mülkiyeti Hazineye ait taşınmazın satışına ilişkin olarak 2886 sayılı Devlet İhale Kanununun 45. maddesi kapsamında yapılan ihalenin iptaline ilişkin Kaymakamlığı'nın işlemi ile bildirilen işlemin iptali istemiyle açılan davada,  Mahkemece, dosyanın incelenmesinden.  taşınmazın satış ihalesinin davalı idarenin  iptali
Devamı...

Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesi ile tapuya güven ilkesine bir istisna getirilmiş değildir. Kanunun iyiniyete hukuki bir sonuç bağladığı durumlarda, asıl olan iyiniyetin varlığıdır. İyiniyetin varlığı asıl olduğuna göre, lehine ipotek tesis edilen davalının kötüniyetli olduğunu kanıtlama yükümlülüğü bunu iddia edene düşer (TMK.md.6). Toplanan delillerden, davacının, davalı bankanın kötü niyetli olduğunu kanıtlayamadığı anlaşılmaktadır. O halde davalı banka lehine tesis edilen ipotek geçerlidir ve kaldırılması için gereken koşullar oluşmamıştır. Davacının davanın açıldığı tarihte haklı olduğu gerçekleşmediğine göre, davalı banka lehine ipotek bedeli üzerinden nispi vekalet ücretine hükmedilmesi gerekirken, maktu vekalet ücretine karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
Devamı...

Arsa Satışı Karşılığı Gelir Paylaşımı İşi ihalesinin iptali istemiyle açılan davada, dava konusu taşınmaz satış ihalesinin %51 hissesi halka açık, özel hukuk tüzel kişisi ve anonim şirket niteliğinde olan F1 G.Y.O. tarafından yapıldığı, bu şirketin özel hukuk hükümlerine tabi bir şirket olduğu, dava konusu satış işleminin de 2886 sayılı yasa, 4734 sayılı yasa ve 4735 sayılı yasa hükümlerine göre değil, kendi mevzuatına istinaden gerçekleştirildiğinin anlaşılması nedeniyle özel hukuk hükümlerine tabi bir şirketin yine özel hukuk hükümlerine istinaden yaptığı taşınmaz satış ihalesinin iptali istemiyle açılan bu davanın idari yargının görev alanında bulunmadığı,
Devamı...

Yıkım kararı doğrudan yapıya yönelik bir idari işlem olduğundan, bu işlemin icrası durumunda yapının üzerinde inşa edildiği taşınmazın maliki olan davacı idarenin olumsuz yönde etkileneceği açıktır. Dolayısıyla maliki olduğu taşınmazın üzerinde bulunan yapının yıkımı ile davacı arasında kişisel, güncel, meşru ve makul bir ilişkinin bulunduğu, yıkım işleminin davacının kişisel menfaatini ihlal edeceği sonucuna ulaşılmaktadır. Bu durumda, yıkım işlemi bakımından davacının ehliyeti bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddedilmesinde yasal isabet görülmemiştir.
Devamı...

taşınmazı kapsayan alanda yapılan imar uygulamasının onaylanmasına ilişkin belediye encümeni kararının iptali istemiyle açılmış, İdare Mahkemesince, yerinde yaptırılan keşif ve bilirkişi incelemesi sonucunda düzenlenen rapor ve dosyanın birlikte değerlendirilmesinden, resmi kurum alanları, sağlık tesisleri, eğitim tesisleri alanı, yönetim alanı vb. gibi alanların tahsisine yönelik olarak herhangi bir Kamu Ortaklık Payı Oranı hesaplanmadığı ancak bir çok malikin bu alanlara çeşitli oranlarda hissedar yapıldığı, ayrıca davalı idarenin kapanan kadastral yollar nedeniyle kendi adına parseller oluşturduğu anlaşıldığı
Devamı...

imar planı değişikliğine karşı dava açma ehliyeti bulunmakla birlikte, yapı ruhsatına karşı açılan davada ise davacının dava açma ehliyetinin bulunmaması nedeniyle, idare Mahkemesince, plan değişikliğine karşı doğrudan açılan bir dava niteliğindeki bu davanın süresinde açılıp açılmadığı hususu araştırıldıktan sonra yeniden bir karar verilmesi gerekir
Devamı...

davalı borçlunun paydaşı olduğu on bir adet taşınmazdan, icra dosyasındaki davacı alacağı saptandıktan sonra, alacağı karşılayacak miktardaki taşınmazların satışına karar vermek gerekirken, bu husus üzerinde durulmadan tüm taşınmazların satışına karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.Kabule göre; ortaklığın giderilmesi davaları iki taraflı davalardan olup yargılama giderlerinin payları oranında paydaşlardan tahsiline karar verilmesi gerektiği halde taşınmazın satış bedeli üzerinden hesaplanacak olan karar harcının tahsiline karar verilmesi de yerinde değildir.
Devamı...

bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu fen memurundan oluşturulacak 4 kişilik bilirkişi kurulu yardımıyla yeniden yapılacak keşifte 2 Eylül 1986 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 6831 sayılı Orman Kanunua Göre Orman Kadastrosu ve Aynı Kanununun 2/B maddesinin uygulanması Hakkındaki Yönetmeliğin 54. maddesi uyarınca hazırlanan Orman Kadastrosu Teknik İzahnamesinin 49. maddesinde yazılı “orman sınır noktası ve hatların uygulanmasında tutanaklardan, orman kadastro haritasından, hava fotoğraflarından, varsa ölçü karnelerinden, nirengi, poligon, röper noktalarından yararlanılır. Sınırlama tutanakları ile orman kadastro haritaları arasında çekişme olduğunda ölçü değerleri ve tutanaktaki ifadeler arazinin durumuna göre incelenir, hangisi daha çok uyum gösteriyorsa ve gerçek duruma uygun ise o esas alınır.” hükmü ile 15.07.2004 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Orman Kadastrosunun Uygulanması Hakkında Yönetmeliğin “Teknik İşler” başlıklı Dokuzuncu Bölümde yazılı esaslar gözönünde bulundurularak uygulama yapılmalı, yerel bilirkişi beyanlarına başvurularak yerinde bulunmayan orman sınır noktaları, bulunanlardan hareketle tutanak ve haritalarda yazılı mevkii, yer, kişi isimleri ile açı ve mesafelere göre, orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulama tutanak ve haritalarının düzenlenmesinde kullanılan hava fotoğrafları ve memleket haritalarından yararlanılarak, değişik açı ve uzaklıklardaki en az 6-7 adet orman sınır noktası bulunup röperlenmeli, anlatılan yöntemle bulunan ilk orman kadastrosu, aplikasyon ve 2/B madde uygulaması ile ilgili sınır noktaları aynı ölçeği çevrilerek, çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu aplikasyon ve 2/B madde haritalarına göre konumu genel kadastro paftası üzerinde, ayrı renkli kalemlerle gösterilip keşfi izleme olanağı sağlanmalı, aynı ya da yakın orman sınır hatlarında, dava konusu edilen parseller varsa, bunların tümü birleşik harita üzerinde gösterilerek bilirkişilerden müşterek imzalı rapor ve kroki alınmalı, ilk orman kadastro harita ve tutanakları ile aplikasyon ve 2/B madde harita ve tutanaklarının uyumsuz olması halinde yukarıda yazılı yönetmelikler ile teknik izahnamelerde yazılı tutanakların düzenlenmesine esas alınan hava fotoğrafı ve memleket haritası ile desteklenen ve gerçek duruma uygun düşen tutanaklara değer verileceği düşünülerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Devamı...

İİK'nın 178. maddesi uyarınca iflasa karar verilebilmesi için şirketin borca batık durumda olması gerekir. Borca batıklık, borçlunun malvarlığındaki aktif değerler toplamının, pasif değerler toplamını karşılayamaması durumudur. İflas talebi üzerine mahkeme bilirkişi incelemesi yaparak iflas talebinin yerinde olup olmadığını belirler. Borca batıklığın tespiti için borca batıklık bilançosu hazırlanmalıdır. Mahkemece davacı şirketin borca batık durumda olmadığı kabul edilmişse de bu konudaki inceleme yeterli değildir. Zira, şirketin öncelikle borca batık durumda olup olmadığı rayiç değerlere göre tespit edilmelidir. Mahallinde keşif yapılarak, uzman bilirkişi aracılığıyla tespit edilebilen niteliklerine göre kayıtlardaki malvarlığının (örn; araçlar, model ve yaş gibi diğer özelliklerine göre) rayiç tespitinin yapılması mümkündür. Rayiç değerler ve yapılan araştırma ve inceleme sonucu elde edilen gerçekçi verilere göre bilirkişilerce yeniden oluşturulacak şirket bilançosu (borca batıklık bilançosu) da dikkate alınıp bir sonuca gidilmelidir. Dava teorisindeki genel ilkenin bir istisnası olarak, borca batıklık sadece dava tarihi itibariyle değil, yargılama safhasındaki olumlu veya olumsuz gelişmeler de dikkate alınarak belirlenmelidir. Açıklanan durum karşısında davacı şirketin mevcut kayıtları; mahkemece ulaşılabilecek tapu, trafik, sanayi ve ticaret odaları, ticaret sicil kayıtları gibi hakkında bilgi alınabilecek belgeler, varlık kalemlerinin rayiç değerlerine ilişkin uzman (teknik) bilirkişi görüşleri ve somut olay bakımından özellik arz edebilecek diğer verilerin toplanmasından sonra, konusunda uzman bir bilirkişi heyetinden alınacak teknik, detaylı ve denetime elverişli rapor sonucuna göre borca batıklığın yukarıda gösterilen ilkeler çerçevesinde tespiti ile varılacak uygun sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Devamı...

