katılanın ortaklığa kabul edilmesi sonrasında ödemelerini süresinde yapmadığı için üyeliğinin otomatik olarak düşürüldüğünü beyan etmesi karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde tespiti bakımından, kooperatif defter ve belgeleri getirtilerek, konusunda uzman bilirkişi heyetine tevdii ile, katılanın ortaklık başvurusu ve ortaklık kaydı sonrasında ödeme yapıp yapmadığı, yaptı ise ne kadar yaptığı, suça konu dairelerin hangi tarihte başkalarına satıldığı, satılma tarihinde kooperatife her hangi borcu olup olmadığı, kooperatif aidatlarının ödenmemesi nedeni ile otomatik üye silme prosedürünün başka üyelere uygulanıp uygulanmadığı, bu işlemler yapıldığı sırada kooperatif yönetimin de kimlerin olduğu ve hangi işlemde hangi sanığın bulunduğu hususunda ayrıntılı rapor aldırılması ve toplanan tüm delillerin sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun tayin ve takdirinin gerektiği gözetilmeden eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm verilmesi,
Devamı...

mahkemece arsa niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, emsal satışların değerlendirme tarihindeki (01/07/2014) karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan DOP payının düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek, taşınmaz üzerinde bulunan binanın Bayındırlık Bakanlığı resmi birim fiyatları esas alınarak yıpranma payı düşülmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara, dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları
Devamı...

TAPU TAHSİS BELGESİNE DAYALI TAPU İPTALİ VE TESCİL DAVALARINDA ADLİ YARGI MAHKEMELERİ GÖREVLİDİR.
Devamı...

şirketin özel hukuk hükümlerine tabi bir şirket olduğu, dava konusu satış işleminin de 2886 sayılı yasa, 4734 sayılı yasa ve 4735 sayılı yasa hükümlerine göre değil, kendi mevzuatına istinaden gerçekleştirildiğinin anlaşılması nedeniyle özel hukuk hükümlerine tabi bir şirketin yine özel hukuk hükümlerine istinaden yaptığı taşınmaz satış ihalesinin iptali istemiyle açılan bu dava
Devamı...

Suç yeri ile tabii hakim ilkesi de gözetildiğinde kamunun aradığı manada ciddi, yakın ve kamu emniyetini tehlikeye düşürecek bir durumun olduğuna dair somut verilerin bulunmadığı, ihtimale dayalı olarak naklin istendiği, muhtemel olayları Şırnak Emniyet Güçlerinin önlemeye yönelik imkanları da birlikte değerlendirildiğinde CMK’nın 19/2. maddesinin öngördüğü dava nakli şartlarının somut olayda gerçekleşmediği, açıklanan nedenlerle kamu davasının başka bir yer Ağır Ceza Mahkemesine nakline ilişkin talebinin reddi gerekmiştir.
Devamı...

park vasıflı taşınmazın, 10 yıl süre ile davacıya kiralanmasına sayılı sözleşmenin feshedilmesine ilişkin   işleminin iptali istemiyle açılan davada; "…davalı idarece "sözleşmeye aykırı kullanım" veya "kira ilişkisinin devamının kendisi için çekilmez hale getiren önemli sebeplerin varlığı" hallerine dayanılarak resen ve derhal fesih hakkı kullanılarak sözleşme feshedilmeden ya da yine bu sebeplere dayanarak adli yargıda sözleşmenin feshi davası açılmadan doğrudan sözleşmenin feshedilmesi hukuka uygun bulunmamıştır. Öte yandan Kira Sözleşmesinin 7.maddesinde belirlenen, "kira sözleşmesinin onay tarihinden itibaren 3 ay içerisinde proje hazırlatılarak encümen onayına sunulacağı, onay tarihinden itibaren 6 ay içerisinde kullanıma hazır edileceği, süre uzatım yetkisinin encümende bulunduğu" maddesine aykırılık nedeni ile sözleşmenin feshedildiği iddia edilmiş ise de; bu aykırılık Borçlar Kanununun 316.maddesinde düzenlenen "sözleşmeye aykırı kullanım" niteliğinde olmayıp, "sözleşmenin ihlali" niteliğindedir. Bu nedenle, Borçlar Kanununda belirlenen nedenlere dayanılmadan sözleşmenin doğrudan feshedilebilmesi
Devamı...

hukuken korunan alacak borç ilişkisi olup olmadığı; sanığın her bir katılana karşı suç teşkil eden haksız fiillerinin suç tiplemesi ile bazı suçlar yönünden ise zincirleme suç hükümlerinin de bu bağlamda takdiri gerektiği dikkate alınmadan, eksik soruşturma ile yetinilip, mükerrer yargılamaları önleyici eksiklikleri de gidermeden yargılamaya devamla yerinde yeterli olmayan gerekçeyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
Devamı...

Ulaştırma Bakanlığı Karayolları 4. Bölge Müdürlüğü tarafından yapılan ihale sonucu davacı şirketin uhdesinde kalan ulaştırma hizmeti ile ilgili yapım işi nedeniyle, söz konusu idarenin uygun gördüğü yere yapıldığı anlaşılan işleme konu yapıların, ilgili yönetmelik hükümleri uyarınca yapı ruhsatına tabi olmadığı sonucuna varıldığından, dava konusu işlemin iptaline karar verilmesi gerekirken davanın reddine karar verilmesinde hukuki isabet yoktur.
Devamı...

