Koronavirüs (COVİD-19) salgını “iş kazası” olarak değerlendirilebilir mi?(emsal yargıtay kararlı)

image_pdfimage_print
53 / 100

belirtildiği üzere salgından etkilenen çalışanın, iş kazası geçirdiğinin söylenebilmesi için bu kazanın işyerinde ya da işin yürütümü nedeniyle olması gerekmektedir. Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 15/04/2019 tarihli kararında Ukrayna seferinden dönen bir tır şoförünün, sefer esnasında H1N1 (domuz gribi) virüsüne yakalanması ve bunun neticesinde vefat etmesini iş kazası olarak değerlendirmiştir. İlgili ilamda “Ukrayna’ya yapılan sefer sırasında bulaştığı yukarıda belirtilen rapor kapsamından anlaşılan H1N1 virüsüne bağlı olarak, daha sonra meydana gelen ölümünün iş kazası olarak kabul edilmesi gerektiği açıktır.” denilmektedir (YARGITAY 21. HD, 2018/5018 E., 2019/2931 K., 15.04.2019 T.). Yargıtay’ın verdiği bu karar ışığında; uyuşmazlık çıkması halinde mahkemeler tarafından Koronavirüs salgını nedeniyle hastalanan veya vefat eden çalışanlar için de iş kazasına maruz kaldıkları yönünde hüküm kurulabilecektir. Daha önce de belirtildiği gibi alınması gereken tedbirlerin tümünün alınması, bilgilendirmelerin usulüne uygun olarak yapılması, nedensellik bağının kesilmesi (mücbir sebep ile zarar görenin veya üçüncü kişinin ağır kusuru) vb. durumlarda işverenin kusuru azalacak ve hatta belirli durumlarda ortadan kalkabilecektir.

Tüm bu durumlarda işverenin kusurlu olup olmadığına bakılmaksızın, işçinin işyerinde veya işin yürütümü esnasında Koronavirüs hastalığına yakalanması ve bunun sonucunda ölüm gerçekleşmesi veya vücut bütünlüğünün ruhen ya da bedenen engelli hâle gelmesi halinde “iş kazası”nın varlığının kabulü gerekecektir.

5. Koronavirüsün işverenin her türlü tedbiri almasına rağmen sakınamayacağı bir olgu olduğu varsayımında işverenin sorumluluğu yine de devam edecek midir?
Koronavirüsün engellenmesi için işverenin her türlü tedbiri almış olmasına rağmen hastalığın işçilere bulaşmasının önüne geçemediği durumlar olabilecektir. Ancak bu durumda İşverenin kusursuz olduğu iş kazalarında da işverenin sorumluluğuna gidilebilecek midir sorusu gündeme gelecektir. Bu durumda konunun mücbir sebep ile beklenmedik hal bağlanmında değerlendirilmesi gerekecektir. Biz koronavirüsün “beklenmeyen hal” kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz. Çebi Hukuk & Danışmanlık’ın bir önceki haberini okumak için tıklayınız: Koronavirüs salgını mücbir sebep olarak değerlendirilebilir mi?

“Görüldüğü üzere mücbir sebep ve beklenmeyen hâl kavramları, kusurdan bağımsız olmaları, önlenemez olaylar sonucu ortaya çıkmaları ve işverenin sorumluluğunu etkilemeleri nedeniyle benzer iseler de birbirlerinden farklı kavramlardır. Öncelikle mücbir sebep yıldırım, kasırga, savaş vb. daha güçlü olaylar sonucu borcun ihlaline sebep olurken beklenmeyen hâl de bu derece güçlü ve yoğun olaylar söz konusu değildir. Diğer taraftan mücbir sebep illiyet bağının kesilmesi nedeniyle borçlunun sorumluluğunu tamamen ortadan kaldırırken, beklenmeyen hâl her zaman borçlunun sorumluluğunu tümden ortadan kaldırmamakta bazı durumlarda kısmen sorumluluktan kurtarmaktadır.” (YARGITAY HUKUK GENEL KURULU E. 2015/10-2682 K. 2019/986 T. 1.10.2019)

Yargıtay’ın ilgili kararlarında “kaçınılmazlık” kavramı üzerinde durulmuş, kaçınılmazlık durumunun iş kazası olgusunu ortadan kaldırmayacağına ve işverenin sorumluluğunun devam edeceğine karar verilmiştir. Ancak bu durumda işveren hakkaniyet gereği zararın tamamından sorumlu olmayacaktır.

“Kaçınılmazlık beklenmeyen hal olarak nitelendirilir. Kaçınılmazlığın bir başka adı da aksi tesadüftür. Kaçınılmazlık öngörülebilir fakat engellenemeyen hadiseleri ifade eder. Bazen her türlü önlemin alınması durumunda dahi iş kazası yada meslek hastalığı meydana gelebilir. Kaçınılmazlık durumunda zararın tümüne işçinin katlanması hakkaniyete uygun düşmez Yargıtay uygulamalarında kaçınılmazlık durumunda sorumluluğun paylaştırılması kural olarak %60 işveren, %40 kazalı kusuru olarak sorumluluğun paylaştırılması şeklindedir.(…) davacılar murisinin ölümü ile neticelenen olayda %100 “kaçınılmazlık” olgusunun etkili olduğu açıktır.” (YARGITAY 21. HD E. 2019/4094 K. 2019/7643 T. 10.12.2019)

image_pdfimage_print