dava konusu 1 ve 2 nolu bağımsız bölümler 15.8.2007 tarihinde borçlu tarafından davalı A. C.'e satılmıştır.Anılan bağımsız bölümler üzerine 28.8.2007 tarihinde davalı A. C.'in borcu nedeniyle G. Bank lehine 400.000,00 TL ipotek konulduğu ve taşınmazların davalı A. C.'in anılan bankaya borcu nedeniyle Samsun 1.İcra Müdürlüğünün 2008/10458 sayılı takip dosyasından satış aşamasında olduğu anlaşılmaktadır.Mahkemece verilen tedbir kararı icra yoluyla satışa engel olmadığından davacı vekiline 28.8.2007 tarihli ipotek tesisi nedeniyle 4.kişi durumundaki G. Bank AŞ,'yi davaya dahil edip etmediği veya davalı A. C. hakkındaki davasını İİK 283/2 madde gereğince bedele dönüştürüp dönüştürmediği hususunda seçimlik hakkının hatırlatılması, 4.kişi durumundaki G. Bank AŞ.davacı tara fından davaya dahil edildiği takdirde adına davetiye tebliği ile taraf teşkilinin sağlanması, davacı ve davaya dahil edilen G. Bank AŞ'in bildireceği delillerin toplanması, davacının seçimlik hakkını davalı A. C. yönünden İİK 283/2 madde gereğince bedele dönüştürmesi halinde ise taşınmazların 4.kişi banka tarafından satılıp satılmadığı da araştırılarak bedel yönünden değerlendirme yapılarak tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik incelemeye dayalı hüküm tesisi isabetli görülmemiştir.
Devamı...

Paylı mülkiyette ise yine kural olarak borçlu paydaşın alacaklısı, borçlunun payının icra yoluyla satışını isteyebileceğinden İcra İflas Kanununun 121. maddesi uyarınca yetki belgesine dayanarak ortaklığın giderilmesini isteyemez. Ancak 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanununun 8. maddesi hükmündeki yasal sınırlama nedeniyle parsel büyüklüğü uygun bulunmadığından borçlunun payının icra müdürlüğünce satışı mümkün olmayan, tarımsal nitelikli parsellerde alacaklı İcra İflas Kanununun 121. maddesi uyarınca aldığı yetki belgesine dayalı olarak taşınmazın tamamının satılması suretiyle paydaşlığın giderilmesini isteyebilir.Borçlu ortağın alacaklısı tarafından açılan davalarda birden fazla taşınmaz dava konusu edilmiş ise icra takibine konu borç miktarına göre dava tarihi itibariyle taşınmazlardan borçlu ortağın payına düşecek değerin tespit edilerek borca yetecek kadar (sayıda) taşınmazın ortaklığının giderilmesine karar verilmesi, fazlaya ilişkin istemin reddi gerekir.Bu şekilde açılacak davalarda borçlu ortak (paydaş) dahil tüm ortakların (paydaşların) davaya dahil edilmeleri zorunludur.
Devamı...

Borçlu ortağın alacaklısı tarafından açılan davada birden fazla taşınmaz dava konusu edilmiş ise icra takibine konu borç miktarına göre dava tarihi itibariyle taşınmazlardan borçlu ortağın payına düşecek değerin tespit edilerek borca yetecek miktarda taşınmazın ortaklığının giderilmesine karar verilmesi, fazlaya ilişkin istemin reddedilmesi gerekir.
Devamı...

dosya içerisindeki tapu kayıtlarına göre ortaklığın giderilmesi istenen dava konusu taşınmazın 56/192 hissesinde dava dışı Hazine paylı malik, diğer 17/24 hissenin de elbirliği mülkiyetine tabi olduğu, henüz paylı mülkiyete dönüştürülmediği anlaşılmaktadır. Bu nedenle alacaklı (davacı) tarafından borçlunun haczedilen payının doğrudan icra yoluyla satışı mümkün olmadığından alacaklının (davacı) İcra ve İflas Kanununun 121. maddesi gereğince yetki alarak dava konusu taşınmaz yönünden ortaklığın giderilmesi davası açmasında hukuki yararı bulunmaktadır.
Devamı...

dava dilekçesinde, 21.027.000.000.-TL alacağın davalılardan müştereken ve müteselsilen 28.06.2002 tarihinden itibaren işleyecek en yüksek banka mevduat faizi ile birlikte tahsili ile davacıya verilmesine talep etmesine rağmen temyize konu hükümde, davasının kısmen kabulüne. 18.027.000.000.-TL alacağın dava tarihinden geçerli olmak üzere davalıdan tahsiline karar verilmiş, davacı tarafın faiz talebine ilişkin olumlu ya da olumsuz bir karar verilmememiştir. Oysa; mahkemelerin hüküm fıkralarında; asıl ve yardımcı taleplerin hepsi hakkında açık ve tereddüte yol açmayacak şekilde karar vermeleri zorunludur.Hal böyle olunca mahkemece; davacı tarafın açık talebine rağmen faize ilişkin istem hakkında temyize konu kararda olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmaması doğru görülmemiş, bu husus hükmün davacı lehine bozulmasını gerektirmiştir.
Devamı...

ihtiyati tedbir talebinin reddi ve talebin kabulüne dair kararlara karşı kanun yoluna başvurma olanağı getirilmiştir. Ancak temyiz edilen bir kararın Yargıtay tarafından temyiz incelemesinin yapılabilmesi için öncelikle kararın taraflara usulüne uygun olarak tebliğ edilmesi ve süresi içerisinde temyiz edilmiş olması; ayrıca ihtiyati tedbir kararının HMK'nın 391/2 maddesi uyarınca gerekçeli karar şeklinde yazılması gerekmekte olup, esasen Yargıtay denetiminin de gerekçeli karar üzerinden yapılması mümkündür. 1982 Anayasası'nın 141. maddesine göre, tüm mahkeme kararlarının gerekçeli olması gerekmektedir. Temyiz edilen karar, bu hususları kapsamadığından, temyiz denetimi mümkün değildir. Bu durumda, mahkemece, ihtiyati tedbir talebinin kabulüne karar verilmesi üzerine, HMK'nın 391/2 maddesine uygun olarak, gerekçeli karar yazılmamış olduğundan kararın bozulması gerekmiştir.
Devamı...