İhalenin feshi istemine yönelik şikayette, dairece, yetkisizlik kararı verilmesi üzerine yetkili mahkemeye gönderme talebinin, kararın verildiği tarihten (ihalenin feshine ilişkin şikayette verilen yetkisizlik kararı kesin nitelikte olduğundan) iki hafta süre içinde yapılmadığı gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir. Ancak AYM’nin HMK 20/1 hükmüne ilişkin iptal kararının, yürürlüğü ertelenmiş olsa da uygulanması gerekir; bu nedenle dairece verilen bozma kararı yerinde değildir.
Devamı...

Davalının taşınmazı satın alırken, üzerinde bulunan muhdesat ve ağaç bedelini ödeyip ödemediğinin duraksamasız olarak tespit edilerek, davalının ağaç ve muhdesat bedelini önceki malike ödeyerek taşınmazı satın almış ise davanın şimdiki gibi reddine aksi halde ağaçların ve muhdesatın bedelini ödemeden satın almış ise davalı sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre elde ettiği kazanımı geri vermek zorunda bulunduğundan işin esasına girilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayanılarak davanın husumetten reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
Devamı...

Maddi tazminat istemi ile açılan davada, ortaklığın satış suretiyle giderilmesi kararının infazı için görevlendirilen satış memurunun İİK m. 5 kapsamında bulunmadığı yönündeki karar; satış memurunun İİK m. 5 gereği icra dairesi görevlisi konumunda bulunduğu belirtilerek isabetsiz bulunmuştur. Davacının, ihale yöntemi ile satın aldığı taşınmazın gerçek yüz ölçümüyle tapu ve satış ilanındaki miktarın farklı olmasının anlaşılmasıyla İİK m. 5 kapsamındaki sorumluluğa dayanarak istediği maddi tazminata dair uyuşmazlığın esasının çözümlenmesi gerektiğinden; mahkemece usulden ret kararı verilmesi bozmayı gerektirir.
Devamı...

davalı olarak Hazinenin taraf gösterilmesi gerekirken, dava Çevre ve Şehircilik Bakanlığına izafeten …Tapu Müdürlüğüne husumet yöneltilerek açılmıştır. Davacının asıl dava etmek istediğinin, … olduğu belirgin olup, temsilde yanılma hali bulunduğundan, bu durumun mahkemece re’sen gözetilmesi ve davanın usulünce gerçek hasıma yönlendirilmesi için davacı tarafa olanak sağlanması, … davaya dahil edilerek taraf oluşturulup, savunma ve delilleri sorulduktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek ulaşılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden davanın esası hakkında karar verilmiş olması usul ve Kanuna aykırıdır.”
Devamı...

TTK’nın 1278. maddesi uyarınca sözleşmede aksine hüküm bulunmadıkça sigortacı, sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin yahut fiillerinden hukuken mesul bulundukları kimselerin kusurundan doğan hasarları tazmin ile mükelleftir. Fakat hiçbir halde sigortacı, sigorta ettiren veya sigortadan faydalanan kimsenin kasdından veya aksi sözleşmede yazılı değil ise sigorta edilen malın ayıbından doğan hasarları tazmine mecbur değildir. Yine inşaat all risk sigortası genel şartları A.4. (ı) maddesi ile de malzemenin bozukluğundan, ayıbından veya kusurlu işçilik neticesinde olan hasarlar teminat dışı gösterilmiştir. Davalı vekili savunmasında aynı sebeplere değinmiş ve hasarın herhangi bir dış etki veya doğal afetten kaynaklanmadığını, ayıplı malzemenin ya da kusurlu işçiliğin söz konusu olduğunu iddia etmiştir. Türk Medeni Kanunu’nun 6. maddesi uyarınca herkes iddiasını ispatla mükelleftir. TTK’nın 1278. ve 1281/2. maddesi gereği hasarın teminat dışı bir halden vuku bulduğunu ispat yükü işbu davada davalı tarafın üzerinde ise de davalı taraf savunmasını ispata yarar herhangi bir delil sunmamıştır. Meydana gelen çökme sonrası alınan eksper raporu ve dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da hasarın hangi sebeple gerçekleşmiş olduğuna dair somut tespitler yapılmamış, varsayımsal olarak herhangi bir dış etki veya doğal afet olmaksızın gerçekleşen hasar işçilik ve malzeme kusuruna bağlanmıştır. Bu durumda, davalının savunması ispata muhtaç iken, olmayana ergi yöntemi kullanılarak hasarın işçilik veya malzeme hatasından kaynaklandığı sonucuna varılan ve bu yönüyle somut tespitler içermeyen bilirkişi raporuna itibar edilerek davanın reddine karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.
Devamı...

Şikayetçi tarafça öncelikle emlak vergisinin ödenmesi gerektiği hususunun, şikayetçi lehine usuli kazanılmış hak oluşturduğu ve mahkemece bu yönden şikayetin kabulü gerektiği hususu hükmün gerekçesinde açıklandığına göre, şikayetçinin, öncelikle emlak vergisi ödenmeden taşınmazın tescil işleminin usulsüz olduğuna yönelik icra memur işlemi şikayetinde artık hukuki yararının kalmadığı gerekçesiyle, HMK’nın 114/1-h ve 115/2. maddeleri uyarınca hukuki yarar yokluğu sebebiyle şikayetin usulden reddine karar verilmesi gerekirken, genel mahkemenin görevli olduğu gerekçesiyle hüküm kurulması doğru olmamış ise de, hüküm sonucu itibariyle doğru olduğundan, HUMK’nın 438/son maddesi uyarınca gerekçesi değiştirilerek ve hüküm fıkrasında yapılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün HUMK’nın 438/7. maddesi uyarınca aşağıda yazılı olduğu şekilde düzeltilmesi suretiyle onanması gerekmiştir.
Devamı...

