verilen para cezalarına karşı açılacak davaların çözümünde adlî yargının görevli olmasına karşın, aynı işlem ile tebliğ edilen ve idari yargının görev alanına giren bahse konu ürünün toplatılması, bertaraf edilmesi ve piyasaya arzının yasaklanması işleminin birlikte dava konusu edilmesi nedeniyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu'nun anılan 27. maddesinin (8) numaralı bendi gereği uyuşmazlığın çözüm yerinin idarî yargı olduğu anlaşıldığından, görevli mahkemenin 4703 sayılı Yasa'da idari para cezasına ve idari yaptırım kararına yapılan itirazların görüm ve çözümüne ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığı, bu nedenle uyuşmazlığın görüm ve çözümünün 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uyarınca adli yargı mercilerinin görev alanında bulunduğunun kabulü ile davanın görev yönünden reddedilmesinde hukuki isabet bulunmamıştır.

Ankara BİM, 8. İDD, E. 2017/69 K. 2017/144 T. 22.3.2017

 

İSTEMİN ÖZETİ : Davacı şirketin, üretip piyasaya arz ettiği F1 marka “X1” adlı ürün ile F1 marka “X2” adlı ürünün Analiz ve Kontrol Laboratuvarları Daire Başkanlığı tarafından yapılan incelemesinde fiziksel/fizikokimyasal parametresi yönünden uygun bulunmadığının tespit edildiğinden bahisle, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun’un 12. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca iki farklı ürün için 33.530,00 TL idari para cezası ile cezalandırılması, söz konusu ürünlerin piyasaya arzının durdurulmasına, piyasaya arz edilmiş olan uygunsuz ürünlerin toplatılarak mümkün ise teknik düzenlemeye uygun hale getirilmesi, bu mümkün değil ise imha edilmesi, belirtilen uygunsuzluklarla ilgili hususların masrafları üreticiden karşılanmak üzere, ülke genelinde dağıtımı yapılan iki gazete ile ülke genelinde yayın yapan iki televizyon kanalında ilanı suretiyle, risk altındaki kişilere duyurulmasının sağlanması yönünde davalı idarece tesis edilen 02.07.2015 tarih ve 41593279-511.09.01-2014/461 sayılı işlemin iptali istemiyle açılan davada; Kabahatler Kanunu’nun 5560 sayılı Kanun’la değişik 3. maddesinin, idari yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı nedeniyle, görevli mahkemenin belirlenmesinde 5326 sayılı Yasa hükümleri dikkate alınacağından, dava konusu idari yaptırım kararına karşı açılan davanın görüm ve çözümünde, anılan Kanunun 27. maddesinin (1) numaralı bendi uyarınca adli yargı yerinin görevli olduğu sonucuna varıldığı gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine ilişkin olarak Ankara 7. İdare Mahkemesi’nce verilen 03/11/2016 tarih ve E:2015/2141, K:2016/4127 sayılı kararın, davacı tarafından, davanın idare Mahkemesinin görevine girdiği nedeniyle işin esasına girilerek dava konusu işlemin iptaline hükmedilmesi, davalı idare tarafından da, davanın görev yönünden reddedilmesine ve davanın vekille takip edilmesine karşın lehlerine vekalet ücretine hükmedilmemesi yönlerinden hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek istinaf başvurularının kabülü istenilmektedir.

 

DAVALI İDARENİN SAVUNMASININ ÖZETİ: Mahkeme kararında hukuka aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek istinaf başvurusunun reddi gerektiği savunulmuştur.

 

DAVACININ SAVUNMASININ ÖZETİ : Savunma verilmemiştir.

 

TÜRK MİLLETİ ADINA

Karar veren Ankara Bölge İdare Mahkemesi 8. İdari Dava Dairesince 2577 sayılı Yasanın değişik 45. maddesi uyarınca dava dosyası incelenerek gereği görüşüldü :

 

Dava; davacı şirketin, üretip piyasaya arz ettiği F1 marka “X1” adlı ürün ile F1 marka “X2” adlı ürünün Analiz ve Kontrol Laboratuvarları Daire Başkanlığı tarafından yapılan incelemesinde fiziksel/fizikokimyasal parametresi yönünden uygun bulunmadığının tespit edildiğinden bahisle, 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun’un 12. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca iki farklı ürün için 33.530,00 TL idari para cezası ile cezalandırılması, söz konusu ürünlerin piyasaya arzının durdurulmasına, piyasaya arz edilmiş olan uygunsuz ürünlerin toplatılarak mümkün ise teknik düzenlemeye uygun hale getirilmesi, bu mümkün değil ise imha edilmesi, belirtilen uygunsuzluklarla ilgili hususların masrafları üreticiden karşılanmak üzere, ülke genelinde dağıtımı yapılan iki gazete ile ülke genelinde yayın yapan iki televizyon kanalında ilanı

 

suretiyle, risk altındaki kişilere duyurulmasının sağlanması yönünde davalı idarece tesis edilen 02.07.2015 tarih ve 41593279-511.09.01-2014/461 sayılı işlemin iptali istemiyle açılmıştır.