dava dışı bankadan 250.000.-TL rotatif kredi kullandığını, krediye davacının miras bırakanı … ile birlikte, … ve …'in kefil oldukları ve ayrıca mirasbırakanı …'un taşınmazını ipotek gösterdiğini, dava dışı banka tarafından borcun tahsili amacıyla icra takibi yapılması sonucunda, davalı kefil … tarafından ödenen paranın tahsili amacıyla davacıya karşı icra takibi yapılarak davacıya miras kalan taşınmazın icra yoluyla satışa çıkarıldığı, temlik alan …'in aynı zamanda dosya borçlusu olması nedeniyle temlik işleminin usule aykırı olduğu, davalının diğer kefillere karşı ancak sorumlu oldukları miktar için rücu edebileceğini ileri sürerek, davacı mirasçının borcu olmadığının tesbitine karar verilmesi istemiyle dava açtığı anlaşılmaktadır.
Devamı...

başlatılan takipte aynı gün ihtiyaten haczine karar verilen meskeniyet şikayetine konu … parselde tapuya kayıtlı … nolu bağımsız bölüm üzerinde, 99 yıllığına …. …..lehine kurulan intifa hakkının 09.09.2011 tarihinde tapuya tescil edildiği görülmektedir. Mahkemece hükme esas alınan ….03.2015 tarihli bilirkişi raporunda, her ne kadar taşınmazın değeri 96.350,00 TL olarak hesap edilmiş ve borçlunun daha mütevazi semtlerde alabileceği evin değeri de 70.000 TL olarak belirtilmiş ise de, yukarıda izah edildiği üzere tapuya tescil ile herkese karşı ileri sürülebilecek olan ….kişi lehine tesis edilmiş irtifak haklarından olan “intifa hakkı” taşınmazın cebri icra ile satışında dahi ihale alıcısına karşı ileri sürülebilecek olduğundan ve alıcının intifa hakkı sona erene kadar taşınmazdan tam yararlanma hakkı elde edemeyeceği göz önüne alındığında, bu hususun taşınmazın değerinin hesabında dikkate alınması kaçınılmaz olacaktır.
Devamı...

Borçluya ait mahcuz satış bedelinin bütün alacaklıların alacağını karşılamaması halinde düzenlenecek sıra cetveline itiraz, alacağın esas ve miktarına yönelikse dava yoluyla genel mahkemede (İİK'nın m.142/1), itiraz sadece sıraya yönelikse şikayet yoluyla İcra Mahkemesi'nde (İİK'nın m.142/son) ileri sürülmelidir. Somut olayda, davacı yanca, davalı Ziraat Bankası'nın alacağının ipotek kapsamında bulunmadığı, aksi düşünülse dahi girişilen takip yolunun yanlış olduğu, diğer davalıların ise, yasal şartları haiz olmadıkları halde garameye sokuldukları ileri sürülerek, sıra cetvelinin iptali istenmiştir. Şikayet konusu hususlar, takip hukuku hükümlerine (İİK 138. md.) aykırı hareket edildiği noktasında toplanmakta olup, alacağın esasına veya miktarına yönelik değildir. Bu itibarla, işbu davaya bakmakla görevli mahkeme icra hukuk mahkemesidir. Bu durumda, mahkemece, HMK'nın 114/1-c ve 115/2. maddeleri uyarınca göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken, uyuşmazlığın esası incelenerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Devamı...

uyuşmazlıkta borçlu (davalı) …'ın, dava konusu 139 parsel sayılı taşınmazda 12/16 pay ile paylı malik durumundadır. Yukarıda bahsedilen yasal değişiklikle 15.05.2014 tarihinden itibaren alacaklı (davacı) tarafından borçlunun haczedilen payının doğrudan icra yoluyla satışı mümkün hale geldiğinden alacaklının (davacı) İcra ve İflas Kanununun 121. maddesi gereğince yetki alarak dava konusu taşınmaz yönünden ortaklığın giderilmesi davası açmasında hukuki yararı kalmamıştır. Mahkemece hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
Devamı...

