Mahkemece, iddia, savunma, tanık anlatımları, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacılar murisi …nin davaya konu bağımsız bölümün torunu…a vermeyi sözlü olarak birçok kez dile getirdiği, devir işlemi için arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesine parmak bastığı, her ne kadar sözleşme noterde yapılmamış ise de, yüklenicinin binayı yapıp teslim etmesi ve imalat aşamasında rıza gösterilmesi nazara alındığında sözleşmenin geçerli olduğu, davalı … bağımsız bölüm maliki olmadığından husumet yöneltilemeyeceği, devir ve teslim işlemlerinin tamamlanmasından sonra sözleşmenin hukuka aykırı olduğundan bahisle istemde bulunmanın, davacılar murisinin verdiği vekaletnameye uygun devir yapılmış olduğu da nazara alındığında iyiniyetle bağdaşmadığı, bu nedenle de davalı … yönünden ispatlanamayan davanın reddi gerektiği belirtilerek, davalılardan Kemal bakımından husumetten, Kenan bakımından esastan davanın reddine karar verilmiştir. … Bu durumda, yerleşmiş Yargıtay içtihatlarında ve 01.04.1974 tarihli 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı üzere, görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmesi de Türk Medeni Kanunu'nun (TMK) 706., Türk Borçlar Kanunu'nun (TBK) 237. (Borçlar Kanunu'nun 213) ve Tapu Kanunu'nun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tespitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler. … Hemen belirtmek gerekir ki; bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle mirasbırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmesi de büyük önem taşımaktadır. Bunun için de ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, mirasbırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alım gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır…. Diğer yandan; dava dışı …arsalarda (dava dışı…eye konu… ili, Merkez ilçesi, …Mahallesinde bulunan 165 Ada, 9,10,11 ve 12 numaralı parsellerde) hissedar olmadığına göre, bu kişiye neden 12 numaralı bağımsız bölümün tapusunun verildiği de araştırılmalıdır. … Bu durumda, mahkemece, yukarıda yapılan açıklamalar ışığında taraf delilleri toplanarak, muris muvazaasının bulunup bulunmadığı değerlendirilmek suretiyle davacılar istemi hakkında bir karar verilmesi gerekir iken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru olmamıştır. …
Devamı...

mahkemece feshedilmiş olduğundan davacının men’i müdahale isteminin reddine karar verilmesinin doğru olduğu, ancak, sözleşmede devir yasağı bulunmaması nedeniyle devir sözleşmelerinde davalı arsa sahibinin imzasının bulunması halinde davacının, önceki yüklenicinin sözleşmeden doğan haklarına halef olacağı ve bu arada sözleşme feshedilmiş bulunduğundan imalât bedeli, malzeme bedeli gibi alacaklarını arsa sahibinden talep edebileceği, bu durumda, devir sözleşmeleri ve eklerindeki krokilerde yer alan imzaların davalı arsa sahibine ait olup olmadığı hususlarında bilirkişi incelemesi yaptırılması, imzanın davalıya ait olduğunun belirlenememesi durumunda davalı akdî ilişkinin tarafı olmayacağı ve davacının yaptığı imalât bedelini sözleşmenin tarafı olan ve devir işlemini yapan dava dışı …diki gibi reddine, imzanın davalıya ait olduğunun kanıtlanması halinde davacının sözleşmeden doğan haklara halef olduğu kabul edilerek işin esasının incelenip sonucuna göre bir karar verilmesi gerektiği belirtilerek bozulmuştur. … Mahkemece, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda, devir protokülündeki imza kendisine ait olduğu anlaşılan davalı arsa sahibinin devre muvafakat verdiği, bu haliyle, davacının aradaki devirler nedeniyle ilk yüklenici şirketin halefi olarak, sözleşme feshedilmiş olduğundan, imalat bedelinin tahsilini talep edebileceği gerekçesiyle, 522.595,72 TL imalat bedeli alacağının, 15.000,00 TL'sinin asıl dava tarihten itibaren, 507.595,72 TL'sinin birleşen dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karar, asıl ve birleşen davalarda davalı vekilinin temyiz istemi üzerine, Dairemizin 16.12.2013 tarih ve 7240 E., 8056 K. sayılı ilamıyla, birleşen davanın 08.10.2010 tarihinde açıldığı, dava dilekçesinin davalıya 19.01.2011 tarihinde tebliğ edildiği, davalının, esasa cevap süresi geçtikten sonra 07.02.2011 tarihli dilekçesinde zamanaşımı def'ini ileri sürdüğü, davacı tarafın buna karşı savunmanın değiştirilmesi yada genişletilmesi itirazında bulunmadığı, bu durumda, birleşen dava yönünden zamanaşımı def'i incelenerek bu konuda bir karar verilmesi gerekirken, olumlu veya olumsuz herhangi bir karar verilmeden sonuca gidilmesinin doğru olmadığı belirtilerek bozulmuştur…. olduğu, davacının asıl davada imalat bedeli yönünden 15.000,00 TL talepte bulunduğu, bu istem yönünden talebinin haklı olduğu, sözleşme geriye etkili olarak feshedildiğinden, davacının mahrum kalınan kar talebinde bulunamayacağı, davalının yedinde kaldığı malzeme bedeline ilişkin zararını ispat edemediğinden buna ilişkin isteminin de reddi gerektiği, yine kooperatifler birliğine ödediğini öne sürdüğü bedelin de davalı ile bir ilgisinin bulunmadığı, taraflar arasındaki eser sözleşmesinin 09.06.2003 tarihi itibariyle feshedildiği, birleşen davanın bu tarihten itibaren 5 yıllık zamanaşımı süresi dolduktan sonra 08.10.2010 tarihinde açıldığı, her ne kadar davalı vekili süresi geçtikten sonra zamanaşımı def'inde bulunmuş ise de, davacı tarafın buna karşı savunmanın değiştirilmesi ya da genişletilmesi itirazında bulunmadığı, bu haliyle birleşen davanın da zamanaşımı nedeniyle reddi gerektiği sonucuna varılarak, asıl davanın kısmen kabulü ile 15.000,00 TL'nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline, asıl davadaki diğer istemler
Devamı...

Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 Sayılı Yasa'nın 3/l bendi ile tüketici işlemi kapsamına eser sözleşmeleri de alınmışsa da, somut olayda olduğu gibi arsasına karşılık bağımsız bölüm alacak olan arsa sahibinin salt kişisel tüketim amacından söz edilemeyeceği, bu amacın tüketim ihtiyacını aştığı, Yasa'nın 3/k maddesindeki "tüketici" tanımına uymadığı anlaşılmaktadır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmesini birlikte kapsayan karma bir sözleşmedir. Bu sözleşmede arsa sahibinin tek amacı kullanmak için konut ihtiyacını gidermek değildir. Başlıca amaçlarından birisi de arsasına değer katacak yapının inşaa edilmesidir. Bu durum, 6502 sayılı Yasada açıklanan tüketicinin amaçlarından farklıdır. İşbu sözleşmeye konu işin, üst düzey teknoloji gerektirmesi, kapsamı, karmaşıklığı dikkate alındığında yasa koyucunun salt kullanma ve tüketim amacıyla yapılan, basit nitelikteki, dar kapsamlı olağan tüketim işlemini konu alan eser sözleşmelerini, 6502 sayılı Yasa'nın 35/l maddesi kapsamına aldığı ve tüketici mahkemesince bakılmasını öngördüğünün kabulü icap eder. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile ilgili davaların kapsamı ve karmaşıklığı dikkate alınarak, basit yargılama usulüne tabi tutularak kısa ve basit bir şekilde sonuçlandırılmasının sakıncaları da dikkate alınmalıdır. Buna göre, işbu uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden …/…… kaynaklanan tazminatın tahsili istemini içermesi karşısında, davaya genel mahkeme olarak Asliye Hukuk Mahkemesinin bakması gerekirken, yanılgılı gerekçeyle Tüketici Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir….
Devamı...

taraflar arasındaki uyuşmazlığın, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklandığı, 6502 Sayılı Yasa hükümlerine göre Tüketici Mahkemesi'nin görevli olduğu gerekçesiyle, mahkemenin görevsizliğine ve dava dilekçesinin dava şartı yokluğundan usulden reddine karar verilmiştir…. Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 Sayılı Yasa'nın 3/l bendi ile tüketici işlemi kapsamına eser sözleşmeleri de alınmışsa da, somut olayda olduğu gibi arsasına karşılık bağımsız bölüm alacak olan arsa sahibinin salt kişisel tüketim amacından söz edilemeyeceği, bu amacın tüketim ihtiyacını aştığı, Yasa'nın 3/k maddesindeki "tüketici" tanımına uymadığı anlaşılmaktadır. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi, taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmesini birlikte kapsayan karma bir sözleşmedir. Bu sözleşmede arsa sahibinin tek amacı kullanmak için konut ihtiyacını gidermek değildir. Başlıca amaçlarından birisi de arsasına değer katacak yapının inşaa edilmesidir. Bu durum, 6502 sayılı Yasada açıklanan tüketicinin amaçlarından farklıdır. İşbu sözleşmeye konu işin, üst düzey teknoloji gerektirmesi, kapsamı, karmaşıklığı dikkate alındığında yasa koyucunun salt kullanma ve tüketim amacıyla yapılan, basit nitelikteki, dar kapsamlı olağan tüketim işlemini konu alan eser sözleşmelerini, 6502 sayılı Yasa'nın 35/l maddesi kapsamına aldığı ve tüketici mahkemesince bakılmasını öngördüğünün kabulü icap eder. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile ilgili davaların kapsamı ve karmaşıklığı dikkate alınarak, basit yargılama usulüne tabi tutularak kısa ve basit bir şekilde sonuçlandırılmasının sakıncaları da dikkate alınmalıdır. Buna göre, işbu uyuşmazlık, arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan tazminatın tahsili istemini içermesi karşısında, davaya genel mahkeme olarak Asliye Hukuk Mahkemesinin bakması gerekirken, yanılgılı gerekçeyle Tüketici Mahkemesinin görevli olduğuna karar verilmesi doğru olmamış, kararın bozulması gerekmiştir….
Devamı...

arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığı, dava konusu 18 no'lu dairenin davacı yüklenicinin hissesine isabet ettiği, davacı yüklenicinin inşaatı eksiksiz olarak tamamlayıp teslim borcu altına girdiği, ancak inşaatta eksik ve ayıplı işler bulunduğu, dava konusu 18 no'lu dairenin satış yetkisinin verilmesinin iskân ruhsatına bağlı olduğu ancak davacının tüm yükümlüğünü yerine getirmediği ve iskân ruhsatını almadığı bu nedenle dava konusu dairenin satış yetkisini isteme hakları doğmadığı, davalı arsa sahiplerince bu dairenin satışından elde edilen bedeli talep etmesinin mümkün olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir….
Devamı...

