Mahkeme kararı ile verilen 18.690,00 TL para cezasının Kabahatler Kanunun 17.maddesi gereği tahsili için davalı idareye gönderilen müzekkere yazısı uyarınca tanzim edilen 18.690,00-TL bedelli,idari para cezasının iptali istemiyle açılan davada; dava konusu ödeme emrinin  Veraset ve Harçlar Vergisi Dairesi Müdürlüğünde, yayınlanan Haber Vaktim isimli günlük gazetede ilan edildiği ve en geç gazetede ilan edildiği tarih esas alınarak hesaplanan bir aylık sürenin sonu  tebliğ edilmiş sayılması gerektiğinden, bu tarihi izleyen günden itibaren işlemeye başlayan dava açma süresi

Ankara BİM, 10. İDD, E. 2017/465 K. 2017/406 T. 9.5.2017

 

İSTEMİN ÖZETİ :Davacı tarafından, Ankara 2.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 01.06.2010 tarih ve E:2009/1056,K:2010/583 sayılı kararı ile verilen 18.690,00 TL para cezasının Kabahatler Kanunun 17.maddesi gereği tahsili için davalı idareye gönderilen müzekkere yazısı uyarınca tanzim edilen 18.690,00-TL bedelli, 21.07.2011 vade tarihli ve 20110708015050000015 sayılı idari para cezasının iptali istemiyle açılan davada; dava konusu ödeme emrinin 31.10.2012 tarihinde Veraset ve Harçlar Vergisi Dairesi Müdürlüğünde, 15.11.2012 tarihinde de Ankara’da yayınlanan Haber Vaktim isimli günlük gazetede ilan edilği ve en geç gazetede ilan edildiği tarih esas alınarak hesaplanan bir aylık sürenin sonu olan 17.12.2012 tarihinde tebliğ edilmiş sayılması gerektiğinden, bu tarihi izleyen günden itibaren işlemeye başlayan dava açma süresi içinde dava açılması gerekirken 16.02.2016 tarihinde açılan bu davanın süreaşımı nedeniyle esasının incelenme olanağının olmadığı, diğer taraftan, dava dilekçesinde, dava konusu ödeme emrinden 29.01.2016 tarihinde haberdar olunduğu belirtildiği görülmekle birlikte, davacının öğrenme tarihi olarak bildirdiği 29.01.2016 tarihi esas alınsa bile,davacının en geç bu tarihi takip eden günden itibaren işlemeye başlayan 7 günlük dava açma süresinin son günü olan 05.02.2016 tarihine kadar dava açması gerektiği, bu durumda davacının beyanı esas alındığında da davanın süre aşımına uğradığı gerekçesiyle süre aşımı yönünden davanın reddine ilişkin olarak Ankara 6. İdare Mahkemesi’nce verilen 19/01/2017 gün ve E: 2016/5169, K: 2017/247 sayılı kararın, davacı vekili tarafından, Tebligat Kanunu’nun 32.maddesi uyarınca, Usulsüz tebligatın muttali olunan tarih itibariyle muteber olduğu, müvekkil dava konusu usulsüz işlemden 29.01.2016 tarihi itibariyle haberdar olduğu gözetildiğinde davanın süresinde açılmış olduğu, yerel mahkemenin aksi yönde kararının isabetsiz ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek kaldırılmasına karar verilmesi istenilmektedir.

 

SAVUNMANIN ÖZETİ: Savunma verilmemiştir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

Hüküm veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 10.İdari Dava Dairesi’nce işin gereği görüşüldü:

 

Dava, davacı tarafından, Ankara 2.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 01.06.2010 tarih ve E:2009/1056,K:2010/583 sayılı kararı ile verilen 18.690,00 TL para cezasının Kabahatler Kanunun 17.maddesi gereği tahsili için davalı idareye gönderilen müzekkere yazısı uyarınca tanzim edilen 18.690,00-TL bedelli, 21.07.2011 vade tarihli ve 20110708015050000015 sayılı idari para cezasının iptali istemiyle açılmıştır.

 

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun “İdari dava türleri ve idari yargı yetkisinin sınırı” başlıklı 2. maddesinde, idari dava türleri; idarî işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlâl edilenler tarafından açılan iptal davaları ile idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları olarak sınıflandırılmış; 14/3. maddesinde de dava dilekçelerinin; görev ve yetki, idari merci tecavüzü, ehliyet, idari davaya konu olacak kesin ve yürütülmesi gereken bir işlem olup olmadığı, süre aşımı, husumet, 3. ve 5. maddelere uygun olup olmadıkları yönlerinden sırasıyla inceleneceği öngörülmüştür.