Karar sayılı ilamı ile mirası reddettiklerini bildirmişlerdir. Bu durumda mirası reddeden mirasçılar yönünden mirasın, kendileri sağ değilmiş gibi hak sahiplerine geçeceği nazara alınarak, mirasın reddine ilişkin dosya getirtilerek kararın kesinleşip kesinleşmediği üzerinde durulması, eğer kesinleşmiş ise mirası reddedenlerin kanuni mirasçılarının tespiti ile onlar da davaya dahil edilerek işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, belirtilen husus gözardı edilerek taraf teşkili sağlanmadan davanın esasının karara bağlanması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
Devamı...

davaya konu taşınmazların ada ve parsel numaralarını bildirmesi için davacı yana süre ve imkan tanınması, sonrasında dava dilekçesinde "her türlü yasal kanıt" demekle aynı zamanda yemin deliline de dayandığı kabulü edilerek, bu kapsamda, öncelikle davacı tarafa iddia ve savunma kapsamında yemin teklif hakkını kullanmak isteyip istemediğinin sorulması, kullanmak istediği takdirde usulüne uygun bir biçimde davalının H.M.K.nun 227 vd. maddeleri gereğince davet edilmesi ve H.M.K.nun yemine dair hükümleri dikkate alınarak yöntemine uygun bir biçimde davalının yeminli beyanının alınması ve elde edilecek sonuca göre ve tüm deliller birlikte değerlendirilerek bir karar verilmesi gerekirken mahkemece bu gerekliliğe uyulmadan karar verilmesi isabetli görülmemiştir.
Devamı...

borçlu (davalı), dava konusu taşınmazda paylı malik durumundadır. Yukarıda bahsedilen yasal değişiklikle 15.05.2014 tarihinden itibaren alacaklı (davacı) tarafından borçlunun haczedilen payının doğrudan icra yoluyla satışı mümkün hale geldiğinden alacaklının (davacı) İcra ve İflas Kanununun 121. maddesi gereğince yetki alarak dava konusu taşınmaz yönünden ortaklığın giderilmesi davası açmasında hukuki yararı kalmamıştır. Bu nedenle mahkemece hukuki yarar yokluğundan davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
Devamı...

Mahkemece anataşınmazın tüm kat maliklerini gösterir tapu kayıtları, kat irtifakına esas bütün bilgi ve belgeler ile tapu müdürlüğündeki ve belediye başkanlığındaki mimari projeler getirtilerek, anataşınmazdaki tüm bağımsız bölüm malikleri davaya dahil edilip tarafların sunacakları deliller toplanıp, yerinde yapılacak keşif neticesinde alınacak raporla birlikte değerlendirilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, taraf teşkili sağlanmadan yetersiz araştırma ve eksik inceleme ile hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Devamı...

Davalı koca adına kayıtlı davaya konu taşınmazın davalı banka tarafından ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan takip sonucu cebri icra ile satış sonucunda davalı banka tarafından satın alındığı anlaşılmaktadır. Bu durumda Türk Medeni Kanununu 194. maddesi gereğince işlem diğer eşin rızasına bağlı olmaktan çıkmış olup, dava konusuz hale gelmiştir. Mahkemece de bu hususa işaret edilen Dairemiz bozma ilamına uyularak, konusu kalmayan dava hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde karar verilmiş ve davacı yararına maktu vekalet ücreti takdir edilmiştir. Dava konusuz kalmış ise yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumları belirlenerek bunun sonucuna göre takdir ve tayin edilmesi (HMK.md.331/1) gerekir. İpotek tesis tarihinde tapu kütüğünde taşınmazın “aile konutu” olduğuna ilişkin bir şerh bulunmadığına göre, lehine ipotek tesis edilen bankanın kazanımı iyiniyetli olması halinde korunur (TMK.md.1023). Zira, Türk Medeni Kanununun 194/1. maddesi ile tapuya güven ilkesine bir istisna getirilmiş değildir
Devamı...

davalının başkanı olduğu kooperatif ile arasında imzalanan arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi gereğince davalı yüklenicinin inşaatı süresinde teslim etmediğini, bu nedenle fesih ve tapu iptal tescil davası açtığını ancak dava sonucunda, muvazaalı olarak kooperatif alacaklısı gösterilen A.D., arsalarına, icra yoluyla satış yapılmakla hissedar haline getirildiğini, davalının ağır ceza mahkemesinde cezalandırıldığını ileri sürerek, hissenin iptali ile adına tescili için önceden yapılan yargılamanın yenilenmesini talep ve dava etmiştir.
Devamı...

dava konusu 554, 1045, 2584, 2703 ve 8 parsel sayılı taşınmazların halen elbirliği mülkiyetine tabi olduğu anlaşılmaktadır. Bu durumda öncelikle borçlu adına kayıtlı 2701 parsel sayılı taşınmazın satılmasının ardından bahsi geçen taşınmazlardan icra dosyası borcunu karşılamaya yetecek kadar taşınmazın satışına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, bu hususlar göz ardı edilmek suretiyle dava konusu taşınmazların tamamının satışı suretiyle ortaklığın giderilmesine karar verilmesi de doğru görülmemiş, bu nedenlerle hükmün bozulması gerekmiştir.
Devamı...

Arsa niteliğindeki dava konusu taşınmazın değerlendirme tarihi olan dava tarihindeki değerine hükmedilmesi gerektiğinden, bilirkişi kurulu raporunda sözü edilen tarih itibariyle tespit edilen 33.702,00-TL bedel uygun olduğundan taleple bağlı kalınarak 25.000,-TL'ye hükmedilmesi gerekirken, dava konusu taşınmazın cebri icra ile satış tarihi esas alınarak yapılan hesaplamaya göre az değer biçilmesi,
Devamı...

davacı tarafından icra hakiminden yetki belgesi almadan doğrudan doğruya veya yetkisi olmayan icra müdürünün verdiği yetki belgesine dayanılarak bu dava açıldığından davacı tarafa icra hakiminden yetki belgesi almak üzere süre verilerek ve taşınmazda 5403 sayılı Kanununun 8. maddesi uyarınca pay satışının mümkün olup olmadığı belirlenerek sonucuna göre hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile davanın reddi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
Devamı...