Borçlu vekili, ödeme emri ve satış ilanının yanlış adrese tebliğe çıkarıldığını, alacaklının adresini bilmemesinin mümkün olmadığını, müvekkillerinin yurtdışında olduklarının alacaklı vekilince bilindiğini ileri sürerek ihalenin feshini istemiş, mahkemece şikayetin reddine karar verilmiştir. Borçlunun resmi yazışmalarda belirtilen adresi kullandığı; satış ilanının Tebligat Kanunu`nun 35. maddesine göre hatalı kapı numarasına tebliğ edildiği anlaşılmaktadır. İhalenin feshine karar vermelidir.
Devamı...

Borçlu tarafından feshi talep edilen satış ilanı tebligatında ”Muhatabın çarşıda olduğunu komşusu B.İ.’nin beyan etmesi üzerine tebligatın mahalle muhtarına teslim edildiği, haber kağıdının kapıya yapıştırıldığı, haber bırakılan komşu ismi yazılmadan imzadan imtina ettiği kaydı ile tebliğ edildiği görülmekte olup, haber verilen kişinin açık kimliğinin tebligattaki meşruhatta yazılmadığı, haber bırakılan komşu isminden imtina edilemeyeceği, bu haliyle, satış ilanı tebligatının TK’nın 21/1. maddesine aykırı tebliğ edilmekle usulsüz olduğu anlaşılmıştır.
Devamı...

Şikayetçi tarafından satış memurluğunca yapılan ihalenin feshi istemi ile icra mahkemesine başvurulmasıyla açılan davada, 6100 sayılı HMK m. 322/2 gereğince paylaştırma ve ortaklığın giderilmesi için satış yapılması halinde hakimin satış için bir memur görevlendireceği, satışın İcra ve İflas Kanunu hükümleri uyarınca yapılacağı hükme bağlanmış olmakla, bu maddeye göre satış memurunun işlemlerine karşı şikayetleri inceleme görevi de onu tayin eden sulh hukuk mahkemesine ait olduğundan; mahkemece re’sen görevsizliğe karar verilmesi gerekirken işin esasının incelenmesine gidilerek hüküm kurulması bozmayı gerektirir.
Devamı...

Borçlu şirketin ihale yoluyla satışı yapılan taşınmazı ne zaman iktisap ettiğinin belirlenmesi, anılan taşınmazın en az iki yıl süreyle şirketin aktifinde olup olmadığının saptanması, borçlunun söz konusu taşınmazı, ticaretini yapmak amacıyla aktifinde bulundurup bulundurmadığının tespit edilmesi ve bu suretle 3065 sayılı Kanun’un 17/4-r maddesi çerçevesinde değerlendirme yapılarak sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, taşınmazın cebri icraya konu olduğu tarih itibariyle iki yıllık sürenin dolmadığı gerekçesi ile şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Devamı...

Şikayet davası, ihale gününe ilişkin tebligatın usulüne uygun yapılmadığı iddiası ile ihalenin feshine ilişkindir. Satış ilanı tebligatının şikayetçiye, tebligat zarfı üzerine “Mernis adresi” yazılmak suretiyle Tebligat Kanunu’nun hangi maddesine göre tebliğ edileceği şerh edilmeden tebliğe çıkarıldığı “Adres kapalı olup evrak üzerinde gösterilen muhatabın Mernis adresine TK’nın 21. maddesine göre mahalle muhtarına teslim edildi, 2 no’lu haber kağıdı adresin kapısına yapıştırıldı” şerhiyle tebliğ edildiği anlaşılmıştır. Daha önce bu adrese çıkarılan tebligatın bila tebliğ döndüğüne ilişkin dairemize gönderilen dosya içerisinde bir tebligat parçasına rastlanmadığı, şikayetçiye çıkarılan satış ilanı tebligatının bu haliyle TK 10/2 maddesine ve Tebligat Yönetmeliği’nin 16/2 maddesine aykırı olduğu ve bu haliyle TK’nın 21/2 maddesine uygun bir tebligatın bulunmadığı görülmüştür. Ayrıca, muhatabın tevziat saatlerinden sonra adrese dönüp dönmeyeceği hususunun TK’nın 21/1 ve Tebligat Yönetmeliği’nin 30. maddesi gereğince araştırılmadığı, tebligatın muhtara teslim edildiğinin muhataba haber verilmek üzere komşuya yöneticiye veya kapıcıya bildirilmediği anlaşıldığından dolayı da tebligat TK’nın 21/1, 23/7. ve Tebligat Yönetmeliği’nin 30 ve 35/1-f maddelerine göre usulsüzdür. Dairemizin süreklilik arz eden içtihatlarına göre, borçluya satış ilanının usulsüz tebliğ edilmesi başlı başına ihalenin feshi sebebi olduğundan mahkemece ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile reddi isabetsizdir.
Devamı...

