Ortak Girişimin zarar ve alacak iddialarının halli olduğunu,Yapılan hakem yargılaması neticesinde tesis edilen kararla Hakem Heyeti oy çokluğuyla; “1. Yüksek Fen Kurulu’nun * tarihli … nolu kararı ile onaylanan *numaralı birim fiyatların, sözleşme kapsamında sonradan ortaya çıkan “zemin çivisi imali işi” ile ilgili olarak taraflar açısından kesin ve bağlayıcı olduğunun tespiti,2. Tespit hükmüne konu birim fiyat uyarınca davacılara eksik ödenmiş olan 3.173.675,87 TL +KDV bakiye alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte Davalı tarafından davacılara ödenmesi hk

T.C.
İSTANBUL
9. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
ESAS NO : 2017/806 Esas
KARAR NO : 2018/322
DAVA : Hakem Kararının İptali
DAVA TARİHİ : 30/09/2016
KARAR TARİHİ : 26/04/2018
Mahkememizde görülmekte olan Hakem Kararının İptali davasının yapılan açık yargılaması sonunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; …-… İnşaatı” Sözleşmesinin Uygulanması Sırasında Taraflar Arasında Çıkan Anlaşmazlıkların Çözülmesi İle Görevli Hakem Heyeti tarafından verilen karar, İstanbul … Asliye Ticaret Mahkemesinin …D.İş sayılı Tahkim dosyasına sunulmuştur. Hakem yargılamasının ve neticesinde tesis edilen kararın konusu; Ortak Girişimin zarar ve alacak iddialarının halli olduğunu,Yapılan hakem yargılaması neticesinde tesis edilen kararla Hakem Heyeti oy çokluğuyla; “1. Yüksek Fen Kurulu’nun 15.01.2007 tarihli … nolu kararı… ile onaylanan …,…, … numaralı birim fiyatların, sözleşme kapsamında sonradan ortaya çıkan “zemin çivisi imali işi” ile ilgili olarak taraflar açısından kesin ve bağlayıcı olduğunun tespiti,2. Tespit hükmüne konu birim fiyat uyarınca davacılara eksik ödenmiş olan 3.173.675,87 TL +KDV bakiye alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek ticari temerrüt faizi ile birlikte Davalı tarafından davacılara ödenmesine,3.Davacılar tarafından davalıya verilen toplam 24.033.14000,00 TL meblağlı teminat mektuplarının davalı tarafından davalıya iadesine…6. Davacılar kendilerini avukatla temsil ettirdiklerinden Avukatlık Asgari ücret tarifesine göre davanın kabul edilen kısmi üzerinden hesaplanan 339.989,68 TL avukatlık ücretinin davalı tarafından davacılara ödenmesine,…”karar verdiğini,Hakem heyeti tarafından tesis edilen karar, açıkça, taraflar arasındaki sözleşme ve sözleşeme eki ihale dokümanına, hukuka, usul ve yasaya aykırılık teşkil etmesi nedeniyle isabetsiz olup, iptal edilmesi gerekir. Hakem heyetinin bu kararın hukuki gerekçeden ziyade hakkaniyet düşüncesi ön plana çıkarılarak verilmiş olması sebebiyle de iptal edilmesi gerektiğini,Hakkaniyet düşüncesi, yasal veya sözleşmesel normun olmadığı, yoruma ihtiyaç gösteren ve daha da önemlisi hukuken korunması gereken bir taraf veya menfaat bulunması halinde söz konusu olur. Oysa somut olayda, konuyu düzenleyen açık sözleşme hükmü vardır; zemin çivisi imalatı konusunda da davacı taraf veya taraf menfaati korunma konusunda, hâkimin veya hukukun üstün tuttuğu bir noktada değildir. Belirtmek isteriz ki, tahkim davasında