Mahkemenin yeni bir delile veya bilgiye dayanması, ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olgunun yanında veya dışında yeni bir hukuki olguya dayanarak karar vermiş olması nedeniyle, direnme kararının varlığından söz edilemeyeceğinden, yerel mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu karar, yeni bir hüküm niteliğindedir. Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen inceleme görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daire’ye ait olduğundan, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.

Özet: Mahkemenin yeni bir delile veya bilgiye dayanması, ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olgunun yanında veya dışında yeni bir hukuki olguya dayanarak karar vermiş olması nedeniyle, direnme kararının varlığından söz edilemeyeceğinden, yerel mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu karar, yeni bir hüküm niteliğindedir. Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen inceleme görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daire’ye ait olduğundan, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
T.C.
Yargıtay
Hukuk Genel Kurulu
E: 2013/12-496 K: 2014/50 K.T.: 29.01.2014
DAVA: Taraflar arasındaki “şikayet ” kanun yolundan dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 5. İcra Hukuk Mahkemesi’nce davanın kısmen kabulüne dair verilen 02.06.2011 tarih ve 674-938 sayılı kararın incelenmesi davalı/alacaklı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 12. Hukuk Dairesi’nin 02.05.2012 tarih, 2011/29613-14644 sayılı ilamı ile;
(… Borçlu vasisinin, ihale konusu taşınmazın borçluya ait 3/6 hissesinin alacağa mahsuben alacaklı tarafından ihalede alındığını, müşterek mülkiyete konu taşınmazlarda hisse satın alan ihale alıcısının tek başına İİK’nın 135 .maddesi gereğince tahliye emri gönderilmesini isteyemeyeceğini belirterek tahliye emrinin iptali istemi ile icra mahkemesine başvurduğu, mahkemece, ihalenin kesinleştiğinin talimat icra müdürlüğünce gönderilmediği ve hisse satın alan ihale alıcısının tek başına İİK’nın 135.maddesindeki hakkı kullanamayacağı gerekçesiyle şikayetin kabulüne karar verildiği anlaşılmaktadır.
İİK’nın 135/2. madde hükmü gereğince “taşınmaz borçlu tarafından veya hacizden evvelki bir tarihte yapıldığı resmi bir belge ile belgelenmiş bir akde dayanmayarak başkaları tarafından işgal edilmekte ise on beş gün içinde tahliyesi için borçluya ve işgal edene bir tahliye emri tebliğ edilir. Bu müddet içinde tahliye edilmezse zorla çıkarılıp taşınmaz alıcıya teslim olunur” hükmünü içermektedir.
Anılan hükme göre, ihalenin kesinleşmesi üzerine ihale alıcısı, icra dairesinden, taşınmazı işgal eden kişinin taşınmazdan çıkarılmasını isteyebilir.
İşgal eden kişi, taşınmazı hacizden önceki bir tarihte yapıldığı resmi bir belge ile belgelenmiş bir akde dayanarak işgal etmekte olduğunu ispat etmekle yükümlüdür. (m.135,II c.1) Taşınmazı işgal etmekte haklı bulunduğunu, hacizden önce yapılmış resmi bir belge ile ispat ederse, icra mahkemesi, tahliye emrinin iptaline karar verir.
Somut olayda, taşınmazın borçluya ait 1/2 hissesinin ihalede alacağa mahsuben alacaklı tarafından satın alındığı, ihalenin kesinleştiği, ihale alıcısı adına tescilin yapıldığı ve taşınmazı işgal etmekte olan borçluya tahliye emri gönderildiği görülmektedir.
İhale alıcısı borçluya ait hisseyi alarak müşterek malik olmuş ise de, taşınmazı işgal eden borçlu olduğundan tahliye emri gönderilmesinde yasaya uymayan bir yön bulunmamaktadır.
