araflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince davacı yüklenicinin edimini yerine getirerek inşaatı bitirdiğini, sözleşmeye göre binadaki B Blok 1, 12, ve 13 nolu meskenlerin davacıya verilmesi gerektiğini, ancak bu dairelerin davacıya devredilmediği gibi tapudan üçüncü şahıslara satışının yapıldığını ileri sürerek, dava konusu bu üç bağımsız bölümün bedellerinin tespiti ile davacıya ödenmesini talep ve dava etmiştir…. İhtiyati tedbirin şartlarını düzenleyen 6100 sayılı HMK'nın 389/1. maddesine göre, "Mevcut durumda meydana gelebilecek bir değişme nedeniyle hakkın elde edilmesinin önemli ölçüde zorlaşacağından ya da tamamen imkânsız hale geleceğinden veya gecikme sebebiyle bir sakıncanın yahut ciddi bir zararın doğacağından endişe edilmesi hâllerinde, uyuşmazlık konusu hakkında ihtiyati tedbir kararı verilebilir." İhtiyati tedbir, bu madde hükmü uyarınca kural olarak kendisi çekişmeli olan, bir diğer ifade ile davacının üzerinde ayni hak iddia ettiği malların üçüncü kişilere devrinin engellenmesi amacını güder. Bir alacağın güvence altına alınması için öngörülen geçici hukuki himaye yolu ise İİK'nın 257 vd. maddelerinde düzenlenen ihtiyati haciz olup, bununla mal üzerinde bir ayni hak iddiası ileri sürülmemekte, malın üçüncü kişiye devrine engel olunmamakta, bunun yerine alacağın o malın satış bedelinden karşılanması ve malın devri halinde haczin, devralana karşı da dermeyan edilebilmesi imkânı sağlanmaktadır. Bu durumda mahkemece, uyuşmazlık konusu olmayan taşınmaz üzerine Kanun'un açık hükmüne aykırı şekilde tedbir kararı verilmesi doğru olmadığından, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün bozulması gerekmiştir….
Devamı...

araflar arasındaki sözleşmenin 2/g, 3 ve 4/ö maddeleri içeriğinden davalı yüklenicinin iskân almayı üstlenmediği anlaşılmaktadır. Taraflar arasındaki sözleşmede iskân şartı ya da anahtar teslim şartı öngörülmemiş ise de, sözleşme kapsamından davalı yüklenicinin binayı sözleşmeye, projeye, imara, fen ve sanat kurallarına uygun yaparak, iskân ruhsatı almaya hazır olarak teslim etmeyi üstlendiğinin kabulü gerekir. Bu durumda mahkemece, davacılar vekilinden, her bir davacı yönünden talep miktarı ile ilgili açıklama alındıktan sonra, 13 ve 26 nolu daire yönünden davacı arsa sahibi …'ın ve 21 no'lu daire yönünden sözleşmeden kaynaklanan hakların temlik edildiği anlaşılan (davalı gerekçeyi aksi yönde temyiz etmemiştir.) davacı …'in kira kaybı, kendi bağımsız bölümlerindeki nefaset bedeli ve gidermiş olduğu eksikliklerin bedeli ile ilgili tazminat istemi yönünden bu davacıların sözleşmedeki payları oranında hüküm kurulması gerektiğinden, diğer parsellerin paydaşlarının davada taraf olmaları gerekmediği gözetilerek uyuşmazlığın esasının incelenmesi, davacılar vekilinin bilirkişi raporuna itirazlarının değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır…. Taraflar arasındaki sözleşmede teminat dairesi olarak kararlaştırılan dairenin, aynı zamanda dava dışı diğer arsa sahipleri ile yapılan sözleşmelerde de teminat dairesi olarak kararlaştırıldığının belirlenmesi durumunda ise, dava dışı arsa sahiplerinden davalı yüklenici ile yaptıkları sözleşmeler nedeniyle teminat dairesi olarak kararlaştırıldığı tespit edilenler yönünden de, davalı yüklenici tarafından bu sözleşmelerden de kaynaklanan tüm edimler yerine getirilmeden, bu dairenin sadece işbu dava yönünden nama ifa amaçlı satılması mümkün değildir. … Bu nedenle, nama ifa talebi yönünden bu davanın sonucu, teminat dairesi işbu davada belirlenen teminat dairesi ile aynı olan diğer arsa sahiplerinin hukukunu da etkileyeceğinden, diğer arsa sahiplerinin taraf olmadığı bir davada verilen kararın onlara karşı infaz edilmesi olanağı bulunmamaktadır. Davada taraf olmayanın durumu tartışılarak onun leh veya aleyhinde bir karar verilemez. Teminat dairesi işbu davanın davacılarının teminat dairesi ile aynı olduğu belirlenen dava dışı diğer arsa sahiplerine karşı dava açması için davacılar vekiline kesin süre verilmesi, süresinde dava açtığında eldeki dava ile birleştirildikten sonra tarafların iddia, savunma ve delilleri tekrar değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözden kaçırılarak eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirmeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır…
Devamı...

Davacı şirket vekili, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereği müvekkilinin inşaatı bitirip davalının dairelerini teslim etmesine rağmen davalının eksik işler bulunduğu gerekçesiyle  137 ada 6 parsel 2 ve 12 no'lu dairelerin tapusunu davacıya devretmediğini, sözleşmede dairelerin devredilmemesi halinde Bayındırlık Birim Fiyatlarının 3 katı cezai şart ödeneceğinin kararlaştırıldığını ileri sürerek, öncelikle 2 ve 12 no'lu dairelerin verilmemesi nedeniyle inşaatın bitirildiği yıl içindeki Bayındırlık Birim Fiyatlarının 3 katının davalıdan tahsili, bu talebin kabul edilmemesi halinde 2 ve 12 no'lu dairelerin tapularının davacı adına tesciline karar verilmesini istemiş, bilahare  havaleli dilekçesiyle ise, 12 no'lu bağımsız bölümün dava sırasında üçüncü kişi İ. D.'ın oğluna devredildiğini belirterek, öncelikle 2 ve 12 nolu bağımsız bölümlerin inşaatın bitirildiği yıl içindeki Bayındırlık Birim Fiyatlarının 3 katı cezai şartın davalıdan tahsili, bu talep kabul edilmediği takdirde, 2 no'lu bağımsız bölümün davacı adına tesciline, dava sırasında devredilen 12 no'lu bağımsız bölümün HMK 125/1-b maddesi gereğince bedeli oranında tazminata hükmedilerek faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiş, ıslah dilekçesi ile de dava değerini 55.000,00 TL artırarak 155.000,00 TL'ye çıkarmıştır.
Devamı...

sözleşmenin 9. maddesinde, inşaatın teminatı olması bakımından her bağımsız bölüme arsa sahibi lehine teminat ipoteği tesis edileceği ve 9/j maddesinde iskan alınıp, binaların tesliminde kalan 8 adet dairenin üzerindeki ipoteğin kaldırılacağı öngörülmüştür. Görülüyor ki, bağımsız bölümler üzerindeki ipotekler, tüm inşaata teminat olarak tesis edilmiş olup, yapı kullanma izin belgelerinin alınmış olması, tüm ipoteklerin kaldırılması için yeterli değildir. Bu itibarla, mahkemece, arsa sahipleri tarafından eksik ve kusurlu işler ile gecikme tazminatı bedellerinin tahsiline yönelik dava dosyalarının bekletici mesele yapılarak, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken, hatalı yorumla davanın kabul edilmesi doğru olmamıştır..
Devamı...