 

İdare Mahkemesince; 4703 sayılı Yasa’da idari para cezasına ve idari yaptırım kararına yapılan itirazların görüm ve çözümüne ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığından, uyuşmazlığın görüm ve çözümünün 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uyarınca adli yargı mercilerinin görev alanında bulunduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verilmiştir.

 

Davacı şirket tarafından, idare mahkemesinde açılan davanın 5326 sayılı Kanunun 27. maddesinin 8. bendi uyarınca idare mahkemesinin görev alanına girdiği, bu nedenle Mahkemece verilen görev yönünden ret kararının kaldırılarak usul ve yasaya aykırı dava konusu işlemin iptaline hükmedilmesi, davalı idare tarafından ise, Mahkeme kararının vekalet ücretine hükmedilmemesine ilişkin kısmı yönünden istinafa konu kararın kaldırılması ve kurum lehine vekalet ücretine hükmedilmesi istenilmektedir.

 

29.6.2001 gün ve 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Uygulanmasına Dair Kanun’un 5. maddesinin üçüncü fıkrasında, “Üretici, piyasaya sadece güvenli ürünleri arz etmek zorundadır. Teknik düzenlemelere uygun ürünlerin güvenli olduğu kabul edilir. Teknik düzenlemenin bulunmadığı hallerde, ürünün güvenli olup olmadığı; ulusal veya uluslararası standartlara; bunların olmaması halinde ise söz konusu sektördeki iyi uygulama kodu veya bilim ve teknoloji düzeyi veya tüketicinin güvenliğe ilişkin makul beklentisi dikkate alınarak değerlendirilir.” hükmüne yer verilmiş, 12. maddesinin ikinci fıkrasında “Bu Kanunun; ..… (b) 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı hareket eden üreticiler hakkında onbin Türk Lirasından yirmibeşbin Türk Lirasına kadar…… idari para cezası uygulanır” kuralına yer verilerek idari para cezaları düzenlenmiş; “Ürünün piyasaya arzının yasaklanması, toplatılması ve bertarafı” başlıklı 11. maddesinde ise, “İlgili teknik düzenlemeye uygunluğu belgelenmiş olsa dahi, bir ürünün güvenli olmadığına dair kesin belirtilerin bulunması halinde, bu ürünün piyasaya arzı, kontrol yapılıncaya kadar yetkili kuruluşça geçici olarak durdurulur.

 

Kontrol sonucunda ürünün güvenli olmadığının tespit edilmesi halinde, masrafları üretici tarafından karşılanmak üzere, yetkili kuruluş;

 

  1. a) Ürünün piyasaya arzının yasaklanmasını,

 

  1. b) Piyasaya arz edilmiş olan ürünlerin piyasadan toplanmasını,

 

  1. c) Ürünlerin, güvenli hale getirilmesinin imkânsız olduğu durumlarda, taşıdıkları risklere göre kısmen ya da tamamen bertaraf edilmesini,

 

  1. d) (a), (b) ve (c) bentlerinde belirtilen önlemler hakkında gerekli bilgilerin, masrafları üreticiden karşılanmak üzere, ülke genelinde dağıtımı yapılan iki gazete ile ülke genelinde yayın yapan iki televizyon kanalında ilanı suretiyle, risk altındaki kişilere duyurulmasını sağlar.

 

Risk altındaki kişilerin yerel yayın yapan gazete ve televizyon kanalları vasıtasıyla bilgilendirilmesinin mümkün olduğu durumlarda, bu duyuru yerel basın ve yayın organları yoluyla, risk altındaki kişilerin tespit edilebildiği durumlarda ise bu kişilerin doğrudan bilgilendirilmesi yoluyla yapılır. Bu madde kapsamında alınacak önlemler, gerektiğinde Komisyona iletilir.” hükmü yer almış; 13. maddesinin birinci fıkrasında idarî yaptırım kararlarına karşı, tebliğ tarihinden itibaren otuz gün içinde yetkili İdare Mahkemesinde dava açılabileceği öngörülmüş, 08.02.2008 tarih ve 26781 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 5728 sayılı Temel Ceza Kanunlarına Uyum Amacıyla Çeşitli Kanunlarda ve Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 496. maddesi ile de 4703 sayılı Kanun’un sözü edilen 13. maddesi değiştirilerek sözü edilen yaptırım kararlarına karşı İdare Mahkemesinde dava açılabileceği hükmü kaldırılmış, anılan Kanunda geçiş hükmüne de yer verilmemiştir.

 

5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesinin (1) numaralı bendinde; idarî para cezasına karşı, kararın tebliği veya tefhimi tarihinden itibaren en geç onbeş gün içinde, sulh ceza mahkemesine başvurulabileceği; anılan maddenin (8) numaralı bendinde de, idarî yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması halinde, idarî yaptırım kararına ilişkin hukuka aykırılık iddialarının bu işlemin iptali talebiyle birlikte açılan davanın idarî yargı merciinde görüleceği öngörülmüştür. Kanun’un 5560 sayılı Kanun’un 31. maddesiyle değiştirilen 3. maddesinde de, bu Kanun’un idarî yaptırım kararlarına karşı kanun yoluna ilişkin hükümlerinin, diğer kanunlarda aksine hüküm bulunmaması halinde uygulanacağı kurala bağlanmıştır.