Borçlu mirasçı mirası reddettiğinden ona isabet eden miras payı oranında oğlu …adına dava konusu taşınmazlarda 3/64 pay oluşmuştur. Her ne kadar davacı borçlu mirasçının mirası reddini hükmen iptal ettirmiş ise de mevcut tapu kayıtlarında elbirliği halinde mülkiyet bulunmadığından, payın borçlu adına yeniden tapuya tescili halinde doğrudan icra yoluyla satışı mümkün hale geleceğinden alacaklı davacının İİK'nun 121. maddesi uyarınca yetki alarak dava konusu parseller yönünden ortaklığın giderilmesi davası açmasında hukuki yararı kalmadığından davanın reddi gerekirken yazılı şekilde hükmün kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu nedenle bozulması gerekmiştir.
Devamı...

dava konusu edilen 1 no’lu bağımsız bölümün değerinin 805.800,00 TL olarak tespit edildiği görülmekte olup, borçlu İsmail Kızıl’ın murisi olan tapu kayıt maliki M.K. 21/63 olan hissesine düşen miktar 268.600,00 TL’dir. Borçlu mirasçının miras payı ise 1/3 olup, payına 89.533,33 TL isabet etmektedir. İcra Müdürlüğünün cevabi yazısında en son borç miktarının 69.632,71 TL olduğunun belirtilmesi karşısında, yukarıda belirtilen ilkeler gözetilerek, borca yetecek miktarda taşınmazın satışına karar verilmesi gerekirken, davaya konu edilen “1” ve “7” no’lu bağımsız bölümlerin her ikisinin de satışına karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.
Devamı...

borçlu paydaşın alacaklısı tarafından İİK'nın 121. maddesine göre icra mahkemesinden alınan yetkiye dayanarak açılan ortaklığın giderilmesi davasında, borçlunun müstakil payının haczi ve icra yoluyla satışı mümkün ise de tapu kaydından dava konusu 780 parsel sayılı taşınmazın tarla niteliğinde olduğu anlaşılmaktadır. Taşınmazın niteliğine göre 5403 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca pay satışının mümkün olup olmadığının araştırılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Devamı...

Davacı alacaklı vekili, borçlu hakkında yürütülen takipte borçlunun borca yeterli mal varlığı bulunmadığının tespit edildiğini, borçlunun müvekkilinin eski eşi olup boşanma davası sonunda müvekkili lehine maddi-manevi tazminata hükmedildiğini, borçlunun bunu sonuçsuz bırakmak mal kaçırmak kasdıyla adına kayıtlı taşınmazı amcasının oğlu olan davalı 3.kişiye satarak devir ettiğini ileri sürerek muvazaalı satışın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Devamı...

katılımcıların borcundan dolayı satışına karar verilen taşınmazların icra yoluyla satışı halinde öncelikle OSB alacaklarının ödeneceği, şikayet olunan alacağı İİK'nın 206/4. maddesi gereği özel kanunlarında imtiyazlı olduğu belirtilen alacaklardan olduğundan, ipotekle temin edilen alacaktan önce şikayet olunana ödeme yapılmasının doğru olmadığı gerekçesi ile bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılama sonucu mahkemece, iddia, savunma, bozma ilamı ve dosya kapsamına göre şikayet olunanın alacağı İİK'nın 206/4. maddesi gereği özel kanunlarında imtiyazlı olduğu belirtilen alacaklardan olduğu gerekçesi ile şikayetin kabulüne karar verilmiştir
Devamı...

dava konusu 550 parsel sayılı taşınmazın, tapu kaydının incelenmesinde A1 Mevkiinde 13.200 m2 tarla vasfıyla 2910/13200 payının borçlu adına tapuda kayıtlı olduğu anlaşılmaktadır. Davacı 5403 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca haczedilen payın satışı mümkün olmadığından icra mahkemesinden yetki alarak bu davayı açmıştır. İcra dosyasındaki 04.06.2012 tarihli ilçe tarım müdürlüğü yazısından dava konusu taşınmazın tarımsal niteliği itibariyle pay satışının mümkün olmadığı anlaşıldığından mahkemece işin esası incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
Devamı...

Gayrimenkul mülkiyetinde, mülkiyetin satıcıdan alıcıya Tapu Müdürlüğü nezdinde yapılacak resmi satış ile geçeceği, ancak, kamulaştırma ve icra yoluyla satışta mülkiyetin tapu sicildeki satış işleminin yapıldığı tarihte değil, kamulaştırma kararının kesinleşmesi ve icra yoluyla satışın kesinleşmesi ile geçeceği, çekişmeli parsellerin F. I. aleyhine başlatılan icra takibi nedeniyle C. F.’e ihale edildiği, ihalenin kesinleşmesiyle taşınmazın malikinin C. F. olduğu, bundan sonraki tapuda yapılan devir işleminin kurucu bir işlem olmadığı gözetilerek, C. F. aleyhine açılan davanın esası hakkında bir karar verilmesi, F. I. hakkında açılan davanın ise husumetten reddine karar verilmesi…” gereğine değinilerek bozulmuştur.
Devamı...