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde işin süresi temel üstü ruhsatından itibaren toplam 15 ay olarak kararlaştırılmış ise de, söz konusu parselin bulunduğu bölgede imar çalışması bulunduğu, bu nedenle inşaat yapımına izin verilmediği ve halen dahi bu durumun devam ettiği anlaşılmaktadır. Mevcut hukuki ve fiili durumun taraflarca bilinerek sözleşmenin imzalandığı hususu da tartışmasızdır. Şu hale göre, davacı arsa sahiplerinin inşaat yapmasına izin verilmeyen bir parsel hakkında davalı yüklenicinin bölgede kentsel dönüşüm uygulanmasının kararlaştırıldığı ve bu alanda daha ziyade ada bazında ve konsorsiyum halinde inşaat sözleşmesi yapılmaya başlandığı ve idarece de taşınmaz maliklerinin teşvik edildiği belirtilerek sözleşmedeki taahhüde bağlı olduğunu bildirmekle beraber oluşan koşulların her iki taraf lehine olması karşısında özel yetki içeren bir vekaletnamenin verilmesi halinde işlem yapılabileceğinin bildirilmiş olmasının bir öneri niteliğinde olduğu, önerinin kabul edilip edilmemesinin davacıların ihtiyarına bırakıldığı, bu ihtarname ile davalının inşaatı yapmaktan vezgeçtiği veya yapmak istemediği yolunda sonuca varılamayacağı, taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlükte bulunduğu süre boyunca bu nevi tekliflerin karşılıklı olarak müzakere edilebileceği ve bu nedenle bir güven sarsıcı eylemin varlığından söz edilemeyeceği gözden kaçırılarak davanın reddi yerine, davalının sözleşmenin arkasında durduğunu bildirmesine rağmen iş yaşamında doğal olarak karşılanacak teklif nedeniyle taraflar arasında güven sarsıldığından bahisle sözleşmenin feshine karar verilmesi yerinde görülmemiştir….
Devamı...

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme gereğince inşaatın temel üstü ruhsatının alındığı tarihten itibaren 36 ay içerisinde bitirilerek anahtar teslimi şeklinde teslim edilmesi gerekirken teslim edilmediğini, kendisine verilmesi gereken iki bağımsız bölümde ve ortak yerlerde eksik ve ayıplı işler bulunduğunu ileri sürerek, eksik işler ve cezai şart toplamı 12.500,00 TL’nin, ıslahla toplam 119.252,52 TL’nin temerrüt faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. … Öncelikle, sözleşmenin 8. maddesinde madde başlığı her ne kadar “ cezai şartlar” ismini taşısa da yüklenicinin inşaatı geciktirmesi halinde arsa sahibine geciken her ay için o günkü rayiç bedel üzerinden 14 adet bağımsız bölüm “kirasını” ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Belirtilen hükümle, taraflarının amacının arsa sahibinin gecikme nedeniyle uğrayacağı zararı kural olarak, rayiç kira bedelinin ödenmesi suretiyle giderilmesinin amaçlandığı anlaşılmaktadır. Bu itibarla, anılan hükmün gecikme tazminatına ilişkin olduğu hususu kabul edilmelidir. Kabul tarzı böyle olunca, BK’nın 128 ( TBK 149). maddesi uyarınca bağımsız bölümlerin tesliminde gecikilen her ay için gecikme tazminatı alacağının muaccel olacağı dolayısıyla bu tarihten itibaren zamanaşımı süresinin başlayacağı açıktır.
Devamı...

Noterlik Kanunu'nun 60 ve Tapu Kanunu'nun 26. maddeleri gereğince resmi biçimde yapılması gerekli olup, bu şekle uygun olmayan sözleşme şeklen geçersiz ise de inşaatın ikmal edilmesi veya bu sözleşmeye güvenerek öncesinde veya sonrasında tapuda pay devri yapılması suretiyle, YİBK. gereğince şekil eksikliğinin ileri sürülmesinin iyi niyet kurallarına aykrı olup olmadığı hususları değerlendirilmemiştir. Bu durumda mahkemece dava konusu taşınmazlara ait imar işlem dosyası getirtilmeli, konusunda uzman bilirkişiler marifetiyle mahallinde keşif yapılarak işin seviyesi tespit edilmeli, dava konusu taşınmazların tüm hissedarlarının arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalayıp imzalamadığı ve tapu devri yapılıp yapılmadığı hususları da araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Eksik incelemeyle verilen karar doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
Devamı...

arsa maliki davalı üniversite ile yüklenici diğer davalılar arasında  arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca 8… ada 2 parsel sayılı taşınmazda mesken ve dükkandan oluşan bina ile arkeoloji araştırmaları merkez binası yapılacak, inşaat %90 seviyesine gelince yükleniciye bırakılan bağımsız bölümler devredilecektir. Bu sözleşmenin tadili niteliğinde aynı noterlikte..günü düzenlenen sözleşme gereğince de arkeoloji araştırmaları merkez binası 8519 ada 2 parsel sayılı taşınmazda yapılacaktır. Davalı yüklenicilerin edimi olan 8…ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki binanın iskan ruhsatının alınması dışında tamamlandığı  dosyasındaki bilirkişi raporu ile yüklenicilerin arkeoloji araştırmaları merkezi binası yapım edimini yerine getirmediği, dolayısıyla da imalatlarının %19 eksik bulunduğu saptanmıştır. Bu durumda ihale şartnamesi ve geçerliliğini koruyan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereği yükleniciler bağımsız bölüm edinme hakkı elde edememişler, davacının da yüklenicinin temlikine dayanarak tescil talep hakkı doğmamıştır. Ancak, davacı tarafından davalı arsa malikine karşı arkeoloji araştırmaları merkez binasına ilişkin olarak edimi yerine getirildiği bu nedenle taşınmazın adına tescili istemiyle ilgili dava açılmış, bu davada alınan bilirkişi raporunda da 8519 ada 2 parsel sayılı taşınmazdaki edimin tamamının yerine getirildiği belirtilmiştir. Yüklenicilerin arsa malikine karşı edimlerini hangi oranda yerine getirdiği, davacının temlike dayalı tapu iptali ve tescil isteminde bulunup bulunamayacağı belirleneceğinden, görülmekte olan davanın sonucunu etkileyecektir. Dolayısıyla, Antalya 1. Tüketici Mahkemesi’nin 2013/2048 esas sayılı davanın HMK’nın 165. maddesi uyarınca bekletici sorun olarak kabul edilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.Bu nedenlerle, Dairemizin onama kararının kaldırılarak kararın bozulmasına, davacı vekilinin sair karar düzeltme isteklerinin şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiştir….
Devamı...

Eser sözleşmelerinin bir türü olan "arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri" bedel olarak taşınmaz mal mülkiyetinin geçirimi borcunu içerdiğinden, resmi şekle bağlı tutulmuştur. Dolayısıyla, bu sözleşmelerin feshi, tarafların iradelerinin fesih konusunda birleşmesi ya da taraflardan birinin feshi kabul etmemesi halinde sözleşmeyi feshetmek isteyen tarafın sözleşmenin feshi davası açarak alacağı mahkeme kararı ile mümkündür. Somut olayda, yüklenici ve arsa maliki arasındaki 10.12.1993 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, geçerli ve hali hazırda ayaktadır. Her ne kadar arsa sahibinin yükleniciye göndermiş olduğu 17.02.2006 günlü ihtarında sözleşmeyi feshettiğini bildirmişse de, tek yanlı yapılan bu bildirimin fesih yönünde hukuki sonuç doğurması mümkün değildir. Bu itibarla, mahkemece, sözleşmenin feshedilmiş olduğuna dair kabul yerinde olmamıştır. … Diğer yandan, asıl davada, yüklenici kooperatif tarafından, sözleşmeye dayalı olarak tapu iptali ve tescil talep edilmiş; istem konusu bağımsız bölümlerin üçüncü kişilere devredildiğinin anlaşılması üzerine de birleşen dava açılarak halen kayıt maliki olan üçüncü kişilere husumet yöneltilmiştir. Az yukarda ifade edildiği gibi, daha önceden sözleşmenin feshedilmiş olması söz konusu olmadığı gibi, eldeki davada fesih talebi de bulunmadığından, tapu iptali ve tescil talebinin niteliği gereği kayıt maliklerinin taraf gösterilmesi zorunlu olduğundan birleşen davada yer alan davalılar hakkında pasif husumet yokluğundan ret kararı verilmesi de usul ve yasaya aykırı olmuştur.
Devamı...

