İş sahibinin yüklenici iş ortaklığı aleyhine açtığı birleşen davada davacı Genel Müdürlüğü davalı yüklenicinin sözleşme konusu işin yapımı sırasında gerekli olan boru malzemelerini satın aldığını ancak bedelini ödemediğini bu nedenle idarenin zarara uğradığını ileri sürerek *TL’nin tahsilini talep etmiş olduğu dava 

image_pdfimage_print
65 / 100

15. Hukuk Dairesi         2020/228 E.  ,  2020/3185 K.

“İçtihat Metni”


Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi

Yukarıda tarih ve numarası yazılı bozmaya uyularak verilen hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiş, davacı-birleşen dosyalar davalısı vekili tarafından duruşma istenmiş olmakla duruşma için tayin edilen günde davacı-birleşen dosyalar davalısı vekili Avukat … ile davalı-birleşen dosyalar davacısı vekili Avukat … geldi. İflas İdare memurları gelmedi. Temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraflar avukatları dinlendikten sonra vaktin darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması başka güne bırakılmıştı. Bu kere dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği konuşulup düşünüldü:

– K A R A R –

Asıl ve birleşen davalar, eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, yüklenici iş ortaklığı tarafından açılan asıl ve birleşen davalar sözleşmenin haksız olarak feshi nedeniyle muarazanın men’i, teminat mektuplarının iadesi ve haksız fesih nedeniyle tazminat, kesin hesap alacağı ile malzeme bedeli, sözleşmenin uyarlanması, mümkün olmazsa feshi; iş sahibi tarafından açılan birleşen davalar sözleşmenin haklı olarak feshi nedeniyle ikinci ihale sürecinde fazladan ödenen danışmanlık hizmet bedeli, iki ihale arasındaki fark nedeniyle uğranılan menfi zararın tazmini ve yurt dışından ithal edilip kredisi iş sahibi tarafından ödenmesine rağmen, kullanılmayan malzeme bedeli ve iş sahibinin kendisine ait boru fabrikasında üreterek yüklenici iş ortaklığına satıp teslim ettiği boru malzemelerinin bedellerinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece bozmaya uyularak ve davaların birleştirilmesi sureti ile yapılan yargılama sonucunda; asıl davanın reddine, birleşen 2005/324 Esas sayılı davadaki uyarlama ve muarazanın giderilmesi taleplerinin reddine, sözleşme feshedilip konusuz kaldığından bununla ilgili karar verilmesine yer olmadığına, birleşen 2011/320 Esas sayılı dosyada yüklenici iş ortaklığının açtığı davanın kabulüne, iş sahibinin açtığı birleşen 2007/180 Esas ve iş bu dava ile birleşen 2007/367 Esas sayılı dosyalardaki davaların reddine, iş sahibinin açtığı birleşen 2006/210 Esas sırasında kayıtlı iken bozmadan sonra 2013/258 Esas numarasını alan dosyadaki davanın kabulüne dair verilen karar, birleşen 2005/324 Esas sayılı dava dosyası hariç diğer davalar yönünden taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara ve mahkemece uyulan bozma kararı gereğince inceleme yapılarak hüküm verilmiş olmasına, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına ve bozmanın şümulü dışında kalarak kesinleşen cihetlere ait temyiz itirazlarının incelenmesinin artık mümkün olmamasına göre özellikle yüklenici iş ortaklığını oluşturan şirketlerden Tekser İnş. San. ve Tic. A.Ş. 25.04.2012 tarihinde iflas etmiş ise de; diğer yüklenici Yapısal Yapı San. ve Tic. Ltd. Şti. ile dava ve sözleşme konusu işi adi ortak-iş ortaklığı şeklinde birlikte üstlendikleri, adi ortaklar arasında zorunlu dava arkadaşlığı olup, birlikte dava açan adi ortaklardan biri veya birkaçının sonradan davayı takip etmemesinin sonuca etkili olmayacağı ve diğer adi ortak tarafından davanın yürütülmesinin mümkün olduğunun anlaşılmasına göre tarafların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
2-Tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Davacı yüklenici iş ortaklığı Erzurum ili, İçmesuyu İsale Hattı Arıtma Tesisi, Ana Besleme Hatları ve Depolar Projesi inşaatının yapımını üstlenmiştir. İhaleye 47.700.000 USD muhammen bedelle çıkılmış, davacı yüklenici 24.306.100 USD bedel teklifinde bulunmuş, taraflar arasında 14.11.2003 tarihli sözleşme ve 01.06.2004 tarihli protokol imzalanmıştır. Daha sonra bu sözleşme esas alınarak Erzurum 4. Noterliği’nde 09.03.2004 tarih ve 2647 yevmiye numaralı 2 nolu Zeyilname imzalanmış, 2 nolu zeyilnamede içmesuyu isale hattında kullanılacak çelik boruların idarenin Erzurum’da bulunan boru fabrikasından yüklenici tarafından satın alınmak suretiyle temin edileceği belirlenmiştir.