davacı hak ve nasfet esasına göre korunması veya lehine hüküm tesis edilmesi gereken taraf olmadığı için, zımnen buna dayanarak lehine alacağa hükmedilmesi bizatihi hak ve nasfet esaslarına aykırılık ettiğini,Sayın Hakem Heyeti, 13.08.2016 tarihli kararında “HMK, m. 439 uyarınca kararın tebliğinden itibaren bir ay içerisinde İstanbul Mahkemeleri nezdinde iptal davası açma yolu açık olmak üzere” karar verdiğini, her hangi bir hak kaybına uğramamak için usuli itirazları nedeniyle yargılamanın sözleşmenin imza tarihindeki maddi hukuk ve usul hukuku kurallarına uygun olarak yapılmamış olduğunu ve taraflar arasındaki sözleşmenin HUMK’na tabi olması nedeniyle öncelikle usul yönünden iptal taleplerinin kabulüyle, hakem kararının iptaline karar verilmesini, İptal taleplerinin sunulması ve açıkça hukuka, usul ve yasaya aykırı olan; “…-… İnşaatı” Sözleşmesinin Uygulanması Sırasında Taraflar Arasında Çıkan Anlaşmazlıkların Çözülmesi İle Görevli”, Prof. Dr. … (Başkan), Prof. Dr. … (üye- muhalif görüş sahibi), Doç. Dr. … (üye)’den müteşekkil Hakemlerce, oyçokluğuyla verilen, 13.08.2016 tarihli Hakem Kararının iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; İptali talep edilen Hakem Kararı; Davacı … Belediye Başkanlığı ile davalı …A.Ş. ile … A.Ş arasında İmzalanan “ …/… İnşaatı’’ sözleşmesi ile ilgili olarak taraflar arasında çıkan anlaşmazlıklara ilişkin olarak Hakem Heyeti Prof. Dr. …n (…), Prof. Dr. …(Üyc), Doç. Dr…./.(Üye) dan oluşan Hakem Heyetince verilen 13.08.2016 tarihli Hakem Kararı olduğunu,Tarafların ehliyeti doğrultusunda herhangi bir eksiklik bulunmamakla, ve tahkim sözleşmesinin geçerliliği konusunda da herhangi bir ihlilaf bulunmamakta olduğunu,Hakem kurulunun seçiminde sözleşmede belirtilen usule uyulduğu hususunda da herhangi bir ihlilaf bulunmamakta olduğunu,Hakem Heyeti Kararı 6100 sayılı HMK uyarınca, süresi içerisinde verildiğini, Hakem Hcyctinin yetkisi hususunda herhangi bir ihtilaf bulunmamakta olduğunu,Hakem Heyeti tarafından verilmiş olan karar tahkim sözleşmesi çerçevesinde sözleşmeye uygun olarak verildiğini,Tahkim yargılaması sözleşme çerçevesinde taraflarca uygulanması kararlaştırılan geçerli hukuk olan 6100 sayılı kanun hükümlerine ve dolayısıyla usule uygun olarak gerçekleştirilmiş olduğunu,Hakem Deyeli kararı taraflarca seçilmiş olan ve her bîri alanında uzman olan kişiler tarafından verilmiş olup, davacının bilirkişi incelemesi yaptınlmaması öne sürülerek eşitlik ilkesine aykırı davramldığı yönündeki iddiasının da dinlenebilir bir yönü bulunmamakta olduğunu,Hakem Heyeti kararının tahkime elverişli olduğu yönünde bir ihtilaf bulunmamakta olduğunu,Kararın kamu düzenine aykırı bir yönü bulunmadığı ve hukuka uygun olduğunu, davacı taleplerinin reddi ile hükmün onanmasına ve yargılama giderleri ile vekâlet ücretinin davacı üzerinde bırakılmasına karar verilmesini ve davanın reddini talep etmiştir.
DELİLLERİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE GEREKÇE: Dava dilekçesi, cevap layihası ve dosyanın tümü hep birlikte incelenmiştir.