Mahkemece, sözleşme ile davacı adına 4,5 daire isabet etmesine rağmen kat irtifakı ile 9 daire tescil edildiği, sözleşme ile davaya konu 6 nolu bağımsız bölümün davalıya bırakıldığı gerekçesiyle, davanın reddine dair verilen karar, davacı vekilinin temyiz istemi üzerine Dairemizin 24.09.2014 tarih ve 3670 E., 5909 K. sayılı ilamıyla, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddiyle, tarafların arsa sahibi olduğuna, davaya konu dairenin davalıya isabet ettiğine, 29.11.1995 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesindeki taksim şeklinin değiştiğine dair iddia ve savunma bulunmamasına göre, davanın bu gerekçe ile reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçelerle davanın reddine karar verilmesinin doğru olmadığı, öte yandan, dava dilekçesi ile dava konusu edilen değer 10.000,00 TL olup, bu değerin ıslahla artırıldığına dair dosya kapsamında bir dilekçe ve kayıt bulunmadığı, bu durumda, mahkemece, harcı yatırılan dava değeri ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi'nin 12. maddesi nazara alınarak davalı yararına 1.320,00 TL vekalet ücretine karar verilmesi gerekirken, bilirkişinin belirlediği değer üzerinden vekalet ücretine karar verilmesinin doğru olmadığı belirtilerek, hükmün gerekçesi değiştirilerek ve hüküm fıkrası düzeltilerek onanmıştır….
Devamı...

esas alınan bilirkişi raporunda emsal kabul edilen taşınmazlar noterde düzenlenmiş kat karşılığı inşaat sözleşmesindeki şartlar dikkate alınmak sureti ile dava konusu taşınmaza bilimsel olmayan ve soyut ifadelerle değer biçilmiştir. Bu nedenle emsal incelemesi geçerli değildir…. Bu durumda taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde resen emsal celbi yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için yeniden oluşturulacak bilirkişi kuruluyla keşif yapılıp, dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi itibariyle ve emsal taşınmazların bilirkişilerce değerlendirmeye esas alınan satış tarihi itibariyle fiili imar uygulaması sonucu oluşan imar parseli mi, yoksa imar planına dahil olmakla birlikte olduğu gibi bırakılan kadastro parseli mi olduğu ilgili Belediye İmar Müdürlüğü ile Tapu Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulup, Değerlendirmenin yapıldığı yıl itibari ile dava konusu taşınmaz ile hükme esas alınan…
Devamı...

mahkemece yapılacak iş, dava dilekçesinde talep edilen miktarın bozma kararı sonrasında ıslahla artırılamayacağı ve asıl davadaki talep miktarı gözetilerek 30.000,00 TL kira tazminatının yüklenicilerden tahsiline, birleşen davada ise taşınmazların tümünü nizalı bırakmayacak ve infazı kabil olacak şekilde, bilirkişi raporunda sözleşme gereği yükleniciye devri gereken her bir bağımsız bölüm için belirlenen kat irtifakına esas paylar dikkate alınarak, davaya konu bağımsız bölümlerden 432/1019 hissesine denk gelecek sayıda bağımsız bölümlerin tapusunun iptali ile yüklenici kooperatif adına tesciline karar vermek olmalıdır. … Mahkemece bozma kararına uyulmasına rağmen, yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün bu nedenlerle bozulması gerekmiştir….
Devamı...

mahkemece, ıslahla kastedilenin dava konusu edilen hususların genişletilmesi veya değiştirilmesi olduğu, dava konusu edilmeyen bir şeyin ıslah yoluyla davaya ithaline ve dava konusu haline getirilmesine yasal açıdan olanak bulunmadığı; bu bağlamda sadece eksik ve kusurlu iş bedelinin tazmini hakkında açılmış davada ıslah harcı yatırılmak ve ıslah talebi olduğu belirtilmek suretiyle başta dava edilmeyen “cezai şart” talebiyle verilen dilekçedeki istemin hukuken “ıslah” olarak kabulüne olanak bulunmadığı, bu yolla ayrı bir dava konusu teşkil eden unsurların mevcut davaya ıslah yoluyla dahil edilemeyeceği ve ilk ıslah dilekçesinde yer almayan ortak alanlardaki eksik ve ayıplı imalat bedeli istemi ile ilgili harç da yatırılmadığı ve bu istemin ilk defa 30.09.2013 tarihli dilekçede ileri sürüldüğü gerekçesiyle, cezai şart istemi ile ortak alanlardaki eksik ve ayıplı imalatların bedeline ilişkin istemin reddine karar verilmesi gerekirken, sonradan verilen dilekçeyle dava konusu edilmek istenen cezai şart ve ortak alanlardaki eksiklikler hakkında da usulünce bir ıslah ya da ayrı bir dava varmış gibi hüküm kurulması doğru olmamıştır….
Devamı...

mahkemece, hemen hemen aynı tarihlerde inşaatlarına başlanan diğer grup üyelerine konutları verilmesine rağmen davacının da içinde bulunduğu D4 grubu üyelerine konut teslimi mümkün olmadığından, Dairemiz bozma ilamında açıklanan hesaplama formulünün ön koşulunun gerçekleştiğinin ve davacının konut yerine tazminat talep etme hakkı doğduğunun kabulü gerekir. Esasen mahkemece de, bozma ilamına uyulmuş olup, kendisine konut verilmediği belirlenen davacıya konut karşılığı tazminat verilmesi yönünde kazanılmış hak oluşmuştur. Bozma ilamındaki formülün 2. basamağında en çok aidat ödeyen üyenin esas alınması gerektiği belirtilmemiş, ödentilerini aksatmayan üyelerden birinin esas alınması istenilmiştir. Formülün 1. basamağında belirtilen konutun rayiç değeri olarak, davalının D4 grubu için planlanan konutun inşaatı tamamlansa idi bunun ulaşacağı rayiç değeri tespit edilmelidir. Mahkemece, alınan bilirkişi raporlarının hüküm kurmaya elverişli olmadığı gözetilerek, başka bir bilirkişi kurulundan, (esasen mahkemece de çözüm yolu olarak düşünülen, ancak uygulanmayan) davalı kooperatifin genel kurul kararlarına göre D4 grubu üyelerden 2001 Haziran ayına kadar ödemelerini aksatmayan üyelerden biri esas alınarak, bu üyenin ne kadar ödeme yaptığı belirlenip,
Devamı...

teslim edileceği ve teslim tarihinden itibaren üç ay içerisinde yüklenici tarafından yapı kullanma (iskân) ruhsatı alınacağı kararlaştırıldığı halde, davalının halen yapı kullanma (iskân) ruhsatını almadığı gibi, davalı yüklenicinin iddiası doğrultusunda davacılara ait bağımsız bölümleri süresinde teslim ettiği ve bir kısmının davacılar tarafından kiraya verildiği, hususlarını ispat külfetinin davalıya düştüğü halde, mahkemece ispat külfeti tersine çevrilerek yanılgılı şekilde davacıların iddialarını ispatlayamadıkları gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır, ayrıca bir kısım taşınmazların satıldığı iddia edilmesine rağmen mahkemece bu konuda herhangi bir araştırma yapılmamıştır.Öte yandan, Harçlar Kanunu'nun 32. maddesi gereğince eksik harç tamamlanmadan müteakip işlemler yapılamaz. Somut olayda, dava nispi harca tabi olup, davacının 44.8000,00 TL yoksun kalınan kira tazminatı talebi olduğu halde 20.000,00 TL üzerinden nispi harç alındığına göre, mahkemece, Harçlar Kanunu'nun 30. maddesi uyarınca buna ilişkin harcın tamamlanması için davacıya süre verilmesi, re'sen eksik harcın tamamlatılması, harç ikmal edildiğinde yargılamaya devam edilmesi, aksi halde harcı yatırılmayan kısım yönünden dosyanın işlemden kaldırılması, gerekirken, nispi harç eksikliği tamamlatılmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması da doğru olmamıştır….
Devamı...

Düzenleme Şeklinde Gayrimenkul Satış Vaadi İçerikli Daire Karşılığı İnşaat Sözleşmesi” imzalandığını, sözleşmelerin 21. maddesinde inşaatın ruhsat tarihinden itibaren 18+3 ay içinde bitirilip iskân alacağının hüküm altına alındığını, inşaat ruhsat tarihinin 26.08.2005, buna göre de teslim tarihinin de 28.03.2007 olduğunu, sözleşmenin 33. maddesi uyarınca yükleniciye isabet eden bölümlerin, satış yetkisinin yükleniciye verildiğini ve arsa üzerinde kat irtifakı tesis edildiğini, yüklenicinin kendisine isabet eden tüm daireleri satıp, inşaatı %40.64 oranında yaptıktan sonra terk ettiğini, şuan için inşaatta hiçbir faaliyette bulunulmadığını, bu nedenle sözleşmenin tek taraflı olarak feshedildiğini, davalı yükleniciden daire satın alan diğer davalıların iyiniyet ve tapuya güven ilkesinden faydalanamayacaklarını ileri sürerek, müvekkilleri ile davalı şirket arasındaki sözleşmenin feshini, davalılar adına kayıtlı 16 bağımsız bölümün tapularının iptali ile müvekkilleri adına tesciline ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL kira bedelinin davalı yüklenici şirketten tahsilini talep ve dava etmiş, davacılar vekili daha sonra kira bedeline yönelik olarak feragat dilekçesi vermiştir…. Taraflar arasındaki uyuşmazlık arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi nedeni ile sözleşmeye aykırılıktan dolayı sözleşmenin feshi ile tapu iptali ve tescil talebine ilişkindir…. Bu durumda mahkemece, MK'nın 692. maddesi uyarınca arsa maliki ve sözleşmenin de tarafı olan M. Y. davaya dahil edilerek taraf teşkili yapılıp, duruşmaya devam edilip, adına hüküm kurulması gerekirken, bu hususun gözardı edilip, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmemiştir…
Devamı...

