getirildiğini belirterek 2015 Temmuz ayına ait hakedişin kendilerine ödenmesini istediğini belirterek, buna dair liste örneğini ve dava dışı Avcılar Belediye Ulaşım Hizmetleri Müdürlüğünün davalı şirkete 12.08.2015 tarihinde düzenlemiş olduğu ve içeriğinde, taşıt kiralama hizmet alımına dair sözleşmeye uygun şekilde davranılmasını ve sözleşmedeki yükümlülüklerinin yerine getirilmesi ve Temmuz 2015 ayına ait yaklaşık 1.350.000 TL +KDV ‘lik hak edişin onaylanarak fatura etmek üzere taraflarına gönderilmesini belirttiği ihtarname örneğini ibraz ederek, rapora göre davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, davalı şirket yetkilileri yönünden imza incelenmesine dair ara karardan rücu edilerek, rapor ve dosya kapsamına göre davanın takip konusu asıl alacak yönünden kabulüne karar verilmiştir. Sözleşme, 6098 sayılı TBK ‘nun genel hükümlerinin yer aldığı birinci kısmında, borç ilişkisinin kaynakları başlıklı birinci bölümünün birinci ayrımında, sözleşmeden doğan borç ilişkileri üst başlığı ile 1. maddesinde, tarafların iradelerini karşılıklı ve birbirine uygun olarak açıklamaları ile kurulacağı şeklinde yer verilmiştir. Yasanın 12. maddesinin 1. fıkrasında, sözleşmelerin geçerliliğinin, kanunda aksi öngörülmedikçe hiçbir şekle bağlı olmadığı belirtilmiştir. 14. maddenin 1. fıkrasında, yazılı şekilde öngörülen sözleşmelerde borç altına girenlerin imzalarının bulunmasının zorunlu olduğu, 15. maddede, imzanın borç altına girenin el yazısı ile atılmasının zorunlu olduğu, güvenlik elektronik imzanın da el yazısı ile atılmış imzanın bütün sonuçlarını doğuracağı, 17. maddede, kanunda şekle bağlanmamış bir sözleşmenin taraflarca belirli bir şekilde yapılması kararlaştırılmışsa belirlenen şekilde yapılmayan sözleşmenin tarafları bağlamayacağı, 40. maddede, yetkili bir temsilci tarafından bir başkası adına ve hesabına yapılan hukuki işlemin sonuçlarının doğrudan temsil olunanı bağlayacağı, 46.maddede ise “ Yetkisiz Temsil” başlığı ile bir kimsenin yetkisi olmadığı halde temsilci olarak bir hukuki işlem yaparsa bu işlemin ancak onadığı takdirde temsil olunanı bağlayacağı, 47. maddenin ilk fıkrasında, temsil olunanın açık veya örtülü olarak hukuki işlemi onanamaması halinde, bu işlemin geçersiz olmasından doğan zararın giderilmesini yetkisiz temsilciden isteyebileceği düzenlenmiştir. Somut davada, her iki taraf tacirdir. Şirketler, TTK hükümleri kapsamında şirket yetkili temsilcisi veya temsilcileri temsil edecektir. Davalı savunmasında, sözleşmede müvekkili şirket kaşesinin ve şirket kaşesi üzerine atılan imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını iddia etmiştir. Davacı ise sözleşme kapsamında tüm edimlerini yerine getirdiğini, sözleşmede acente olarak yer alan davacının ise kendi oteli üzerinden sözleşme kapsamında sağlanan hizmet karşılıklarını dava dışı belediyeden yine ihale sonucu oluşturan sözleşme kapsamında tahsil ettiğini ve ihaleye ekli belgelerden birinin ise iş bu sözleşme olduğunu iddia etmiştir. Davalı tarafça, imza inkarında bulunulan sözleşmenin, dava dışı belediyenin gerçekleştirdiği ihale dosyasına kendileri tarafından ibraz edildiği ikrar edilmiş, inkar edilmemiştir. Dosya içerisinde ki ihaleye dair bilgi ve belgeler, davalı şirketin belediyeye sunmuş olduğu işler listesi, belediye adına düzenlemiş olduğu fatura, dava dışı belediye tarafından davalı şirkete