Mahkememizde açılan dava;…-… İnşaatı” sözleşmesinin uygulanması sırasında taraflar arasında çıkan anlaşmazlıkların çözülmesi ile görevli” Prof.DR. …(Başkan), Prof.Dr…. (Üye-muhalif görüş sahibi), Doç.Dr….(üye)’den müteşekkil Hakemlerce oyçokluğuyla verilen 13/08/2016 tarihli Hakem kararının iptali isteminden ibarettir.
26/09/2004 tarihli 5235 sayılı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin kuruluş ve görevle ilgili kanunun 20/07/2016 tarihinde yürürlüğe girmiş olup, HMK.nın 410.maddesinde tahkim yargılamasında mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkeme tahkim yeri bölge adliye mahkemesi olarak belirlenmiş ve ayrıca HMK.nın 439/1.maddesi Hakem kararın iptali davası tahkim yerindeki mahkemede açılması gerektiği de öncelikli olup, davacının talebi Hakem kararının iptali istemi ile ilgili görevli ve yetkili İstanbul Bölge İstinaf Mahkemeleri olduğundan, HMK.nın 410 ve 439.maddeleri gereğince İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri görev ve yetkili olduğundan, HMK.nın 114 ve 115.maddesi gereğince mahkememizin görevsizliğine karar verilmiştir.
Mahkememizden verilen 20/04/2017tarih ve … Esas … sayılı kararı Yargıtay … Hukuk Dairesi’nin 18/07/017 tarih ve … Esas … Karar sayılı ilamıyla ; ” Prof. Dr. …, “Asliye Ticaret Mahkemeleri Hakkında Değişiklik Çerçevesinde Tahkimde Görevli Mahkeme, Prof. Dr. …’e …, İzmir 2015 adlı makalesinde “HMK m. 410’da tahkimde görevli mahkeme, tahkim yeri bölge adliye mahkemesi olarak belirtilmekte ve esasen iptâl davasında da bölge adliye mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmekte idi. Ancak 5235 sayılı Kanun’da değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun, bu konuda asliye ticaret mahkemelerini görevli hale getirmiştir.” demek suretiyle, iptâl davalarında görevli mahkemenin, bölge adliye (istinaf) mahkemeleri değil, asliye ticaret mahkemeleri olduğunu kabul etmektedir.
Prof. Dr…. Prof. Dr. …, Prof. Dr. … Medeni Usül Hukuk adlı eserlerinde (Yetkin Yayınları Ankara 2016); “İptâl davası tahkim yerindeki mahkemede açılır; öncelikle ve ivedilikle görülür. HMK 410’da tahkimde görevli mahkeme, tahkim yeri mahkemesi olarak belirtilmekle ve esasen iptâl davasında da bölge adliye mahkemesinin görevli olduğu kabul edilmekte idi. Ancak 5235 sayılı Kanun’da değişiklik yapan 6546 saylılı Kanun bu konuda asliye ticaret mahkemelerini görevli hale getirmiştir. (sayfa 775)” demek suretiyle iptâl davalarında ticaret mahkemelerinin görevli olduğunu kabul etmektedirler.
Prof. Dr. … – Arş. Gör. … adlı eserlerinde (Adalet Yayınları Ankara 2016) “6545 sayılı Torba Kanun’un 45. maddesi ile HMK m. 410’da “görevli mahkeme bölge adliye mahkemesidir” şeklindeki düzenleme zımni olarak mülga olmuştur. HMK m. 410’daki yetkiye ilişkin düzenleme geçerliliğini korumaktadır. Buna göre tahkim yargılamasında, tahkime ilişkin itirazlara, iptâl davalarına, hakemlerin seçimi ve reddine yönelik davalara ilişkin tüm yargılama safhaları ve dava açılmadan önce veya açıldıktan sonra talep edilen ihtiyati tedbir de, görevli ve yetkili mahkeme bir başkan ve iki üye ile toplanacak tahkim yeri asliye ticaret mahkemesidir. Tahkim yeri belirlenmemiş ise görevli ve yetkili mahkeme, davalının Türkiye’deki yerleşim yeri, oturduğu yer veya işyeri asliye ticaret mahkemesidir.” şeklinde görüşlerini belirtmişlerdir.