Asıl davada davacı vekili, taraflar arasında 24.08.2004 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını, müvekkili yüklenicinin, sözleşmede kararlaştırılan imalatlar dışında taraflar arasındaki sözlü anlaşmaya dayalı olarak fazladan bir takım imalatlar yaptığını, bu imalatların bedelinin davalı tarafça ödenmediğini, yapılan fazla imalatların bedelinin delil tespiti dosyasında alınan bilirkişi raporunda 7.919,00 TL olarak belirlendiğini ileri sürerek, anılan bu meblağın tespitin yapıldığı 29.12.2008 tarihinden itibaren işleyecek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir…. a) Birleşen davada davacı yüklenici, kendisine düşen 2, 6, 9 ve 11 no'lu bağımsız bölümlerin tapu ferağlarının zamanında verilmediğinden bahisle, anılan bağımsız bölümlerin satılamadığını, bu nedenle ticari hayatının olumsuz etkilendiğini, tapu ferağları zamanında verilmiş olsa idi, bu taşınmazları satarak paraya çevireceğini ve bedelleri ile yeni inşaat projeleri yapabileceğini ileri sürerek, maddi tazminat isteminde bulunmuş ise de, dosya kapsamından, anılan bağımsız bölümlerin fiilen kendi kullanımda olduğu ve bağımsız bölümlerin satışı için hazırlık yapıldığı, ancak tapu ferağlarının yapılmaması nedeniyle satılamadığı yönünde herhangi bir delil ve belge de sunulmadığı anlaşılmış olup, mahkemece, bu sebebe dayalı tazminat isteminin reddine karar verilmesi doğru olmuştur. … Dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun 96-108. maddelerinde borçların ödenmemesinin şartları ve sonuçları düzenlenmiştir. Vadesinde yerine getirilmeyen edimler için ifa mümkün ise temerrüt hükümleri uygulanacak, ifanın mümkün olmaması halinde imkânsızlık hükümleri devreye girecektir. 818 sayılı BK'nın 96. maddesindeki, “Alacaklı hakkını kısmen veya tamamen istifa edemediği takdirde borçlu kendisine hiçbir kusur isnat edilemeyeceğini ispat etmedikçe bundan mütevellit zararı tazmine mecburdur.” hükmü uyarınca alacaklının zararının tazmini gerekir. Borcun ifa edilmemesi borçlunun sözleşmenin kendisine yüklediği ifa yüküne karşı bir davranış içinde olmasını ifade eder. Bu durumda borçlu ya borcu ifa imkânını kendi kusuru sonucu kaybetmiştir ya da borcu ifa imkânına sahip olduğu halde, haklı bir sebep bulunmaksızın, ifadan tüm olarak kaçınmaktadır veya ifa etmiştir ama bu ifası noksandır, ayıplıdır ya da borçlu ifada kusurlu olarak gecikmiştir. Kural olarak, borcun ifa edilmemesinin borçlunun sorumluluğu sonucunu meydana getirir ve borcun ifa edilmemesinde borçlu “kusurlu” kabul edilir. Borçlar Kanunu'nun 96-100. maddeleri, muaccel borcun ifa edilmemesinin sonuçlarını düzenlemektedir. Borçlu bu sorumluluktan ancak kendisine bir kusur isnat edilemeyeceğini kanıtlarsa kurtulabilir. Anılan 96. madde hükmünde öngörülen tazminatın nedeni borçlunun taahhüdünü ihlâl etmesidir. Borçlunun taahhüdü genellikle bir akde dayanır. Onun için buna akdi tazminat, borçlunun sorumluluğuna da akdi sorumluluk denilmektedir. Akdi sorumluluğun sözkonusu olabilmesi için, a) Geçerli bir borç ilişkisinin varlığı, b) Bir borcun ya hiç ifa edilmemiş ya da kısmen ifa edilmiş bulunması, c) Borçlunun ademi ifasından alacaklının bir zarar görmesi, d) Zarar ile borcun ifa edilmemesi arasında bir illiyet bağı olması, e) Borçlunun ifa etmemede kusurlu olması, şartlarının olayda varlığı aranmalıdır. Borcun ifası imkânsız ve bunda borçlunun kusuru yok ise, borçlu BK'nın 117. maddesine göre borcundan kurtulacaktır. Karşılıklı taahhütleri ihtiva eden akitlerde ifa imkânsızlığı halinde borçlu aldıklarını sebepsiz iktisap kurallarına göre iade etmekle yükümlüdür. (BK'nın 117/2 md.)… Bu durumda, mahkemece, ilgili belediye başkanlığından, tüm imar işlem dosyası getirtilerek, sözleşmeye ve 30.12.2004 tarihli onaylı tarihli projeye göre yapılan inşaata iskân ruhsatı alınıp alınamayacağı, bu projeye göre yapılan inşaata iskân ruhsatı verilmemesinin nedeni, aradan geçen sürede imar uygulamasında herhangi bir değişiklik olup olmadığı sorularak, bilirkişi kurulundan, sözleşmeye ve ilk onaylı projeye göre yapılan inşaata iskân ruhsatı alınamamasında, yüklenicinin bir kusurunun bulunup bulunmadığı, ilk projeye göre yapılan inşaata iskân ruhsatı verilmemesinin, tarafların kusuru dışında, imar mevzuatında yer alan bir zorunluluktan ya da imar uygulamalarındaki bir değişiklikten veyahut ilgili belediyenin bir hatasından kaynaklanıp kaynaklanmadığı hususlarında ek rapor alınıp, oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. … Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda, arsa sahibine ait bağımsız bölümlerde yapılan fazla ve farklı imalatların yükleniciye ait bağımsız bölümlerde de yapılıp yapılmadığı denetime elverişli bir şekilde belirlenmemiş, sadece arsa sahibi ve yükleniciye ait bağımsız bölümlerdeki fazla ve farklı imalatlar parasal olarak karşılaştırılmış ve ayrıca inşaatın ortak yerlerindeki fazla ve farklı imalatların davacı yüklenicinin de yararına olduğu hususu gözardı edilerek, bu imalatların sözleşmedeki paylaşım oranına göre bedeli hesaplanmıştır…. göre bir hüküm kurulması gerekirken, yanılgılı gerekçeyle, eksik incelemeye dayalı yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır….
Devamı...

davalar yönünden ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken tek dava varmış gibi karar verilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğu, arsa sahipleri ile yüklenici arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi mevcut olduğundan yüklenici fesih kararına kadar yapı üzerinde tasarruf hakkına sahip olup, taşınmaza haksız müdahalesinden söz edilemeyeceğinden, aleyhine açılan ecrimisil talebinin reddi gerektiği, birleşen davada hasım gösterilen davalı …'ın davalı şirket ortaklığı sebebiyle tazminattan sorumlu tutulamayacağı ayrıca taşınmazda paydaş olduğundan kendi payını aşar şekilde diğer arsa sahiplerinin payına el attığı kanıtlanamadığından hakkında açılan davanın reddi gerektiği, sözleşmeyi imzalayan murisin mirasçılarının, paydaş olmaları nedeniyle, fesih davasında zorunlu dava arkadaşı oldukları ve pay devirlerinin sözleşmedeki haklarını temlik ettikleri anlamına gelmeyeceğinden, bir kısım arsa sahiplerinin paylarını devrettiklerinden bahisle açtıkları davanın reddi;…in yasal hasım olmasına karşın açılan davanın reddi de taraf teşkilinin sağlanması açısından doğru olmadığı, kaçak yapıda kira akdine istinaden oturan kişilerin hukuki yararı etkileneceğinden haklarında men'i müdahale ve kal talepleri yönünden dava açması için süre verilip, açılan davanın eldeki dava ile birleştirilerek bir hüküm tesis edilmesi gerektiği gerekçesiyle, hükmün bozulmasına karar verilmiştir. …
Devamı...

Taraflar arasında, tarihsiz, adi yazılı ve bu haliyle, kural olarak, resmi şekle uygun yapılmadığından, geçersiz arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin varlığı çekişmesizdir. Ancak, sözleşme uyarınca, 28848 Ada 8 parsel numaralı taşınmazda paydaş olan davacılar tarafından tapuda bir kısım paylar davalı yükleniciye devredilmiş olmakla, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu'nun 30.09.1988 tarih ve 1987/2 E., 1988/2 K. sayılı ilamı gereğince, artık, sözleşmenin şeklen geçersiz olduğunun ileri sürülmesi, iyiniyetli olarak kabul edilemez…. Hal böyle iken, davacıların da bildiği ve dürüstlük kurallarına göre tahammül etmeleri gereken uygun süreyi beklemeden açtıkları davanın reddi yerine, hatalı yorumla yazılı şekilde kabul edilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur….
Devamı...

davacıların miras bırakanın ilk eşinden olma çocukları oldukları ve aralarının iyi olmadığının ifade edildiği, anılan taşınmazın kat karşılığı inşaat sözleşmesine konu edildiği, davalının payına karşılık 1 nolu bağımsız bölümün verildiği, davacıların 3 ve 4 nolu bağımsız bölümler yönünden davalarından vazgeçtikleri anlaşılmaktadır.Öncelikle belirtmek gerekir ki, davacılar 23.06.2009 tarihli dilekçelerinde açıkça 3 ve 4 nolu bağımsız bölümlerle ilgili taleplerinden vazgeçtiklerini açıklamışlardır. Bu tür bir beyanın davanın takibinden değil, netice-i talepten vazgeçme anlamını taşıdığı, bu niteliği itibariyle karşı tarafın kabulüne bağlı olmayıp, feragat sonucu doğurduğu gözetildiğinde mahkemece bu bağımsız bölümler için davanın reddedilmesi gerekirken karar verilmesine yer olmadığına biçiminde hüküm kurulması doğru değildir. …
Devamı...

Taraflar arasındaki sıra cetveline itiraz (kayıt kabul) davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı iflas idaresi temsilcisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. … Mahkemece yapılan yargılama sonunda, bilirkişi kurulundan rapor ve ek rapor alınmış ve yapılan yargılama sonunda; taraflar arasında akdedilen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davalı yüklenicinin işi verilen ek sürenin de ilavesi ile 30.10.2005 tarihinde bitirmesi gerekirken, iskân ruhsatlarını 03.11.2009 tarihinde aldığı, bu nedenle davacının kira alacağı doğduğu gerekçesiyle, davalının ödediği bedelin tenkisi ile bakiye 155.045,00 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir….
Devamı...

Bilindiği üzere,Türk Medeni Kanunun 684.maddesi hükmü gereği üst alta tabi olup,alta sahip olan kişi tamamlayıcı parçanında maliki sayılır. Bu durumda, taşınmazın, yukarıda açıklandığı biçimde ıslah imar planı sonucu malikhanesi açık olarak tescilinden sonra hükmen Hazine adına tescil edildiği, daha sonra Belediyeye devredildiği, davacının, Belediyeden satın alma yoluyla edindiği 9.7.2003 tarihinden itibaren taşınmazın üzerindeki binanın maliki durumuna geldiği, bu tarihten önce ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinin düzenlendiği tarihte davacının, taşınmazda kayıttan ve mülkiyetten kaynaklananbir hakkının bulunmadığı tartışmasızdır.Öte yandan, binanın ruhsatsız ve kaçak yapılmış olması, davacının taşınmazda ve üzerinde yer alan binadaki mülkiyet hakkını ortadan kaldırmaz ve bundan kaynaklanan haklarının kullanmasına engel teşkil etmez.Kaçak yapılaşma olgusunun idari mercileri ve idari yaptırımı ilgilendireceğide kuşkusuzdur. Davacının yukarıda değinilen mülkiyet hakkınınkorunmasına ilişkin yargı kararıda kaçak yapıya meşruluk tanıması anlamında yorumlanamaz … O halde, davacının taşınmazda malik durumuna geldiği tarih gözetilerek ve 4.2.2008 tarihli bilirkişi raporunda da açıkca belirtildiği şekilde, taşınmazdaki binanın birinci bodrum katında yer alan çekişmeye konu bölümünü davalıların birlikte işyeri olarak kullandıkları belirlenmek suretiyle el atmanın önlenmesine karar verilmiş olmasında bir isabetsizlik yoktur. Davalıların, bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir, reddine. … Ancak; ecrimisil, kötüniyetli zilyedin geri vermekle yükümlü olduğu bir şeyi haksız olarak alıkoyması nedeniyle hak sahibine ödemek zorunda kaldığı bir tür haksız fiil tazminatı niteliğinde bulunduğuna göre, davacının, taşınmazı kayden edindiği 9.7.2003 tarihinden itibaren dava tarihine kadar ki dönemi kapsar şekilde belirlenecek ecrimisilin hüküm altına alınması gerekirken, yazılı olduğu üzere, davacının taşınmazda hak sahibi olmadığı dönemide içerir biçimde ecirimisilin hüküm altına alınmış olması doğru değildir. …
Devamı...

Mahkemece, iddia, savunma, dosya kapsamı ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davacılar murisi Mehmet Ali Yıldız ile davalı kooperatif arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin usule uygun olarak düzenlendiği, inşaata da davalının savunmasında bildirdiği tarihten çok çok daha önce başlanmış olduğu, ancak, taraflar arasında belirlenen inşaat tamamlanma süresinin ziyadesiyle aşılmış olduğu, taraflar arasındaki sözleşmede, bu süreden sonra emsal kira bedelinin cezai şart olarak ödeneceğinin hüküm altına alındığı, toplam cezai şart miktarı 779.759,40 TL ise de, davacı asilin yargılama süreci içerisinde vefat etmiş olduğu, geriye altı mirasçısının kaldığı, bunlardan dört kişinin davacı sıfatıyla yargılamaya devam ettikleri, toplam bulunan bedelin 4/6'sının değerlendirmeye alındığı, talep edilen cezai şart miktarının 20.000,00 TL olduğu gerekçesiyle, davanın kabulü ile 20.000,00 TL cezai şartın davalıdan, dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte tahsili ile davacılara eşit olarak ödenmesine, fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmasına karar verilmiştir…. Miras ortaklığını oluşturan mirasçılar, terekedeki malvarlığı değerleri üzerinde elbirliği halinde mülkiyet hükümleri gereğince malik oldukları için, kural olarak tek başlarına veya birkaçı birlikte hareketle terekeye dahil hakkın biri üzerinde tasarrufta bulunamazlar. … Ne var ki kural, mirasçıların hep birlikte hareket etmeleri olmakla beraber, ortaklığı oluşturan mirasçılar arasında terekenin paylaşımı konusunda usulüne uygun düzenlenmiş bir taksim sözleşmesi bulunuyor ise, bu durumda, diğer mirasçıların katılımı aranmaksızın paylaşım sonucu mal/hak kendisine düşen mirasçı tek başına –veya diğer mirasçılar ile birlikte- dava açabilirler. Eş söyleyişle, mirasçılar arasında terekenin paylaşımı konusunda taksim sözleşmesi olması halinde mirasçıların her birinin kendi hakkı/alacağı için tek başına dava açmasında bir sakınca bulunmamaktadır
Devamı...

kayıt maliki davalı ise dava dışı yükleniciden haricen satın alan kişi konumunda olup hakları yüklenicinin hakları ile sınırlıdır. Dava tarihinde arsa sahibi ile yüklenici arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi henüz feshedilmemiş olsa bile yüklenici edimini tam olarak yerine getirmedikçe örneğin inşaatı tamamlayıp inşaatla ilgili kendisine yüklenilen işlemleri yapmadıkça talepte bulunamayacağı yasal ve yargısal uygulamalar gereğidir. Doktrinde de bu konuda bir fikir birliği bulunmaktadır. Yüklenicinin elde edemeyeceği bir hakkı onun ardılı sayılan kişilerinde talep etmesi mümkün değildir…. Somut olayda; yüklenicinin edimini yerine getirmediği ve bu nedenle sözleşmenin feshedildiği tartışmasızdır. Bu durumda davalının çekişmeli yerde haklı ve geçerli bir nedenle oturduğunu söyleyebilme olanağı yoktur. Öyleyse, elatmanın önlenmesi davasının kabul edilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi yerinde değildi… Öte yandan, kabule göre de, tefhim edilen hüküm sonucunun açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde duruşma tutanağına geçirilmesi ve okunması gerekir.(HUMK.381/2, 388 maddesi son fıkra) Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların sıra numarası altında birer birer duraksamaya yer bırakmayacak biçimde gösterilmesi gerekir. Aynı kural HUMK.’nun 389.maddesinde de benimsenmiştir. Bu biçim yargıda açıklık ve netlik prensibinin gereği olup, aksi halin yeni tereddüt ve ihtilaflar yaratacağında kuşku yoktur. …
Devamı...