Davalı-birleşen davacı arsa sahibi vekili davasında kendisine teslim edilmeyen bağımsız bölümle ilgili olarak hem tescil hem de kira tazminatı talep etmiştir. Kira tazminatı fiili kullanım, kiraya verme ve satma halinde talep edilemez. Yüklenicinin yapı kullanma izin belgesini aldığı tarihten önce belirtilen hususların varlığını ispat etmek, iddia eden tarafa aittir. Mahkemece açıklanan hususlar üzerinde durularak 7 ve 9 numaralı dairelerin, kullanılmaya başlanıp başlanmadığı ve kimin tarafından kullanıldığı tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bu hususun gözden kaçırılması doğru olmadığı gibi ayrıca, 9 numaralı bağımsız bölümün, mahkemece davacı birleşen davada davacı yükleniciye verilmiş ise de dava tarihi itibariyle bu dairenin teminat dairesi olduğu ve henüz bu tarihte yüklenici tarafından yapı kullanma izin belgeside alınmadığından ve sözleşmenin 14. maddesi uyarınca henüz tescil hakkı da doğmadığından, arsa sahiplerinin bu davanın açılmasında kusurlu olmaması nedeni ile aleylerine harç, masraf ve vekalet ücretine hükmedilmesinde de isabet görülmemiş olup, hükmün davalı birleşen davada davacı arsa sahibi … lehine bozulması gerekmiştir. …
Devamı...

dosyanın gönderildiği asliye hukuk mahkemesi araştırılarak, davanın işbu dava ile aynı yargı çevresinde yer alan bir mahkemeye gönderilmiş olduğunun belirlenmesi durumunda, ilk açılan davanın … Tüketici Mahkemesi'nde açılan dava olduğu da gözetilerek,…'nın 166/1. maddesi uyarınca davaların birleştirilmesi, davanın ayrı yargı çevresi içerisinde yer alan bir mahkemeye gönderilmiş olduğunun belirlenmesi durumunda, dosyada birleştirme talebinin bulunmadığı dikkate alınarak, …'nın 166/2. maddesi uyarınca diğer davanın bekletici sorun yapılması, diğer davanın karar çıkmış olduğunun belirlenmesi durumunda ise, kararın kesinleşmesinin beklenmesi ve o davada arsa sahibi lehine hüküm verilmiş olması halinde, hüküm altına alınan bedelin ödenmesi koşulu ile tapu iptali ve tescile karar verilmesi gerekirken, bu husus gözardı edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır. …
Devamı...

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde arsa sahibi açısından güdülen amaç, kullanmak için konut edinmek değil arsasını değerlendirmektir. Bu nedenle, arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü saikin 6502 sayılı Kanunda tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır…. Bu durumda, davacı, 6502 sayılı Kanunun 3/1-(k) maddesi uyarınca tüketici sayılamayacağından, eldeki davada uyuşmazlığın, HMK'nın 2. maddesi uyarınca genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir….
Devamı...

sözleşmeye istinaden 2 daire karşılığı olarak verilmiştir” ibarelerinin yazılarak keşideci tarafından imzalandığı ve bu hali ile takip yapan alacaklının senedi elinde bulundurduğu görülmektedir. Bu durumda, senet arkasında yer alan bu beyan ve kayıtlardan varlığı duruşmada alacaklı tarafça da kabul edilen taraflar arasında imzalanan 25.04.2013 tarihli gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında alacaklıya verildiği açıktır. Söz konusu sözleşmenin taraflara karşılıklı edimler yüklediği tartışmasız olup, alacağın varlık ve miktarı ile tahsilinin gerekip gerekmediği yargılamayı gerektirmektedir…. O halde, mahkemece, karşılıklı edimleri içeren sözleşme gereğince alacaklıya verildiği sabit olan senetten doğan alacağın varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiği dikkate alınarak İİK'nun 169/a maddesi uyarınca borca itirazın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir….
Devamı...

Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu ve buna bağlı yönetmelik ile belediye meclisi kararına dayanarak evini kendisine konut verilmesi karşılığında davalı belediyeye devrettiğini, 6564 numaralı kıymet takdir komisyonu raporunda bina, müştemilat ve ağaç bedelinin 10.059TL olarak belirlendiğini, davalının bu bedelin tamamını ödemesi gerekirken sadece enkaz bedeli ödediğini ileri sürerek fazlası saklı kalmak üzere 7.729TL'nin tahsilini istemiştir…. Anayasanın 125'inci maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır…. Bu durumda, idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesinin uygulanması sırasında idarece kamu gücüne dayanılarak, re'sen ve tek yanlı şekilde tesis edilen arsa payı tahsis işlemi nedeniyle açılan davanın, imar hukuku ilkeleri ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir….
Devamı...

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davacı arsa sahibine ait 6 bağımsız bölümün yapı kullanım izin belgesi alınarak teslim edilmediği, sözleşmede maktu gecikme tazminatı kararlaştırılmasına rağmen davacının maktu tazminatı aşan zararının bulunduğu gerekçesiyle asıl davada; 10.000,00 TL'nin dava , 40.040,00 TL'nin ıslah tarihinden, birleşen davada; 6.000,00 TL'nin dava, 2.750,00 TL'nin ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline, fazlaya ilişkin istemin reddine dair verilen kararın asıl ve birleşen davada davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin
Devamı...

Konut Yapı Kooperatifi adına kayıtlı bulunan taşınmazlara haciz şerhi işlendiğini, bu taşınmazlarda birden çok takyidatın mevcut olduğu tespit edildiğini, bu taşınmazların tapuda şüpheli şirket adına kayıtlı bulunmadığından haciz fekki altında bulunduğunu, ayrıca şüpheli adına kayıtlı bulunan … plakalı araç kaydına 11. sırada haciz şerhi işlendiğini, alacaklıya olan borcunu bugüne kadar ödemediği gibi geliri ile orantılı olmayacak şekilde basiretsizce davranarak ödeme gücünü aşacak şekilde borç edindiğini ileri sürerek İİK’nun 332. maddesi ile cezalandırılması isteminde bulunmuş, yargılama sırasında ilk duruşmada, ‘…alacaklı vekilinin talebi üzerine .. tarihinde borçlu şirkete ait taşınmazlara haciz konulduğu ve davacı alacaklı vekilinin .. tarihinde haciz konulan taşınmazlar yönünden borçluya 103 davetiyesinin gönderilmesini istediği, davacı vekilinin şikayete konu eylemden ..tarihinde haberdar olduğu ve şikayet tarihi itibariyle şikayet süresinin geçtiği’ gerekçesiyle müştekinin şikayet hakkının düşürülmesine karar verilmiştir….
Devamı...

işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tazminat talebinde bulunmuş ise de, hem taleplerin harcı yatırılmadığından hem de davanın karşı dava süresi içerisinde açılmadığı gerekçesiyle, bu talepler hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir…. Bunun yanında, davalı vekili savunmasında, davacı yüklenicinin yol kotu seviyesini almaması nedeniyle bağımsız bölüm sayısında azalma meydana geldiğini ileri sürerek, oluşan alacağın davacı alacağından mahsubunu istemiş ise de, bilirkişi kurulunca verilen raporda yol kotu alınması halinde bodrum katta ortak alan elde edilebileceği belirtilmiş olmakla, davalının bu sebeple zarara uğrama ihtimali bulunduğu ortaya çıktığından bedelinin hesaplattırılarak davacı alacağından tenkisi yoluna gidilmesi gerekirken, hesaplamada dikkate alınmaması doğru değildir. ..
Devamı...

ilk kararında davacının 2.764,26 TL borçlu olmadığının tespiti ile 2.764,26 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiş, davalı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin sayılı ilamı ile “Hükme esas alınan bilirkişi raporunda bilirkişinin; (N=s/1000) yerine, arsa payı oranını uyguladığı, raporun bu haliyle hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşıldığından, mahkemece; Tarifeler Yönetmeliği'nin 39.maddesinde öngörülen formülde belirtilen birim değerler gözetilerek, yeniden başka bir bilirkişiden alınacak bilirkişi raporunun sonucuna göre karar verilmesi gerektiği” belirtilerek bozma kararı verilmiştir.Hükme esas alınan bilirkişi raporuna göre ve ilk kararı temyiz eden davalı vekili lehine davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece; davacının kanal katılım payı ve şebeke hisse bedeli olarak 2.764,26 TL sorumlu olmadığının tespitine, 85,74 TL'den sorumlu olduğunun tespitine, 2.764,26 TL'nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine şeklinde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir….
Devamı...