sözleşmeye dayanan alacakların, başka türlü hüküm mevcut olmadığı takdirde 10 yıllık zamanaşımına tabi olduğu hükme bağlanmıştır. Dava konusu ihtilafta uygulanacak zamanaşımı süresi, taraflar arasında sözleşme ilişkisi bulunması nedeniyle TBK'nun 146.maddesi gereğince 10 yıl olup, davacının sözleşmenin geçersiz hale geldiğini 29.06.2009 tarihinde öğrendiği kabul edildiğinde dava tarihine kadar geçen sürede, zamanaşımı süresi dolmamıştır. Dairemizin istikrar kazanmış tüm içtihatları da bu doğrultudadır.
Devamı...

Ortaklığın giderilmesi talep edilen taşınmazda borçlu davalının müstakil payı mevcut olup yukarıda açıklandığı gibi haczedilen bu payın doğrudan icra yoluyla satışı istenebileceğinden, davacının bu davayı açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır.
Devamı...

eşin rızasına bağlı olmaktan çıkmış olup, dava konusuz hale gelmiştir. O halde konusu kalmayan dava hakkında “karar verilmesine yer olmadığına” şeklinde karar verilmesi ve yargılama giderleri ve vekalet ücretinin de davanın açıldığı tarihteki tarafların haklılık durumu nazara alınarak takdir ve tayın edilmesi (HMK md. 331/1) gerekirken, bu yön nazara alınmadan yazılı şekilde karar yerilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
Devamı...

icra hukuk mahkemesinden aldığı yetki belgesine dayanarak borçlu A.. A.. murisi E.A. adına 1/2 pay ile kayıtlı .. ada .. parsel sayılı taşınmazın satışı suretiyle ortaklığının giderilmesini istemiştir. Ne var ki, dava konusu taşınmazın niteliği tapuda bir kat dükkan şeklinde belirtilmiş olup dava açılmadan önce 15.11.2012 tarihinde taşınmaz üzerindeki elbirliği halindeki mülkiyet paylı mülkiyete dönüştürülmüş, borçlu A.. A.. 3/16 oranında paylı malik haline gelmiştir. Bu durumda borçlu A.. A..'ın dava konusu taşınmazda artık elbirliği şeklinde malik olmaması sebebiyle davanın reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.
Devamı...

yaptırılan bilirkişi incelemesi sırasında yapı tamamlanmış olmakla birlikte davacının fiilen kullandığı bağımsız bölüm bulunmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece toplanan delillerden ve bilirkişi raporundan da davacının, halen kendisinin kullandığı bir bağımsız bölüm olmadığı anlaşılmaktadır. Bu bağlamda, davalılar yarım kalan inşaatı kendilerinin tamamladığını iddia ettiklerine göre mahkemece yapının kendilerine aidiyeti hususunda dava açmaları için süre verilmesi ve sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.Bu yön gözetilmeden, eksik incelemeye dayalı olarak karar verilmesi doğru görülmemiştir.Bu itibarla yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA
Devamı...

İİK.nun 135/2.maddesi; "Taşınmaz borçlu tarafından veya hacizden evvelki bir tarihte yapıldığı resmi bir belge ile belgelenmiş bir akde dayanmayarak başkaları tarafından işgal edilmekte ise on beş gün içinde tahliyesi için borçluya veya işgal edene bir tahliye emri tebliğ edilir. Bu müddet içinde tahliye edilmez ise zorla çıkarılıp taşınmaz alıcıya teslim olunur" hükmünü içermektedir. Anılan hükme göre, alıcıya ihale edilen taşınmaz bir üçüncü kişi tarafından işgal edilmekte ise "ihalenin kesinleşmesi üzerine" alıcı, satış memurluğundan, üçüncü kişinin taşınmazdan çıkarılmasını isteyebilir.
Devamı...

Borçlunun, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile yapılan ilamlı icra takibinde satış ilanı ile ihale arasındaki sürenin bir aydan az olduğunu belirterek ihalenin feshini talep ettiği, mahkemece İİK 126/2. madde gereğince ilanın birinci ihale tarihinden en az bir ay önce yapılmaması sebebiyle ihalenin feshine karar verildiği anlaşılmıştır.
Devamı...

harici satışın yapıldığı tarihte taşınmazın tapusuz olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiş ise de; mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Uyuşmazlık konusu 5357 ada 6 sayılı parselin öncesi 595 ada 23 sayılı parsel ve onunda öncesi 595 ada 1 sayılı kadastro parseli olup, 08.06.1971 tarihinden itibaren tapulu bir yer olduğu gelen tapu kaydının geldi ve gittilerinden anlaşılmaktadır. TMK.nun 706/1. maddesi gereğince tapulu taşınmazların satış ve devri resmi şekilde yapılmadığı sürece hukuken geçerli bir sonuç doğurmaz. Tapulu taşınmazların satışı TMK.nun 706/1, 6098 sayılı TBK'nun 237, 2644 sayılı Tapu Kanunun 26, Noterlik Kanunun 60 ve 89. maddesi gereğince resmi şekilde yapılması zorunludur. Harici satış senedinin düzenlendiği 31.12.1998 tarihinde dava konusu taşınmaz tapuda kayıtlı bir yer olduğundan yapılan satış, anılan madde hükümlerine uygun bir şekilde yapılmadığı anlaşıldığından geçersizdir. TMK'nun 706. maddesindeki resmi şekil bir kanıtlama şekli olmayıp bir şekil şartıdır. Ancak davacı sadece iptal ve tescil isteğinde bulunmuş geçersiz sözleşmeden kaynaklanan alacak isteğinde bulunmamıştır. Bedel ödenmek suretiyle taşınmazı satın aldığının anlaşılması halinde bedel konusunda dava açma olanağı bulunmaktadır.
Devamı...

