İŞYERİ DEVRİ ( İşcilik Alacakları ve İşverenlerin Sorumluluğu Yönünden – İş Akdinin devam Ediyor Olması

 

Y9HDEsas : 2011/7529Karar : 2013/12802Tarih : 29.04.2013 İŞYERİ DEVRİ ( İşcilik Alacakları ve İşverenlerin Sorumluluğu Yönünden – İş Akdinin devam Ediyor Olması )
KIDEM TAZMİNATI ( İşyerinin Devrinde )
İŞYERİ DEVRİNİ BELİRLEYİCİ UNSURLAR

TMK.599

İK.6

1475 Sa.Ka.14

1. İşyerinin devrinde:
Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden işverenle devralan işverenin birlikte sorumlu olurlar.
Devreden işverenin sorumluluğu devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır.

Kıdem tazminatı hesabı yönünden ise:
işyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde;
İşçinin kıdemi işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanmalıdır. Bununla birlikte, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları, işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır.

2. Somut olayda:
Davalı avukatı davacının ihaleyi yeni alan işveren nezdinde çalışmaya devam ettiğini savunmuştur. 
Davacıya ait hizmet döküm cetvelinde 31.03.2010 tarihinde SSK çıkışı bildirilen davacının 01.04.2010 tarihinde yeni bir işveren nezdinde çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır. 
Mahkemece davacının yeni işe başladığı işyerinin ihaleyi alan alt işverene olup olmadığı araştırılarak davacının asıl işveren nezdinde çalışmaya devam ettiği anlaşıldığı taktirde;
Davacının iş akdi devam ettiğinden, feshe bağlı kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağının reddi gerekeceğinin düşünülmemesi hatalıdır.fk

DAVA VE KARAR:

Davacı, kıdem tazminatı, fazla mesai ücreti ve yıllık izin ücreti alacaklarının ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.

Yerel mahkeme, isteği hüküm altına almıştır.

Hüküm süresi içinde davalı avukatı tarafından temyiz edilmiş olmakla, dava dosyası   için  Tetkik  Hakimi   Ş.Aygün   Dündar   tarafından   düzenlenen  rapor dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü:
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ KARARI:Davacı, ihale süresinin bitimi ve davalı işverenin yeni ihaleyi alamadığından iş sözleşmesini haksız olarak feshettiğini iddia ederek kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin ve fazla çalışma ücret alacaklarının tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı, davacının kendi isteğiyle işten ayrıldığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak talebin kabulüne karar verilmiştir.

Kararı davalı avukatı temyiz etmiştir.

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalının aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde değildir.

2- İşyeri devrinin iş ilişkisine etkileri ile işçilik alacaklarından sorumluluk bakımından taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.

İşyeri  devrinin  esasları  ve  sonuçları  4857  sayılı  İş  Kanununun  6 ncı maddesinde düzenlenmiştir.
Sözü edilen hükümde, işyerinin veya bir bölümünün devrinde devir tarihinde mevcut olan iş sözleşmelerinin bütün hak ve borçlarıyla devralan işverene geçeceği öngörülmüştür.
Devir tarihinden önce doğmuş ve devir tarihinde   ödenmesi gereken borçlar açısından, devreden   işverenle   devralan işverenin  birlikte  sorumlu  oldukları  aynı  yasanın  üçüncü  fıkrasında  belirtilmiş, devreden işverenin sorumluluğunun devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlı olduğu hükme bağlanmıştır.
Değinilen  Yasanın  120 nci  maddesi  hükmüne  göre, 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesi   halen   yürürlükte   olduğundan, işyeri devirlerinde   kıdem tazminatına hak kazanma ve hesap yöntemi bakımından belirtilen madde hükmü uygulanmalıdır. Anılan maddeye göre, işyerlerinin devir veya intikali yahut herhangi bir suretle bir işverenden başka bir işverene geçmesi veya başka bir yere nakli halinde, işçinin kıdemi işyeri veya işyerlerindeki hizmet akitleri sürelerinin toplamı üzerinden hesaplanmalıdır. Bununla birlikte, işyerini devreden işverenlerin bu sorumlulukları, işçiyi çalıştırdıkları sürelerle ve devir esnasındaki işçinin aldığı ücret seviyesiyle sınırlıdır.