Davacılar vekili, müvekkillerinin davalı kooperatife üye olduğunu, kooperatifin 1984 tarihinde kurulduğunu, 70 ortağının bulunduğunu, kooperatif arsasının üç parçaya ayrıldığını, ilk iki parçada 28'er daire olduğunu, müvekkillerinin oturduğu 3. parçada sadece 14 daireli E bloğun bulunduğunu, diğer iki parçada ferdileşmeye gidildiğini ve ferdileşme nedeniyle iki parçada oturan üyelere 56 m² arsa payı düştüğünü, müvekkillerinin oturduğu 3. parçada üyelerin arsa payının 41 m² olduğunu, bu nedenle diğer üyelerden 15 m² eksik arsa payına sahip olduklarını, davalı kooperatife ait arsalar üzerinde bulunan konutların çürük ve yıkılmak zorunda olduğundan bahisle ferdileşmeye gidildiğini, bu sebeple E blokta oturan üyelerin haklarının zarara uğrayacağını ileri sürerek, ferdileşme kararının iptali ile eski hale iadesini, taşınmazların eski sahibi olan davalı kooperatif adına kaydına karar verilmesini talep ve dava etmiş, 07.07.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile 263 ve 264 numaralı parsellerin kentsel dönüşüme tâbi tutulmaya çalışıldığını, ileride çözüm noktasında imkânsızlık oluşacağını belirterek, bu tapular üzerine tedbir konulmasını, dava sonucunda müvekkillerine ait 147 m²'nin tespiti ile adlarına tescilini istemiştir…. Davacılar vekilince 07.07.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile davalı kooperatif yönetiminin haksız işlemi sebebiyle 263 ve 264 parsel sayılı taşınmazlarda toplam 147 m²'lik tapu kaydının iptali ile adlarına tescili istenmiştir. İddianın ileri sürülüş biçimine göre, davacılarca kooperatif ortaklığına dayalı olarak davalı kooperatifçe yapılan ferdileştirme işlemlerindeki hata sebebiyle tapu iptali ve tescili istendiği anlaşılmış olup, davanın kabulü halinde dava dışı kooperatif üyelerinin kooperatife karşı tazminat isteme hakkı doğacağından, davanın sonucundan davalı kooperatif etkilenmektedir. Mahkemenin, tapu maliklerine dahili dava yoluyla dava açılamayacağı gerekçesi doğru olmakla birlikte, kooperatife karşı husumet yöneltilemeyeceği gerekçesinde bir isabet bulunmamaktadır. Bu durumda mahkemece, davacılar vekiline 263 ve 264 parsel sayılı taşınmazların maliklerine karşı dava açması için süre verilmesi, dava açıldığında işbu dava ile birleştirilmesinin sağlanması, taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeye dayalı olarak karar verilmesi doğru olmamıştır….
Devamı...

Davacı vekili dilekçesinde; davalının, dava dışı arsa sahipleri ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlendiğini, bu sözleşmeye dayanarak 8 parseldeki arsa üzerinde gerçekleştirilecek dükkan ve dairelerin bir kısmına malik olacak davalının, mali yükün altından tek başına kalkamayacağından davacı ile 27.09.2007 tarihli inşaat ortaklığı sözleşmesi imzaladıklarını ve 8 parselde yapılacak inşaata gelir ve giderler olmak üzere %50 ortak olmayı kararlaştırdıklarını, daha sonra 19.11.2008 tarihinde imzalanan sözleşmenin mevcut olduğunu, davalının taraflar arasındaki bu sözleşmeler uyarınca bir kısım dairelere ilişkin ½ hissenin davacı adına tapu tescillerini yapmadığını belirterek; … kat … nolu, … kat … nolu, …kat .. nolu, …kat .. no'lu bağımsız bölümlerin ½ hissesinin davalı adına olan tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini veya şimdilik 350.000 TL değerinin tahsilini talep etmiştir…. Verilen bu karar, davalı-karşı davacı vekilinin temyizi üzerine Dairemizin 18.11.2014 gün ve 2014/11009 E-2014/15095 K. sayılı kararı ile bozulmuş olup, Yargıtay Bozma İlamına karşı davalı-karşı davacı vekili tarafından karar düzeltme isteminde bulunulmuştur…. Temyiz incelemesinin davalı-karşı davacı vekilinin talebi üzerine Dairemizce duruşmalı olarak yapıldığı ve yerel mahkeme kararının bozulmasına karar verildiği, Yargıtay duruşmasında kendisini vekille temsil ettiren davalı-karşı davacı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, sehven davacı taraf lehine vekalet ücretine hükmedildiği anlaşılmış olup, bu husus doğru görülmemiştir….
Devamı...

Davacı arsa sahibi vekili, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereği bağımsız bölümlerin süresinde teslim edilmediğini ve binanın ortak yerlerinde bir çok eksik ve ayıplı işler ile imar ve projeye aykırılıkların bulunduğunu, 1. bloktaki 4 ve 5 nolu dairelerin iki ayrı daire olması gerekirken tek daire olarak yapıldığını, yaptırılan tespit sonucu alınan rapora göre dairelerdeki projeye aykırılıkların, farklılıkların giderilmesi ve eksiklerin tamamlanması için gereken 33.500,00 TL'den davacı hissesine 11.166,00 TL düştüğünü, dava tarihi itibariyle 11 aylık kira kaybının ise 27.499,00 TL olduğunu, 695,00 TL tespit masrafı yapıldığını ileri sürerek, toplam 39.360,00 TL'nin yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiştir. … Davacı vekili, açtığı bu dava ile, imara aykırılık ve eksiklerin tamamlanması için gereken 33.500,00 TL'den davacının hissesine düşen 11.166,00 TL, dava tarihi itibariyle 11 aylık kira kaybı 27.499,00 TL ve tespit masrafı 695,00 TL olmak üzere toplam 39.360,00 TL'nin tahsilini istemiş, mahkemece tespit raporuna atıfta bulunmak suretiyle 33.500,00 TL üzerinden davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa tespit raporunda belirtilen 33.500,00 TL sadece binadaki eksik ve imara aykırılıkların bedeli olup, davacının hissesi göz önüne alındığında bu miktarın 1/3'ünün davacı tarafından talep edildiği gibi, raporda davacı hissesine düşen 7 aylık kira tazminatının da ayırca hesaplandığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili, dava dilekçesinde açıkça dava tarihine kadar 11 aylık 27.499,00 TL kira tazminatı talebinde bulunduğu halde, bu hususta olumlu veya olumsuz bir karar verilmeyerek HMK'nın 297. maddesine aykırı karar verilmesi hatalı olmuştur. Mahkemece, davacının kira tazminatına ilişkin talebinin de değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. Hükmün bu nedenle bozulması gerekirken, bu husus sehven gözden kaçırılarak yalnızca eksik ve imara aykırı işlerin giderilme bedeli yönünden bozulmasına karar verildiği anlaşıldığından, davacı vekilinin karar düzeltme isteğinin kabulü ile, Dairemizin bozma kararına ilave olarak, mahkeme kararının değişik bu gerekçeyle de bozulması gerekmiştir. …
Devamı...

Kentsel Dönüşüm Projesi Kanunu ve buna bağlı yönetmelik ile belediye meclisi kararına dayanarak evini kendisine konut verilmesi karşılığında davalı belediyeye devrettiğini, 4552 numaralı kıymet takdir komisyonu raporunda bina, müştemilat ve ağaç bedelinin 9.976TL olarak belirlendiğini, davalının bu bedelin tamamını ödemesi gerekirken sadece enkaz bedeli ödediğini ileri sürerek fazlası saklı kalmak üzere 1.000TL'nin tahsilini istemiş, ıslah dilekçesi ile talebini 8.843TL'na çıkarmıştır…. Anayasanın 125'inci maddesinin son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır…. Bu durumda, idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesinin uygulanması sırasında idarece kamu gücüne dayanılarak, re'sen ve tek yanlı şekilde tesis edilen arsa payı tahsis işlemi nedeniyle açılan davanın, imar hukuku ilkeleri ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir….
Devamı...

Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi, tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı şirket iflas idaresi vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü…. Taraflar arasında düzenlenen… Noterliği'nin 11.01.2007 tarih ve 407 yevmiye sayılı düzenleme şeklinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi ile arsa sahibine ait…. parselde kayıtlı taşınmaz üzerinde ruhsat tarihinden itibaren 24 ay içinde bina yapılarak iki dairenin iskan ruhsatı alınarak arsa sahibine verilmesi, diğer dairelerin yükleniciye bırakılması kararlaştırılmıştır. Davacı tarafından sözleşmenin feshi ve taşınmazın tapusunun iptali ile adına tesciline karar verilmesi istenmiş, mahkemece davalı yüklenicinin sözleşme ile üstlendiği edimleri yerine getirmediği gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Oysa dosya kapsamındaki tapu kayıtlarının incelenmesinden dava konusu taşınmazın imar uygulaması sonucu 20.06.1996 tarihinde davacı … adına tescil edildiği, davacı tarafından 11.01.2007 tarihinde satış yoluyla …. adına devredildiği, bu kişi tarafından 01.04.2011 tarihinde satış yoluyla … adına devredildiği, en son 07.04.2014 tarihinde cebri satış suretiyle … adına tescil edildiği, davalı şirket adına hiç tescilinin yapılmamış olduğu anlaşılmaktadır. Davanın görülebilmesi için taşınmazı devralan …., … ve ….'nin de davaya katılımlarının sağlanması gerekmektedir. Bu nedenle adı geçen kişiler ve şirket hakkında ayrı bir dava açılarak, bu dava ile birleştirilmesi, savunma ve delilleri toplandıktan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Taraf teşkili sağlanmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamıştır. ..
Devamı...

Somut olayda; davalılar bağımsız bölümlerini yükleniciden tamamlanmamış bir şekilde aldıklarını ve eksik kalan kısımları kendilerinin yaptırarak oturulur duruma getirdiklerini ileri sürdüklerine, kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davacıya iki adet daire verilmesi gerekirken sadece ikinci bodrum kattaki yapımı tamamlanmamış 2 numaralı dairenin kaldığı belirlendiğine göre; bu durumda öncelikle dava konusu taşınmazın yerinde inceleme yapılarak uzman bilirkişi tarafından düzenlenecek raporda her bir bağımsız bölümün mevcut durumu ile kimlerin tasarrufunda (kullanımında) olduğu tespit edildikten, özellikle yüklenicinin yapımını yarım bıraktığı ileri sürülen bağımsız bölümlerin tamamlanması için kimlerin ne kadar harcama yaptıklarının belirlenmesinden ve ayrıca bu konuda açıldığı bildirilen dava dosyalarının sonucu beklendikten sonra, yüklenicinin binanın yapımı işini yarım bırakması nedeniyle bir kısım paydaşın kendi bağımsız bölümlerine yaptıkları zorunlu (ve değerini artırıcı) harcamaların varlığı saptandığında, bu artı katkılarının karşılığının -yukarıda açıklanan esaslar doğrultusunda- taşınmazın toplam değerine göre yüzde oranının belirlenip, satış parasından o paydaşlara bu oranda ve arta kalanın da tüm paydaşlara tapudaki payları oranında dağıtılması gerekir. Mahkemece bu hususlar dikkate alınmadan yetersiz araştırma ve eksik inceleme sonucu hüküm kurulması, ayrıca kararın hüküm sonucu kısmında satış bedelinin kimlere paylaştırıldığı -ad ve soyadları yazılıp- açıkça belirtilmeden, taşınmaz malın üzerindeki yapı ile birlikte satışı sonunda elde edilecek bedelin paylaştırılmasına karar verilmesi doğru görülmemiştir. … Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, temyiz peşin harçlarının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 7.2.2005 gününde oybirliğiyle karar verildi….
Devamı...

arsa sahibinden doğrudan pay alan davalılar ve bayilerinin, bu edinimlerinin, yüklenicinin kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklanan yükümlülüğüne bağlı kılmak ve halefiyet kuralını olayda uygulamak mümkün değildir. … Hal böyle olunca, davanın reddine karar verilmesi gerekirken kabulü isabetsizdir. Davalılar Recep, llyas ve Adnan'ın temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile hükmün açıklanan nedenle HUMK.nun 428. maddesi gereğince (BOZULMASINA), peşin alınan harcın temyiz edene geri verilmesine
Devamı...

