Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; taraflar arasında yapılan anlaşmanın Gayrimenkul Satış Vaadi Sözleşmesi olduğu, ticari ilişkiden kaynaklanmadığı,TTK’nın 4/1. maddesinde tarif edilen her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan hukuk davalarından sayılmadığı, davacının şahıs olup dava konusu satın alınan yerin ise konut niteliğinde daire olduğu, işyeri olmadığı, daire ve konutun ikamete yarar bir yer olduğu, uyuşmazlığın ticari iş sayılması için aranan her iki tarafın da ticari işletmesi ile ilgili hususlardan doğan ihtilaf olması şartının somut olayda gerçekleşmediği, taraflar arasındaki ilişkinin ticari ilişki olmadığı, TTK’nın 4 ve 5. maddelerinde tarif edilen ticari davalardan sayılmadığı gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliği nedeniyle dava dilekçesinin reddine, karar kesinleştiğinde, talep halinde dosyanın görevli Tüketici Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir. … 6502 sayılı Kanun’un 73/1. maddesi, “Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” hükmünü taşımaktadır. … 4077 sayılı Kanun’da tüketici işlemi, mal ve hizmet piyasalarında tüketici ile satıcı-sağlayıcı arasında yapılan her türlü hukuki işlem olarak tanımlandığı halde, 6502 sayılı Kanun ile, tüketici işlemi kavramının kapsamı genişletilmiştir. Buna göre tüketici işlemi; “eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere kurulan her türlü sözleşme ve hukuki işlemi ifade eder.” şeklinde yeniden tanımlanmıştır. (6502 s.K.m.3/l) Bu değişikliğe ilişkin 6502 sayılı Kanun’un gerekçesinde ayrıntılı bir açıklama yapılmamış,”Böylece uygulamada ortaya çıkan ve tüketici sözleşmelerinin kapsamının daraltan yorumların da önüne geçilmiş olacaktır.” denilmekle yetinilmiştir. … Somut olayda, davacı arsa sahibi tarafından davacı yüklenici ile aralarında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereği cezai şart ve kira tazminatının tahsilini istenmiş olup, sözleşmeye göre dava dışı arsa sahiplerine ait taşınmaz üzerine betonarme karkas nitelikte bina inşa edileceği, arsa sahibine daireler verileceğinin kararlaştırıldığı, arsa sahiplerinden ikisinden hakları temlik aldığını iddia eden davacının iki daire için anılan istemlerle bu davayı açtığı anlaşılmış, temyiz dilekçesinde davacının ticari amaçla hareket ettiği de ileri sürülmüştür. 6098 sayılı TBK’nın 470. vd maddelerinde düzenlenen eser sözleşmesinin bir türü olan “arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi”, iş sahibinin bir arsanın muayyen bir payının bedel olarak devri veya devri taahhüdü karşılığında, yüklenicinin bir inşa (yapı) eseri meydana getirmeyi taahhüt ettiği, tam olarak iki tarafa borç yükleyen, ivazlı, çift tipli bir karma sözleşmedir…. ondan hakları temlik alan açısından güdülen amaç kullanmak için konut edinmek değildir. Güdülen amaç, arsasının değerlenmesini sağlayacak yapının arsa üzerine yapılması ve edinilecek daireleri satma veyahut kiraya verme sureti ile değerlendirmektir. Bu nedenle, arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü işbu ticari saikinin, 6502 sayılı Yasa’da tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Yasa’nın amacı, kapsamı, 3. maddesindeki tanımlar bütün olarak okunup değerlendirildiğinde ve taraflar arasındaki sözleşmeye konu işin, üst düzey teknoloji ile gerçekleştirilmesi, kapsamı ve karmaşıklığı da dikkate alındığında Yasa koyucunun, salt kullanma ve tüketme amacıyla yapılan, basit nitelikteki (kullanacağı evi için dolap yaptırmak, badana-boya yaptırmak, şahsi aracını tamir ettirmek…vb.gibi) dar kapsamlı olağan tüketim işlemini konu alan eser sözleşmelerini, 6502 sayılı Yasa’nın 3/l maddesi kapsamına aldığı ve Tüketici Mahkemeleri’nce bakılmasını öngördüğünün kabulü icap eder. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin kapsamı, karmaşıklığı ve üst düzey teknoloji gerektirmesi karşısında, bu davaların; dilekçelerin verilmesi, tahkikat ve hüküm aşamaları yönünden daha kısa ve basit şekilde sonuçlandırılmasında yarar görülen basit yargılama usulüne tabi tutulmasının sakıncaları da gözardı edilmemelidir. … Bu durumda mahkemece somut uyuşmazlığın 6502 sayılı Yasa kapsamında bir uyuşmazlık olmadığı, davalı yükleniciler tacir olup, arsa sahibi davacının tacir olmadığı, buna göre davanın 6102 sayılı TTK’nın 4/1. maddesi uyarınca, her iki tarafın ticari işletmesi ile ilgili hukuk davası (nispi ticari dava) olmadığı, aynı maddede TBK’nın 470. vd. maddelerine atıf yapılmadığından davanın mutlak ticari dava niteliğinin de bulunmadığı, buna göre Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gözetilerek, HMK’nın 114/1-c ve 115/2. maddesi hükümleri gereğince göreve ilişkin dava şartı noksanlığı bulunduğu gerekçesiyle davanının usulden reddine karar verilmesi gerekirken, karar tarihinde yürürlükte bulunmayan ve göreve ilişkin dava şartı öngörmeyen HUMK’nın göreve ilişkin 7 ve 27. madde hükümlerine uygun olarak gerekçede “mahkememizin görevsiz olması nedeniyle” hüküm fıkrasında “mahkememizin görevsizliği nedeniyle” ibarelerine yer verilmesi ve mahkemece yetki ile ilgili gerekçeye dayanılmamasına ve esasen yetki hususunun görevli mahkemece karara bağlanması gerekmesine rağmen, hüküm fıkrasının 1. bendinde “ve yetkili” ibaresine yer verilmesi doğru olmamıştır. …

image_pdfimage_print
Bu içerik sadece üyelere özeldir. Üyelere özel içerikleri görebilmek için lütfen üye olun
Üye Ol
image_pdfimage_print