Davacı yüklenici iş ortaklığı, asıl davasında 14.11.2003 tarihli sözleşmenin davalı iş sahibi tarafından 30.06.2006 tarihli yönetim kurulu kararı ile tek taraflı ve haksız şekilde feshedildiği, noter vasıtasıyla 12.07.2006 tarihinde kendisine bildirilen feshin hukuka aykırı olduğunu iddia ederek sözleşmenin haksız feshedildiğinin tespitine, haksız fesih sebebiyle cezai feshin ortadan kaldırılmasına, sözleşme uyarınca iş sahibine verilen teminat mektuplarının iadesine, taraflar arasındaki muarazanın men’i ile 100.000 USD tazminatın davalıdan tahsilini istemiş; birleşen 2005/324 Esas sayılı davasında ise 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 365/II. maddesine göre hakimin sözleşmeye müdahalesi ile sözleşme bedelinin arttırılmasını veya mümkün olmadığı takdirde sözleşmenin feshini, taraflar arasındaki muarazanın önlenmesini talep etmiş; mahkemece asıl davanın reddine, birleşen 2005/324 Esas sayılı davada bedel arttırılarak sözleşmenin uyarlanması talebinin reddine, sözleşmenin feshine yönelik dava konusuz kaldığından bu hususta esas hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiş; verilen kararın davacı yüklenici iş ortaklığı vekilince yasal süresi içinde temyizi üzerine Dairemiz’in 25.01.2012 günlü, 2011/6839 Esas, 2012/270 Karar sayılı ilamı ile ‘‘…Sözleşme konusu işin ifası sırasında her iki tarafın da eksik ve kusurlarının bulunduğu, sözleşmenin feshinde tarafların ortak kusurlu hareket ettikleri, davacı yüklenicinin dava dilekçesinde teminat mektuplarının özelliklerini ve miktarlarını göstermediği, iadesi talep edilen teminat mektuplarının bedeline göre harcının da yatırılmadığı, davacı yana süre verilip, gerekli açıklama yaptırılarak ona göre dava harcı da yatırıldıktan sonra teminat mektuplarının iadesi konusunda gerekli değerlendirmenin yapılması, iş sahibinin Erzurum 3. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2006/210 Esas sayılı dosyasında yüklenici ortak girişim aleyhine sözleşme kapsamında sattığı boru malzemelerinin bedelinin ödenmediği iddiası ile açtığı dava ile bu dava dosyası arasında bağlantı olduğundan, her iki davanın birleştirilmesi, birleştikten sonra tasfiye kesin hesabının çıkarılması, teminat mektuplarının iadesi, idarenin alacak istemi hakkında gerekli araştırma ve inceleme yapılarak sonucu dairesinde hüküm kurulması…’’ gerekçesi ile ilk karar bozulmuştur.