Vekil tarafından sunulan şikayet dilekçesinde takipte borçlu olmayan şirketin ünvanı gösterilmiş ise de aynı vekilin şikayet dilekçesi ekinde sunulan vekaletnameden borçlu şirketin de vekili olduğu şikayet dilekçesinde doğru icra dosyasının bildirildiği, şikayetçi vekilinin duruşmadan önce HMK 124 kapsamında taraf değişikliği dilekçesi sunduğu ve duruşmada bu talebin yinelendiği, davalıların bu talebe bir itirazlarının olmadığı, şikayet dilekçesinde doğru icra dosyası bildirilmek kaydıyla, yargılama aşamasında HMK 124 gereği doğru tarafı bildirerek davaya dahil etmekte yasaya aykırı bir durum bulunmadığı, kaldı ki Dairemizin yerleşik uygulamalarına göre ihalenin feshi talebi medeni usul hukuku anlamında bir dava olmayıp şikayet niteliğindedir. Bu itibarla karşı tarafın yanlış gösterilmesi veya hiç bildirilmemiş olmasının sonuca etkisi yoktur. İcra hakimi şikayetle ilgili kişileri icra dosyasına göre saptama ve onları duruşmaya çağırıp görüşlerini alma ve varsa delillerini incelemekle yükümlüdür Bu durumda, işin esası incelenerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Devamı...

TTK’nin 55/b-l maddesinde başkalarının müşterilerinin söz konusu kişilerle olan sözleşmelerini ihlal etmeye yöneltmenin haksız rekabet teşkil edeceğinin düzenlendiği, hükmün lafzı dikkate alındığında burada geçen müşteri kavramına sağlayıcıların dahil olmadığı, WEHRLE’nin sağlayıcı konumunda olduğu, WEHRLE ile davacı arasındaki know-how sözleşmesini feshetmeye yöneltmenin m.55/b-l kapsamında bulunmadığı, WEHRLE’nin davacı ile arasındaki sözleşmeyi haklı sebeple feshettiği, WEHRLE tarafından sözleşmenin haksız olarak feshedildiği kabul edilse dahi, davacının WEHRLE’nin sözleşmeyi feshetmesi konusunda davalı tarafından yöneltildiğini ispat edemediği, davalının TTK’nin 54/2 maddesi kapsamında haksız rekabet teşkil eden başka bir davranış gerçekleştirdiğinin de davacı tarafından ispat edilemediği gerekçesiyle; davanın reddine karar verilmiştir.
Devamı...

Ortaklığın giderilmesi davası açmak amacıyla icra müdürlüğünden yetki belgesi talebinde bulunmuş olup, bu istemi satış talebi niteliğinde olduğundan haciz düşmemiş ise de, alacaklının daha sonra aynı taşınmaz hissesine 2. kez haciz koydurduğu görülmüştür. Bu talep ilk hacizden vazgeçme anlamına geldiğinden 14.06.2012 tarihli haciz sonrası yeniden kıymet takdiri yapılması gerekirken, düşmüş hacze dayalı kıymet takdiri esas alınarak ihalenin yapılması usulsüz olup ihalenin feshi yerine şikayetin reddi yönünde hüküm tesisi bu nedenle doğru görülmemiştir.
Devamı...

Mahkemece uyulan bozma ilamı doğrultusunda, davalılardan … A.Ş.’nin dava konusu olayda her hangi bir kusurlu eylemi mevcut olmayıp, anılan şirkete sadece dava konusu hisselerin pay defterine kayıt ve tescilinin sağlanması için husumet yöneltilmiş, buna rağmen davacı vekilince sunulan asıl dava dilekçesinde, davalı …Ş.’den de maddi ve manevi tazminat talebinde bulunulmuş, daha sonra sunulan 19.06.2008 tarihli dilekçe ile HUMK’un 186. maddesi uyarınca hisselerin satılıp devredildiği için asıl davaya Ziraat Bankası A.Ş. aleyhine tazminat davası olarak devam edildiği bildirildiğinden davalı …Ş. hakkındaki davanın olayda herhangi bir sorumluluğunun bulunmadığından; davalılar …, … Kozmetik San. A.Ş. ve … A.Ş. ise davacı ile davalı Banka arasındaki ihale sözleşmesinin tarafı olmayıp,
Devamı...

Alacaklının, ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile başlattığı takipte, borçlu …, taşınmazın asıl borçlunun borcuna karşılık ipotek eden malik olarak üçüncü kişi konumunda olup, icra dosyasında yapılan ihale sonucu, taşınmazın borç bedelini tam karşılamadığı anlaşılmakla İİK’nın 152. maddesi gereğince rehin açığı belgesinin asıl ipotek borçlusu adına düzenlenmesi gerekir. Zira üçüncü kişinin bu borçtan sorumluluğu taşınmazının ihale bedeli ile sınırlıdır.
Devamı...

tespit edilen tüm işlerin yapıldıkları yıl mahalli piyasa rayiçlerine göre bedellerinin hesaplattırılıp davacı alacağı hesaplanırken hükme esas alınan bilirkişi ek raporunda yasal dayanağı olmadan belirlenen davacı alacağının dava tarihine güncellenmesinin yanlış olduğu anlaşılmakla güncelleme yapılmadan bulunacak bedelden hesaplanan sözleşme dışı iş bedelinin mahsup edilmesi konusunda gerekçeli ve denetime elverişli ek rapor alınıp, davalı yüklenici ve müşavirin, ihale evraklarında fiyatın yüksek belirlenmesi ya da hayali imalât gösterilmesinde katkısı bulunup bulunmadığı ve avukatlık ücreti ile ilgili olarak da kararın verileceği tarihteki hükümler dikkate alınarak ret sebebinin ortak veya farklı olduğu sebebi değerlendirilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve yanlış değerlendirme ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiş olması doğru olmamış, bozulması uygun görülmüştür
Devamı...