taşınmazın aile konutu olan bölümlerinin cebri icra ile satışının gerçekleşmiş oluduğunun anlaşılmasına göre, yerinde bulunmayan temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, duruşma için takdir olunan 1.100.00 TL vekalet ücretinin davacılardan alınıp … ve davalı bankaya verilmesine, aşağıda yazılı harcın temyiz edene yükletilmesine, peşin alınan harcın mahsubuna ve 123.60 TL. temyiz başvuru harcı peşin alındığından başkaca harç alınmasına yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren onbeş gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
Devamı...

Yapı ruhsatının ve dayanağı uygulama imar planının iptali istemiyle açılan davada, yapı ruhsatına dayanak alınan imar planının hukuka aykırılığı saptanarak yargı yerince iptal edilmiş olması karşısında inşaat ruhsatının da dayanağının kalmadığı, hukuka aykırı olan ruhsata göre inşa edilen yapının ilgiliye ileriye yönelik olarak koşulsuz bir kazanılmış hak tanımasının olanaklı olmadığı hk
Devamı...

kambiyo senetlerine özgü icra takibi yaptıklarını, takip kesinleşince borçlunun … İli, … Mahallesi, 94 ada, 13 parsel sayılı taşınmazdaki 4595/10282 payına haciz konulduğunu, taşınmazın tarla vasıflı tarım arazisi niteliğinde olması nedeniyle cebri icra satışının yapılamadığını, … İcra Hukuk Mahkemesinden alınan yetki belgesine dayanarak dava açtıklarını, … dışındaki paydaşların kimlik ve adres bilgilerine ulaşılamadığını, mahkemece bu araştırmaların yapılarak tebligat çıkartılıp davaya dahil edilmelerini, aksi takdirde kayyım tayini için yetki verilerek tayin edilen kayyım aracılığıyla davanın yürütülerek sonuçlandırılmasını, ortaklığın satış yoluyla giderilmesini talep etmiştir
Devamı...

Organize Sanayi Bölgesinde bulunan gayrimenkullerin icra yoluyla satışı halinde, satış ilanında, Organize Sanayi Bölgesi kuruluş protokolünde yer alan katılımcı niteliklerine de yer verilmek suretiyle Bölgenin kuruluş protokolünde öngörülen niteliklere sahip alıcılarına satış yapılacağı düzenlenmiştir. Yapılan bu düzenleme ile Organize Sanayi Bölgesinde iş yapacak kişilerin ihalede katılımcı olmaları sağlanmaktadır. Dolayısıyla mahkeme, ihale alıcısının Organize Sanayi Bölgesi kuruluş protokolünde yer alan katılımcı niteliklerine sahip olup olmadığını re'sen gözetmelidir.
Devamı...

icra dosyasında alacağın ilama dayalı olduğu ve İİK'nın 100. maddesi gereğince hacze iştirak şartlarının oluştuğu saptanarak sıra cetvelinin iptaline karar verildiği, sıra cetvelinde 3. sırada bulunan şikayetçinin haciz tarihinin 22.12.2011 olması nedeniyle ilk haciz sahibi olan M.. S..'nun haczine iştirak şartlarının da bulunmadığı gerekçesiyle, şikayetin reddine karar verilmiştir.
Devamı...

birden çok icra takibi bulunması sebebi ile muzayaka halinde olduğunu, maliki olduğu 564 ada 43 parsel sayılı taşınmazdaki 4 nolu bağımsız bölümün cebri icra ile satışa çıkartılarak yakın arkadaşı olan davalı Nihat'a muvazaalı olarak ihale edildiğini, ancak davalı Nihat'ın taşınmazı iade etmediği gibi diğer davalı Behçet'e temlik ettiğini ileri sürerek, tapu iptal ve tescile karar verilmesini istemiştir.
Devamı...

ihalesi yapılan taşınmazda ipotek alacaklısı konumundadır. İİK'nun 134/2.maddesi uyarınca ihalenin feshini isteyecek kişiler, satış isteyen alacaklı, borçlu, tapu sicilindeki ilgililer ve pey sürmek suretiyle ihaleye katılan olarak belirtildiğinden ve bu şikayetçi de tapu kaydında ipotek alacaklısı konumunda olduğundan ihalenin feshini isteyebilir. Mahkemece bu şikayetçi yönünden isteğin husumet sebebiyle reddi doğru değildir. Bu şikayetçi yönünden işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar vermek gerekirken istemin husumet sebebiyle reddi yerinde değildir.
Devamı...