Mahkemece bozmaya uyularak asıl davanın reddine ilişkin karara yönelik davacı yüklenicinin diğer temyiz itirazları yerinde değil ise de; Dairemiz’in hükmüne uyulan 25/01/2012 günlü, 2011/6839 Esas, 2012/270 Karar sayılı bozma ilamının 2. bendine göre her iki tarafın eksik ve kusurlarının bulunduğu, sözleşmenin feshinde tarafların ortak kusurlu hareket ettiklerinin kabul edildiği, Yargıtay Yüksek Hukuk Genel Kurulu’nun emsal kararları ve Dairemiz’in emsal 02.05.2019 günlü, 2019/269 Esas, 2019/2018 Karar sayılı ilamı ile yine 14.12.2017 günlü, 2016/6275 Esas, 2017/4429 Karar sayılı ilamlarında sözleşmenin feshinde her iki taraf kusurlu olduğunda, başka bir ifade ile ortak kusur halinde tarafların birbirlerinden tazminat talebinde bulunamayacağı ve sadece birbirlerine kazandırdıklarını yasanın geri verme hükümlerine göre isteyebilecekleri, geri vermenin kapsamının tayininde de kıyas yolu ile sebepsiz zenginleşme kurallarının uygulanacağı, tarafların sözleşmenin feshinde ortak kusurlu olması halinde iş sahibinin fesih nedeniyle uğradığı menfi zarara ilişkin talepte bulunamayacağı ve teminat mektubunu irad kaydetmesinin mümkün olmadığı açıkça belirtilmiş olup, mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama aşamasında davacı yüklenicinin iadesini talep ederek 04.09.2012 tarihinde harcını yatırdığı Şekerbank’a ait 14.11.2003 tarihli, 12415714 nolu 1.458.366,00 USD bedelli kesin teminat mektubunun halen iade edilip edilmediği ya da paraya çevrilerek irad kaydedilip kaydedilmediği araştırılıp, asıl davada teminat mektubu ile ilgili sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, teminat mektubunun iadesi talebini de kapsayacak biçimde davanın tümden reddi doğru olmamıştır.
İş sahibinin yüklenici iş ortaklığı aleyhine açtığı birleşen 2006/210 Esas sayılı davada; davacı ESKİ Genel Müdürlüğü davalı yüklenicinin 14.11.2003 tarihli sözleşme konusu işin yapımı sırasında gerekli olan boru malzemelerini satın aldığını, ancak bedelini ödemediğini, bu nedenle idarenin zarara uğradığını ileri sürerek 1.656.200,09 TL’nin tahsilini talep etmiş, mahkemece davanın kabulüne dair verilen ilk kararın, davalı adi ortaklığı oluşturan yüklenici şirketlerin vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemiz’in 25.01.2012 günlü, 2011/6525 Esas, 2012/272 Karar sayılı ilamında davanın konusu ve tarafları bakımından aralarında bağlantı bulunduğundan, iş sahibinin 2006/210 Esas sayılı davasının yüklenici iş ortaklığınca açılan asıl dava ile birleştirilmesi gerektiği belirtilerek hüküm bozulmuştur. Mahkemece bozma ilamına uyularak asıl dava ile birleştirilen bozmadan önce 2006/210 Esas sayılı olup, bozmadan sonra 2013/258 Esas sırasına kaydedilerek davanın kabulüne dair kurulan hükme yönelik yüklenici iş ortaklığının temyiz itirazlarının incelenmesine gelince; yüklenicinin sair temyiz itirazları yerinde değil ise de, yüklenicinin bozmadan önce 2006/210 Esas sayılı dosyada verilen karardan sonra 1.750.000,00 TL’lik teminat mektubunun icra marifeti ile paraya çevrilerek kabul edilen 1.656.200,09 TL boru bedeli alacağının iş sahibi idarece tahsil edildiğini ileri sürdüğü, dava tarihinde yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun 84. maddesi ve karar tarihi itibariyle yürürlüğe giren 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 100. maddesi gereğince dava ya da takipten sonra alacağın bir kısmının ödenmesi halinde, ödenen miktar ve tarih belirtilerek yapılan ödemenin az yukarıda belirtilen yasa maddesi hükümleri gözetilerek icra müdürlüğünde infaz aşamasında dikkate alınmasına şeklinde hüküm kurulması gerekirken, yüklenicinin bu yöndeki savunmasına rağmen ödeme yapılıp yapılmadığının araştırılmaması ve 818 sayılı BK 84. (6098 sayılı TBK 100.) maddesinin uygulanması bakımından olumlu ya da olumsuz herhangi bir karar verilmemiş olması da usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Kabule göre de; birleşen 2006/210 Esas sırasında kayıtlı iken bozmadan sonra 2013/258 Esasa kaydedilerek yargılaması yapılıp, hüküm kurulan davada dava tarihi ‘‘14/06/2006’’ olduğu halde, gerekçeli karar başlığında ‘‘06/04/2012’’ yazılması ve hüküm fıkrasında da kabul edilen 1.656.200,09 TL’ye tarih belirtilmeksizin dava tarihinden denilmek suretiyle daha sonraki bir tarihten itibaren faiz uygulanması doğru olmamıştır.
İş sahibinin yüklenici iş ortaklığı aleyhine açtığı birleşen 2007/180 Esas sayılı davada sözleşmenin feshinde her iki tarafın da ortak kusurlu olması nedeniyle menfi zarar istenemeyeceğinden, iş sahibinin iki ihale arasındaki fark olarak talep ettiği menfi zarar isteminin reddi doğru ise de; davacı iş sahibi bu davasında menfi zarar talebinin yanında sözleşmeye göre mekanik ekipmanları (malzemeleri) İsveç Bankası SEB vasıtasıyla AVM firmasından temin eden davalı yüklenici şirketin kendisine 4.202.008,85 USD tutarında mekanik ekipman fatura ederek bilgisi dışında kredi kuruluşundan bedelini tahsil etmesine rağmen, malzemelerden bir kısmını yapılan iş ve imalâtlarda kullandığını, bir kısmını ise hiç kullanmadığını ve kullanılmayan malzemeleri sözleşmenin feshinden sonra kendisine iade etmediğini ileri sürerek bununla ilgili de alacak isteminde bulunmuş olup, teslimatı yapılmayan malzeme ve ekipman bedeline yönelik bu alacak talebinin 321.772,86 TL’lik kısmından yargılama aşamasında 14.10.2011 tarihinde dosyaya ibraz ettiği dilekçesi ile feragat etmiştir.
Mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılama aşamasında İnşaat Mühendisi, Sayıştay Emekli Uzman Denetçisi/Yeminli Mali Müşavir ve Hukukçudan oluşan bilirkişi heyetinin düzenlediği ve hükme esas alınan 20.05.2015 tarihli bilirkişi kurulu raporunda söz konusu malzemeleri iş sahibinin doğrudan kendisinin temin ettiği, temin edilen bu ekipmanın iş sahibi idarenin kendi malı olduğu hususu dikkate alındığında zararının söz konusu olmadığı, mekanik teçhizatın bir kısmını yüklenici iş ortaklığının kullandığı, kalan malzemelerin de sözleşmenin feshinden sonra işin tamamlanması için yeniden yapılan ihale kapsamında ikinci yüklenici tarafından kullanıldığı ve davacı iş sahibinin teslim edilmeyen malzemeden dolayı alacağının kalmadığı belirtilmiştir. Bilirkişi heyetinin 20/05/2015 tarihli bu raporuna karşı iş sahibi tarafından ayrıntılı biçimde ve teknik mahiyette itiraz edilmesine rağmen, mahkemece 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Bilirkişiye