gönderilen ihtarname ve içeriği, davacının imzalamış olduğu sözleşmenin içeriği ile ihale konusu sözleşmenin 3/h bendinin aynı nitelik ve süreyi kapsaması dikkate alındığında, sözleşmede ki davalı şirket adına atılan imzanın şirket yetkilisine ait olması dahi, TBK 46. maddede düzenlendiği üzere yetkisiz temsilci tarafından yapılan işlem olarak kabulü isabetli olacaktır. Davalı şirketin, dava dışı belediyenin yapmış olduğu ihaleye katılabilmesi için söz konusu sözleşmenin aslı veya örneğini ibraz etmesi gerektiğine ve davalı tarafça da bu ibrazın kabul edildiğine göre yasanın 47/1. fıkrası anlamında, temsil olunan şirketin, yetkisiz temsilcinin gerçekleştirmiş olduğu sözleşmeye örtülü olarak onay vermiş olduğunun kabulü isabetli olacaktır. Çünkü, 6102 sayılı TTK ‘nun 18/2. fıkrasında yer verildiği üzere, her tacir, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmek zorundadır. Aksine, bir tacirin, ticaretine ait faaliyeti ile ilgili bir ihaleye katılırken, ihaleye eklemesi gereken sözleşmenin, kendi yetkilisi tarafından imzalanıp imzalanmadığını kontrol etmeden ibraz ettiğinin kabulü mümkün görülmemektedir. Diğer taraftan, söz konusu sözleşmenin de mevcudiyeti ile ihaleyi kazanan ve sözleşme düzenleyerek edimleri karşılığı hak ediş bedelleri alınan sözleşmeden dolayı davalı kazanımlarının da tartışmalı hale gelmesi mümkün olabilecektir. Çünkü davalı savunmasının kabulü halinde, ihaleye, davalıyı bağlamayan, sahte imza ile düzenlenmiş bir sözleşme ile iştirak edildiği sonucuda doğuracaktır. Aksine dosya kapsamından, davalı iradesinin, örtülüde olsa sözleşmeye onay vermek olduğu kanaatine varılmıştır. Davalı şirket tarafından, savcılığa yapılan şikayet konusu soruşturma devam etmekle birlikte, davalı açıkça bu soruşturmanın sonucunun beklenmesi talep veya istinaf konusu edilmemiştir. Diğer taraftan, imzanın sahte olduğunun sübutu, iş bu davanın sonucunu yukarıda belirtilen 6098 sayılı TBK’nun özellikle yetkisiz temsille ilgili hükümleri ve dosya kapsamına göre etkili olmayacağı kanaatine varılmıştır. Bu nedenle, maddi vakanın sübutuna dair ceza soruşturmasının sonucunun beklenmesinde usul ekonomisi ilkesi de göz önünde bulundurarak hukuki yarar görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle TBK hükümleri ve tüm dosya kapsamından, davalının takip konusu konaklama ücret faturalarından sorumlu olduğu, mahkemenin kabulünün bu anlamda isabetli olduğu kanaatine varılarak, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair karar verilmesi gerekmekle aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçeye göre, 1- İstanbul 13. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/967 Esas, 2017/1083 Karar ve 28.12.2017 tarihli kararı usul ve esas yönünden hukuka uygun bulunduğundan davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 353/1-b/1. bendi gereğince esastan REDDİNE, 2- Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 492 sayılı Harçlar Kanununu gereğince alınması gereken 53.660,44 TL istinaf nispi karar ve ilam harcından davalının peşin olarak yatırmış olduğu 13.415,11 TL harcın mahsubu ile bakiye 40.245,33 TL harcın davalıdan tahsile ile HAZİNEYE İRAT KAYDINA, 3- Davalının yapmış olduğu istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından vekalet ücreti hakkında karar verilmesine yer olmadığına, Dosya üzerinde yapılan inceleme neticesinde, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 361/1. fıkrası gereğince kararın tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde Yargıtay nezdinde temyiz kanun yolu açık olmak üzere Hakim …’ın karşı oyu ile oyçokluğuyla karar verildi.15/04/2021