Tebliğ memurunun ad – soyadının tebligat zarfında yazılı olmadığı dolayısıyla yapılan tebligatın usulsüz olduğu anlaşılmaktadır. İİK’nın 127. maddesi gereğince taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği borçluya tebliğ edilmelidir. Borçluya satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi Dairemizin süreklilik arzeden içtihatlarına göre başlı başına ihalenin feshi sebebidir. O halde mahkemece, borçluya tebliğ edilen satış ilanı usulsüz olduğundan, şikayetin kabulü ile ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Devamı...

görev yaptıkları Belediyenin, yıkım kararı alınan binaların tamamını yıkmaya yetecek derecede personel ve ekipmana sahip olmadığını, bu nedenle yıkım işi için periyodik olarak ihaleler düzenlediklerini, ancak ihalelere katılım olmaması nedeniyle yıkım işlerini tamamlayamadıklarını savunmaları karşısında, inşaat, yıkım ve iş makineleri konularında uzman iki teknik bilirkişi ve bir emekli Sayıştay uzman denetçisinden oluşan bilirkişi heyetinden bu hususta rapor alınarak sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmelidir.
Devamı...

Mahkemenin yeni bir delile veya bilgiye dayanması, ilk kararının gerekçesinde dayandığı hukuki olgunun yanında veya dışında yeni bir hukuki olguya dayanarak karar vermiş olması nedeniyle, direnme kararının varlığından söz edilemeyeceğinden, yerel mahkemenin direnme olarak adlandırdığı temyize konu karar, yeni bir hüküm niteliğindedir. Hal böyle olunca; kurulan bu yeni hükmün temyizen inceleme görevi, Hukuk Genel Kurulu’na değil, Özel Daire’ye ait olduğundan, yeni hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesi için dosya Özel Daireye gönderilmelidir.
Devamı...

Satışa konu enkazın davalı alacaklı vekilinin talebi üzerine 10.05.2010 tarihinde haczedildiği ve alacaklı vekili tarafından bir yıllık süreden sonra, 27.06.2011 tarihinde fiili haczi yapılan menkul hükmündeki enkazın satışına esas olmak üzere kıymet takdirinin yapılmasının istenildiği anlaşılmaktadır. Satış isteme süreleri hak düşürücü nitelikte olduklarından icra memuru tarafından re’sen gözönünde bulundurulması gerekir. Aksi takdirde icra memurunun bu işlemi süresiz şikayete tabidir. Bu durumda ihale tarihinde anılan menkul üzerindeki haczin kalktığı gözetilerek, geçerli bir haciz olmaksızın yapılan ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile istemin reddi isabetsizdir.
Devamı...

İİK’nın 130. maddesi uyarınca, satış bedeli peşin ödenir. Ancak icra memuru alıcıya on günü geçmemek üzere bir mühlet verebilir. İİK’nın 134/5. maddesinde; “taşınmazı satın alanlar, ihaleye alacağa mahsuben iştirak etmemiş olmak kaydıyla, ihalenin feshi talepe dilmiş olsa bile, satış bedelini derhal veya 130. maddeye göre verilen süre içinde nakden ödemek zorundadırlar.” hükmü yer almaktadır. Bu nedenle ihale bedeli yerine çek, bono, teminat mektubu vb. belgeler verilmek suretiyle yapılmak istenilen ödemeler satış bedeli yerine kaim edilemez.
Devamı...

Bu durumda anılan madde uyarınca, tapu sicilinde veya adres kayıt sisteminde adresi bulunan ilgiliye satış ilanının tebliğ edilmemesi ya da usulsüz tebliği başlı başına ihalenin feshi nedenidir. O halde mahkemece, şikayetçinin tapuda kayıtlı adresi olup olmadığı, yok ise adres kayıt sisteminde adresinin bulunup bulunmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, bu husus gözetilmeksizin eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Devamı...

Dava, ihalenin feshi istemine ilişkindir. İİK’nın 134. maddesinin 2. fıkrasının son cümlesinde işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceği öngörülmektedir. Şikayetçinin bir taşınmaza yönelik ihalenin feshi isteminin zarar unsuru yokluğu sebebiyle ve işin esasına girilmeden reddi gerektiğinden anılan taşınmaz yönünden, aleyhine ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmedilmesi doğru değildir. Öte yandan, şikayetçinin dosya kapsamına göre bilinen iki ayrı adresi bulunduğu halde, bilinen bu adreslere tebligat çıkarılmadan; Mernis adresinin bilinen son adres olarak kabulüyle bu adrese tebligat gönderilmesi doğru olmadığı gibi, şikayete konu satış ilanı tebliğ evrakı üzerinde; tebligat mazbatasını çıkaran mercii tarafından T.K.’nın 23/1-8. ve Yönetmeliğin 16/2. maddesi kapsamında bir şerh verilmediği anlaşılmakta olup; dağıtıcının kendiliğinden satış ilanı tebliğ işlemini T.K.’nın 21/2. maddesi uyarınca yapması yasa ve yönetmelik hükümlerine aykırıdır. Bu nedenle, sözü edilen tebligatın usulüne uygun yapıldığını söyleyebilme olanağı yoktur. Ayrıca, İİK.’nın 127. maddesi gereğince; taşınmaz satışlarında, satış ilanının bir örneği satışı yapılan taşınmazın paydaşlarına tebliğ edilmelidir. Taşınmazın hissedarı olan şikayetçiye satış ilanının tebliğ edilmemiş olması veya usulsüz tebliğ edilmesi ise başlı başına ihalenin feshi sebebidir.
Devamı...