başvurulmasını gerektiren hâller” başlıklı 266. maddesinde düzenlenen mahkemenin çözümü hukuk dışında, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hâllerde, taraflardan birinin talebi üzerine yahut kendiliğinden, bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceğine, Aynı Kanun’un “Bilirkişi raporuna itiraz” başlığı altındaki 281/2. maddesi gereğince mahkemenin bilirkişi raporunda görülen eksiklik yahut belirsizliğin tamamlanması veya açıklığa kavuşturulmasını sağlamak için bilirkişiden, yeni sorular düzenlemek suretiyle ek rapor alabileceğine ilişkin yasa maddeleri gözetilerek itirazları karşılayacak şekilde bilirkişi heyetinden ek rapor alınmadığı gibi, iş sahibi ESKİ Genel Müdürlüğü’nün rapora itirazlarının neden kabul edilmediği de kararın gerekçesinde denetime elverişli biçimde açıklanmamıştır. Öte yandan bu davada davanın tamamı reddedildiğinden, vekille temsil olunan davalı yüklenici şirketler yararına reddedilen tutar üzerinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre hesaplanan 158.846,00 TL nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, daha az vekalet ücretine karar verilmesi de doğru olmamıştır.
Yüklenici iş ortaklığı tarafından açılıp, birleştirilen 2011/320 Esas sayılı davada sözleşmenin idarece feshinden sonra iş sahibinin el koyup yükleniciye teslim etmediği iddiası ile şantiyede kalan malzemelerin bedeli ile kesin hesap alacağı olarak toplam 1.750.000,00 TL talep edilmiş, ancak bu tutarın ne kadarlık kısmının şantiyede kalan malzeme bedeli için istendiği, ne kadarının da kesin hesap alacağına ilişkin olduğu açıklanmamıştır. Bu davada kurulan hükümle ilgili davalı iş sahibinin diğer temyiz itirazları yerinde olmamakla birlikte davada kesin hesap alacağı ve iş sahibi idarede kalan malzeme bedelinin tahsili talebine dair toplamda 1.750.000,00 TL istenmiş olduğundan, mahkemece davacı yükleniciye dava tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK 75. maddesi ile yargılamanın devamı sırasında yürürlüğe giren 6100 sayılı HMK 31. maddesinde düzenlenen “Hakimin davayı aydınlatma ödevi” kapsamında kesin hesap alacağı ve malzeme bedeli alacağından ne miktarda talepte bulunduğu açıklattırılmamış, kesin hesap alacağı ve yüklenicinin şantiyede kalan malzeme bedeli talebi ile ilgili düzenlenen ve hükme esas alınan bilirkişi kurulu raporuna karşı davalı iş sahibi vekilince açıkça itiraz edildiği halde, 6100 sayılı HMK 281/2. maddesi gereğince bilirkişi heyetinden itirazları karşılayacak şekilde ek rapor alınmamıştır. Öte yandan mahkemece Anayasa’nın 141/3. maddesine göre bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılacağı, adil yargılanma hakkının sağlanması kapsamında kararların gerekçeli olmasıyla ilgili kamu düzenine ilişkin hükümlere 6100 sayılı HMK’nın 297. maddesinde de yer verildiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 24.02.2010 tarihli, 2010/1-86 Esas, 2010/108 Karar sayılı ilamına göre de; “Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerektiği…”ne dair Yasa maddeleri ile Yargıtay kararları dikkate alınmaksızın, birleşen 2011/320 Esas sayılı davanın kabulüne yönelik kararın gerekçesi de açıklanmadan hüküm kurulması da hatalı olmuştur.
