Türkiye’ de İnşaat Sektörü Tarihçesi

Kurtuluş savaşından sonra inşaat sektöründeki en önemli adımlar 1920‟ li yıllarda başkentte atılmıştır. Tüm sıkıntılara rağmen çevrenin geleneksel yapı tarzına uygun bir imar faaliyetine girilmiştir. Cumhuriyet‟ in ilanı ile beraber hızlı ve akabinde planlı kalkınma için sanayi, tarım ve ulaşım alanlarında yatırımlara verilen önem Türk inşaat sanayisinin de temelini atmıştır.

Bu dönemin ilk inşaat faaliyetleri, ulaşım sektöründeki yol inşaatlarında ortaya çıkmıştır.

Fakat yetişmiş teknik eleman yetersizliği, çalışmaların bir süre yabancı şirket, uzman ve müşavirliğinde devam etmesine sebep olmuştur.1950‟ li ve 1960‟ lı yıllar arasında, inşaat sektöründe en büyük ağırlık altyapı ve bayındırlık inşaatları olmuş, bu süre içerisinde de söz konusu alanlarda büyük girişimler devam etmiştir.

Bu zaman diliminde Devlet Su İşleri (DSİ),Karayolları gibi teknik gücü bünyesinde toplayan, büyük çapta devlet desteği ile yatırımlar yapan teşkilatlar kurulmuş ve bunların yaptığı yatırımlar inşaat sektörüne hareket kazandırmıştır.

Bu hareket, 1960‟ lı yıllara kadar etkinliğini sürdürmüş, DSİ yatırımları ile hinterlandı genişleyen teknik iş kapasitesi bu yıllardan sonra özel sektöre yönelmiştir.

Bu durum kamuda işgücü açığını ortaya çıkarmış, özel kesin fabrika tipi bina yapımına yoğunlaşmış ve neticesinde de prefabrikasyon sisteminin gelişimi ortaya çıkmıştır

Türk inşaat tarihi açısından bakıldığı zaman, 1960‟ lı yıllardan sonra çarpık yapılaşma ve „‟yap-sat‟‟ üretimi önemli ölçüde artmıştır. Kooperatif ve toplu konut yapılanmaları hızlanmış ve bu kurumsallaşamamış yapılar mühim bir konut üreticisi haline gelmiştir.

1980‟ li yıllardan itibaren TOKİ, Emlak Bankası ve çeşitli devlet kurumlarının da etkisi ile Türk inşaat sektörü ivmelenmiş, çarpık yapılaşma ve gecekondulaşmanın da önüne geçmek gayesiyle sektör Devlet İstatistik Enstitüsü‟nün açıkladığı rakamlara göre iş gücünün % 4 „ lük kısmını kendi bünyesinde toplamıştır.

Günümüzde ise Türk inşaat imalatı ve malzeme sanayisi, Türk ekonomisinin % 35 gibi ciddi bir üretim kapasitesi sayesinde yarattığı katma değeri, büyüme ve istihdama olan pozitif etkisi, ülke ekonomisine kazandırdığı döviz girdisi bilinmektedir.