Davacı vekili dava dilekçesinde; tarafların malik oldukları arsaya bina yapılması için dava dışı yükleniciyle kat karşılığı inşaat sözleşmesi imzaladıklarını, sözleşme hükümlerine göre zemin kattaki dairelerin arsa maliki olan davacı ve davalıya ait olacağının kararlaştırıldığını, kat irtifakı tesisi sırasında zemin kattaki 1 numaralı dairenin müvekkili H.. (davacı) adına, 2 numaralı dairenin davalı O.. adına tescil edildiğini, daha sonra arsa malikleri olan taraflar arasında kura çekilişi yapıldığını, kurada kat irtifakının tesisi sırasında yapılan tescilin aksine, 1 numaralı dairenin davalı O..'a, 2 numaralı dairenin müvekkili H..'ye isabet ettiğini, davalı O..'ın, 1 numaralı daireyi eksiksiz ve masrafsız olarak teslim aldığına dair 07.02.2008 tarihinde yükleniciyi ibra ettiğini, zemin kattaki dairelerin, binadaki diğer dairelerden daha küçük yapılması sebebiyle arsa sahibi olan müvekkili H.. ile davalı O..'ın, dava dışı yüklenici aleyhine tazminat davası açtıklarını, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda, arsa sahiplerinin, yükleniciden 1 numaralı daire için 20.000,00 TL, 2 numaralı daire için 40.000,00 TL talep edebileceklerinin tespit edildiğini ancak davalının yükleniciyi ibra etmesi sonucu müvekkilinin yükleniciden 20.000,00 TL eksik tazminat aldığını, davalının, müvekkilinin zararını tazmin etmesi gerektiğini, diğer taraftan müvekkilinin 1 numaralı dairenin tapusunu 29.01.2008 tarihinde davalının gösterdiği kişilere devretmesine rağmen, 2 numaralı dairenin tapusunu davalının müvekkiline 28.12.2011 tarihinde devrettiğini, bu nedenle müvekkilinin 3 yıl, 10 ay, 29 gün süreyle kira kaybına uğradığını, davalının bu hususta 03.02.2012 tarihinde temerrüde düşürüldüğünü belirterek, fazlaya ilişkin talep ve dava haklarını saklı tutarak, tazminat kaybı için 20.000,00 TL, kira kaybı için 10.000,00 TL olmak üzere 30.000,00 TL'nin, 10.000,00 TL'sinin 03.02.2012 tarihinden itibaren, bakiyesinin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 26.09.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 32.300,00 TL'ye yükseltmiştir…. Dairemizin 30.09.2014 tarih, 2014/8019 E.; 2014/12707 K. sayılı ilamıyla hükmün onanmasına karar verilmiş, onama kararına karşı davalı vekili bu kez karar düzeltme isteminde bulunmuştur…. Somut olayda; davacı H.. ile davalı O..; Ankara ili, … ilçesi, … Mahallesinde kain … numaralı arsaya birlikte malik olup, bina yapılması için dava dışı yükleniciyle kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapmışlardır. Sözleşmede, zemin katta bulunacak 1, 2 ve 3 numaralı dairelerin arsa sahiplerine verileceği kararlaştırılmıştır. Sözleşme uyarınca bina yapılmış, kat irtifakı sırasında zemin katta bulunan 2 numaralı daire davalı O.. adına, 1 numaralı daire davacı H.. adına tescil edilmiştir. 16.01.2008 tarihinde arsa sahipleri bir araya gelerek hisselerine düşecek daireler için kura çekimi yapmışlardır. Kurada, 1 numaralı daire davalı O..'a, 2 numaralı daire davacı H..'ye çıkmıştır. Davalı O.., 07.02.2008 tarihli ibranameyle 1 numaralı daire yönünden yükleniciyi ibra etmiştir. Davacı H.. ile davalı O.., 13.05.2008 tarihinde yüklenici aleyhine tazminat davası açarak, yüklenicinin kendilerine verdiği 1 ve 2 numaralı dairelerin binadaki diğer dairelere oranla daha küçük olduğunu belirterek bundan doğan zararlarının tazminini istemişlerdir. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda; binadaki diğer dairelerin değerinin 90.000,00 TL olmasına rağmen, daha küçük olmaları nedeniyle 1 numaralı dairenin 70.000,00 TL; 2 numaralı dairenin 50.000,00 TL değerinde olduğu, sözleşmede tüm dairelerin eşit olacağına dair hükme aykırı davranan yüklenicinin, H.. ve O..'ın zararını tazminle yükümlü olduğu belirtilerek, 19.04.2011 tarihli ilamla, davalı O..'ın yükleniciyi ibra etmesinden dolayı talebinin reddine, Hatice'nin talebinin kabulüyle 20.000,00 TL'nin yükleniciden tahsiline karar verilmiştir. Hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiş, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi, 24.04.2012 tarih, 2011/5093 E; 2012/2760 K. sayılı ilamıyla hükmü onamıştır. Davacı H.., huzurdaki davayı 13.07.2012 tarihinde açmıştır. … Görüldüğü üzere, davalı, yükleniciden kurada kendisine isabet eden 1 numaralı daireyi teslim almış, ibranameyi de 1 numaralı daire için vermiştir. Davalının, kurada davacıya isabet eden 2 numaralı daire ile her hangi bir ilgisi bulunmamaktadır. Kaldı ki, davalı O..'ın yüklenici aleyhine açtığı tazminat davası, davadan önce yükleniciyi ibra etmesi nedeniyle reddedilmiştir. Buna göre O..'ın ibrası, davacı H..'nin değil, bizzat davalı O..'ın hak kaybına uğramasına neden olmuştur…. Hal böyle olunca mahkemece; davalı O..'ın yükleniciyi ibra etmesinin davacı Hatice'ye her hangi bir zarar vermediği, davacı H..'nin uğradığını iddia ettiği zararla davalı O..'ın ibra eylemi arasında uygun illiyet bağı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde davacının tazminat talebinin kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiştir. … Bu bağlamda eldeki davada davacı, kat irtifakı sırasında 1 numaralı dairenin adına tescil edildiğini, kurada ise 2 numaralı dairenin kendisine isabet ettiğini, kendisinin 1 numaralı daireyi 2008 yılında davalının gösterdiği kişiye devrettiğini buna rağmen, davalının 2 numaralı dairenin tapusunu kendisine geç devrederek, kira kaybına uğramasına neden olduğunu iddia ettiğine göre bu iddiasını ispatlamakla yükümlüdür…. O halde mahkemece; davacının kira kaybına yönelik talebine ilişkin olarak, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda gösterdikleri tüm deliller birlikte değerlendirilerek, davaya konu 2 numaralı daireyi, davalının mı davacıya devretmediği, yoksa davacının mı dairenin tapusunu almaktan kaçındığı hususu tam olarak tespit edilip, hasıl olacak sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu eksik inceleme ve değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı görülmüştür. …
Devamı...

Arsa payının düzeltilmesi – kat mülkiyeti kurulması
Devamı...

Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkin olup, dava dilekçesinin içeriğine göre, davacıların vekil kıldığı R..’ye, vekaletin veriliş sebebinin kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapılmasına ilişkin olduğu halde vekilin yetkisini aşmak suretiyle vekalet görevini kötüye kullanarak söz konusu temlikleri gerçekleştirdiği, davalı Rıza ile de vekilin el ve işbirliği içinde olduğu, diğer davalılar R..ve V..’nin vekil R..’nin anne ve babası oldukları ve vekalet görevinin kötüye kullanıldığını bilen ve bilmesi gereken konumda bulundukları, kendilerine yapılan temlikin de muvazaalı olduğu görülmekle asıl iddia olan vekalet görevinin kötüye kullanılması hususu dosya kapsamına göre belirlendiğinden davanın kabul edilmiş olması bu gerekçe ile doğrudur. O halde, davalıların temyiz itirazları bu nedenle yerinde değildir. Reddine. Davalıların aleyhindeki hükmün ONANMASINA,… Davacıların temyiz itirazlarına gelince; dava konusu edilen taşınmazların yargılama sırasında keşfen belirlenen ve çekişmeye konu edilen pay değeri üzerinden harcın hüküm altına alınması gerekirken yüksek miktarda harcın tahsiline karar verilmiş olması doğru değildir. Öte yandan, aynı şekilde belirlenen dava değeri üzerinden yargılama sırasında eksik harcın da ikmal edildiği gözetilerek davacılar yararına avukatlık parasına hükmedilmesi gerekirken eksik vekalet ücreti takdiri isabetsiz olduğu gibi, davalıların harç, vekalet ücretinden ve yargılama giderinden sorumluluğunun müşterek ve müteselsilen olacağının karar yerinde belirtilmemiş olması da doğru değildir. …
Devamı...

Davacı, kayden paydaşı olduğu .. ada .. parsel sayılı taşınmazın kat karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince kendilerine isabet edecek dairelerle ilgili olarak kardeşleri ile taksim sözleşmesi yaptıklarını, buna göre 23 bağımsız bölüm numaralı taşınmazın kendisine ait olacağını kabul ettiklerini, kardeşi olan davalı N..'ın da taksim sözleşmesini imzaladığını, daha sonra kendilerine isabet eden taşınmazlardaki elbirliği mülkiyetinin ferdi mülkiyete dönüştürülmesi için davalı N..'ın güvenilir kişi olduğunu, kendisinin de aynı kişiye vekalet vereceğini söylemesi neticesinde davalı B. G.'e vekalet verdiğini, bu davalının vekalet görevini kötüye kullanarak taşınmazı muvazaalı olarak davalı M.. D..'ya temlik ettiğini, ondan da yine muvazaalı olarak davalı N..'a satış gibi gösterilerek temlikinin yapıldığını ileri sürerek, hile, muvazaa ve vekalet görevinin kötüye kullanılması sebebi ile tapu iptali ve tescil, olmazsa dava konusu taşınmazın dava tarihi itibariyle belirlenecek değerinin yasal faizi ile birlikte davalı B. G.'den tazminini istemiştir. …
Devamı...

Davalı, E. Şirketi davacı ile aralarında sözlü kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptıklarını , davacı finans kuruluş olduğundan yazılı kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapamayacaklarını bildirip temsilcilerine vekaletname verdiğini bu nedenle davanın reddi gerektiğini savunmuş, karşı dava ile de, yaptığı harcamaların ve zararın tazminini istemiştir….
Devamı...

Mahkemece, bozma ilamına uyularak işin esası incelenip değerlendirilerek davanın kabulüne karar verilmiş olmasında kural olarak bir isabetsizlik yoktur. Zira, bozma ilamında vurgulandığı üzere davacı Hazine'nin T.M.K.'nun 1007.maddesi gereği sorumlu olacağı ve bu nedenle eldeki davayı açmakta hukuki yararı bulunduğu açıktır…. Diğer taraftan, kat karşılığı inşaat sözleşmesi hükümleri irdelendiğinde; 7 sayılı parselde arsa maliklerine 5 ve 6 nolu bağımsız bölümler, 8 sayılı parselde arsa maliklerine 1, 3, 4, 7, 8, 9, 13 ve 14 nolu bağımsız bölümlerin bırakıldığı anlaşılmaktadır. Bu durumda, yükleniciye isabet eden 7 sayılı parseldeki 2 ve 8 nolu bağımsız bölümler için kabul kararı verilmesi doğru olmadığı gibi arsa sahibine kaldığı anlaşılan 7 parseldeki 6 nolu bağımsız bölüm, 8 parseldeki 7 nolu bağımsız bölümler hakkında da kabul kararı verilmemesi doğru değildir….
Devamı...

vekaletnameyi sahte olarak düzenleyip kullandıkları gerekçesi ile vekil A. K. (B.) ile davalı B. Y. hakkında Ankara 9.Ağır Ceza Mahkemesinde görülen ceza davası sonucunda, vekaletnamenin sahte olduğu belirlenerek vekil A.'in cezalandırılmasına, Bekir'in yeterli delil elde edilemediğinden beraatine karar verilerek kararın kesinleştiği anlaşılmaktadır. Mahkemece, önceden usul hükümlerine dayanarak verilen red kararının “davalı H.'in iyiniyetli olup olmadığının araştırılması gereğine” değinilerek Dairece bozulması üzerine, bu kez yapılan araştırma sonucunda davanın reddine karar verilmiş ise de; çekişmeli taşınmazın sahte vakaletname ile B.'e ve onun vekili K. aracılığı ile H.'e temlik tarihlerinin birbirine yakın olduğu, taşınmazın temlik tarihindeki gerçek değeri ile temlikler sırasında gösterilen bedeller arasında aşırı fark bulunduğu, daha yüksek bir bedelle davalı H.'in satın aldığı savunmasının ödeme belgeleri ile kanıtlanamadığı, davalı son alıcı H.. ile temliki işlemi yapan B. vekili K.. D.'in aynı yer Gerede nüfusuna kayıtlı olup öteden beri tanıştıkları, nitekim temlikten sonra davalı H.. ile yüklenici sıfatı ile K.'in dava konusu yer üzerinde inşaat yapılması kastıyla aralarında kat karşılığı inşaat sözleşmesi yaptıkları, bu durumda aralarında iş ve çıkar ilişkisi ve birliği bulunduğu, davalı tarafın tanık beyanlarının soyut düzeyde kaldığı ve hükme esas alınamayacağı sabittir…. Bu durumda, davalı H.'in durumu bilen yada bilmesi gereken konumunda olduğu kuşkusuzdur. O halde, anılan davalı H.'in Türk Medeni Kanununun 1023.maddesinin koruyuculuğundan yararlanamayacağı açıktır…. Hal böyle olunca, davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirmelerle yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Devamı...

