tarihli bilirkişi raporları ile davalı şirketin sorumlu olacağı zararın tespit edildiğini, davalının bu tespite itiraz etmediğini, bu bağlamda davalının edimlerini yerine getirirken gerçekleşen teslim ve gecikme zararları + ek seyir masrafları + havuzlama masrafları + ilave lojistik ve işçilik masrafları ve ek ödeme maliyetleri ile diğer sair masrafların delil tespiti

<![CDATA[  T.C. İSTANBUL BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 16. HUKUK DAİRESİ T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A İ S T İ N A F K A R A R I DOSYA NO: 2017/5507 Esas KARAR NO : 2019/250 İNCELENEN KARARIN MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ TARİHİ : 15/06/2017 NUMARASI : 2016/25 E. - 2017/574 K. DAVANIN KONUSU : Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan) KARAR TARİHİ : 06/02/2019 İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu; G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekilleri, müvekkil şirketlerin "ortak girişim" şeklinde, Milli Savunma Bakanlığı Sanayi Müsteşarlığı'ndan konusu 8 adet süratli amfibi gemi tedarik etmek olan bir ihale aldıklarını, bu nedenle müvekkil ortak girişim şirketlerinin davalı şirket ile 19/10/2009 tarihli bir sözleşme imzaladıklarını, sözleşmede her bir gemi için ayrı ayrı ve nitelikleri sözleşmede kararlaştırılan şaft ve pervane tedarikinin davalı şirket tarafından üstlenildiğini, ancak davalı şirketin temin ettiği şaft ve pervanelerden kaynaklı sorunlar yaşandığını ve bunun üzerine Tuzla 2. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından delil tespiti yaptırıldığını, 31/10/2011 ve 21/11/2011 tarihli bilirkişi raporları ile davalı şirketin sorumlu olacağı zararın tespit edildiğini, davalının bu tespite itiraz etmediğini, bu bağlamda davalının edimlerini yerine getirirken gerçekleşen teslim ve gecikme zararları + ek seyir masrafları + havuzlama masrafları + ilave lojistik ve işçilik masrafları ve ek ödeme maliyetleri ile diğer sair masrafların delil tespiti ile belirlendiğini, bu nedenle fazlaya dair haklarını saklı tutarak şimdilik davalıdan 100.000 Euro’nun 3095 Sayılı yasanın 4/a maddesinde belirtilen temerrüt faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davalı vekili, taraflar arasında imzalanan 19/10/2009 tarihli sözleşmenin 19. Maddesinde yetki şartının bulunduğunu ve bu madde ile yetkili mahkemenin İstanbul mahkemeleri olarak belirlendiğini, bu nedenle mahkemece yetkisizlik kararı verilmesi gerektiğini, bunun yanı sıra gemi inşaat sözleşmelerinden doğan davalarda denizcilik ihtisas mahkemesi olan İstanbul 17. Asliye Ticaret Mahkemesinin görevli olduğunu, bu nedenle görevsizlik kararı da verilmesi gerektiğini, ayrıca davanın belirsiz alacak davası olarak açılamayacağını, dava dilekçesinde belirtilen delil tespitine itiraz ettiklerini, alınan ilk bilirkişi raporunun rapordan yaklaşık 2 yıl sonra kendilerine tebliğ edildiğini ek raporun ise hiç tebliğ edilmediğini, tebliğ edilen rapora itirazda bulunduklarını, müvekkilin edimlerini tamamen yerine getirdiğini, sözleşme gereği dolaylı zarardan sorumlu olmadıklarını, yine sözleşme gereği zararın yarısından sorumlu olacaklarını, ayrıca sözleşmenin eser sözleşmesi olduğunu ve davanın zamanaşımı yönünden de reddi gerektiğini belirtmiştir.İlk derece Mahkemesi davanın sözleşmeye dayalı olarak açılan alacak davası olduğunu görev hususunun öncelikle incelemesi gerektiğini, TTK madde 931’de tanımı yapılan gemi ile ilgili olduğunu, gemi inşası ile ilgili davaların Deniz Ticaret Mahkemesinin görev sahası içerisinde kalacağını, davalı tarafından tedarik edilecek şaft ve pervanelerin geminin esaslı unsurları olduğunu, bunlar olmaksızın geminin denizde seyredemeyeceğini, bu nedenle şaft ve pervane üretiminin gemi inşaatı içerisinde değerlendirilmesi gerektiğini, taraflar arasındaki sözleşmenin incelenmesinde ise sadece tedarik işinin kararlaştırılmadığını, tüm özellikleri sayılmak suretiyle şaft ve pervanenin niteliklerinin belirlendiğini, bu nedenle üretim unsurunun da söz konusu