İşyerinin  miras  yoluyla  intikali  4721  sayılı  Türk  Medenî  Kanununun 599 uncu maddesinde düzenlenmiş, sözü edilen madde hükmünde mirasbırakanın ölümü ile mirasçıların bir bütün olarak mirasa hak kazanacakları açıklanmıştır.

İşyerinin önceleri gerçek kişi ya da kişilerce işletilmesinin ardından şirketleşmeye gidilmesi durumunda, bu işlem de bir tür işyeri devri sayılmalıdır.
Önceki gerçek kişi olan işverenlerin devralan tüzel kişi ortakları olması bu devir ilişkisini ortadan kaldırmamaktadır (Yargıtay 9.HD. 22.7.2008 gün 2007/20491 E, 2008/ 21645 K.). Aynı şekilde daha önce tüzel kişi şirket olan işverenin işyerini bir gerçek şahsa devretmesi de mümkündür. Devralanın şirketin hissedarlarından biri olması  da  sonucu  değiştirmeyecektir.  Adi  ortaklardan  bir  ya  da  bazılarının hisselerini devri de sorumlulukların belirlenmesi noktasında işyeri devri olarak işlem görmelidir.

İşyeri  devrinin  temel  ölçütü,  ekonomik  birliğin  kimliğinin  korunmasıdır.

Avrupa Adalet Divanı kararlarına göre, maddî ve maddî olmayan unsurların devredilip devredilmediği ve devir anındaki değeri, işgücünün devri, müşteri çevresinin devri, işyerinde devirden önce ve sonra yürütülen faaliyetlerin benzerlik derecesi, işyerinde faaliyete ara verilmişse bunun süresi, işyeri devrinin kriterleri arasında kabul edilmektedir.

Basın İş Kanununa tabi işyerleri bakımından, işyerinin belirleyici unsurlarından olan marka, logo ve yayın imtiyaz hakları gibi maddî olmayan unsurların  devri  de  işyeri  devri  olarak  değerlendirilmelidir  (Yargıtay  9.  HD.,19.1.2010 gün, 2009/42958 E., 2009/354 K).

Maddî  ve  maddî  olmayan  unsurların  devri  söz  konusu  olmaksızın  da işgücünün önem taşıdığı sektörlerde ekonomik birliğin önemli unsurunu olan işçilerin devri de, işyeri devri olarak kabul edilmelidir.

Devirden sonra işyerindeki ekonomik birliğin kimliğini koruyup korumadığının saptanabilmesi için, yürütülen faaliyetin devirden sonra yeni işveren tarafından aynı veya özdeş biçimde sürdürülmesi ölçütü yanında, işyerinin taşınmaz ve taşınır malları ile maddî olmayan varlıkların, işyerinde çalışan işçilerin sayı ve uzmanlık bakımından çoğunluğunun, bunun yanı sıra müşteri çevresinin devredilip devredilmediği,  devir  öncesi  ve  sonrasındaki  faaliyetler  arasında  benzerlik  olup olmadığı, devir sebebiyle işyerinde faaliyet askıya alınmışsa askı süresi gibi koşullar da göz önünde tutulmalıdır.
4857  sayılı  Yasanın  6 ncı  maddesinde yazılı  olan  “hukukî  işleme  dayalı” ifadesi geniş şekilde değerlendirilmeli, yazılı, sözlü ve hatta zımnî bir anlaşma da yeterli görülmelidir.

İşyerine Bankalar Kanunu hükümleri çerçevesinde Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurumu tarafından el koyulması ise işyeri devri niteliğinde değildir. Bu durumda yönetim hakkına müdahale edilmekte veya bankacılık faaliyetleri askıya alınmaktadır.

Yine özelleştirme işlemi sonucu kamuya ait hisselerin devri de işyeri devri olarak değerlendirilemez. Özelleştirmede işyeri aynı tüzel kişilik altında faaliyetini sürdürmekte  sadece  kamuya  ait  hisselerin  bir  kısmı  ya  da  tamamı  el değiştirmektedir.   Bununla   birlikte,   tamamı   kamuya   ait   olan   bir   işyerinin özelleştirme işlemi sonucu başka bir işverene geçmesi işyeri devri niteliğindedir (Yargıtay 9.HD. 8.7.2008 gün ve 2008/25370 E, 2008/ 19682 K.).