O halde, mahkemece, şikayetin reddine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile kabulü isabetsizdir …),
Gerekçesi ile bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda; mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
Hukuk Genel Kurulu’nca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
KARAR: Şikayetçi vekili, borçlu vasisinin, ihale konusu taşınmazın borçluya ait 3/6 hissesinin alacağa mahsuben alacaklı tarafından ihalede alındığını, müşterek mülkiyete konu taşınmazlarda hisse satın alan ihale alıcısının tek başına İİK’nın 135. maddesi gereğince tahliye emri gönderilmesini isteyemeyeceği, icra kefaletinin alındığı sırada borçlunun ehliyetsiz olduğunu ileri sürerek, tahliye emrinin ve İcra Müdürlüğü işleminin iptalini istemiştir.
Mahkemece, ihalenin kesinleştiğinin talimat icra müdürlüğünce gönderilmediği ve hisse satın alan ihale alıcısının tek başına İİK.nun 135. maddesindeki hakkı kullanamayacağı, diğer istemlerin ihalenin feshi davasının konusu olduğu ve davacı tarafından genel mahkemede 2010/483 esaslı dava açıldığı gerekçesiyle şikayetin kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün alacaklı (karşı taraf) vekili tarafından temyizi üzerine Özel Dairece, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 135. maddesi uyarınca ihale alıcısı borçluya ait hisseyi alarak müşterek malik olmuş ise de, taşınmazı işgal eden borçlu olduğundan tahliye emri gönderilmesinin yasaya uygun olduğu, şikayetin reddi gerektiği gerekçesi ile hüküm bozulmuştur.
1-) İşin esasına geçilmeden önce Hukuk Genel Kurulu’nda borçlu A.A. 22.01.2010 tarihinde demans ( bunama ) tanısı ile vesayet altına alındığı ve kendisine D.A. vasi olarak atandığı anlaşılmakla, eldeki dava yönünden 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 462/8. maddesinde düzenlenen; “Acele hallerde vasinin geçici önlemler alma yetkisi saklı kalmak üzere, dava açma, sulh olma, tahkim ve konkordato yapılması,” hükmü uyarınca husumete izin alınması gerekip gerekmediği hususu ön sorun olarak tartışılmış ise de, şikayetin takip hukukuna ilişkin, acele işlerden olduğu ve husumete izin alınması gerekmediğinden ön sorun bulunmadığına oybirliği ile karar verilmiştir.
2-) Öte yandan, Hukuk Genel Kurulu’nda bozma sonrası Yerel Mahkemece kurulan hükmün gerçekte yeni hüküm niteliğinde olup olmadığı, dolayısıyla, temyiz incelemesinin Hukuk Genel Kurulu’nca mı, yoksa Özel Dairece mi yapılması gerektiği hususu, ön sorun olarak tartışılıp, değerlendirilmiştir.
Bilindiği üzere; direnme kararının varlığından söz edilebilmesi için mahkeme bozmadan esinlenerek yeni herhangi bir delil toplamadan önceki deliller çerçevesinde karar vermeli; gerekçesini önceki kararına göre genişletebilirse de değiştirmemelidir. (1086 sayılı HUMK m.429).
Yerel Mahkemece, önceki gerekçesinin yanı sıra, borçlu A.A.tarafından alacaklı A.E. karşı açılan Küçükçekmece Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/483 esas sayılı davasının 18.06.2012 tarihinde karara bağlandığı, mahkemece İstanbul 9. İcra Müdürlüğünün 2008/868 esas sayılı dosyasında A.A. ile ilgili yapılan işlemlerin iptaline,şikayete konu tahliyesi talep edilen taşınmazda A.E. adına kayıtlı hissenin iptali ile A.A. adına kayıt ve tesciline karar verildiği hususunu da gerekçeye dahil etmek suretiyle hüküm kurulduğundan, mahkemenin yeni bir delile veya bilgiye dayanması, ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olgunun yanında veya dışında yeni bir hukuki olguya dayanarak karar vermiş olması nedeniyle, direnme kararının varlığından söz edilemeyeceğinden, yerel mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu karar, yeni bir hüküm niteliğindedir.
Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen inceleme görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daire’ye ait olduğundan, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda gösterilen nedenlerle alacaklı (karşı taraf) vekilinin yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın 12. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 2004 sayılı İcra İflas Kanunu’nun 366/III. maddesi uyarınca tebliğden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.01.2014 gününde oybirliği ile karar verildi.