KARŞI OY Yargı harçlarına, 02.07.1964 tarihinde kabul edilen 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 1/1-1.bendinde yer verilmiştir. Yasanın birinci kısmı “ Yargı Harçları “ üst başlığını taşımaktadır. ”2”. maddenin 1. fıkrasında, yargı işlemlerinden bu kanuna bağlı (1) sayılı olan tarifede yazılı olanların yargı harçlarına tabi olacağı belirtilmiştir. Mükellef üst başlığı ile 11. maddede, genel olarak yargı harçlarını, davayı açan veya harca mevzuu olan işlemin yapılmasını isteyen kişilerin ödemekle yükümlü olacağına yer verilmiştir.Harç alma ölçüleri ve nispetleri üçüncü bölümde 15. vd maddelerde düzenlenmiştir. Değer esası üst başlığı ile 16. maddede, değer ölçüsüne göre harca tabi işlemlerde (1) sayılı tarifede yazılı değerlerin esas alınacağı, 21. maddede yargı harçlarının (1) sayılı tarifede yazılı nispetler üzerinden alınacağı, 28. maddede, nisbi karar ve ilam harçlarının dörtte birinin peşin geri kalanın, kararın tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde ödeneceği, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, hükmün tebliğe çıkarılmasına, takibe konulmasına ve kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceği belirtilmiştir. 492 sayılı Harçlar Kanunun 2. maddesinde ifade edilen (1) sayılı tarife “ Yargı Harçları “ dır. Tarifede, yargı harçları, “ Mahkeme Harçları “ üst başlığı ile, 1- Başvurma harcı, 2- Celse harcı, 3-Karar ve ilam harcı olarak, karar ve ilam harcı ise nisbi ve maktu harç olarak ayrı ayrı düzenlenmiştir. Başvurma harcı bölümünde, alınması gereken harç tutarları, derece ve yüksek mahkemeler ayrı ayrı belirtilerek, karar ve ilam harcı kısmında ki maktu harç bölümünde ise yine derece ve yüksek mahkemeler ayrı ayrı gösterilmiştir, karar ve ilam harçlarından nisbi harç bölümünde, “a” bendinde, konusu belli bir değerle ilgili bulunan davalarda esas hakkında karar verilmesi halinde hüküm altına alınan anlaşmazlık konusu değer üzerinden şeklindeki genel açıklamadan sonra, özellik arzeden uyuşmazlıklarda ki harç oranlarına yer verilmiş, “e” bendinde “ …Yukarıdaki nispetler Bölge Adliye Mahkemeleri, Bölge İdare Mahkemeleri, Danıştay, Askeri Yüksek İdare Mahkemesi ve Yargıtay’ın tasdik veya işin esasının hüküm altına aldığı kararlar için de aynen uygulanır “ hükmüne yer verilmiştir. Çoğunluk görüşü, söz konusu bu düzenleme kapsamında, davalı taraftan, Bölge Adliye Mahkemesi’ne başvurusu halinde, Harçlar Kanunu düzenlemesi kapsamında, nisbi harca tabi davalarda, bu nispette harç alınması gerektiği kabul edilerek bu nispetler üzerinden harç alınmakta, işlemler yapılarak, hüküm tesis edilmektedir.Devletin gördüğü kamu hizmeti, kural olarak parasızdır. Fakat, davada kişilere özel hukuk alanındaki haklarına ( alacaklarına ) kavuşmaları için yardım edildiğinden, yapılan giderin bir kısmının mahkemelerin hizmetinden yararlanılanından alınması uygun görülmüştür ki, kişilerden makbuz karşılığı alınan paraya yargılama harcı denir. (Prof.Dr.Baki Kuru, İstinaf Sistemine göre yazılmış Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı, sayfa, 583,Ağustos 2017). Hukuk yargılamalarında uygulanan ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarında da geçen “ kaybeden öder “ ilkesi, tarafların yargılamadaki başarı oranına göre kazanılan veya kaybedilen değer oranında lehine veya aleyhine mahkeme masraflarının hükmedilmesine İlişkin düzenlemeleri ifade eder ( Anayasa Mahkemesi’nin 2013/1793 Esas,18.04.2014 tarihli kararı). Bu açıklamalar doğrultusunda, bir uyuşmazlıkta, kaç defa harç alınması gerektiği ve Bölge Adliye Mahkemeleri’ne dair Harçlar Kanununa bağlı tarifenin “e” bendinde ki düzenlemenin ne şekilde yorumlanması gerektiği üzerinde durulması gerekecektir. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 323. maddesinde yargılama giderleri düzenlenmiş, maddenin 1-a ) bendinde, celse, karar ve ilam harçları başta olmak üzere yargılama giderlerine yer verilmiştir. Aynı yasanın 326/1. fıkrasında, kanunda yazılı haller dışında, yargılama giderlerinin aleyhine hüküm verilen taraftan alınmasına karar verileceği belirtilmiştir. Yani kabul edilen miktar üzerinden hesaplanan, nisbi karar ve ilam harcından davalı taraf sorumlu olacaktır. Bu durumda, ilk derece mahkemesi tarafından, tarife üzerinden hesaplanan gerekli nisbi harcın davalıdan tahsiline ve davacının peşin olarak karşılamış olduğu harcın ise yine kabul ve red oranına göre, mahkeme masraflarının davalıdan alınmasına karar verilmesi yasanın emredici düzenlemesidir. Davalı tarafça karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulması halinde yine aynı tarife üzerinden harç alınmaktadır. Bu durumda, davalının istinaf başvurusunun reddi ve Yargıtay nezdinde temyiz kanun yoluna başvurusu halinde bir kez daha aynı nispette harç ödemek zorunda kalması kaçınılmaz olacaktır. Nisbi tarifeye tabi davalarda, istinaf kanun yoluna başvuran davalı taraftan nisbi harcın alınmasının öncelikle, 492 sayılı Harçlar Kanununun 28. maddesinde ki düzenlemeye uygun olduğunun kabulü mümkün görülmemektedir. Söz konusu yasada ki, bakiye karar ve ilam harcının ödenmemiş olmasının, kanun yollarına başvurulmasına engel teşkil etmeyeceği düzenlemesi karşısında ve sonuç olarak ilk derece mahkemesi tarafından belirlenen harcı ödemeden kanun yoluna başvuru hakkı tanınan tarafa, bu kez aynı veya yakın oranda harç yatırması ediminin yüklenmesi, yasal düzenlemenin bir anlamda işlevsiz hale getirilmesi sonucunu doğurabilecektir. Bu husus, Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 2011/4159 Esas, 2011/8902 Karar ve 16.06.2011 tarihli ilamında (özetle )” Davanın niteliği gereği nisbi harca tabi davalardan olduğu gerekçesiyle, davacının dava açılırken, yargılamanın sonunda davanın redle sonuçlanması durumunda yükümlü tutulacağı maktu harçtan daha fazla tutardaki harcı yatırmakla yükümlü tutulması ve ödendiği takdirde dava sonunda alınması gereken maktu karar ve ilam harcının bu miktardan mahsup edilerek kalanının isteği durumunda kendisine geri verilmesi veya yargılamanın sürdürülebilirliğinin bu miktarın ödenmesi ön koşuluna bağlanması, belirtilen 28” inci madde lafzı ve ruhu İle çeliştiği gibi Anayasa’nın “ Hak arama hürriyeti “ başlığını taşıyan 36’ncı maddesinde yer alan “ Herkes, meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir. Hiçbir mahkeme, görev ve yetkisi içinde ki davaya bakmaktan kaçamaz “ hükmünün de ihlali niteliğindedir. Nitekim Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 03.11.2010 gün ve 2010/10-550 