şikayetçi borçlu ihalenin feshine dair fesih davası açtığını yargılama sonucundan davanın reddine karar verildiğini, bu karara karşı kanun yoluna başvurulduğu belirtildiğinden yukarıda açıklanan sebeplerle ihale alacaklısı alıcı bu durumda İİK'nın 135. maddesi uyarınca şikayetçiye tahliye emri gönderemez.
Devamı...

Şikayet tarihi itibariyle, taşınmazın tapu kaydına şikayetçi 3. kişi lehine henüz aile konutu şerhi konulmadığından, şikayetçinin şikayet hakkı bulunmamaktadır. Zira, şikayetçinin tasarruf işlemlerini yapabilmesi, aile konutu şerhinin tapu siciline şerh verilmesi şartına bağlı bulunmaktadır. Bir başka anlatımla, aile konutu ile ilgili sınırlamanın, 3. kişilere karşı hüküm ifade etmesi için, şerh lehtarı tarafından tapuya kaydının sağlanması gerekmektedir. Dolayısıyla, şikayetçi adına aile konutu şerhi henüz tapu kütüğüne işlenmediğinden ve dolayısıyla şikayetçi İİK’nın 134. maddesinde belirlenen “tapudaki ilgili” sıfatını taşımadığından ihalenin feshine ilişkin şikayette bulunamaz.
Devamı...

İcra müdürlüğünce satış ilanının gazete ile yapılmasına karar verildiği, Basın İlan Kurumuna yazılan müzekkerede Türkiye çapında yayımlanan gazetede ilanı istenmiş ise de, asıl olanın icra müdürlüğünün kararı olduğu bu nedenle, ilanın icra müdürlüğünün takdirinde yer alan şekle uygun yapıldığı açık olup, mahkemece, satış ilanının yayımlandığı gazetenin tirajının ellibinin altında olduğu gerekçesi
Devamı...

Lehine tapuya şerh edilmiş aile konutu şerhi bulunması nedeniyle şikayetçi tapu sicilindeki ilgililerden ve dolayısıyla ihalenin feshini isteyebilecek kişilerden olduğu halde, icra dosyasından kendisi adına gönderilmiş bir satış ilanı tebligatının bulunmadığı görülmektedir. İİK'nın ilgili maddesi uyarınca, tapu sicilinde veya adres kayıt sisteminde adresi bulunan ilgiliye satış ilanının tebliğ edilmemesi ya da usulsüz tebliği başlı başına ihalenin feshi nedenidir. Şikayetçinin tapuda kayıtlı adresi olup olmadığı, yok ise adres kayıt sisteminde adresinin bulunup bulunmadığı araştırılarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Devamı...

Mahkemece, evin değerine emsal olabilecek komşu taşınmaz satışları emlakçılardan ve tapu sicil müdürlüğünden araştırılarak evin rayiç değeri belirlendikten sonra davacının gerçek zararı olup olmadığının tespit edilmesi gerekir. Şu durumda; basit bir matematik hesabı yapılarak taşınmaz açık artırma şartnamesinde belirtilen 120 m²’den gerçek yüz ölçümü olan 73 m² çıkartılarak bulunan 47 m²’nin ihale bedeli ile oranlanması sonucu bulunan …TL’yi davacı zararı olarak belirten hesap bilirkişisi raporu hükme esas alınarak eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın kabulüne karar verilmesi, … Davacının ihaleden sonra kendi gözlemiyle fark ettiğini iddia ettiği kullanım alanı metrekare farkını ihaleden önce de fark edebileceği açık olup bu durum, davacının müterafik (bölüşük) kusurunu oluşturmaktadır. Mahkemece hükmedilecek tazminat miktarından BK. 43 ve 44 (TBK.51,52) maddeleri gereğince uygun miktarda indirim yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bilirkişi tarafından belirlenen bedelin tamamının tazminine yönelik hüküm kurulması,BOZMAYI GEREKTİRMİŞTİR.”
Devamı...

Alıcıya ihale edilen taşınmaz bir üçüncü kişi tarafından işgal edilmekte ise ihalenin kesinleşmesi üzerine alıcı, icra dairesinden, üçüncü kişinin taşınmazdan çıkarılmasını isteyebilir. Üçüncü kişinin taşınmazdan çıkarılması için yetkili icra dairesi, asıl icra takibinin yapıldığı İcra Dairesidir. Satış istinabe yolu ile yapılmış olsa bile tescil ve tahliye için yetkili icra dairesi istinabe eden icra dairesidir. tahliye emri çıkarılması asıl icra takibinin yapıldığı icra dairesinin yetkisine girmekte olup talimat icra dairesince tahliye emri çıkarılamayacağından şikayetin kabulü yerine reddine karar verilmesi isabetsizdir.
Devamı...

yapılan tüm işlemlerin iptal edilmiş olması, dava konusu olan ihalenin hazırlık aşamasına ilişkin işlemlerin de geçersiz olmasına sebep olacağından, 24.02.2015 tarihinde yapılan ihalenin feshi gerekir.
Devamı...