 

Dosyanın incelenmesinden, Kocaeli X3 Devlet Hastanesi tarafından 2012/825899.22 ihale kayıt numarası ile yapılan ve davacı şirket üzerinde bırakılan F1 marka gaz bezi kompres ürünü ile igili enfeksiyon oluşumuna neden olabileceği, gazlı bezin ince ve seyrek dokunmuş olduğunun gözlemlenmiş olması ve otoklovda spanç olarak steril edildiğinde renk değişikliğine dair şikayet üzerine davalı idarece piyasa gözetimi ve denetimi başlatılmış; bu denetim kapsamında 375-10 lot X1 (90 cm x 100 mt) ve adlı ürün ile 375-10 lot numaralı Spanç (7,5 cm x 7.5 cm 8 kat) etiket adlı üründen alınan numunelerin analizinin yapılması için Analiz ve Kontrol Laboratuvarları Daire Başkanlığına gönderildiği, Analiz ve Kontrol Laboratuvarları Daire Başkanlığınca yapılan analiz sonucu düzenlenen raporda, bu ürünlerin “fiziksel ve fizikokimyasal” parametresi yönünden uygun bulunmadığının belirtilmesi üzerine 4703 sayılı Ürünlere İlişkin Teknik Mevzuatın Hazırlanması ve Dair Kanun’un 5. maddesinin 3. fıkrasına aykırı davranıldığından bahisle aynı Kanun’un 12. maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi uyarınca iki farklı ürün için 33.530,00 TL idari para cezası ile cezalandırılması, söz konusu ürünlerin piyasaya arzının durdurulmasına, piyasaya arz edilmiş olan uygunsuz ürünlerin toplatılarak mümkün ise teknik düzenlemeye uygun hale getirilmesi, bu mümkün değil ise imha edilmesi, belirtilen uygunsuzluklarla ilgili hususların masrafları üreticiden karşılanmak üzere, ülke genelinde dağıtımı yapılan iki gazete ile ülke genelinde yayın yapan iki televizyon kanalında ilanı suretiyle, risk altındaki kişilere duyurulmasının sağlanması yönünde davalı idarece tesis edilen 02.07.2015 tarih ve 41593279-511.09.01-2014/461 sayılı işlemin iptali istemiyle bakılmakta olan davanın açıldığı anlaşılmaktadır.

 

Bu durumda, yukarıda belirtilen yasal düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde, 4703 sayılı Kanuna aykırılıktan dolayı verilen para cezalarına karşı açılacak davaların çözümünde adlî yargının görevli olmasına karşın, aynı işlem ile tebliğ edilen ve idari yargının görev alanına giren bahse konu ürünün toplatılması, bertaraf edilmesi ve piyasaya arzının yasaklanması işleminin birlikte dava konusu edilmesi nedeniyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun anılan 27. maddesinin (8) numaralı bendi gereği uyuşmazlığın çözüm yerinin idarî yargı olduğu anlaşıldığından, görevli mahkemenin 4703 sayılı Yasa’da idari para cezasına ve idari yaptırım kararına yapılan itirazların görüm ve çözümüne ilişkin özel bir düzenleme bulunmadığı, bu nedenle uyuşmazlığın görüm ve çözümünün 5326 sayılı Kabahatler Kanunu hükümleri uyarınca adli yargı mercilerinin görev alanında bulunduğunun kabulü ile davanın görev yönünden reddedilmesinde hukuki isabet bulunmamıştır.

 

Davalı idarenin vekalet ücretine hükmedilmemesi yönünden istinaf başvurusuna gelince; istinafa konu mahkeme kararı, yukarıda açıklanan nedenlerle davacının istinaf başvurusu kabul edilerek kaldırılacağından ve Mahkemece işin esasına girilerek yeniden bir karar verileceğinden vekalet ücreti yönünden istinaf başvurusu hakkında bu aşamada bir karar verilmesine gerek bulunmamaktadır.

 

Açıklanan nedenlerle, davacı tarafın istinaf başvurusunun kabulü ile Ankara 7. İdare Mahkemesi’nce verilen 03/11/2016 tarih ve E:2015/2141, K:2016/4127 sayılı kararın kaldırılmasına, davalı idarenin vekalet ücreti yönünden istinaf başvurusu hakkında bu aşamada karar verilmesine yer olmadığına, 2577 sayılı Yasanın değişik 45. maddesinin 5. fıkrası hükmü uyarınca davanın esası hakkında bir karar verilmek üzere dosyanın Mahkemesine iadesine, kaldırma kararı üzerine Mahkemece yeniden bir karar verileceğinden bu aşamada yargılama giderleri yönünden ayrıca hüküm kurulmasına yer olmadığına, 22/03/2017 tarihinde oybirliğiyle KESİN olarak karar verildi.