… Özel Hukukta İstinaf Denetimi ve Yargılaması adlı eserinde (Yetkin Yayınları Ankara 2017) “18.06.2014 tarihinde kabul edilen 6545 sayılı “Türk Ceza Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik yapılmasına dair Kanun”un 45. maddesi ile 26.09.2004 tarihli 5235 sayılı “Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun”un 5. maddesinin üçüncü fıkrası yeniden düzenlenmiştir. Görüldüğü üzere kabul edilen bu hükümle, gerek HMK gerekse MTK’ya tabi olan tahkim birlikte ele alınarak, her iki Kanun’a göre yapılan tahkim yargılamasında, tahkim şartına ilişkin itirazlara, iptâl davalarına, yabancı hakem kararlarının tanıma ve tenfizine yönelik davalardaki tüm yargılamaların, bir başkan ve iki üyeden oluşan heyetçe yürütülmek ve sonuçlandırılmak üzere asliye ticaret mahkemeleri tarafından yerine getirileceği ifade edilmiştir. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren HMK’nın 410. maddesinde, tahkim yargılamasında mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkemenin tahkim yeri istinaf mahkemesi olduğu, 439. maddesinde de, hakem kararlarına karşı yalnızca (tahkim yerindeki) mahkemede iptâl davası açılacağı, ayrıca bu kararlara karşı temyiz yoluna başvurulabileceği belirtilmiştir. Kanun’un 410. maddesinin gerekçesinde, mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkemenin, tahkimin niteliği, gerektirdiği sürat ve uzmanlık göz önünde bulundurularak tahkim yeri istinaf mahkemesi olarak kabul edildiği açıklanmış iken, 439. maddesinin gerekçesinde ise, “…hakem kararma ilişkin olarak yetkili ilk derece mahkemesi de bir iptâl sebebi görmemiş ise denilmek suretiyle, hakem kararının iptâline ilişkin davanın ilk derece mahkemesinde görüleceği ifade edilmiştir. Görüldüğü üzere iptâl davalarında görevli mahkemenin, HMK’nın 410. maddesi ve gerekçesine göre istinaf, 439. maddesinin gerekçesine göre ise ilk derece mahkemesi olduğu şeklinde, çelişkili bir sonuç ortaya çıkmaktadır. 21.06.2001 tarihli MTK’da ise, Kanun’da mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu (m.3), hakem kararlarına karşı iptâl davalarının da yine asliye hukuk mahkemesinde açılacağı (m. 15) öngörülmüş, bu kararlara karşı temyiz yolunun açık, karar düzeltme yolunun ise kapalı olduğu belirtilmiştir. 18.06.2014 tarihinde kabul edilen 6545 sayılı Kanun’un 45. maddesi ile de (asliye ticaret mahkemelerinin çalışma usulünün düzenlendiği 5235 sayılı Kanun”un 5. maddesinin üçüncü fıkrası yeniden düzenlenmek suretiyle), asliye ticaret mahkemesinde heyetçe yürütülecek davalar arasında, HMK’ya ve MTK’ya göre yapılan tahkim yargılamasında, tahkim şartına ilişkin itirazlara, iptâl davalarına, hakemlerin seçimi ve reddine yönelik davalar ile yabancı hakem kararlarının tanıma ve tenfızine yönelik davalar da sayılmıştır. HMK’nın kabulünden sonra, 5235 sayılı Kanun’da yapılan bu değişiklikle, gerek 6100 sayılı HMK’ya tabi olan milli tahkimde, gerekse 4686 sayılı MTK’ya tabi olan tahkimde verilen hakem kararlarına karşı açılan iptâl davalarına (ve Kanun’da belirtilen diğer davalara) asliye ticaret mahkemesinde bakılacağı öngörüldüğüne göre, mevzuat hükümleri arasındaki son tarihli olan söz konusu Kanun’a göre, bu davalarda görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu kabul edilmelidir. Kaldı ki, yukarıda da değindiğimiz üzere, iptâl davalarında görevli mahkeme konusunda, HMK’nın 410. ve 439. maddeleri arasında çelişki bulunduğu gibi, 6545 sayılı Kanun’la değişik 5235 sayılı Kanun, HMK’ya göre özel bir Kanun’dur. Dolayısıyla özel nitelikteki Kanun hükümlerinin öncelikli olarak uygulanması gerekir. Öte yandan önceki tarihli özel kanun ile sonraki tarihli genel kanunun çatışması durumunda da yapılması gereken; kanun koyucunun iradesinin araştırılmasıdır. Burada ise, 5235 sayılı Kanun’da yapılan değişiklik (18.6.2014 tarihli 6545 sayılı Kanun), HMK’nın kabulünden çok sonra olduğu gibi, söz konusu Kanun’a (5235) eklenen 5. maddenin 3. fıkrasının açık hükmü karşısında, kanun koyucunun iradesinin de hakem kararlarına karşı açılan iptâl davalarında görevli mahkemenin asliye ticaret mahkemesi olduğu yönündedir. (sayfa 281 ve devamı)” şeklinde görüşünü belirtmektedir.