Davalılardan O…'.. Ldt.Şti. yüklenici olup kat karşılığı inşaat sözleşmesi nedeniyle kendisine isabet eden bağımsız bölümlerin mülkiyetine hak kazanabilmesi arsa sahibine ait bağımsız bölümleri yapıp teslim etmesine bağlıdır. Yükleniciden bağımsız bölüm satın alan diğer davalılar da bu durumu bildiklerinden aynı durum onlar için de geçerlidir. Davacı arsa sahibi yüklenicinin temerrüdünden ötürü sözleşmenin feshini ve başlangıçta intikal ettirilen payların iptalini istemişti. O tarihte temerrüdün varlığı inşaatın ulaştığı seviye bakımından açıktır. Dolayısıyla fesih istemi yerindedir. Ne var ki halen ulaşılan %70-80 seviye itibariyle davacı taraf temyiz dilekçesinde ileri dönük fesih niteliğinde olarak "sözleşmenin noksanlık oranında" feshi şeklinde istemde bulunmuş olmakla bilirkişi marifetiyle yüklenicinin edimini yerine getirdiği oranda bağımsız bölümün tesbiti ile kalan noksanlar oranında bağımsız bölümün iptaline karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde fesih ve iptal talebinin tümden reddi kararlılık kazanan uygulamaya ve kanunda YİBK.na(T.25.1.1984, 5.3/1, Bkz. YKD, Nisan 1984, sy.4) aykırı olmuştur. Bu nedenle kararın bozulması gerekmiştir.
Devamı...

idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu kurala bağlanmış; 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2'nci maddesinin 1'inci fıkrasının (b) bendinde, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları ihlal edilenler tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır…. Bu durumda, idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesinin uygulanması sırasında idarece kamu gücüne dayanılarak, re'sen ve tek yanlı şekilde tesis edilen arsa payı tahsis işlemi nedeniyle açılan davanın, imar hukuku ilkeleri ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir…. Dava konusu taşınmazın söz konusu proje kapsamında kaldığı ve dava konusu uyuşmazlığın, sözleşme gereğince verilmeyen daireden ve davacının yapısına karşılık kıymet takdir komisyonu raporu ile saptanan bedelin eksik takdir edildiği ve takdir edilen bedelin de tamamının ödenmemesi nedeniyle bakiye kalan miktardan kaynaklandığı dikkate alındığında; davanın, 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir.
Devamı...

idarenin yürütmekle yükümlü bulunduğu kamu hizmetine ilişkin olarak uygulamaya koyduğu Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Projesinin uygulanması sırasında idarece kamu gücüne dayanılarak, re'sen ve tek yanlı şekilde tesis edilen arsa payı tahsis işlemi nedeniyle açılan davanın, imar hukuku ilkeleri ve 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu kapsamında idari yargı yerince çözümlenmesi gerekmektedir…. dikkate alındığında; davanın, 2577 sayılı Kanun'un 2/1-b maddesinde yer alan idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan zarar görenler tarafından açılan tam yargı davaları kapsamında idari yargı yerinde çözümlenmesi gerekmektedir. Nitekim Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü'nün 2.6.2014 gün ve 2014/279-626 sayılı karar ile, 14.7.2014 gün ve 2014/712-768 sayılı kararları da açılacak bu tür davalarda İdari Yargının görevli olduğu belirtilmiş bulunmaktadır. Hal böyle olunca mahkemece idari yargı yerinin görevli olduğu gözetilerek yargı yolu nedeniyle dava dilekçesinin usulden reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir..
Devamı...

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. … 2) Dava, taraflar arasında düzenlenen arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi nedeni ile cezai şart ve gecikme tazmianatları alacaklarının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece, cezai şart ve gecikme tazminatı alacaklarının ayrı ayrı tümünün talep edilebileceği yönünde sözleşmede bir hüküm bulunmadığı halde TBK'nın 180. ( BK. m. 159) madde hükmüne aykırı olarak sadece cezai şartı aşan kısma hükmedilebileceği gözden kaçırılarak gecikme tazminatının tümünün hüküm altına alınması doğru görülmemiştir….
Devamı...

Arsa payının ve kat irtifakının devri davasının reddi – dava açıldıktan sonra irtifak hakkı sahibinin yükümlülüklerini yerine getirilmesi
Devamı...

Mahalli mahkemesinden verilen hükmün temyizen tetkiki davalılardan Safiye vekili ile Kadir tarafından istenmiş ve temyiz dilekçelerinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla dosyadaki kağıtlar okundu gereği konuşulup düşünüldü: Davacı arsa sahibi; yüklenicinin edimini yerine getirmediğini, inşaatı tamamlamadan terk ettiğini, haketmediği halde peşinen devredilen tapu kayıtlarını 3. kişilere temlik ettiğini iddia ederek sözleşmenin feshini, davalılar adına olan kayıtların iptalini, inşaata vaki elatmalarının önlenmesini ve 5 milyar lira ecrimisilin tahsilini istemiş, Mahkemece istemler hüküm altına alınmıştır.
Devamı...

Taraflar arasındaki gecikme tazminatı davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. … Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davanın taraflar arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerine dayalı gecikme tazminatının tahsili istemine ilişkin olduğu, keşif tarihinde dahi davacılara teslimi gereken bağımsız bölümlerin tamamlanmamış olduğu, dava dışı yüklenicinin 11.03.2004 tarihinde inşaat ruhsatı aldığı, sözleşmeye göre, davalının 11.03.2008 tarihinde iskân ruhsatını alarak bağımsız bölümleri davacılara teslim etmiş olması gerektiği, ancak teslimin gerçekleşmediği, bu nedenle davacıların sözleşme uyarınca gecikme bedeline hak kazandıkları gerekçesiyle, davanın kabulü ile, davacı …. için 4.214,00 TL'nin, diğer davacılar için 2.107,00'şer TL'nin davalıdan tahsiline karar verilmiştir. … Ancak, dava konusu somut olayda ise borcun dış yüklenilmesi değil, iç yüklenilmesi söz konusudur. Borcun dış yüklenilmesi BK’nun 174. maddesinde düzenlenmiştir. Borcun iç yüklenilmesi sözleşmesi borçlu ile üçüncü kişi arasında yapılmasına rağmen, borcun dış yüklenilmesi alacaklı ile üçüncü kişi arasında yapılmakta olup, her sözleşme gibi icap ve kabulle oluşur. Borcu yüklenen üçüncü kişinin icabının, alacaklı tarafından kabul edilmesi veya alacaklının icabının üçüncü kişi tarafınca kabulü ile borcun dış yüklenilmesi sözleşmesi kurulur. Burada alacaklının kabulü örtülü (zımni) olabileceği gibi açık da olabilir. Yani, gerçek anlamda borcun nakli sözleşmesi olan borcun dış yüklenilmesinde alacaklının kabulünün açık olması zorunlu değildir. BK’nın 174. maddesinde düzenlenen gerçek anlamdaki borcun nakli sözleşmesi özel bir şekle tabi değildir. Taraflar dilerlerse sözlü, yazılı ve resmi şekilde yapabilirler (Uygur Turgut, Açıklamalı-İçtihatlı Borçlar Kanunu Sorumluluk ve Tazminat Hukuku, 8. cilt, Ankara, 2003, sh.4450-4452; Tekinay, S.Selahattin/Akman Sermet/Burcuoğlu Haluk/Altok Atilla, Tekinay Borçlar Hukuku Genel Hükümler, 7.Baskı, Filiz Kitabevi, İstanbul, 1993, sh.273-276)… Bu durumda, mahkemece, davacı arsa sahipleri ile dava dışı ……ı Kooperatifi arasında imzalanan sözleşmelerde başka bir yükleniciye işin devrinin yasaklandığına dair herhangi bir hükme yer verilmemiş ise de, gerek genel kurul tutanağında, gerekse devir tutanağında, yüklenicinin 28.1.12002 ve 30.07.2003 tarihli sözleşmelerdeki arsa sahibi davacılara olan yükümlülüklerinin ve sorumluluklarının davalı tarafından devir alındığına ilişkin herhangi bir ifade yer almayıp, belirleyici olan genel kurul kararında sadece "parsellerin" devrinden söz edildiği, tutanaktaki "inşaatın devri" ifadesinin, sadece inşaat yapım işinin alt taşeron olarak davalıya devri anlamına geldiği, bu şekilde iki kooperatif arasında inşaat yapımına ilişkin sözleşme ilişkisi kurulduğu, bununla davacının ve davalının o sözleşmenin tarafı haline gelemeyeceği, BK'nın 173. maddesindeki, alacaklıya olan borcun iç yüklenilmesi sözleşmesinin kurulmadığı, davalının davacının icap mahiyetinde olan ihtarına sözleşmenin esasını ve husumeti benimseyen bir şekilde cevap verdiğinin, keza inşaatın sorumluluğunu davacıya karşı da üstlendiğini gösteren eylem ve işlemlerde bulunduğunun iddia ve ispat edilmediği, davalının davaya yanıt vermemek suretiyle davacının iddiasını inkâr etmiş olduğu, davacının davalılar arasındaki sözleşmeyi ve davalıyı yüklenici olarak benimsemesinin, bu şekilde borcun davalıya nakline rıza göstermesinin yeterli olmadığı, 3. kişinin (davalının) da davacının icabını kabul etmesi gerektiği, alacaklı ile borcu üstlenen arasında icap ve kabulle oluşması gereken borcun dış üstlenmesinin 818 sayılı BK'nın 174. maddesi uyarınca açıkça ya da zımnen gerçekleşmesi gerektiği, bundan önce davalının, borçlunun davacıya yönelik borcunu borcun iç yüklenilmesi ile üstlendiğinin kanıtlanması gerektiği, diğer anlatımla önce borçlu ile davalı arasında dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı BK'nın 173. maddesi uyarınca, borçlu ile borcu üstlenen kişi arasında, alacaklının rızası gerekmeden gerçekleşmesi gereken borcun iç üstlenmesinin yapılmadığı, davacıların 28.11.2002 ve 30.07.2003 tarihli sözleşmelerin tarafı olmayan davalıdan sözleşmelere dayalı olarak talepte bulunamayacakları, husumetin, sözleşmelerin tarafı olan … Kooperatifi'ne yöneltilmesi gerektiği gözetilerek, davanın davalının pasif husumet sıfatının bulunmadığı gerekçesiyle reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçeyle hüküm kurulması doğru olmamıştır. …
Devamı...

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın tahkim şartı nedeniyle usulden reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. … Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, taraflar arasında yapılan sözleşmede uyuşmazlık halinde tahkim şartının öngörüldüğü, her ne kadar kanuna aykırı olarak 2 kişilik tahkime gidileceği belirtilmiş ise de, tarafların tahkim sayısını bildirme zorunluluğu bulunmadığından bu ifadenin tahkim şartını geçersiz kılmayacağı gerekçesiyle, davanın tahkim şartı nedeniyle usulden reddine karar verilmiştir…. Taraflar arasında mevcut 01.11.2011 günlü arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin 34. maddesinde ihtilaf halinde önce taraflarca tespit edilecek iki kişiden ibaret tahkime gidileceği, tahkim sonucunda anlaşılmaz ise, …. mahkemelerinin yetkili kılındığı öngörülmüştür. Tahkim şartının geçerli olabilmesi ve taraflar arasındaki uyuşmazlığın tahkime götürülebilmesi için tarafların, uyuşmazlığın hakemde çözümü yönünde kesin ve açık bir irade taşımaları gerekir. Oysa az yukarıda ifade edildiği üzere, taraflar arasında böyle bir iradenin mevcut olmadığı, tahkim sonucunda anlaşılmaz ise, uyuşmazlığın mahkemede çözüleceğinin benimsendiği görülmektedir. Bu itibarla, yanlar arasındaki sözleşmede mevcut tahkim şartının geçerli olduğundan bahsetmek mümkün değildir. (Dairemizin 17.04.2014 tarih, 2013/9119 esas – 2014/3021 karar; 26.05.2014 tarih, 2014/887 esas – 4043 karar sayılı ilamları da bu yöndedir.)… Bu itibarla, mahkemece işin esasına girilerek yapılacak inceleme sonucu bir hükme varılması gerekirken, taraflar arasında tahkim şartının varlığından bahisle davanın usulden reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir….
Devamı...