Önalım hakkına konu edilen payın ilişkin bulunduğu 3451 ada 3 parsel sayılı taşınmazın paydaşlarından Maliye Hazinesi payını, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu'nun 45. maddesi gereğince ihaleye çıkarması üzerine 22.12.2010 tarihinde yapılan açık artırma sonucu 29.500 TL bedelle davalıya satmıştır. İhale 25.12.2010 tarihinde kesinleşmiş, ancak taşınmaz üzerinde tedbir kararı bulunduğundan davalı adına henüz tescili yapılamamıştır. Bu pay satışına yönelik olarak taşınmazın paydaşlarından davacı Hacı 03.01.2011 tarihinde açtığı dava ile önalım hakkının tanınmasını istemiştir. Yapılan pay satışı davacıya Medeni Kanun'un 7333. maddesi gereğince noter aracılığı ile bildirilmediğinden iki yıllık hak düşürücü süre içinde açılan dava süresindedir. Yargılama sonucu mahkemece pay satışı için yapılan ihalenin davacıya bildirildiğini, Medeni Kanun'un 2. maddesine göre kötü niyetli olarak önalım hakkının kullanılamayacağı belirtilerek, davanın reddine karar verilmiş ise de, isteğe bağlı ihale ile yapılan satış sonucunda satın alınan paya ilişkin davacının önalım hakkını kullanmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Mahkemece, işin esasının incelenerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Devamı...

Dava; ihalenin feshi şikayetine ilişkindir. Somut olayda, satış bedelinin taşınmazın muhammen bedelinin üzerinde olduğu anlaşıldığından, zarar unsurunun gerçekleşmemiş olduğu görülmektedir. Şikayetçi, İİK'nın 134/8. maddesi kapsamında kendi menfaatinin muhtel olduğunu ispatlayamadığından ihalenin feshini istemekte hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu durumda, mahkemece ihalenin feshi isteminin esasa girilmeden reddine karar verilmesi gerekir. İİK'nın 134/2. maddesi uyarınca işin esasına bu sebeple girilmemiş olacağından şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilmesi doğru değildir.
Devamı...

Davacının ihale yoluyla satın aldığı taşınmazı öncesinde gördüğü anlaşılmakta olup esasen görmeden ihaleye katılması hayatın olağan akışına aykırıdır. En azından bir taşınmaz satın alınırken özellikle de bu yaşam alanı olacak bir ev ise ihale öncesinde evi görmesi beklenir. Davacının ihaleden sonra kendi gözlemiyle fark ettiğini iddia ettiği kullanım alanı m2 farkını ihaleden önce de fark edebileceği açık olup bu durum, davacının bölüşük kusurunu oluşturmaktadır. Mahkemece hükmedilecek tazminat miktarından uygun miktarda indirim yapılarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken bilirkişi tarafından belirlenen bedelin tamamının tazminine yönelik hüküm kurulması doğru olmamış, bu durum kararın bozulmasını gerektirmiştir.
Devamı...

Davalı, dava konusu taşınmaza ilişkin yapılan icra takibinin tarafı (icra dosyasının borçlusu) olmakla yapılan işlemlerden baştan beri haberdar olduğu gözetildiğinde İİK'nın 135/2 maddesi uyarınca ihtarname keşide etmeye de gerek bulunmamaktadır. Bir başka deyişle, ihale ile mülkiyeti kaybeden davalının hukuken iyini yetinden söz etme olanağı kalmamıştır.
Devamı...

Alacaklı tarafından, ipotek konusu her üç taşınmaz ile ilgili olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılmış ve satış avansı da yatırılmak sureti ile her üç taşınmazın satışı talep edilmiştir. Bu durumda, alacaklı tarafından, TMK 873/3 maddesi uyarınca toplu ipoteğe konu taşınmazların aynı anda satılması talebine ilişkin yasal zorunluluk yerine getirilmiştir. Ancak ihalede gözetilecek satış sırasına ilişkin herhangi bir emredici hüküm yasada bulunmadığı gibi, 11.250.000-TL muhammen bedelli “3” no'lu bağımsız bölümün 5.685.000-TL bedelle ihale edildiği, 7.740.000-TL muhammen bedelli “2” no'lu bağımsız bölümün ise 5.010.000-TL bedelle ihale edildiği, taşınmazlar üzerinde çok sayıda haciz bulunduğu ve satış talimatında dosya borcunun 14.226.684-TL olduğunun bildirildiği görülmekle, ihale bedellerinin dosya alacağını dahi karşılamadığı anlaşılmıştır. Düzenlenen satış ilanında, ihaleye hangi taşınmazdan başlanacağına ilişkin sıra ilan edilerek tebliğ edildiği halde ilgililer tarafından bu durum, süresinde şikayet konusu da yapılmamıştır. Davacıların ihalenin feshi taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince verilen ihalenin feshine ilişkin karara yönelik istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesi'nce esastan reddedilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmişti
Devamı...