Kural olarak tapu intikallerinde huzur ve güveni korumak toplum düzenini sağlamak için tapu sicilindeki kayda dayanarak iyiniyetli taşınmaz iktisap eden bu tür kişiler TMK'nın 1023. maddesinin koruyuculuğu altına alınmış, bir bakıma esas hak sahibine karşı tercih edilmiş, dayandıkları tapu kayıtları geçersiz olsa dahi iktisapları geçerli sayılmıştır. Ne var ki, söz konusu kişinin gerçekten iyiniyetli olması, sözleşme yaptığı tapu malikinin gerçek hak sahibi olduğuna inanması, kendisinden beklenen özeni göstermesine rağmen gerçek hak sahibi olmadığını, tapu sicilinde yolsuzluk bulunduğunu bilmesinin imkânsız olması gerekir. Nitekim, bu görüşten hareketle kötüniyet iddiasının def’i değil itiraz olduğu, her zaman ileri sürülebileceği, mahkemece re'sen nazara alınacağı
Devamı...

İhtiyati tedbir isteyen vekili,müvekkileri ile davalı arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince müvekkiline ait arsa üzerine iki blok yapılacağı, her iki blokun da ön- ana caddeye cepheli olacağının kararlaştırıldığını, ancak davalının sözleşmeye aykırı olarak 2 bloktan birini arka tarafa ve kör bölgeye yaptığını, her iki bloğun arasına C blok diye adlandırdığı yeni ve dev bir dükkan yaparak bu dükkanı da kendi adına tapuya tescil ettikten sonra üçüncü bir şahısa satmış gibi gösterdiğini, kat karşılığı inşaat sözleşmesine aykırı olarak yapılan inşaat nedeniyle arsa sahibi müvekkillerinin zarara uğratıldığını ve yüklenici tarafından haksız menfaat temin edildiğini ileri sürerek , davacıların eksik aldığı pay miktarının , B bloğun ön caddeye yapılmaması ve verilmesi kararlaştırılan dükkanların m2 nin eksik olması nedeniyle uğranılan zararın tespiti ile belirlenecek değere göre yüklenicinin arsa paylarının davacılara devri ve tapuda adlarına tesciline, bu mümkün olmadığı takdirde 80.000,00 TL alacağın tahsiline ve davalının elinde bulunan daireleri satması halinde tazminatın tahsil imkanı kalmayacağından davalı adına kayıtlı bulunan
Devamı...

mahkemece raporu hükme esas alınan bilirkişi kurulunca, yüklenicinin ilave imalat bedeli talebi yönünden, sadece davalı arsa sahibine ait bağımsız bölümler incelenmiş ve sözleşme dışı olarak davalı arsa sahibine ait dairelere panel kapı yerine mobilya kapı takıldığı ve dükkana kartonpiyer ile alçı tavan yapıldığı tespit edilmiş, bu imalatların yüklenicine düşen dairelere ve dükkana yapılıp yapılmadığı ise araştırılmamıştır. Bu durumda, mahkemece, yukarıda açıklanan ilke çerçevesinde asıl davada davalı arsa sahibine ait bağımsız bölümlerde ve dükkanda yapıldığı belirlenen fazla imalatların yükleniciye ait bağımsız bölümlerde ve dükkanda da yapılıp yapılmadığı hususunda bilirkişi kurulundan ek rapor alınarak, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, asıl davada davacı yüklenicinin, ilave imalat bedeli istemi yönünden, eksik incelemeye dayalı olarak yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur….
Devamı...

idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır…. Bu durumda, idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesinin uygulanması sırasında idarece kamu gücüne dayanılarak, re'sen ve tek yanlı şekilde tesis edilen arsa payı tahsis işlemi nedeniyle açılan davanın, imar hukuku ilkeleri ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir….
Devamı...

Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu ve buna bağlı yönetmelik ile belediye meclisi kararına dayanarak evini kendisine konut verilmesi karşılığında davalı belediyeye devrettiğini, 495 numaralı kıymet takdir komisyonu raporunda bina, müştemilat ve ağaç bedelinin 11.970TL olarak belirlendiğini, davalının bu bedelin tamamını ödemesi gerekirken sadece enkaz bedeli ödediğini ileri sürerek fazlası saklı kalmak üzere 10.089TL'nin tahsilini istemiştir…. Anayasanın 125'inci maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır…. Bu durumda, idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesinin uygulanması sırasında idarece kamu gücüne dayanılarak, re'sen ve tek yanlı şekilde tesis edilen arsa payı tahsis işlemi nedeniyle açılan davanın, imar hukuku ilkeleri ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir….
Devamı...

Taraflar arasındaki tapu kaydında düzeltim davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolaı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalıyla müdahil vekillerince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü: Karar: Davacı vekili, dava dışı arsa sahibiyle davacı yüklenici arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin davacı tarafından sözleşmeye uygun olarak tapuya şerh edildiğini, ancak tapu görevlilerince haksız olarak terkin edildiğini ileri sürerek, sözleşmenin tapu kayıtlarına hükmen şerh edilmesini talep ve dava etmiştir.
Devamı...

Noterlik Kanunu'nun 44.maddesinin B bendi mucibinde, noterler tarafından tanzim edilen gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri de taraflardan biri isterse gayrimenkul siciline şerh verilir. Şerhten itibaren 5 yıl içinde satış yapılmazsa veya irtifa hakkı tesis ve tapuya tescil edilmezse, iş bu şerh, tapu sicil muhafızı veya memuru tarafından re'sen terkin olunur. Bu süre hak düşürücü süre niteliğindedir. Somut olayda borçlu ile üçüncü kişiler arasında düzenlenen Altındağ 5.Noterliğinin 21.12.2004 tarih ve 29184 yevmiye numaralı düzenleme şeklinde taşınmaz satış vaadi ve kat karşılğı inşaat sözleşmesi tapu kütüğüne şerh edilmediği gibi, mülkiyetin intikalini teminen herhangi bir işlem yapıldığı da iddia ve ispat edilmemiştir…. İcra takibinin sürdürülmesi sırasında taşınmazların haczedilebilmesi için, bunların haciz tarihinde takip borçlusunun adına tapuda kayıtlı olması zorunludur. İcra müdürü, bu saptamayı yaptığı takdirde taşınmazı haczedebilir.
Devamı...

yapılan düzenleme şeklindeki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, arsa sahiplerine ait dairelerin temel üstü ruhsatı tarihinden itibaren 36 ay içinde teslimi gerekmesine rağmen aradan geçen 13 yıla rağmen teslim edilmediğini, müvekkillerine ait dairelerdeki eksik ve kusurlu işlerin 2009 yılında mahkemece yapılan tespitte belirlendiğini ileri sürerek, davacılara ait dairelerin sözleşmeye göre eksik ve kusurlu imalatının davalılarca tamamlanmasına, aksi halde değerinin belirlenerek tahsiline, davacılara ait dairelerin sözleşmede belirlenen sürede teslim edilmemesi nedeniyle 14.08.2002 ile 02.07.2010 tarihleri arasındaki kira alacağı için şimdilik 30.000.00 TL'nin tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Devamı...