Esas, 2010/561 Karar sayılı ilamında da aynı görüş yaklaşım benimsenmiştir “ ifadeleri ile açıklanmıştır. Adil yargılanma hakkı başlıklı, İnsan Haklarının ve Temel Özgürlüklerinin Korunmasına İlişkin Avrupa Sözleşmesi’nin (AİHS)6. Maddesi, adil yargılanma hakkına İlişkin belli güvenceler tanınmıştır. Bu güvencelerden biri de bir yargı yerine başvuru hakkıdır. Buna göre kişinin bir hakkına ilişkin olarak bir yargı yerine başvurma hakkının güvence altına alınması gerekmektedir. Mahkeme önünde hak arama yolunun fiilen ya da hukuken geçici de olsa kapatılması veya bu hakkın fiilen ya da hukuken geçici de olsa kapatılması veya bu hakkın kullanılmasının imkansız kılacak şekilde bir takım şartlarla sınırlandırılması AİHS’nin 6.maddesinin ihlali anlamına gelebilecektir. ( AİHM ‘nin 26 Haziran 2007 tarihli 25321 /02 başvuru No ‘lu Ülger / Türkiye kararı ; TBB Dergisi ,sayı 86, 2009). HMK ‘nın sekizinci kısmında “ Kanun Yolları “ düzenlenmiş, birinci bölümde “ İstinaf “ kanun yoluna yer verilmiştir. Yasanın 341. maddesinde ise istinaf yoluna başvurulabilen kararlar belirtilmiştir. 344. maddede, istinaf dilekçesi verilirken, istinaf kanun yoluna başvuru için gerekli harçlar ve tebliğ giderleri de dahil olmak üzere tüm giderlerin ödeneceğine yer verilmiştir. Ne şekilde ve hangi oranda harcın alınması gerektiği, 492 sayılı Harçlar Kanununa bağlı tarife gereğince tespit edilecektir .5235 sayılı “ Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun “ nun 3. maddesinde “ Adli yargı ikinci derece mahkemeleri, bölge adliye mahkemeleridir “ düzenlemesine yer verilmiştir. Yukarıda ayrıntılı şekilde açıklandığı üzere, tarifenin 1/ e bendinde ki işin esasının hüküm altına aldığı kararlar içinde aynen uygulanacağı şeklinde ki kararlardan anlaşılması gereken, kararı ilk derece mahkemesi yerine geçerek vermesi ve icrai kabiliyeti söz konusu olan kararlar olduğunun kabulü isabetli olacaktır. Çünkü buna dair hüküm verilmeden önce, ilk derece mahkeme kararı kaldırılmakta ve sonuç olarak ikinci, derece mahkemesi olarak verilen yeni bir hüküm oluşmaktadır. İlk Derece Mahkeme kararlarına dair istinaf başvurusunun esastan red kararları ( Yargıtay 11.Hukuk Dairesinin 2018/4601 Esas, 2019/6115 Karar ve 02.10.2019 tarihli, 2018/1356 Esas, 2019/6937 Karar ve 07.11.2019 tarihli ilamlarında, Bölge Adliye Mahkemelerinde alınan harçlara ilişkin karşı oy görüşünde ayrıntılı şekilde her yönü ile açıklandığı üzere) icra edilebilir karar niteliğinde değildir.İlk derece mahkeme kararı geçerliliğini devam ettirmektedir. İstinaf başvurusunun reddine ilişkin karar temyiz incelemesi olmadığı için onama kararı da değildir ( Pekcanıtez -Atalay – Özekes sh.583, Konuralp, Uluslarası Toplantı sh.260,100 soruda istinaf ve temyiz sh 99 ) Bölge Adliye Mahkemesinde, istinaf başvurusunun esastan reddinde, işin esası hakkında yeni bir karar verilmemektedir. Açıklanan nedenlerle ve özellikle Harçlar Kanunu ile bağlı tarife hükümleri, 5235 sayılı Kanun ve ilgili tüm yasal mevzuat, ulusal ve uluslararası yargı kararları kapsamında, ilk derece mahkeme kararı kaldırılarak esas hakkında karar verilmedikçe Bölge Adliye Mahkemelerinde nisbi değil maktu karar ve ilam harcı alınması gerektiği kanaati nedeniyle, çoğunluğun nisbi harç alınmasına dair görüşüne katılmadığımı ve hükmün ilgili bentlerine muhalif kaldığıma dair görüşümü bildiririm.15/04/2021