İşyeri  devri  fesih  niteliğinde  olmadığından,  devir  sebebiyle  feshe  bağlı hakların istenmesi mümkün olmaz. Aynı şekilde işyeri devri kural olarak işçiye haklı fesih imkânı vermez.

İşyerinin devri işverenin yönetim hakkının son aşaması olup, işyeri devri çalışma   koşullarında   değişiklik   anlamına   da   gelmez.   Dairemizin   kökleşmiş kararlarına göre işyeri devri işçiye haklı nedenle fesih hakkı tanımaz. İşyeri devrinin çalışma  koşullarını  ağırlaştıran  bir  yönü  olup  olmadığı  belirlenmelidir  (Yargıtay 9.HD. 27.10.2008 gün 2008/29715 E, 2008/28944 K.).

Bu  açıklamalar  ışığında,  iş  hukukunda  işyeri  devrinin  işçilik  alacaklarına etkileri üzerinde ayrıca durulmalıdır. 

İşyeri devri halinde kıdem tazminatı bakımından devreden işveren kendi dönemi ve devir tarihindeki son ücreti ile sınırlı olmak üzere sorumludur. 1475 sayılı Yasanın 14 üncü maddesinin ikinci fıkrasında, devreden işverenin sorumluluğu bakımından bir süre öngörülmediğinden, 4857 sayılı Yasanın 6 ncı maddesinde sözü edilen devreden işveren için öngörülen iki yıllık süre sınırlaması, kıdem tazminatı bakımından söz konusu olmaz. O halde kıdem tazminatı işyeri devri öncesi ve sonrasında geçen sürenin tamamı için hesaplanmalı, ancak devreden işveren veya işverenler bakımından kendi dönemleri ve devir tarihindeki ücret ile sınırlı sorumluluk belirlenmelidir.

Feshe bağlı diğer haklar olan ihbar tazminatı ve kullanılmayan izin ücretlerinden  son  işveren  sorumlu  olup,  devreden  işverenin  bu  işçilik alacaklarından herhangi bir sorumluluğu bulunmamaktadır.

İşyerinin devredildiği tarihe kadar doğmuş bulunan ücret, fazla çalışma, hafta tatili  çalışması,  bayram  ve  genel  tatil  ücretlerinden  4857  sayılı  Kanunun  6 ncı maddesi uyarınca devreden işveren ile devralan işveren müştereken müteselsilen sorumlu olup, devreden açısından bu süre devir tarihinden itibaren iki yıl süreyle sınırlıdır. Devir tarihinden sonraki çalışmalar sebebiyle doğan sözü edilen işçilik alacakları sebebiyle devreden işverenin sorumluluğunun olmadığı açıktır. Bu bakımdan devirden sonraya ait ücret, fazla çalışma, hafta tatili çalışması, bayram ve genel tatil ücreti gibi işçilik alacaklarından devralan işveren tek başına sorumlu olacaktır.

Somut olayda; davalı avukatı davacının ihaleyi yeni alan işveren nezdinde çalışmaya  devam  ettiğini  savunmuştur.  Davacıya  ait  hizmet  döküm  cetvelinde 31.03.2010 tarihinde SSK çıkışı bildirilen davacının 01.04.2010 tarihinde yeni bir işveren nezdinde çalışmaya başladığı anlaşılmaktadır. Mahkemece davacının yeni işe başladığı işyerinin ihaleyi alan alt işverene olup olmadığı araştırılarak davacının asıl işveren nezdinde çalışmaya devam ettiği anlaşıldığı taktirde davacının iş akdi devam ettiğinden, feshe bağlı kıdem tazminatı ve yıllık ücretli izin alacağının reddi gerekeceğinin düşünülmemesi hatalıdır.

3- Islahta faiz talebi olmadığı halde ıslah edilen miktarlara faiz yürütülmesi taleple bağlılık kuralına aykırı olduğunun gözetilmemesi hatalı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
Y9HD 29.04.2013 E.2011/7529 – K.2013/12802