olduğunu, bu bağlamda ortada gemi inşası ile ilgili bir sözleşmenin bulunduğunu belirterek davanın Deniz Ticaret Mahkemesince görülmesi gerektiği kanaatine varılarak davanın görev yönünden reddine karar verilmiş ve bu karar davacı tarafından istinaf edilmiştirDavacı vekili istinaf dilekçesinde, taraflar arasındaki uyuşmazlığın Deniz Ticaret Mahkemesinin görev alanına giren bir uyuşmazlık olmadığını, yerel mahkemenin uyuşmazlığı yanlış değerlendirdiğini, taraflar arasında hiçbir surette gemi inşası sözleşmesinin söz konusu olmadığını, davalının sözleşme kapsamında üstlenmiş olduğu yükümlülüğün yalnızca müvekkil tarafından inşası yapılacak/yapılmakta olan gemilere şaft ve pervane tedariki olduğunu, şaft ve pervanenin geminin esaslı unsuru olması nedeniyle bu borcun gemi inşası olarak nitelendirilmesinin hukuken kabulü olmadığını, bu bakımdan yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılmasını, İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin taraflar arasındaki uyuşmazlığı hükme bağlamakta görevli olduğuna karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde, taraflar arasındaki ihtilafın çözümünde yerel mahkemenin taraflar arasındaki uyuşmazlığın çözümü için teknik konularda bilirkişi incelemesi yaptırması gerekeceği ve uyuşmazlığın bu niteliği göz önünde alındığında davanın Denizcilik İhtisas Mahkemelerinin görev alanına gireceğinin tartışmasız olduğunu ve bu nedenle davacının istinaf talebinin reddi ile usule ve yasaya uygun olan İstanbul Anadolu 7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/25 Esas, 2017/574 Karar sayılı kararını onanmasını talep etmiştir. GEREKÇE: Dava, taraflar arasında imzalanan sözleşme gereği davalı şirket tarafından üstlenilen şaft ve pervane tedarikinin sözleşmeye uygun biçimde yerine getirilmemesi sonucu davacı ortak girişimin uğramış olduğu zararın tazmini istemine ilişkindir. Yargılama sırasında mahkeme öncelikle resen gözetmesi gereken görev unsurunu değerlendirmiş ve dava konusu uyuşmazlığın gemi inşasına ilişkin olduğu kanaati ile davanın denizcilik ihtisas mahkemelerinin görev alanına girdiği gerekçesiyle davanın görevsizlik sebebiyle usulden reddine karar vermiştir. Bu hüküm davacı tarafça istinaf edilmiş ve yerel mahkemece taraflar arasındaki uyuşmazlığın yanlış yorumlandığını, sözleşmenin gemi inşa sözleşmesi olmadığını, dolayısıyla bu sözleşmeden doğan davanın denizcilik ihtisas mahkemelerinin görev alanına girmediğini, bu bakımdan yerel mahkeme kararının usul ve yasaya aykırı olduğundan kaldırılmasını talep edilmiştir. Eldeki davada, taraflar arasındaki uyuşmazlığın taraflar arasında aktedilen sözleşme kapsamında şaft ve pervane sistemlerinin tedarikine ilişkin alım satım sözleşmesi kapsamında davalı tarafından tedarik edilen saft ve pervanelerde sorunlar yaşandığı iddiası ile açılan tazminat istemine ilişkin olduğu TTK:1352 maddesinde sayılan deniz alacaklarından olmadığı taraflar arasındaki uyuşmazlığın ticari alım satımdan kaynaklandığı anlaşıldığından ilk derece mahkemesinin görevsizlik kararında isabet bulunmadığından kararın kaldırılmasına dosyanın davanın görülmesi için ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir. H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı … San ve Tic. A.Ş. vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, İstanbul Anadolu 7.Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.06.2017 gün ve 2016/25 Esas, 2017/574 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 2-Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine GERİ ÇEVRİLMESİNE, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde istinaf isteminde bulunan davacı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılaması sırasında davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı 50,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 135,70 TL’nin davalıdan alınarak istinaf isteminde bulunan davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 06/02/2019 tarihinde HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.]]>