başlattığı icra takibi ile 7.500,00 TL kira alacağının tahsilini istemiştir. Davalı borçlu vekili takip alacaklısının takibe konu yapılan daireyi müvekkilinden satın aldığını fakat müvekkilinin kat karşılığı inşaat işlerini yapan müteahhid vasıtası ile satın alınan bu yer için aralarında dava konusu dairenin kiralarının ve her türlü masrafların tamamen müteahhit tarafından ödeneceğine dair sözlü anlaşma yapıldığını, müteahhit ve alacaklının aralarında ayrıca yazılı anlaşma da yaptıklarını, alacaklının müteahhitten tahsil edemediği paralar için müvekkil aleyhine icra takibi başlattığını, alacaklı ile müvekkili arasında herhangi bir borç olmadığını belirterek borca itiraz etmiştir. Davalı borçlu itirazında takipte dayanılan kira sözleşmesinin varlığına ve kira bedeline açıkça itiraz etmediğinden kiracılık ilişkisi ve kira bedeli kesinleşmiştir. Davalı kiracı, kiranın ödendiğini veya sair bir sebeple istenemeyeceğini İİK.’nun 269/c maddesinde belirtilen belge ile ispat etmelidir. Mahkemece, işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi doğru değildir….
Devamı...

kooperatifin 1996 yılında kurulduğunu ve yaklaşık 100 üyesinin olduğunu, dava dışı üyelerin şimdiye kadar 140.000,00 TL aidat ödediklerini, kooperatif kurucu ortakları dava dışı Nedim ve Muhammet'in kendilerine menfaat temin etme amacı ile davalı arsa sahipleri ile adi yazılı şekilde kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladıklarını, bu kişilerin asıl amaçlarının ortağı ve yetkilisi oldukları dava dışı O.. A.Ş. isimli yapımcı firmaya menfaat sağlamak olduğunu, müvekkili kooperatifin o dönemdeki yönetim kurulu başkanı Nedim ile dava dışı Muhammet 'ın yaptığı sözleşmenin Kooperatifler Kanunu'nun 59/6. maddesi uyarınca geçersiz olduğunu, bu kişilerin Kooperatifler Kanunu'na aykırı iş yapmaktan Konya 2. Asliye Ceza Mahkemesi'nce mahkum edildiklerini, haklarında zimmet, dolandırıcılık ve görevi kötüye kullanma suçundan dava açılıp, mahkumiyet kararı verildiğini, sözleşmenin resmi şekil şartlarına uyulmadan yapıldığı için BK'nın 213, MK'nın 706, Tapu Kanunu'nun 26. ve Noterlik Kanunu'nun 60. maddeleri uyarınca geçersiz olduğunu, sözleşme yapılması hususunda genel kurul kararı olmadığı gibi sonradan sözleşmenin onaylanması hususunda bir genel kurul kararı bulunmadığını, sözleşmede müvekkilini zarara sokacak hükümlere yer verildiğini, davalıların sebepsiz zenginleştiğini, fahiş oranda cezai şartlar kabul edildiğini, sözleşmede gabin durumu bulunduğunu ileri sürerek, sözleşmenin butlanla geçersizliğinin tespiti ile yeniden kurulmasını talep ve dava etmiştir. Davalılar vekili, davanın haksız ve kötüniyetli açıldığını, müvekkilleri tarafından davacı kooperatif aleyhine sözleşmedeki yükümlülüklerinin yerine getirilmemesinden dolayı takibe geçildiğini, itiraz üzerine açılan dava sonucunda davanın kabulüne karar verildiğini, davacı kooperatifin borçlarını ödememek için bu davayı açtığını, sözleşme uyarınca inşaatın 2001 yılında bitirilmesi gerekmesine rağmen aradan geçen 15 yıla rağmen inşaatın bitirilemediğini, yaklaşık 8 yıl önce davacıya ihtarname keşide edildiğini, davacının sözleşmeden sonra ilgili Belediye Başkanlığı'ndan inşaat ruhsatı alıp diğer resmi işleri de yaptığını, yeni sözleşmenin yürürlüğe girdiğini ve bu sözleşmenin geçersizliğinin söz konusu olmadığını, davacı kooperatif yönetiminin 2007 yılından beri görevde olup, bu zamana kadar sözleşme şartlarına itirazları
Devamı...

Dava, İİK'nın 94/2. maddesine dayalı tapu iptal ve tescil istemine ilişkindir. Davalılardan yüklenici ile diğer davalıların murisi arsa sahibi arasında 12.03.2008 günlü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi mevcuttur. Bu sözleşmeye göre, on adet daire ve bir adet dükkanın yükleniciye ait olacağı, bu bağımsız bölümlerin, imalat aşamasına göre yükleniciye ferağının yapılacağı, en son aşamada, sözleşme şartları tamamen yerine getirildiğinde kalan iki adet daire ve bir dükkan olmak üzere üç adet bağımsız bölümün ferağının verileceği ve yüklenicinin ön iskân iznini alacağı düzenlenmiştir. Bu durumda, yüklenici, bu son üç adet bağımsız bölüme, ön iskan izni aldığında hak kazanacaktır. Yapılan yargılamada, bu son üç adet bağımsız bölümün devri koşulu olan ön iskân izninin henüz alınmadığı, bunun yanında, yüklenicinin aleyhine açılan Alanya 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin 2010/695 esas sayılı davada, arsa sahibi lehine gecikme tazminatına hükmedildiği ve verilen kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Şu halde, 12.03.2008 günlü sözleşme uyarınca şartları oluşmadığından son üç adet bağımsız bölüm için tescil talebinin reddi gerekirken, tüm bağımsız bölümlerin tapu kaydının iptali ve yüklenici adına tesciline karar verilmesi doğru olmamıştır.
Devamı...

ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalı A.. Ş.. tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü…. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporları ve tüm dosya kapsamına göre; davacı vekilinin 20.03.2012 tarihli duruşmada, yapılan sözleşmenin ileriye etkili feshi ile, davalı A.. Ş.. adına tapuda kayıtlı 17 no'lu bağımsız bölümün tapu kaydının iptali ile, müvekkili adına tesciline karar verilmesini istediklerini beyan ettiği, sözleşmede, dairelerin anahtar teslimi olarak verileceği hususundaki hüküm, iskân izninin halen alınmamış olması ve taraflar arasındaki ihtilaf dikkate alındığında, davalı tarafın temerrüde düştüğü, eksik işleri tamamlama yönünde herhangi bir faaliyetlerinin görülmediği, bu nedenle davacı tarafça sözleşmenin ileriye etkili olarak feshinin talep edilmesinin yerinde olduğu, her ne kadar davacı tarafça davalı A.. Ş.. adına kayıtlı olan bağımsız bölümün tapu kaydının iptali talep edilmiş ise de taşınmazın davalı A.. Ş.. adına satıştan tescil edildiği, ikinci yapılan sözleşmede A.. Ş..'in taraf olmadığı, davalı şirket ortağı olduğuna dair kayıt bulunmadığı, talebin mahiyeti gereği sözleşmenin feshi ile eksik yapılan işler karşılığı tapu iptali tescil talep edilmiş olması nedeniyle, tapu iptali tescile ancak, yüklenici davalı şirket adına kayıtlı bağımsız bölümler yönünden karar verilebileceği, oysa tapu iptal ve tescili istenen taşınmazın, davalı A.. Ş.. adına tapuda kayıtlı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile 02.05.2006 ve 07.08.2006 tarihli düzenleme şeklinde taşınmaz mal satış vaadi ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin ileriye etkili olarak feshine, tapu iptali ve tescil talebinin reddine dair verilen karar, davalı A.. Ş..'in temyizi üzerine Dairemiz
Devamı...

arsa sahibi ile yüklenici davalı arasında yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince inşaatın 2 yıl içerisinde bitirilmesi gerektiği halde zamanında teslim edilmediği gibi eksik ve kusurlu işlerin bulunduğunu, bir kısmının müvekkili tarafından yerine getirildiğini, davacının sözleşme gereği kendisine verilecek bazı daireleri diğer davacı oğluna devrettiğini ileri sürerek, eksik yapılan işlerin giderilmesi için davacılar tarafından yapılan 29.275.00 TL'nin harcanma tarihlerinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, eksik ve kusurlu yapılan işler nedeni ile dairelerde meydana gelen değer kaybının tespiti ile 5.000.00 TL'nin sözleşme dışında fazla yapılan 1 daire ve dükkan nedeniyle şimdilik 20.000.00 TL'nin, davalının sözleşmeyi zamamında ifa etmemesinden kaynaklı kira bedeli olarak 5.000.00 TL'nin, 07.10.2010 tarihli ıslah dilekçesiyle eksik iş bedeli olark toplam 74.851.98 kira bedeli olarak toplam 23.500.00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Devamı...

