mahkemece; uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklandığı ifade edilerek ödeme tarihlerinden itibaren faize hükmedilmişse de, uyuşmazlık haksız fiilden değil, taraflar arasında akdedilmiş bulunan * tarihli sözleşme ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda, davacı iş sahibinin davalı yüklenici şirketten faiz isteyebilmesi için yukarıda izah edildiği şekilde bir ihtarnamesinin bulunması ya da sözleşmede alacak konusuyla ilgili kesin bir vadenin olması zorunludur. Aksi takdirde, dava tarihinden öncesi için faize hükmedilmesi söz konusu olmaz. Davacı tarafça, dosyaya ibraz edilmiş, bir ihtarname olmadığı gibi sözleşmede de bu konuyla ilgili kesin bir vade söz konusu olmadığından, mahkemece hükmedilen alacağa dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi yerine, iş sahibi idarenin müteveffa mirasçılarına ödeme yaptığı tarihlerden itibaren faiz yürütülmesi doğru olmamıştır. Hükmün bu nedenle bozulması gerekirse de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediği

<![CDATA[Özet: 2-Sözleşmeden kaynaklanan alacaklar nedeniyle faiz istenebilmesi için borçlunun temerrüde düşürülmesi ya da borcun kesin vadeye bağlı olması zorunludur. Sözleşme ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 101/I ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu'nun 117/1. maddeleri uyarınca muaccel bir borcun alacaklısı tarafından bir ihtarname ile temerrüde düşürülmeyen borçludan faiz istenemez. Alacaklı tarafından gönderilen ihtarnamenin borçluyu temerrüde düşürücü etkisinin olduğunun kabul edilebilmesi için, ihtarnamenin belirli bir süre içerisinde bir borcun ödenmesi ihtarını içermesi zorunludur. Bir bedel içermeyen ya da içeriğinden bedel belirlenemeyen ihtarnameler borçluyu temerrüde düşürücü nitelikte kabul edilemez. Ayrıca, temerrüde düşürücü bir ihtarnamenin tebliğinden sonra alacaklının, faize ilişkin önceki temerrüt halinden kaynaklanan alacaklarını saklı tutmadan borçluya yeni bir süre vermesi halinde, ilk temerrüt hali ortadan kalkacak ve yeni oluşan temerrüt tarihi, faiz başlangıcına esas olacaktır....   Somut olayda, mahkemece; uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklandığı ifade edilerek ödeme tarihlerinden itibaren faize hükmedilmişse de, uyuşmazlık haksız fiilden değil, taraflar arasında akdedilmiş bulunan 08.04.1997 tarihli sözleşme ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda, davacı iş sahibinin davalı yüklenici şirketten faiz isteyebilmesi için yukarıda izah edildiği şekilde bir ihtarnamesinin bulunması ya da sözleşmede alacak konusuyla ilgili kesin bir vadenin olması zorunludur. Aksi takdirde, dava tarihinden öncesi için faize hükmedilmesi söz konusu olmaz. Davacı tarafça, dosyaya ibraz edilmiş, bir ihtarname olmadığı gibi sözleşmede de bu konuyla ilgili kesin bir vade söz konusu olmadığından, mahkemece hükmedilen alacağa dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi yerine, iş sahibi idarenin müteveffa mirasçılarına ödeme yaptığı tarihlerden itibaren faiz yürütülmesi doğru olmamıştır. Hükmün bu nedenle bozulması gerekirse de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla uygulanması gereken mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 438/VII. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir....   T.C. Yargıtay

  1. Hukuk Dairesi
  Esas No:2015/3276 Karar No:2016/1475
  1. Tarihi:7.3.2016
  Mahkemesi       :Ticaret Mahkemesi   Yukarıda tarih ve numarası yazılı hükmün temyizen tetkiki davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış, eksiklik nedeniyle mahalline iade edilen dosya ikmâl edilerek gelmiş olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü:   – K A R A R –   Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan hukuki ilişki çerçevesinde meydana gelen iş kazası nedeniyle alt taşeron şirketin işçisi olup vefat eden işçinin mirasçılarına ödenen tazminatın yüklenici şirketten rücu’en tahsili istemine ilişkin olup; mahkemece davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı yüklenici şirket vekilince temyiz edilmiştir. 1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davalı yüklenici şirket vekilinin aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir. 2-Sözleşmeden kaynaklanan alacaklar nedeniyle faiz istenebilmesi için borçlunun temerrüde düşürülmesi ya da borcun kesin vadeye bağlı olması zorunludur. Sözleşme ve dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 101/I ve karar tarihinde yürürlükte bulunan 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 117/1. maddeleri uyarınca muaccel bir borcun alacaklısı tarafından bir ihtarname ile temerrüde düşürülmeyen borçludan faiz istenemez. Alacaklı tarafından gönderilen ihtarnamenin borçluyu temerrüde düşürücü etkisinin olduğunun kabul edilebilmesi için, ihtarnamenin belirli bir süre içerisinde bir borcun ödenmesi ihtarını içermesi zorunludur. Bir bedel içermeyen ya da içeriğinden bedel belirlenemeyen ihtarnameler borçluyu temerrüde düşürücü nitelikte kabul edilemez. Ayrıca, temerrüde düşürücü bir ihtarnamenin tebliğinden sonra alacaklının, faize ilişkin önceki temerrüt halinden kaynaklanan alacaklarını saklı tutmadan borçluya yeni bir süre vermesi halinde, ilk temerrüt hali ortadan kalkacak ve yeni oluşan temerrüt tarihi, faiz başlangıcına esas olacaktır. Somut olayda, mahkemece; uyuşmazlığın haksız fiilden kaynaklandığı ifade edilerek ödeme tarihlerinden itibaren faize hükmedilmişse de, uyuşmazlık haksız fiilden değil, taraflar arasında akdedilmiş bulunan 08.04.1997 tarihli sözleşme ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Bu durumda, davacı iş sahibinin davalı yüklenici şirketten faiz isteyebilmesi için yukarıda izah edildiği şekilde bir ihtarnamesinin bulunması ya da sözleşmede alacak konusuyla ilgili kesin bir vadenin olması zorunludur. Aksi takdirde, dava tarihinden öncesi için faize hükmedilmesi söz konusu olmaz. Davacı tarafça, dosyaya ibraz edilmiş, bir ihtarname olmadığı gibi sözleşmede de bu konuyla ilgili kesin bir vade söz konusu olmadığından, mahkemece hükmedilen alacağa dava tarihinden itibaren faiz yürütülmesi yerine, iş sahibi idarenin müteveffa mirasçılarına ödeme yaptığı tarihlerden itibaren faiz yürütülmesi doğru olmamıştır. Hükmün bu nedenle bozulması gerekirse de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun geçici 3. maddesinin yollamasıyla uygulanması gereken mülga 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 438/VII. maddesi uyarınca hükmün düzeltilerek onanması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle davalı yüklenici şirket vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulüyle kararın hüküm fıkrasının (2) numaralı bendinin hüküm fıkrasından çıkarılmasına, yerine 81.789,85 TL alacağın dava tarihi olan 21.03.2011 tarihinden itibaren yürütülecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine cümlesinin yazılmasına, hükmün değiştirilmiş bu şekliyle DÜZELTİLEREK ONANMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 07.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.]]>