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün katılma yoluyla davacılar vekilince duruşmasız, davalı…. ile davalı …. vekillerince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacılar vekili Av. …ile davalılardan .. gelmiş, diğer davalılardan gelen olmadığından, onların yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. … 1-Katılma yolu ile temyiz isteminin ancak temyizi cevaplanan kişiye karşı kullanılabilmesi olanaklı olup, davacı vekilinin cevabi temyiz dilekçesi, hükmü temyiz etmeyen davalılardan ….'ya yönelik olmasına göre, temyiz isteminin geçerli bir temyiz olarak kabulü mümkün bulunmadığından, anılan davalıya yönelik temyiz isteminin bu nedenle reddi gerekmiştir…. Somut olayda, mahkemece yapılan tashihin maddi hata düzeltim mahiyetinde olmadığı, hükmün değiştirilmiş olduğu anlaşılmakla, bu nedenle hükmün bozulması gerekmiştir…. 3-Kabule göre; davalılar …. ve …'un arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin feshine ilişkin kısmın harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmamaları, bu kısım haricinde haklarında verilen tapu iptali ve tescil kararlarından ise, iptal edilen kendileri adına kayıtlı hisselere ilişkin harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinden davalı yüklenici ile birlikte sorumlu tutulmaları gerekirken, fesih dahil, kendileri ile ilgili olmayan (adlarına kayıtlı olmayan hisseler yönünden) kısımlara ilişkin tapu iptal ve tescil yönünden de harç, yargılama gideri ve vekalet ücretinden sorumlu tutulmaları doğru olmamıştır….
Devamı...

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün katılma yoluyla davacı vekilince duruşmasız, davalı vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalı kooperatif temsilcisi…ile vekili Av. … ile davacı vekili Av. …'ün gelmiş olmalarıyla, duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. … Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmeye konu taşınmazların paylı mülkiyete tabi oldukları, tüm paydaşlarla sözleşme yapıldığına dair delil bulunmadığından taraflar arasındaki sözleşmenin geçersiz olduğu ve fakat davacının tapu devir yükümlülüğünü yerine getirmesi nedeniyle geçersizliğin ileri sürülemeyeceği, taşınmaz üzerinde inşaata başlanmadığı, ruhsat dahi alınmadığı, davacı tarafından ifa yerine olumlu zarar talep edilebileceği, sözleşmeye konu bağımsız bölümün davalı yüklenicinin temerrüde düştüğü tarih itibariyle tespit olunacak değerine hükmedilebileceği, işlemler için gereken sürenin temel atımına kadar iki yıl olacağı, teslim tarihi 27.07.2005 olarak belirlendiğinde daire rayiç değerinin 56.004,00 TL olduğu, davacının kira tazminatı ve ecrimisil talebinde bulunamayacağı gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir…. Taraflar arasında 27.07.2001 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi yapılmışsa da, yapımı kararlaştırılan inşaatın yapılacağı üç adet taşınmazda davacı dışında sözleşme yapılmayan başka paydaşlar da bulunmaktadır. Davalı yüklenicinin, sözleşme tarihinden bu yana taahhüdünü çok aşacak bir süre içerisinde diğer paydaşlarla sözleşme yapma işlemlerini tamamlamadığı açık olup, yargılama sırasında da bu hususu teyit ederek inşaat yapamayacaklarını bildirdiği anlaşılmaktadır. TMK'nın 692. maddesine göre, paylı malın özgülendiği amacın değiştirilmesi, korumanın veya olağan şekilde kullanmanın gerekli kıldığı ölçüyü aşan yapı işlerine girişilmesi veya paylı malın tamamı üzerinde tasarruf işlemlerinin yapılması, oybirliğiyle aksi kararlaştırılmış olmadıkça, bütün paydaşların kabulüne bağlıdır. Bu durumda, anılan yasa hükmü karşısında, sözleşmenin geçersiz olduğu açıktır. Eldeki davada ise, bu sözleşme uyarınca davacıya verilmesi taahhüt edildiği ileri sürülen bir adet bağımsız bölümün tescili, olmadığı takdirde rayiç bedeli ile aynı sözleşme gereği gecikme tazminatı istemine ilişkin olup, geçersiz sözleşmeye dayalı olarak bu taleplerin istenmesi mümkün değildir…. Belirtilen bu hususlar değerlendirilmeksizin, resmi şekil şartına uygun olmadan yapılan sözleşmelerde, tapu devri ediminin yerine getirilmesi nedeniyle artık geçersizlik iddiasının ileri sürülmesinin iyiniyetli sayılamayacağına ilişkin YİBK'nın 30.09.1988 tarih ve 1987/2 E., 1988/2 K. sayılı kararına uygun şekilde ve fakat yanlış anlam verilerek sözleşmenin geçerli olduğundan bahisle yazılı şekilde bağımsız bölümün rayiç bedelinin tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş bozmayı gerektirmiştir. …
Devamı...

Taraflar arasında görülen alacak davası sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 23.10.2014 gün ve 3545 Esas, 6550 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü…. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; yazılı şekilde yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin davalı arsa sahibi tarafından feshedilmesi nedeni ile davacı yüklenici tarafından yapılan imalat bedelinin tahsili istemine ilişkin alacak davasıdır…. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi kurulu raporu ve tüm dosya içeriğine göre; taraflar arasında yazılı şekilde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri imzalandığı, davacı yüklenici aleyhine davalı arsa sahibi tarafından açılan men-i müdahale davası sonucu yüklenicinin işten el çektirildiği, taraflar arasında … Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen tazminat davasının temyiz incelemesi sonucu, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin ilgili kararında davacı yüklenicinin yaptığı imalatın yasal hale getirilip, kullanılması halinde bedeli konusunda dava açma hakkının bulunduğunun belirtildiği, dava konusu inşaata … Belediyesi tarafından 12.07.2007 tarihinde yapı ruhsatı verildiği, davacı yüklenicinin davalı arsa sahibine ihtarname keşide ederek onu temerrüde düşürdüğü, bu nedenle zamanaşımı süresinin geçmediği, arsa sahibi …'nın 14.06.2003 tarihli adi yazılı sözleşme ile inşaatı diğer davalı kooperatife devrettiği, davalı kooperatifin de davacı yükleniciye isabet eden 80 daireyi kabul edip ortaklarına dağıtma kararı aldığı, sözleşmenin feshedilmesinin davacının yaptığı imalat bedelini talep etmeye engel teşkil etmeyeceği, davacı yüklenicinin sözleşme uyarınca inşaat yaptığı ve bitirme aşamasına geldiği, davalıların imalat bedeli çok yüksek olan inşaatı bedelsiz olarak elde etmesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairemiz'in 23.10.2014 tarih, 2014/3545 esas ve 2014/6550 karar sayılı ilamı ile bozulmuştur….
Devamı...

Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. … Taraflar arasındaki sözleşmenin “Cezai şartlar” başlıklı 8. maddesinin (8.2) bendinde gecikme halinde yüklenicinin arsa sahibine bağımsız bölüm başına 300 Euro kira ödeyeceği kararlaştırılmıştır. Yüklenicinin dava tarihine kadar bağımsız bölümleri arsa sahibine teslim etmediği ve teslim konusunda davacı arsa sahibini alacaklı temerrüdüne düşürmediği de sabittir. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri kural olarak taraflarca aksine bir hüküm kurulmadığı takdirde götürü bedelli sözleşmelerden olup, uyuşmazlığa konu sözleşmenin de 6.3. maddesinde yüklenicinin genel iskan raporunu alacağı hüküm altına alındığı gibi, 10/1. maddesinde sözleşme konusu inşaatlarla ilgili her türlü vergi, resim, harç, SSK primleri ve benzeri her türlü giderlerin yükleniciye ait olduğu ifade edilmiştir.Sözleşme tarihinde yürürlükte olan Yapı Denetim Kanunu uyarınca doğacak giderlerin de bu kapsamda olduğunun ve yüklenici tarafından taahhüt edildiğinin kabulü gerekir. Bu durumda, dava tarihi itibariyle genel iskan raporu alınmamış binayı arsa sahibinin teslim almaktan kaçınması hususunda kendisine kusur yüklenmesi mümkün değildir. Şu halde mahkemece, talep edilen dönem için konu edilen cezai şart hakkında işin esasına girilerek bir karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile red kararı verilmesi yerinde görülmemiştir..
Devamı...

Taraflar arasındaki tapu iptali tescil ve alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. … Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, davacı yüklenicinin sözleşme gereğince kendisine isabet edecek bağımsız bölümlerin tapusunu ve cezai şartı talep edilebilmesi için öncelikle anahtar teslimi verilmesi gereken bağısız bölümlerin yapı kullanma izin belgesinin davacı yüklenici tarafından alınması gerektiği, mahkemece bu hususta kendisine verilen uygun süreye rağmen bu edinimini yerine getiremediği, kaldı ki inşaat ruhsatının davacı yüklenici adına olması gerekirken davalı arsa sahibi adına inşaat ruhsatının alınması ve davalı arsa sahibinin de buna muvafakat etmemesi nedeniyle taşınmazları yüklenicinin sattığı ve satış bedelini aldığı yönündeki savunması ve tapu kaydının 3. şahıslara davalı arsa malikince devredilmiş bulunması, celp edilen tapu kayıtlarının ve dinlenen tanık anlatımlarının davalının savunmasını doğrulamış bulunması nedeni ile davalı arsa sahibinin ve ruhsat sahibinin M.K'nın 2. maddesi gereğince kötü niyetinden söz etmek mümkün olmayacağından ve inşaatın yapı kullanma izin belgesinin davacı tarafından alınmasının artık olanaklı bulunmaması nedeni ile davacının tapu iptali tescil, bedel ve cezai şartı isteyemeyeceği, ancak imalat bedellerini talep edebileceğinden ve bu yönde davası bulunmaması nedeni ile dava kanıtlanamadığından davanın reddine karar verilmiştir.Kararı, davacı yüklenici … vekili temyiz etmiştir. … Mahkemece, karar gerekçesinde arsa sahibince vekaletname verilmemesi nedeniyle yüklenici tarafından yapı kullanma izin belgesinin alınamayacağı belirtilmiştir. Taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi tam iki tarafa borç yükleyen sözleşmelerdendir. Bu nedenle, davacı yüklenicinin inşaatı anahtar teslimi olarak bitirip, yapı kullanma izin belgesini almış olarak teslim etmemesi nedeniyle cezai şart isteyemeyecektir. … Dosyadaki diğer uyuşmazlık ise sözleşme uyarınca yükleniciye verilmesi gereken bağımsız bölümlerin arsa sahibi tarafından yapılan satışlarının yüklenici adına yapılıp yapılmadığı konusudur. Mahkemece 3, 4, 5, 6, 7 no'lu bağımsız bölümlerin yüklenici adına arsa sahibi tarafından satıldığının kabul edilmiş olması dosyadaki delillere ve oluşa da uygundur. Arsa sahibinin tüm bağımsız bölümleri davacıya devrettiğini savunmuş olması ve yapı kullanma izin belgelerinin alınmamasından dolayı bir talebinin bulunmadığı da gözetilerek, 9 no'lu bağımsız bölüm haricindeki bağımsız bölümler yönünden davanın reddine karar verilmesi doğru olmuştur. Ancak mahkeme tarafından, 9 no'lu bağımsız bölümün arsa sahibinin Kuşadası'ndaki dairesiyle takas edildiği iddiası üzerinde durulmamış, bu konu yeterince araştırılmamıştır. … Bu durumda, mahkemece, dava konusu 9 no'lu bağımsız bölüm ile ilgili olarak, taraflardan davalının takas iddiası konusundaki delilleri de dahil olmak üzere delilleri sorulup, gerekli inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, hükmün belirtilen nedenlerle bozulması gerekmiştir. …
Devamı...