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalılar Yıldız ve Saliha vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalılar Yıldız ve Saliha vekili , davalı şirket temsilcisi Hasan ve vekili ile davacı vekilinin gelmiş olmalarıyla duruşmaya başlanarak hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. Davacı vekili, davalı şirket hakkında başlatılan icra takiplerinin kesinleştiğini, davalılar arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince, inşaat tamamlandığı halde, davalı yüklenici şirketin hak ettiği bağımsız bölümlerin tapularının, alacaklılardan mal kaçırmak amacıyla, arsa sahipleri tarafından yükleniciye devredilmediğini ileri sürerek, İİK'nın 94/2. maddesi gereğince aldığı yetki belgelerine dayanarak, dava konusu bağımsız bölümlerin tapu kayıtlarının iptal edilerek, davalı şirket adına tescilini talep ve dava etmiştir.
Devamı...

9 parsel sayılı fundalık vasfındaki taşınmazda borçlunun 3/16 oranında hissedar olduğu, taşınmazda kat irtifakı tesis edilmediği görülmektedir. Hükme esas alınan bilirkişi raporunda taşınmaz üzerinde ruhsatlı olmayan apartman niteliğinde bina bulunduğu, borçlunun, hissesine karşılık gelen apartmanın 3. katındaki dairede oturduğu, borçlunun mesken olarak kullandığı dairenin değerinin ve dolayısıyla borçlunun hissesine düşen miktarın 160.000,00 TL olduğu, borçlunun oturduğu çevrede haline münasip evi 160.000 TL.ye alabileceği belirtilmiştir. Rapor bu hali ile hüküm kurmaya elverişli değildir. Zira, bilirkişi tarafından taşınmazın tamamının değeri belirlenerek belirlenen bu değer üzerinden borçlunun hissesine düşen miktarın hesaplanması gerekirken, fiili duruma göre borçlunun oturduğu dairenin değerinin belirlenmesi doğru değildir. Ayrıca asıl olan borcun ödenmesi olup, borçlunun mutlaka meskeniyet şikayetinde bulunduğu semtte veya o yere yakın semtte meskeninin bulunması zorunlu değildir. Bu nedenle borçlunun şehrin daha mütevazi semtlerinde daha küçük, haline münasip edinebileceği meskenin değerinin belirlenmemiş olması doğru değildir…. O halde mahkemece; bilirkişiden ek rapor alınmak suretiyle tapuda fundalık vasfı ile kayıtlı taşınmazın üzerinde bulunan bina ve arsa payı ile birlikte hesap edilecek toplam değerinden borçlunun hissesine isabet edecek miktar tespit edildikten ve borçlunun bulunduğu yerden daha mütevazi koşullara sahip yerlerde haline münasip alabileceği evin değeri açık ve net şekilde belirlendikten sonra, borçlunun hissesine düşen miktar, haline münasip alabileceği evin değerinden düşük ise meskeniyet şikayetinin kabulüne, hissesine düşen miktar, haline münasip alabileceği evin değerinden fazla ise taşınmazın satılarak haline münasip evin alınması için gerekli miktarın borçluya, kalanının ise alacaklıya ödenmesine ve taşınmazın haline münasip evi alabileceği değerden az olmamak üzere satılmasına karar verilmesi gerekirken, açıklanan ilkeler gözetilmeksizin eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir
Devamı...

avanın sözleşmenin tarafı olan şirkete karşı açılması gerektiğini, davalılara husumet yöneltilemeyeceğini, tüketici mahkemelerinin görevli olduğunu, ifa imkansızlığı nedeniyle edimin ifasının gerçekleştirilemediğini savunarak, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, tarafların iddia ve savunmaları, toplanan kanıtlar, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre, sözleşmenin yerine getirilmemesinde davalı şirketin kusurlu olduğu, davanın şirkete karşı açıldığının davacı yanca açıklandığı, gelinen aşamada husumetten red kararı verilmesinin hakkaniyete uygun olmayacağı gerekçesiyle, davanın kabulüne, 8.000,00 TL için dava tarihi, 70.000,00 TL için ıslah tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte 78.000,00 TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir.
Devamı...

Arsa sahipleri ile yüklenici arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi kararı geriye etkili fesih niteliğinde olduğundan mahkemece davacılar ile davalılar ve dahili davalıların dava konusu payları gerçekte kimden satın aldıkları konusunda beyanları alınıp, bu hususta taraflara delilleri ibraz ettirilip toplandıktan ve sunulacak delillerin geçerliliği ile bağlayıcılığı denetlenip değerlendirildikten sonra, arsa sahiplerinin hissesini devralanlarla ilgili davanın tapuda pay devri arsa sahiplerince yapılmış olsa dahi kabulüne karar verilmesi gerekirken bu hususlar üzerinde durulmadan eksik inceleme ve yanlış değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir.
Devamı...

Mahkemece, iddia, savunma ve dosya kapsamına göre; taraflar arasında adi yazılı şekilde yapılan ek sözleşme asıl sözleşmenin tabi olduğu zorunlu şekil koşuluna uygun olarak düzenlenmediğinden davacı yükleniciyi bağlayıcı olmadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi doğrudur
Devamı...

taraflar arasında imzalanan Avukatlık ücret sözleşmelerinin ücret ile ilgili bölümünün davalıların 2006 yılında dava dışı U.. İnşaat şirketi ile noterden yaptıkları kat karşılığı inşaat sözleşmesindeki hisselerinin yükleniciye devrinde esas alınan emlak beyan değerinin %10 + KDV' si dikkate alınarak belirlenmesi nedeniyle geçerli olduğu ve bu duruma göre yeniden alanında uzman bilirkişi yada bilirkişi heyeti marifetiyle taraf ve yargı denetimine esas olacak şekilde davacının vekalet ücreti alacağının ödenen ücretler ve alınan fakat harcanmayan avans miktarları düşülerek hesaplama yapılarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken mahkemece az yukarıda yazılı yanlış gerekçe ile davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
Devamı...

arsa vasıflı taşınmazda 07.06.2006 tarihinde kat irtifakı kurulduğu ve N…… Ltd. Şti.nin hissesine isabet eden bağımsız bölümler üzerine, 27.04.2006 tarihinde tesis edilen ipoteğin aynen taşındığı, ancak, şikayete konu ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile ilamlı takibin, yalnızca, şikayetçi borçlunun sahip olduğu 1497 ada 266 parselde bulunan A2 Blok 5 nolu bağımsız bölüme karşı (305.000 TL asıl alacak 152.366,30 TL işlemiş faiz talep edilmek suretiyle) yapıldığı anlaşılmıştır. O halde, mahkemece, TMK'nun 873/3. maddesi gereği, 1497 ada 266 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ipotek yükünün dağıtıldığı tüm bağımsız bölümler aleyhine takip yapılmadığı gerekçesiyle takibin iptaline karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Devamı...