Bu durumda mahkemece asıl davada iadesi talep edilen kesin teminat mektubunun yükleniciye iade edilip edilmediğinin ya da iş sahibi tarafından nakde çevrilerek irad kaydedilip kaydedilmediğinin araştırılması, yüklenicinin açtığı birleşen 2011/320 Esas sayılı dosyada davacı yüklenici iş ortaklığına 6100 sayılı HMK 31. maddesi gereğince talep ettiği alacağın ne kadarının kesin hesap alacağı, ne kadarlık kısmının da malzeme bedeli istemine ilişkin olduğu açıklattırılıp, talep edilen tutarlar da gözetilerek işin esasının incelenmesi, iş sahibinin yüklenici iş ortaklığı aleyhine açtığı birleşen 2006/210 Esas sırasında kayıtlı iken bozmadan sonra 2013/258 Esas numarasını alan dava dosyasında verilen ilk karardan sonra icra müdürlüğü marifeti ile ya da haricen yüklenicinin savunmasında belirttiği gibi ödeme yapılıp yapılmadığı saptanıp, şayet yapılmış ise ödemenin tarihi ve miktarı araştırılarak 6098 sayılı TBK’nın 100. maddesi gereğince dava ya da takipten sonra alacağın bir kısmının ödenmesi halinde, ödenen miktar ve tarih belirtilerek yapılan ödemenin icra müdürlüğünde infaz aşamasında dikkate alınmasına şeklinde hüküm kurulması; davalı-birleşen dosya davacısı iş sahibinin birleşen 2007/180 Esas sayılı davasında özellikle malzeme bedeline yönelik talebi açısından ve yüklenici iş ortaklığının birleşen 2011/320 Esas sayılı dosyasında kesin hesap alacağı ile fesihten sonra şantiyede kalan malzeme bedeli talebi hakkında tarafların teknik itirazlarını karşılayacak biçimde hükme esas alınan raporu düzenleyen bilirkişi kurulundan 6100 sayılı HMK 281/2. maddesi uyarınca gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınarak kabul ve red gerekçesi de gösterilmek sureti ile asıl davada teminat mektubunun iadesi, yüklenicinin iş sahibi aleyhine açtığı birleşen 2011/320 Esas sayılı davada kesin hesap alacağı ve yüklenici iş ortaklığına ait malzeme bedeli, iş sahibinin yüklenici aleyhine açtığı birleşen 2007/180 Esas sayılı davada malzeme bedeli istemi konusunda sonucuna uygun bir karar verilmesi ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’ne göre reddedilen ve kabul olunan kısımlar üzerinden taraflar yararına nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile yüklenici iş ortaklığının açtığı asıl ve birleşen 2011/320 Esas sayılı davada, iş sahibinin yükleniciler aleyhine açtığı birleşen 2007/180 Esas ve birleşen 2006/210 Esasında kayıtlı iken bozmadan sonra 2013/258 Esas numarasını alan davalarda yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın temyiz eden taraflar yararına bozulması uygun bulunmuştur.
Açıklanan nedenlerle verilen karar, temyiz eden taraflar yararına bozulmalıdır.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte yazılı nedenlerle yüklenici iş ortaklığının ve iş sahibi idarenin diğer temyiz itirazlarının reddine, 2. bent uyarınca kabulü ile asıl dava ile birleşen 2011/320 Esas, birleşen 2007/180 Esas, birleşen 2006/210 Esas sırasında kayıtlı iken bozmadan sonra 2013/258 Esas numarasını alan dosyalarda verilen hükümlerin temyiz eden taraflar yararına BOZULMASINA, 2.540,00’ar TL duruşma vekillik ücretinin taraflardan karşılıklı olarak alınarak Yargıtay’daki duruşmada vekille temsil olunan diğer tarafa verilmesine, ödenenden 5766 sayılı Kanun’un 11. maddesi ile yapılan değişiklik gereğince Harçlar Kanunu 42/2-d maddesi uyarınca alınması gereken 437,00 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davacı-birleşen dosya davalısına, 655,50 TL Yargıtay başvurma harcının mahsup edilerek, varsa fazla alınan temyiz harcının temyiz eden davalı-birleşen dosya davacısına iadesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine 11.12.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.

image_pdfimage_print