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davalı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. … Eldeki davada, inşaat yapılacak parsellerin bir kısım paydaşlarınca tapu iptal ve tescil talebinde bulunulmuş, sözleşme gereğince devredilen payların adlarına iadesi istenmiştir. İleri sürülen talep, mahkemece de benimsendiği üzere hukuki niteliği itibariyle sözleşmenin geriye etkili feshini de içermektedir. Zira, sözleşmenin sona ermesini sağlamadan sözleşme gereği devredilen payların arsa sahiplerine kayden dönüşünü talep etmek mümkün değildir. TMK.'nun 692. maddesi uyarınca paylı mülkiyet bulunan bir taşınmazda inşaat yapılması için düzenlenecek arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin geçerli şekilde kurulabilmesi ise kural olarak tüm paydaşlarla sözleşme yapılmasını gerektirmektedir. Bu şekilde yapılmayan sözleşmelerin feshine değil, geçersizliğinin tespitine karar verilir. Bu itibarla, mahkemece, öncelikle davacılar dışında paydaş olan ve sözleşme imzalayan arsa sahiplerinin de zorunlu dava arkadaşı olarak davaya katılmaları sağlandıktan sonra, sözleşmelerin geriye etkili şekilde feshine karar verilebileceği, eğer tüm arsa sahibi paydaşlarla sözleşme yapılmamış ise sözleşmelerin geçersizliğinin tespitine karar verilmesi ile yetinilmesi gerektiği gözden kaçırılarak, belirtilen hususlarda araştırma yapılmadan karar verilmesi yerinde olmamıştır…. Bunun yanında, dava konusu talebe dayanak oluşturan her iki sözleşme de davalı yüklenici, … dışında ….'ın da bulunduğu görülmektedir. Taraflar arasında aksine bir düzenleme bulunmadığından davalı … ile dava dışı … 'ın sözleşme konusu inşaatı adi ortaklık şeklinde yüklendiklerinin kabulü gerekir. Adi ortaklığın ise, tüzel kişiliği bulunmadığından açılan davada zorunlu olarak …'ın da taraf olarak gösterilmesi gerekirken, yine eksik taraf teşkili ile yargılamaya devam edilip hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olmuştur…. Bu durumda, mahkemece, yukarıda izah edilen hususlar yönünden inceleme yapılıp taraf teşkili de sağlandıktan sonra, sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde sonuca varılması hatalı olmuş, mahkeme kararının bozulması gerekmiştir….
Devamı...

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalılar vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan gelen olmadığından incelemenin evrak üzerinde yapılmasına karar verildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. … Davacı arsa sahibi vekili, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca 01.07.2003 – 30.11.2008 arası dönem için 65 aylık kira alacağı doğduğunu ileri sürerek, şimdilik 9.000,00 TL'nin davalılardan tahsiline karar verilmesini istemiş, bilahare ıslah dilekçesi ile de dava değerini 28.127,24 TL'ye çıkarmıştır. … 2- Davada hüküm altına alınan gecikme tazminatı, daha önce taraflar arasında görülen Bakırköy …. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin … tarih ve .. Esas, 2007/.. Karar sayılı kararı ile hüküm altına alınan …. tarihleri arası için hesaplanan rayiç kira bedellerinin TÜFE oranlarına göre artırılması suretiyle hesaplanmıştır. Oysa dava konusu gecikilen dönem için esas alınan kira bedellerinin artması söz konusu olabileceği gibi azalması veya aynı kalmasının da söz konusu olabileceği açıktır. Bu itibarla, dava konusu dönem için fiilen tespit edilecek rayiç kira bedellerinin hüküm altına alınması gerekirken TÜFE artış oranına göre hesap yapan bilirkişi raporuna göre hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.
Devamı...

Taraflar arasındaki sözleşmenin feshi ve tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. … Davacılar vekili, müvekkilleri ile davalı yüklenici şirket arasında imzalanan 15.09.1999 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde, inşaatın 02.04.2001 tarihinde iskan ruhsatı alınmış olarak teslim edileceğinin kararlaştırıldığını, davalının henüz iskan ruhsatını almadığını, daireleri zamanında teslim edilmeyen müvekkillerinin kira kaybına uğradıklarını, ayrıca diğer zararlarının da tazmini gerektiğini ileri sürerek, taraflar arasındaki sözleşmenin münfesih olduğunun tespitini ve fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 40.000,00 TL'nin davalıdan tahsilini, taşınmaz üzerinde bulunan inşaatın mevcut haliyle teslimini talep ve dava etmiş, ıslah yoluyla tazminat talebini 54.218,00 TL'ye arttırmış, 14.05.2008 tarihli dilekçesiyle, sözleşmenin ileriye etkili olarak fesihini ve müvekkili …. için; 10.000,00 TL eksik iş, 7.050,00 TL kira bedeli,…. için; 22.937,00 TL eksik iş, 28.143,00 TL kira bedeli istediğini bildirmiştir. … Açıklanan bu durum karşısında, mahkemenin ileriye etkili fesih ile birlikte eksik iş bedeli ve kira bedeli istenemeyeceği yönündeki gerekçesi isabetli değildir. Kaldı ki somut olayda, mahkemece ileriye etkili feshin koşullarının oluşmadığı sonucuna varılarak, bu yöndeki istemin reddine karar verilmiştir. Diğer bir anlatımla sözleşme ayakta tutulmuştur. Ulaşılan bu sonuç ile çelişecek şekilde, davacının eksik iş bedeli ve gecikme tazminatı istemlerinin reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. … Bu durumda mahkemece, ilgili Belediye Başkanlığı ile yazışmalar yapılarak binaya iskan ruhsatı verilip verilmediği sorulup, imar işlem dosyası da getirtilerek, mahallinde uzman bilirkişi kurulu refakatinde keşif ve inceleme yapılarak, bina ve bağımsız bölümlerde imar planına ya da mimarı projye aykırılıklar bulunup bulunmadığının, henüz iskan ruhsatı alınmamış ise, tespit edilen aykırılıkların iskan ruhsatı alınmasına engel teşkil edip etmediğinin, tespit edilen aykırılıklar giderilebilecek nitelikte ise bunların giderilmesi için gerekli olan bedel ile davacı arsa sahiplerine düşen bağımsız bölümler ile bina ortak alanlarındaki eksik işlerin ve bunların giderilmesi için gerekli olan bedelin belirlenmesi, bina ortak alanlarındaki eksik işler yönünden arsa sahiplerinin ancak sözleşmedeki payları oranında talepte bulunabileceklerinin gözetilmesi suretiyle, belirlenecek eksik iş bedelinin hüküm altına alınması, gecikme tazminatının kural olarak sözleşmede kararlaştırılan teslim tarihinden, eserin eksiksiz ve ayıpsız olarak sözleşmeye uygun biçimde teslim edildiği tarihe kadar ya da iş sahibinin teslimden önce bağımsız bölümü fiilen kullanmaya başladığı veya üçüncü kişiye kiraya verdiği ya da sattığı tarihe kadar istenebileceği dikkate alınarak, davacılara ait bağımsız bölümlerin, elektirik, su, telefon gibi aboneliklerinin tesis tarihleri de ilgili kurumlardan sorulup bağımsız bölümlerin davacı arsa sahiplerince kullanılmak, bir başkasına kiraya verilmek ya da satılmak suretiyle fiilen teslim alınıp alınmadığının araştırılması, fiilen teslim gerçekleşmiş ise, 02.04.2001 tarihi ile fiili teslim tarihine kadar, fiili teslim gerçekleşmemiş ise, henüz dava tarihi itibariyle iskan ruhsatı da alınmadığı gözönünde bulundurularak, dava tarihine kadar geçen süre için gecikme tazminatı miktarının belirlenmesi ve hüküm altına alınması gerekirken, eksik incelemeye ve yanılgılı gerekçeye dayalı olarak yazılı şekilde hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir. …
Devamı...

Taraflar arasında görülen alacak davası sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 23.10.2014 gün ve 3545 Esas, 6550 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi taraf vekilleri tarafından istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü…. Taraflar arasındaki uyuşmazlık; yazılı şekilde yapılan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinin davalı arsa sahibi tarafından feshedilmesi nedeni ile davacı yüklenici tarafından yapılan imalat bedelinin tahsili istemine ilişkin alacak davasıdır…. Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi kurulu raporu ve tüm dosya içeriğine göre; taraflar arasında yazılı şekilde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmeleri imzalandığı, davacı yüklenici aleyhine davalı arsa sahibi tarafından açılan men-i müdahale davası sonucu yüklenicinin işten el çektirildiği, taraflar arasında … Asliye Hukuk Mahkemesi'nde görülen tazminat davasının temyiz incelemesi sonucu, Yargıtay 15. Hukuk Dairesi'nin ilgili kararında davacı yüklenicinin yaptığı imalatın yasal hale getirilip, kullanılması halinde bedeli konusunda dava açma hakkının bulunduğunun belirtildiği, dava konusu inşaata … Belediyesi tarafından 12.07.2007 tarihinde yapı ruhsatı verildiği, davacı yüklenicinin davalı arsa sahibine ihtarname keşide ederek onu temerrüde düşürdüğü, bu nedenle zamanaşımı süresinin geçmediği, arsa sahibi …'nın 14.06.2003 tarihli adi yazılı sözleşme ile inşaatı diğer davalı kooperatife devrettiği, davalı kooperatifin de davacı yükleniciye isabet eden 80 daireyi kabul edip ortaklarına dağıtma kararı aldığı, sözleşmenin feshedilmesinin davacının yaptığı imalat bedelini talep etmeye engel teşkil etmeyeceği, davacı yüklenicinin sözleşme uyarınca inşaat yaptığı ve bitirme aşamasına geldiği, davalıların imalat bedeli çok yüksek olan inşaatı bedelsiz olarak elde etmesinin hukuka aykırı olduğu gerekçesiyle, davanın kabulüne dair verilen karar, taraf vekillerinin temyizi üzerine Dairemiz'in 23.10.2014 tarih, 2014/3545 esas ve 2014/6550 karar sayılı ilamı ile bozulmuştur….
Devamı...

Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacılar vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. … Davacılar vekili, taraflar arasında düzenlenen 13.06.2008 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca, davacılara isabet eden sekiz adet bağımsız bölümün davalı yüklenici tarafından 27.03.2011 tarihinde bitirilip teslim edilmesi gerekirken, inşaatta eksiklikler olduğu ve teslim edilmediğini ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 44.800,00 TL kira tazminatının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir…. Mahkemece, iddia, savunma benimsenen enson tarihli bilirkişi raporu, tapu kaydı ve davalı tanıklarının anlatımlarına göre; davacı yanın tanıklarının anlatımlarının davacılardan duydukları bilgilerle sınırlı olduğu, doğrudan bilgi sahibi olmadıkları, beyanlarına itibar edilmeyeceği, davalı tanıklarının beyanlarına göre ise davalının tamamladığı inşaatta davacıların kendilerine düşen bağımsız bölümlerde bizzat maddi hasar meydana getirerek davalıdan geç teslim iddiasıyla fazladan para istedikleri, oysa davacılara isabet eden bağımsız bölümlerin davacılara teslim edildiği ve adlarına tapuya tescil edildiği, hatta kiraya verildiği, davacıların geç teslim yönündeki iddialarını ispatlayamadıkları, iyiniyet kurallarına aykırı davranan davacıların cezai şart (kira tazminatı) talep edemeyecekleri gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiştir…. Dosyadaki deliller, belgeler ve arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamına göre, davalı yüklenicinin davacılara isabet eden bağımsız bölümleri yapı kullanma (iskân) ruhsatı alınmaya hazır şekilde tamamlayıp 27.03.2011 tarihinde teslim edileceği ve teslim tarihinden itibaren üç ay içerisinde yüklenici tarafından yapı kullanma (iskân) ruhsatı alınacağı kararlaştırıldığı halde, davalının halen yapı kullanma (iskân) ruhsatını almadığı gibi, davalı yüklenicinin iddiası doğrultusunda davacılara ait bağımsız bölümleri süresinde teslim ettiği ve bir kısmının davacılar tarafından kiraya verildiği, hususlarını ispat külfetinin davalıya düştüğü halde, mahkemece ispat külfeti tersine çevrilerek yanılgılı şekilde davacıların iddialarını ispatlayamadıkları gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır, ayrıca bir kısım taşınmazların satıldığı iddia edilmesine rağmen mahkemece bu konuda herhangi bir araştırma yapılmamıştır.Öte yandan, Harçlar Kanunu'nun 32. maddesi gereğince eksik harç tamamlanmadan müteakip işlemler yapılamaz. Somut olayda, dava nispi harca tabi olup, davacının 44.8000,00 TL yoksun kalınan kira tazminatı talebi olduğu halde 20.000,00 TL üzerinden nispi harç alındığına göre, mahkemece, Harçlar Kanunu'nun 30. maddesi uyarınca buna ilişkin harcın tamamlanması için davacıya süre verilmesi, re'sen eksik harcın tamamlatılması, harç ikmal edildiğinde yargılamaya devam edilmesi, aksi halde harcı yatırılmayan kısım yönünden dosyanın işlemden kaldırılması, gerekirken, nispi harç eksikliği tamamlatılmadan yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması da doğru olmamıştır….
Devamı...