Önalım hakkına konu edilen payın ilişkin bulunduğu taşınmazın paydaşlarından Maliye Hazinesi payını, açık artırma sonucu 29.500 TL bedelle davalıya satmıştır. İhale kesinleşmiş, ancak taşınmaz üzerinde tedbir kararı bulunduğundan davalı adına henüz tescili yapılamamıştır. Yargılama sonucu mahkemece pay satışı için yapılan ihalenin davacıya bildirildiğini, Medeni Kanun'un 2. maddesine göre kötü niyetli olarak önalım hakkının kullanılamayacağı belirtilerek, davanın reddine karar verilmiş ise de, isteğe bağlı ihale ile yapılan satış sonucunda satın alınan paya ilişkin davacının önalım hakkını kullanmasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.
Devamı...

Satış bedelinin muhammen bedelin üzerinde olması halinde, ihalede zarar unsurunun gerçekleşmediğinin kabulü gerekir. Ancak İİK'nun 134. maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinde, işin esasına girilmeden ihalenin feshi talebinin reddi halinde şikayetçi aleyhine para cezasına hükmedilemeyeceği öngörülmektedir. Bu durumda şikayetçinin ihalenin feshi isteminin zarar unsuru yokluğu nedeniyle ve işin esasına girilmeden reddi gerektiğinden aleyhine ihale bedelinin %10’u oranında para cezasına hükmedilmesi isabetsiz olup, mahkeme kararının bu nedenle bozulması gerekir ise de, anılan yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını zorunlu kılmadığından kararın düzeltilerek onanması gerekmiştir.
Devamı...

Dava; ihale bedeline MTV alacağının ilave edilmesi şikayetine ilişkindir. Satış talebi ile ihale tarihi arasındaki yediemin ücretinin aracın paraya çevirme giderlerine dahil olduğu kabul edilerek, artırma bedelinin hesaplanmasında dikkate alınması zorunludur. Motorlu taşıtlar vergisi alacağı, rüçhanlı alacak olmayıp derece kararının düzenlenmesinde dikkate alınacak bir husustur. Dolayısıyla ihale bedeline MTV alacağının ilave edilmemesi gerekirken motorlu taşıtlar vergisi alacağının da ilave edilerek ihaleye çıkarılması doğru değildir. O halde mahkemece şikayetin kısmen kabulüyle icra müdürlüğünce motorlu taşıtlar vergisinin ihale bedeline eklenmesine dair iptaline karar verilmesi gerekir.
Devamı...

Satış ilanının elektronik ortamda yapılmadığı sabittir. Bu durumda, satış memurluğunca satış kararının verildiği tarih dikkate alındığında, ihalede İİK'nın 114., 124., 126. ve 129. maddelerinin uygulanması gerektiği halde, şartname, satış ilanı ve ihalenin sözü edilen yasal düzenlemelere uygun yapılmadığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, yukarıda açıklanan nedenlerle ihalenin feshine karar verilmesi gerekirken, değinilen yasal düzenlemeler göz ardı edilerek yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.
Devamı...

İhalenin feshini talep eden şikayetçi tapuda haciz alacaklısı olmasına rağmen kendisine satış ilanı tebliğ edilmediğini beyan ederek ihalenin feshini istemiştir. Satış ilanı tebliğ edilecek ilgililer satış kararının verildiği tarih itibariyle belirleneceğinden, bu tarihte şikayetçi haciz alacaklısı olduğundan tapu sicilindeki ilgili sıfatı bulunmakta olup, satış ilanının şikayetçiye tebliğ edilmemiş olması ihalenin feshi nedenidir. O halde mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekir.
Devamı...

Takibe konu taşınmazlara ilişkin olarak düzenlenen ipotek sözleşmesinin incelenmesinde; davacıya ait taşınmazlar üzerine, … İnşaat A.Ş’nin banka ile olan genel kredi sözleşmesi ilişkisine binaen teminat olarak banka lehine limit ipoteği şeklinde toplu ipotek tesis edildiği görülmekle birlikte, bu durum ilk derece ve Bölge Adliye Mahkemesi’nin de kabulündedir. Alacaklı tarafından, ipotek konusu her üç taşınmaz ile ilgili olarak ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılmış ve satış avansı da yatırılmak sureti ile her üç taşınmazın satışı talep edilmiştir. Bu durumda, alacaklı tarafından TMK’nın 873/3. maddesi uyarınca toplu ipoteğe konu taşınmazların aynı anda satılması talebine ilişkin yasal zorunluluk yerine getirilmiştir. Ancak ihalede gözetilecek satış sırasına ilişkin herhangi bir emredici hüküm yasada bulunmadığı gibi, 11.250.000-TL muhammen bedelli “3” no'lu bağımsız bölümün 5.685.000-TL bedelle ihale edildiği, 7.740.000-TL muhammen bedelli “2” no'lu bağımsız bölümün ise 5.010.000-TL bedelle ihale edildiği, taşınmazlar üzerinde çok sayıda haciz bulunduğu ve satış talimatında dosya borcunun 14.226.684-TL olduğunun bildirildiği görülmekle, ihale bedellerinin dosya alacağını dahi karşılamadığı anlaşılmıştır. Kaldı ki, düzenlenen satış ilanında, ihaleye hangi taşınmazdan başlanacağına ilişkin sıra ilan edilerek tebliğ edildiği halde, ilgililer tarafından bu durum, süresinde şikayet konusu da yapılmamıştır. O halde, başkaca fesih nedeni de bulunmadığından, davacıların ihalenin feshi taleplerinin reddine karar verilmesi gerekirken ilk derece mahkemesince verilen ihalenin feshine ilişkin karara yönelik istinaf başvurusunun Bölge Adliye Mahkemesi'nce esastan reddedilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
Devamı...