Bilindiği üzere,Türk Medeni Kanunun 684.maddesi hükmü gereği üst alta tabi olup,alta sahip olan kişi tamamlayıcı parçanında maliki sayılır. Bu durumda, taşınmazın, yukarıda açıklandığı biçimde ıslah imar planı sonucu malikhanesi açık olarak tescilinden sonra hükmen Hazine adına tescil edildiği, daha sonra Belediyeye devredildiği, davacının, Belediyeden satın alma yoluyla edindiği 9.7.2003 tarihinden itibaren taşınmazın üzerindeki binanın maliki durumuna geldiği, bu tarihten önce ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinin düzenlendiği tarihte davacının, taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklananbir hakkının bulunmadığı tartışmasızdır.Öte yandan, binanın ruhsatsız ve kaçak yapılmış olması, davacının taşınmazda ve üzerinde yer alan binadaki mülkiyet hakkını ortadan kaldırmaz ve bundan kaynaklanan haklarının kullanmasına engel teşkil etmez.Kaçak yapılaşma olgusunun idari mercileri ve idari yaptırımı ilgilendireceğide kuşkusuzdur. Davacının yukarıda değinilen mülkiyet hakkınınkorunmasına ilişkin yargı kararıda kaçak yapıya meşruluk tanıması anlamında yorumlanamaz … O halde, davacının taşınmazda malik durumuna geldiği tarih gözetilerek ve 4.2.2008 tarihli bilirkişi raporunda da açıkca belirtildiği şekilde, taşınmazdaki binanın birinci bodrum katında yer alan çekişmeye konu bölümünü davalıların birlikte işyeri olarak kullandıkları belirlenmek suretiyle el atmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalıların, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. … Ancak; ecrimisil, kötüniyetli zilyedin geri vermekle yükümlü olduğu bir şeyi haksız olarak alıkoyması nedeniyle hak sahibine ödemek zorunda kaldığı bir tür haksız fiil tazminatı niteliğinde bulunduğuna göre, davacının, taşınmazı kayden edindiği 9.7.2003 tarihinden itibaren dava tarihine kadar ki dönemi kapsar şekilde belirlenecek ecrimisilin hüküm altına alınması gerekirken, yazılı olduğu üzere, davacının taşınmazda hak sahibi olmadığı dönemide içerir biçimde ecirimisilin hüküm altına alınmış olması doğru değildir. …
Devamı...

kayıt maliki davalı ise dava dışı yükleniciden haricen satın alan kişi konumunda olup hakları yüklenicinin hakları ile sınırlıdır. Dava tarihinde arsa sahibi ile yüklenici arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi henüz feshedilmemiş olsa bile yüklenici edimini tam olarak yerine getirmedikçe örneğin inşaatı tamamlayıp inşaatla ilgili kendisine yüklenilen işlemleri yapmadıkça talepte bulunamayacağı yasal ve yargısal uygulamalar gereğidir. Doktrinde de bu konuda bir fikir birliği bulunmaktadır. Yüklenicinin elde edemeyeceği bir hakkı onun ardılı sayılan kişilerinde talep etmesi mümkün değildir…. Somut olayda; yüklenicinin edimini yerine getirmediği ve bu nedenle sözleşmenin feshedildiği tartışmasızdır. Bu durumda davalının çekişmeli yerde haklı ve geçerli bir nedenle oturduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Öyleyse, elatmanın önlenmesi davasının kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi yerinde değildi… Öte yandan, kabule göre de, tefhim edilen hüküm sonucunun açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde duruşma tutanağına geçirilmesi ve okunması gerekir.(HUMK.381/2, 388 maddesi son fıkra) Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında birer birer duraksamaya yer bırakmayacak biçimde gösterilmesi gerekir. Aynı kural HUMK.’nun 389.maddesinde de benimsenmiştir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği olup, aksi halin yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratacağında kuşku yoktur. …
Devamı...

Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacılar murisi Mehmet Ali Yıldız ile davalı kooperatif arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin usule uygun olarak düzenlendiği, inşaata da davalının savunmasında bildirdiği tarihten çok çok daha önce başlanmış olduğu, ancak, taraflar arasında belirlenen inşaat tamamlanma süresinin ziyadesiyle aşılmış olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede, bu süreden sonra emsal kira bedelinin cezai şart olarak ödeneceğinin hüküm altına alındığı, toplam cezai şart miktarı 779.759,40 TL ise de, davacı asilin yargılama süreci içerisinde vefat etmiş olduğu, geriye altı mirasçısının kaldığı, bunlardan dört kişinin davacı sıfatıyla yargılamaya devam ettikleri, toplam bulunan bedelin 4/6'sının değerlendirmeye alındığı, talep edilen cezai şart miktarının 20.000,00 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 20.000,00 TL cezai şartın davalıdan, dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacılara eşit olarak ödenmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmiştir…. Miras ortaklığını oluşturan mirasçılar, terekedeki malvarlığı değerleri üzerinde elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereğince malik oldukları için, kural olarak tek başlarına veya birkaçı birlikte hareketle terekeye dahil hakkın biri üzerinde tasarrufta bulunamazlar. … Ne var ki kural, mirasçıların hep birlikte hareket etmeleri olmakla beraber, ortaklığı oluşturan mirasçılar arasında terekenin paylaşımı konusunda usulüne uygun düzenlenmiş bir taksim sözleşmesi bulunuyor ise, bu durumda, diğer mirasçıların katılımı aranmaksızın paylaşım sonucu mal/hak kendisine düşen mirasçı tek başına –veya diğer mirasçılar ile birlikte- dava açabilirler. Eş söyleyişle, mirasçılar arasında terekenin paylaşımı konusunda taksim sözleşmesi olması halinde mirasçıların her birinin kendi hakkı/alacağı için tek başına dava açmasında bir sakınca bulunmamaktadır
Devamı...

Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı kooperatife üye olduğunu, kooperatifin 1984 tarihinde kurulduğunu, 70 ortağının bulunduğunu, kooperatif arsasının üç parçaya ayrıldığını, ilk iki parçada 28'er daire olduğunu, müvekkillerinin oturduğu 3. parçada sadece 14 daireli E bloğun bulunduğunu, diğer iki parçada ferdileşmeye gidildiğini ve ferdileşme nedeniyle iki parçada oturan üyelere 56 m² arsa payı düştüğünü, müvekkillerinin oturduğu 3. parçada üyelerin arsa payının 41 m² olduğunu, bu nedenle diğer üyelerden 15 m² eksik arsa payına sahip olduklarını, davalı kooperatife ait arsalar üzerinde bulunan konutların çürük ve yıkılmak zorunda olduğundan bahisle ferdileşmeye gidildiğini, bu sebeple E blokta oturan üyelerin haklarının zarara uğrayacağını ileri sürerek, ferdileşme kararının iptali ile eski hale iadesini, taşınmazların eski sahibi olan davalı kooperatif adına kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiş, 07.07.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile 263 ve 264 numaralı parsellerin kentsel dönüşüme tâbi tutulmaya çalışıldığını, ileride çözüm noktasında imkânsızlık oluşacağını belirterek, bu tapular üzerine tedbir konulmasını, dava sonucunda müvekkillerine ait 147 m²'nin tespiti ile adlarına tescilini istemiştir…. Davacılar vekilince 07.07.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile davalı kooperatif yönetiminin haksız işlemi sebebiyle 263 ve 264 parsel sayılı taşınmazlarda toplam 147 m²'lik tapu kaydının iptali ile adlarına tescili istenmiştir. İddianın ileri sürülüş biçimine göre, davacılarca kooperatif ortaklığına dayalı olarak davalı kooperatifçe yapılan ferdileştirme işlemlerindeki hata sebebiyle tapu iptali ve tescili istendiği anlaşılmış olup, davanın kabulü halinde dava dışı kooperatif üyelerinin kooperatife karşı tazminat isteme hakkı doğacağından, davanın sonucundan davalı kooperatif etkilenmektedir. Mahkemenin, tapu maliklerine dahili dava yoluyla dava açılamayacağı gerekçesi doğru olmakla birlikte, kooperatife karşı husumet yöneltilemeyeceği gerekçesinde bir isabet bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, davacılar vekiline 263 ve 264 parsel sayılı taşınmazların maliklerine karşı dava açması için süre verilmesi, dava açıldığında işbu dava ile birleştirilmesinin sağlanması, taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye dayalı olarak karar verilmesi doğru olmamıştır….
Devamı...

Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinde arsa sahibi açısından güdülen amaç, arsasını değerlendirmektir. Bu nedenle arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü saikin 6502 sayılı Yasada tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerine konu işin üst düzey teknolojiyi gerektirmesi, sözleşme kapsamında taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmelerinin de bulunduğu nazara alındığında 6502 sayılı Kanunda kanun koyucunun salt kullanma ve tüketme amacına yönelik mutfak, dolap yaptırmak araç tamiri yapmak gibi dar kapsamlı eser sözleşmelerini kastettiği, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin ise bu kapsamda olmadığının kabulü gerekir…. Bu durumda, eldeki davada uyuşmazlığın 6502 sayılı Kanuna göre Tüketici Mahkemelerinde değil genel hükümlere göre Asliye Hukuk Mahkemesinde çözümlenmesi gerekirken, yanılgılı gerekçe ile dava dilekçesinin görev yönünden reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir….
Devamı...