Taraflar arasındaki asıl ve birleşen sözleşmenin iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl ve birleşen davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde asıl davada davalı vekili ve birleşen davada davalılar …, ….. ve ….. tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. … Taraflar arasında düzenlenen 06.05.2005 tarihli arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesinde işin süresi temel üstü ruhsatından itibaren toplam 15 ay olarak kararlaştırılmış ise de, söz konusu parselin bulunduğu bölgede imar çalışması bulunduğu, bu nedenle inşaat yapımına izin verilmediği ve halen dahi bu durumun devam ettiği anlaşılmaktadır. Mevcut hukuki ve fiili durumun taraflarca bilinerek sözleşmenin imzalandığı hususu da tartışmasızdır. Şu hale göre, davacı arsa sahiplerinin inşaat yapmasına izin verilmeyen bir parsel hakkında davalı yüklenicinin bölgede kentsel dönüşüm uygulanmasının kararlaştırıldığı ve bu alanda daha ziyade ada bazında ve konsorsiyum halinde inşaat sözleşmesi yapılmaya başlandığı ve idarece de taşınmaz maliklerinin teşvik edildiği belirtilerek sözleşmedeki taahhüde bağlı olduğunu bildirmekle beraber oluşan koşulların her iki taraf lehine olması karşısında özel yetki içeren bir vekaletnamenin verilmesi halinde işlem yapılabileceğinin bildirilmiş olmasının bir öneri niteliğinde olduğu, önerinin kabul edilip edilmemesinin davacıların ihtiyarına bırakıldığı, bu ihtarname ile davalının inşaatı yapmaktan vezgeçtiği veya yapmak istemediği yolunda sonuca varılamayacağı, taraflar arasındaki sözleşmenin yürürlükte bulunduğu süre boyunca bu nevi tekliflerin karşılıklı olarak müzakere edilebileceği ve bu nedenle bir güven sarsıcı eylemin varlığından söz edilemeyeceği gözden kaçırılarak davanın reddi yerine, davalının sözleşmenin arkasında durduğunu bildirmesine rağmen iş yaşamında doğal olarak karşılanacak teklif nedeniyle taraflar arasında güven sarsıldığından bahisle sözleşmenin feshine karar verilmesi yerinde görülmemiştir.
Devamı...

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davacı vekilince duruşmalı, davalı kooperatif vekilince duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davacı vekili Av. … gelmiş olup, davalı tarafında gelen olmadığından, onların yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunan avukatların sözlü açıklamaları dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü…. Davacı arsa sahipleri vekili, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince müvekkiline ait arsanın kooperatife devri karşılığında 213 no'lu dükkanını teslim aldığını, ancak ihtara rağmen kat irtifak tapusunun verilmediğini, davalı kooperatifin dükkan üzerinde … Bankası lehine 20.000.000,00 TL'lik ipotek tesis ettirmiş olduğunu, müvekkilinin ipotek için izin vermemesi ve ödeme yükümlülüğü bulunmaması nedeniyle müvekkilinin dükkanı üzerine ipotek konulmaması gerektiğini, kooperatifin 2008 yılında kat irtifakı kurmasına rağmen tapuyu vermediğini ileri sürerek, davacıya isabet eden … no'lu bağımsız bölümün davalı adına olan tapu kaydı üzerin konulan ipoteğin iptaline, davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiş, bilahare sunduğu dilekçe ile ipotek alacaklısı ….Bankası AŞ'nin davaya dahil edilmesine, taşınmaz üzerinde … lehine konulan ipoteğin iptaline, taşınmazın takyidatsız olarak davacı adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. … Dahili davalı ….Bankası A.Ş. vekili, müvekkili bankanın sözleşmenin tarafı olmadığından husumet yöneltilemeyeceğini, sözleşmenin usulüne uygun olmayıp tapu kütüğüne de şerh edilmediğini, müvekkili bankanın tapu kaydına güvenerek iyiniyetle hak sahibi olduğunu, dava konusu 213 BB no'lu bağımsız bölümle birlikte diğer bağımsız bölümler üzerine de ipotek tesis edildiğini savunarak, davanın husumet ve tüm talepler yönünden reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, dava konusu iş merkezinin tamamlanarak faaliyete geçtiği, davacıya ait bağımsız bölümün kendisine teslim edildiği, protokol gereği bağımsız bölümün tapusunu davacıya verilmesi gerektiği, davalı kooperatif vekilinin de bu hususu cevap dilekçesinde açıkça kabul ettiği, ipoteğin kaldırılması talebi konusunda ise, ipotek bedeli üzerinden belirlenen nispi harcın ikmal edilmesi ve ipotek alacaklısına ayrıca husumetin yöneltilmesi gerektiği, ancak, davacının dava açıldığı esnada ipotek alacaklısına husumet yöneltmeyip daha sonra verdiği dahili dava dilekçesi ile ve gerekli nispi harcı yatırmaksızın dilekçesini tebliğ ettirdiği, bu durumda ….Bankası A.Ş. yönünden usulüne göre açılmış bir dava bulunmadığı, bu nedenle hakkında hüküm kurulmadığı, davacının geriye etkili fesih talebinde bulunmayıp sözleşme hükümleri gereğince talepte bulunduğundan ayrıca harç yatırması gerektiği, ayırca ipotek akit tablosunda her bir bağımsız bölümün ipotek bedelinin tamamından sorumlu olduğu, davalının kabul beyanını içeren cevap dilekçesini ön inceleme duruşmasından önce sunduğundan, kabul beyanının delillerin toplanmasından evvel sunulduğu sonucuna varılarak Harçlar Yasasının 22. maddesine göre 1/3 oranında nispi harç uygulandığı, davacı yararına yarıı oranda vekalet ücretinee hükmedildiği. davalı kooperatif davanın açılmasına sebebiyet verdiğinden yargılama giderlerinin tamamından sorumlu tutulduğu, ….Bankası A.Ş. Yönünden usulüne göre açılmış dava bulunmadığından ipoteğin fekki talebi ile ilgili olarak bir değerlendirme yapılmadığı gerekçeleriyle, davacının davasının davalı … Yapı Kooperatifi Başkanlığı yönünden kabulü ile, …nolu bağımsız bölümün davalı kooperatif adına tam hisse ile kayıtlı olan tapu kaydının iptali ile davacı … adına tapuya kayıt ve tesciline, dahili davalı yapılmak istenen ….Bankası A.Ş. bakımından ipoteğin fekki talebi ile ilgili olarak bir karar verilmesine yer olmadığına, dava konusu edilen taşınmaz üzerindeki mevcut ipotek kaydının aynen devamına, mahkemece daha önce verilen tedbir kararının davalı kooperatif bakımından devamına, dahili davalı edilmek istenen ….Bankası A.Ş. lehine mevcut ipotekler bakımından ise iş bu karar tarihi itibariyle kaldırılmasına karar verilmiştir. … Mahkemece dahili davalı olarak kabul edilen …Bankası A.Ş. yönünden davanın bu şekilde görülmesi doğru olmayıp davacı tarafça adı geçen banka aleyhine ayrı bir dava açılması halinde, bu iki dosyanın birleştirilerek işin esasına girilip uygun sonuç dairesince hüküm kurulması gerekirken, adı geçen bankanın dahili davalı olarak kabul edilip yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediği gibi, davacıya ait bağımsız bölümün tüm taşınmaz miktarının içindeki arsa ipotek bedeline oranlanarak bu miktar üzerinden harcın ikmali gerektiği halde, tüm ipotek tutarı üzerinden, davacı tarafa harç yatırılması hususunda ara karar verilmesi de ayrıca doğru görülmemiştir
Devamı...

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün davalılar vekilince duruşmalı olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde davalılardan … gelmiş, diğer taraflardan gelen olmadığından, onların yokluğunda duruşmaya başlanarak hazır bulunanın sözlü açıklaması dinlenildikten ve temyiz dilekçesinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü. … Dava, taraflar arasındaki arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca davacı yükleniciye düşen 5 adet bağımsız bölümün tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir. … e-Sözleşmedeki taahhütlerin tümü yerine getirilince geri kalan %10'u kooperatife devredilecektir." şeklindedir. İş bu davada talep edilen 5 adet daire, sözleşmenin 9/e maddesinde düzenlenen son %10'luk kısma ilişkindir. Dosya kapsamından işbu davada talep edilen kısımdan bir önceki aşamaya ilişkin oturma raporunun dahi yargılama aşamasında alındığı, arsa sahipleri tarafından eksik ve ayıplı işler ve gecikme tazminatına ilişkin alacaklarının tahsili amacıyla açılan Karşıyaka …. Asliye Hukuk Mahkemesi'nin … E. sayılı davanın ve yine yüklenici tarafından açılan fazla imalat bedelinin tahsili istemine ilişkin aynı mahkemenin … E. sayılı davanın henüz kesinleşmemiş oldukları anlaşılmaktadır. Söz konusu davada arsa sahipleri lehine hüküm altına alınacak miktarların bu aşamada hesaplanması mümkün değildir. Bu nedenle bu davaların sonucunun beklenmesi, kesinleşmeleri durumunda dikkate alınmaları, bozulmaları durumunda ise, birleştirilerek, yüklenicinin edimlerini ifa ettiği oranda hak talep edebileceği nazara alınmak suretiyle, birlikte ifa hususuda gözden kaçırılmadan bir karar verilmelidir. Bu husus dikkate alınmadan eksik incelemeye dayalı, yanılgılı gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Devamı...

Taraflar arasındaki tapu iptali ve tescil davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı asıl davanın kısmen kabulüne, birleşen davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün davacılar vekilince duruşmalı, davalı … tarafından duruşmasız olarak temyiz edilmesi üzerine ilgililere çağrı kağıdı gönderilmişti. Belli günde taraflardan gelen olmadığından incelemenin evrak üzerinden yapılmasına karar verildikten ve temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan sonra dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü. … 2) Davacı arsa sahipleri ile davalılardan yüklenici … arasında 26.11.2004 tarihinde arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi düzenlenmiş, kısa bir süre sonra imzalanan 02.12.2004 günlü adi yazılı ek sözleşme ile de asıl davadaki diğer davalılardan …, önceki sözleşmenin tüm taraflarının kabulü ile sözleşmeye katılmıştır. Mahkemece, her ne kadar, ek sözleşmenin adi yazılı olması, resmi şekle uygun düzenlenmemesi nedeniyle geçersiz olduğu benimsenmiş ise de, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulu'nun 30.09.1988 tarih, 1987/2 Esas ve 1988/2 Karar sayılı içtihadı birleştirme kararı uyarınca ek sözleşmeden sonra arsa sahiplerince yüklenici …'ye tapu devri yapılmış olmakla artık anılan sözleşmenin geçersizliğinin ileri sürülmesinin iyiniyet kurallarına aykırı olduğunun kabulü zorunludur. Bu itibarla, asıl davada davalılardan …'nin sorumluluğunun bulunmadığı gerekçesiyle, hakkında red karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuştur….
Devamı...

Taraflar arasında görülen alacak davası sonucunda verilen hükmün bozulmasına ilişkin Dairemizin 20.11.2014 gün ve 5452 Esas, 7422 Karar sayılı ilamının karar düzeltme yoluyla incelenmesi davalı vekilince istenilmekle, dosya incelendi, gereği görüşüldü…. Davacılar vekili, müvekkilleri arsa sahipleri ile davalı yüklenici arasında arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalandığını,müvekkillerinin sözleşme uyarınca üzerlerine düşen edimleri yerine getirmelerine rağmen davalı yüklenicinin inşaatı süresinde bitirmediği gibi sözleşme ve ruhsata aykırı imalatlar yaptığını, ruhsata aykırı imalatlar nedeniyle müvekkilleri hakkında imar kirliliği suçunu işlediklerinden bahisle ceza davası açıldığını, taraflar arasındaki sözleşmenin 16. maddesinde geç teslim halinde cezai şart öngörüldüğünü ileri sürerek, 55.000,00 TL'nin tahsilini talep ve dava etmiştir. … Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar; Dairemizin 20.11.2014 tarih ve 5452 E., 7422 K. sayılı ilamıyla; davacılar tarafından talep edilen ihtara esas alacak miktarı için ihtarnamenin tebliğ tarihine eklenecek 3 gün sonraki tarihten, bakiye alacak için ise dava tarihinden itibaren faize hükmedilmesi gerektiği, taraflar arasındaki sözleşmenin 16. maddesinde inşaatın geç teslimi halinde gecikilen her ay için tüm bağımsız bölümlere karşılık olarak 2000 USD maktu cezai şart öngörüldüğü, belirtilen miktarın, her iki arsa sahibi için kararlaştırıldığı, sözleşmenin tanzimi tarihinde davacı arsa sahiplerinin ½ pay sahibi oldukları, ne var ki, teslim tarihinden önce davacı …..'in, payını diğer davacıya sattığı, bu durumda davacı …..'in payı hariç tutularak, diğer davacı Ufuk Urgan'ın ½ payına denk düşen 1.000 USD üzerinden cezai şart hesaplanması gerektiği belirtilerek bozulmuştur…
Devamı...