Doktrindeki tüm bu görüşler çerçevesinde somut olayımıza gelince; hakem kararlarının iptâli davalarında görevli mahkemenin belirlenmesi uyuşmazlığın özünü oluşturmaktadır. 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 410. maddesinde “Tahkim yargılamasında, mahkeme tarafından yapılacağı belirtilen işlerde görevli ve yetkili mahkeme tahkim yeri bölge adliye mahkemesidir. Tahkim yeri belirlenmemiş ise görevli ve yetkili mahkeme, davalının Türkiye’deki yerleşim yeri, oturduğu yer veya işyeri bölge adliye mahkemesidir.” ifadelerine yer verilmiştir. 6545 sayılı Kanun’un 45. maddesi ile
Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un 5. maddesinin ikinci fıkrası yeniden düzenlenmiş ve asliye ticaret mahkemeleri tahkim ile ilgili konularda görevli mahkeme olarak belirlenmiştir. HMK’nın 410.maddesinin lafzı ile bağlı kalıp buna göre yorum yapılarak sonraki değişikliği yok saymak suretiyle hakem kararlarının iptâli davalarında görevli mahkemenin bölge adliye mahkemeleri olduğu sonucuna uluşmak hukuken mümkün değildir. Zira hakem kararının iptâli davası, 410 maddenin lafzında belirtildiği üzere hakem yargılaması sırasında mahkemenin görevli olduğu bir iş değildir. Hakem kararının iptâli davası, tahkim sonucunda verilen kararın iptâli istemine ilişkindir. Kaldı ki, hakem kararlarına karşı ancak iptâl davası açılabileceğinin kabul edildiği 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 439. maddesinin gerekçe kısmında “…Hakem kararına ilişkin olarak yetkili ilk derece mahkemesi de bir iptâl sebebi görmemiş ise artık temyiz aşamasında karar icra edilmelidir.” ifadesine yer verildiğinden görevli mahkemenin ilk derece mahkemesi olduğu, Bölge Adliye Mahkemesi olmadığının kanun koyucu tarafından da kabul edildiği sonucuna ulaşılmaktadır.