 

İptal davaları, hukuksal düzeni korumaya yönelik nesnel davalardır. İptal davalarında yargı yeri, yalnızca hukuksal işlemi inceler. İdari işlemlerin, menfaatleri zedelenen ilgililerce hukuka aykırı oldukları iddiası ile dava konusu edilmeleri sonucu, tesis edildikleri tarihten geçerli olmak üzere hukuksal varlıklarına son verilmesinin idari yargı mercilerinden istenilmesi, iptal davasının konusunu oluşturur. İptal davası açılabilmesi için, ortada bir idari işlemin varolması gereklidir. İdari işlem ise, genel olarak, idari makam ve mercilerin, idarenin işlevleriyle ilgili, kamu hukuku alanında tesis ettikleri, tek taraflı, doğrudan uygulanabilir nitelikte hukuki bir tasarruftur.

 

İdari işlemin çerçevesini çizmek ve buna bağlı olarak idari yargının görev alanını belirlemek için kullanılan “organik anlamda idare” teriminin yetersiz kalması üzerine geliştirilen “fonksiyonel anlamda idare” kavramıyla, genel olarak, devletin, yasama ve yargı fonksiyonu ile yürütme organının siyasî fonksiyonu dışında kalan tasarrufları ile diğer kamu tüzel kişilerinin idari tasarrufları anlatılmaktadır.

 

Yargı organlarınca, yargı fonksiyonunun yerine getirilmesi amacıyla, hukuki bir uyuşmazlığa çözüm üretmek için yargısal usuller izlenerek tesis edilen işlemler yargısal işlem (karar) olarak nitelendirilmektedir. Fonksiyonel bakımdan yargı organlarının, yargılama süreci ile ilgili işlemleri, Anayasa’nın 125. maddesinde öngörülen “idari işlemler” kapsamına girmemektedir.

 

Öte yandan; 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun “İhalenin neticesi ve feshi” başlıklı 134. maddesinde, ihalenin feshi talebinin reddine karar verilmesi halinde icra mahkemesinin davacıyı feshi istenilen ihale bedelinin yüzde onu oranında para cezasına mahküm edeceği; mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 442. maddesinde de, tashihi karar talebi esbabı mezküreye mutabık görülmezse arzuhalin reddine ve mustedii tashihten yüz liraya kadar cezayı nakdi alınmasına ve muvafık ise kabulüne karar verileceği kurala bağlanmıştır.

 

Dava dosyasının incelenmesinden; Ankara 2.İcra Hukuk Mahkemesinin 01.06.2010 gün ve E:2009/1056, K:2010/583 sayılı kararı ile ihalenin feshi isteminin reddi nedeniyle davacının 18.500,00-TL para cezası ile cezalandırıldığı, adıgeçen mahkeme tarafından düzenlenen 21.06.2011 tarihli idari para cezası tahsil müzekkeresi ile davacıdan 18.500,00-TL mahkeme para cezası ve 190,00-TL tashihi karar harcı para cezası olmak üzere 18.690,00-TL para cezasının Kabahatlar Kanunu’nun 17.maddesi gereğince tahsil edilmesinin Veraset ve Harçlar Vergi Dairesi Müdürlüğünden istenildiği, bu vergi Dairesince düzenlenen 16.09.2011 günlü, 20110916665050000467 ödeme emrinin davacıya tebligat yapılamayınca ilanen tebliğ edildiği, davacı sözkonusu işlemlerden 29.01.2016 tarihinde haberdar olduğundan bahisle verilen para cezasının iptali için dava açtığı anlaşılmıştır.

 

Bu durumda İcra ve İflas Kanunu’nun 134.maddesi ile Hukuk Usulü Mahkemeleri Kanunu’nun 442.maddesi uyarınca mahkemece hükmedilen para cezalarının idari işlem niteliği taşımadığı, yargısal karar niteliğinde olduğu ve idari davaya konu edilemeyeceği sonucuna varıldığından, uyuşmazlığın esasının incelenmesine hukuken olanak bulunmamaktadır.

 

Açıklanan nedenlerle, davacı İSTİNAF İSTEMİNİN KABULÜNE, Ankara 6. İdare Mahkemesi’nce verilen 19/01/2017 gün ve E: 2016/5169, K: 2017/247 sayılı kararın KALDIRILMASINA, 2577 sayılı Yasanın değişik 45/4. maddesi uyarınca yeniden yapılan inceleme sonucunda DAVANIN İNCELENMEKSİZİN REDDİNE, aşağıda dökümü yapılan mahkeme ve istinaf safhalarına ilişkin toplam 274,05-TL yargılama giderinin davacı üzerinde bırakılmasına, kullanılmayan 48,10 TL yürütmenin durdurulması harcının ve posta gideri avansından artan miktarın davacıya iadesine, 2577 sayılı Yasa’nın değişik 45/6. maddesi uyarınca kesin olarak 09/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.