Diğer taraftan, Kanun koyucu hakem kararlarının iptâli davalarında görevli mahkemenin Bölge Adliye Mahkemesi olduğunu kabul etmek istemiş olsaydı, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 361/1 maddesinde “Bölge adliye mahkemesi hukuk dairelerinden verilen temyizi kabil nihai kararlar ile hakem kararlarının iptâli talebi üzerine verilen kararlara karşı tebliğ tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz yoluna başvurulabilir.” demek suretiyle temyizi kabil olan kararlar konusunda ikili ayrıma gitmezdi. Zira hakem kararının iptâli davalarında görevli mahkemenin Bölge Adliye Mahkemesi olduğu kabul edilecek olursa, yine bir nihai karar olan hakem kararının iptâli davası, ilk cümle nedeniyle temyizi kabil bir karar olacağından düzenlemede “…ile hakem kararlarının iptâli talebi üzerine verilen kararlara…” şeklinde ifade edilen ikinci kısma gerek kalmazdı. İkili ayrıma gidilmiş olması da göstermektedir ki, temyizi kabil olan kararlar; Bölge Adliye Mahkemesi’nin temyizi kabil nihai kararları ile ilk derece mahkemelerinden verilen hakem kararlarının iptâli davalarıdır. Aksine yorum ve düşünce tahkimden beklenen süratli yargılama ve sonuca bir an önce ulaşma amacıyla bağdaşmayacaktır. Gerek özel kanun- genel kanun ilişkisi, gerekse önceki kanun- sonraki kanun ilişkisi ve gerekse kanun koyucunun amacı birlikte değerlendirilip tahkimin niteliği ve amacı ile tahkime ilişkin uyuşmazlıkların süratle sonuçlandırılması gereği nazara alındığında hakem kararının iptâli davalarında görevli mahkeme ilk derece mahkemesi olup, ilk derece mahkemelerinden verilen bu kararlara karşı da temyiz kanun yoluna başvurulması mümkün görüldüğünden karar usul ve yasaya uygun bulunmamış bozulması gerektiği yönünde karar verilmiştir.
Mahkememizde açılan dava; …İnşaatı” sözleşmesinin uygulanması sırasında taraflar arasında çıkan anlaşmazlıkların çözülmesi ile görevli” Prof.DR. …(Başkan), Prof.Dr…. (Üye-muhalif görüş sahibi), Doç.Dr….(üye)’den müteşekkil Hakemlerce oyçokluğuyla verilen 13/08/2016 tarihli Hakem kararının iptali isteminden ibarettir.
Bozmadan sonra yürürlüğe giren 7101 sayılı yasanın 60. maddesi gereğince ” 6100 sayılı Kanunun 439 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “tahkim yerindeki mahkemede” ibaresi “tahkim yeri bölge adliye mahkemesinde” şeklinde, beşinci fıkrasında yer alan “mahkeme” ibaresi “bölge adliye mahkemesi” şeklinde değiştirilmiş ve yedinci fıkrasına “(b),” ibaresinden sonra gelmek üzere “(c),” ibaresinin eklendiği anlaşıldığından ve yetki kamu düzenine ilişkin olduğundan ve tüm diğer dosyalar için de uygulanacağı anlaşıldığındanve eldeki davada İstanbul Bölge Adliye Mahkemeleri görev ve yetkili olduğundan Mahkememizce yeniden HMK.nın 114 ve 115.maddesi gereğince mahkememizin görevsizliğine karar verilmesi cihetine gidilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan tüm bu nedenlerle;
1-7101 sayılı yasanın 60. maddesi gereğince İstanbul İstinaf Mahkemeleri görevli olduğundan HMK.nın 114 ve 115.maddeleri gereğince Mahkememizin GÖREVLİ olmadığından dava dilekçesinin usulden REDDİNE,
2-HMK.nın 20/1.maddesi gereğince; kararın kesinleşmesine müteakip 2 haftalık yasal sürede talep dilekçesi verildiğinde dosyanın görevli ve yetkili İstanbul Bölge İstinaf Mahkemesine gönderilmesine.
3-Süresi içerisinde talep dilekçesi sunulmadığı taktirde, davanın açılmamış sayılmasına dair ek karar yazılmasına ve davalı lehine vekalet ücreti ve yargılama gideri taktirine.
4-HMK.nun 331/2.maddesi uyarınca yargılama giderleri ve vekalet ücreti tayinine yer olmadığına.
Dair kararın kanun yolu açık olmak üzere davacı ve davalı vekillerinin yüzlerine karşı oybirliği ile verilen karar açıkça okunup, usulen anlatıldı.
Başkan …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Üye …
¸e-imzalıdır
Katip …
¸e-imzalıdır